SP üzerine ilginç bir sohbet

“HAK olmayan yerde hiçbir şey doğru gitmez” dedi SP’li Makine Mühendisi Necdet Gökçınar. Erdoğan döneminde, RP’nin Dışişleri’nden sorumlu İstanbul İl Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş, bugüne kadar ‘Milli Görüş’ çizgisinden sapmamış.

Haberin Devamı

Partideki ‘manzarayı’ anlatmak istedi. SP’de yaşananlar karşısında, bir çıkış yapmak istiyor. Numan Kurtulmuş’un kongreye katılmadığını açıklamasından sonra bu yazının daha anlamlı olacağını düşündük.
Gökçınar’dan Erbakan bağlantılı bir Numan Kurtulmuş portresi dinliyoruz:
- Numan Kurtulmuş’u, önce İstanbul İl Başkanlığına daha sonra da Genel Başkanlığa Recai Kutan önerdi. Ancak son iki yılda kadrolar nezdinde ‘Milli Görüş’ değerlerini ortaya koyamadı. Bu yapıyı hiç anlatmadı veya anlattırmadılar kendisine. Bir yandan da yanındakiler, ‘koro’ halinde Erbakan’ı eleştirmeye başladılar. Zaman içinde partiyi bizlere kapattı.
Milli Görüş’e en çok ihtiyaç duyulduğu dönemde söylem ve eylem planında bizi mahrum bıraktı. Erbakan’ın hoşgörüsünü fırsat bilerek olağanüstü kongre kararı aldı, bizleri tasfiye etmeye kalkıştı. Sonuç mu; harakiri yaptı; kendini bitirdi, ayağına tabanca sıktı. Bizim için ise akıl ya da göz yanılması gibi bir durum yani...
BETON DÖKÜLDÜ MÜ
*  28 Şubat’la bugünü değerlendirirsek...
- Temmuzdaki kongreyi anlamak için 28 Şubat’a dönmek gerekiyor. ABD eski Büyükelçisi Eric Edelman, 28 Şubat’ta Erbakan’ı gömdük, şimdi üzerine beton dökeceğiz demişti. Şimdi bu betonu dökemediler. Eksen kayması için yapılan oyunlar tutmadı.
*  Kurtulmuş’un, Gülen cemaatiyle ilgisi var mı?
- Yönetiminde önemli isimler var; destek veriyorlar. Gülen, Erbakan’dan hoşlanmadığını açıkça ifade etmiş iken, SP’nin başına Kurtulmuş’un geçmesinden sonra Gülen cemaati arasında SP ve Kurtulmuş’a karşı müthiş bir teveccüh peyda olmuştur.
*  O zaman var demeye getiriyorsunuz.
- Bilemem ama bu teveccüh boşuna olmasa gerek. Çünkü malum Gülen cemaati, Erbakan’ın partilerini hiçbir zaman desteklemedi. Aksine, 28 Şubat sürecinde Gülen’in “28 Şubat sürecini destekleyerek Erbakan’ın elinden İslam ve Müslümanlık kozunun bize geçmesini sağladık” sözünü biz unutmayız.
Bugün görüyoruz ki, 28 Şubat’ta Sincan’da tank yürüten komutan Kara Kuvvetleri Komutanı olmuştur.
*  AKP’yi nasıl buluyorsunuz? Aranızdaki fark nedir?
- Sekiz senemiz gitti. AKP dikensiz gül bahçesinde atıp tutuyor. Popülaritesi artık bitiyor. ABD, yarın kendisiyle çalışmak istemeyebilir. Zaten bu konuda haberler basında yer alıyor.
SARMAL, İLANİHAYE GİTMEZ
*  AKP nereye gidiyor?
- O da ‘Hidayet kararmasına’ uğramış durumda... Bir insan yoldan çıkarsa zihin planında hidayet kararmasına uğrar... Bir şey anlatayım. Kral bir uçuruma doğru yürürmüş; tabii halk da güvenle arkasından... Kral da, halk arkamdan yürüğüne göre, beni seviyor, güveniyor diye düşünürmüş. Bir gün yoldan çıkarsa kral, arkasında o halkı göremez. AKP ve tabanı açıldığı okyanus ötesi (!) denizlerden bir gün aslına dönmek isterse ayrıldığı yeri bulması için bir işaret ihtiyaç vardır. Bir deniz feneri gibi ve bu işaret Milli Görüş’tür. Bizlerin herhangi bir parti olmak gibi bir tercihi olamaz. Milletimize karşı bir sorumluyuz.
*  SP’ye saldırı neden?
- Üzerimize beton dökerek bizi bitiremezler. Artık oyunlar bozuluyor; bizler, varken bu kadrolar yıkılmaz. AKP’nin sarmalı ilanihaye gitmez, yakın zamanda dağılır. Milli olmak başka gayrimilli olmak başkadır.

Haberin Devamı

Kurtulmuş ne yapar?

Haberin Devamı

NECDET Gökçınar’a bazı çevreler tarafından ortaya atılan bir iddiayı gündeme getirdik:“SP size  kalıyor, Prof. Numan Kurtulmuş’un referandumun ‘evet’çilerinden Tuna Bekleviç’in Güçlü Türkiye Partisi’nde (GTP) siyaset sahnesine çıkıcağı idda ediliyor. Doğru mudur?”
“Ben de duydum ama ne kadar gerçektir bilemem.”
Tuna Bekleviç, AKP’nin kapatılma davası devam ederken, partiye yamın duran hatta Erdoğan’ın Edirne gezisinde helikopterine aldığı bir genç.

‘Teşkilatın adamları’

MİLLİYET’ten Belma Akçura, ‘Teşkilatın Adamları’ (Postiga Yayınları) kitabı ile yine farklı bir çalışmaya imza atmış.  Hanefi Avcı, Mehmet Eymür ve bir askeri; daha doğrusu ‘Derin Devlet’i kendi ağızlarından anlattırmış. Türkiye’de derin devleti yazan ilk kadın gazeteci olarak adını duyuran Akçura, bu kişileri Ağca’dan Susurluk’a, Güneydoğu’dan Aydınlık grubuna kadar bir sürü konuda, hakkındaki iddiaları gündeme getirerek ciddi şekilde sorgulamış; yanıtlarını da almış...
Bilindiği gibi Avcı ve Eymür, Susurluk’un iki önemli tanıdığı ve birbirlerini dava eden iki uzman güvenlikçi... Ne tesadüf ki, bu isimler Ergenekon davasının iki önemli tanıdığı aynı zamanda. Tutuklanan Hanefi Avcı’nın ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar-Dün Devlet, Bugün Cemaat’ adlı kitabındaki ‘açmazları’ da sergilemiş...
Akçura’nın sorgulaması sırasında üç isim bakın neler söylemiş:
Hanefi Avcı: “Bugün görev uğruna tüm yaptıklarımın doğru olduğu fikrini zihnimde yıktım.”
Mehmet Eymür: “Bu yaşıma kadar ahlaki ve menfaate yönelik en ufak bir kara lekem olmadı, herhalde bundan sonra da olmaz.”
Bir asker: “Her haki üniformalıya potansiyel suçlu diye bakarsanız ülkenin değerlerine zarar verirsiniz. Dozer gibi önüne ne gelirse kazıma! Kütükleri süper ama fidanları kırma ve uygun kapıdan gir...”

Haberin Devamı

Basın özgürlüğü nedir

ÜÇ ay önce çıkardığı Erzincan davasını anlattığı “AĞA-01-İsmailağa Cemaati’nden Gülen Cemaatine Bir Davanın Perde Arkası” kitabıyla dikkat çeken Hürriyet’in uzman yargı muhabiri Ali Dağlar’ın, 12 Eylül’ün 30. yılında, Türkiye’de asker iktidarı ve basının tutumunu sorgulayan “Ordunun Dayanılmaz Ağırlığı/Basının Dayanılmaz Hafifliği” (Destek Yayınevi) adlı ikinci kitabı çıktı. Dağlar, askeri müdahaleler karşısında gazetecilerin bugünkü gündeme denk düşen şaşırtıcı tavırlarını gözler önüne seriyor. Belgesel nitelikteki çalışmasında, otoriter dönemlerde basının nasıl hedef olduğunu anlatıyor. Dağlar’ın, kitabına aldığı basın özgürlüğünün doğal haklara dayanan kuramının yaratıcısı Mathew Tindall’ın, oldukça anlamlı bulduğumuz şu sözlerine de yer vermiş: “Özgür bir basın, sadık bir nöbetçi gibi sürprizlere engel olur ve yaklaşan tehlikeler konusunda, zamanında uyarıda bulunur. Basın özgürlüğü siyasal züppelerden, parlamenter kandırmacılıktan ve hükümete kölelik etmekten kurtulabilmenin güvencesidir.”

Yazarın Tüm Yazıları