Sözde soykırım sözde aydınlar ve gençliği bekleyen tehlike

İSTANBUL’daki Aydın Üniversitesi, Ulusal Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar, Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Yaşar Onay ‘Soykırım yalanı ve düşündürdükleri’ başlıklı bir makale yazmış...

Haberin Devamı

Yerimizin sınırı nedeniyle özetleyerek veriyoruz:
“Ermeni iddialarını içeren tasarının kabul edildiğini TV kanallarından birisinin bayan haber sunucusu heyecanlı bir şekilde söyledi. Bu sözler aklıma hicivleri ile meşhur şair Nef’i’nin Tahir adındaki bir softaya verdiği yanıtı getirdi: “Tahir Efendi bana kelp demiş/İltifatı bu sözde zahirdir./Malikî mezhebim benim, zira/İtikadımca kelp tahirdir”.
Eğer beyaz adamın Kızılderililere uyguladığı soykırımın izleri hâlâ silinmemişse, eğer Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları yüzünden hâlâ çocuklar sakat dünyaya geliyorlarsa, eğer Irak halkının çektikleri bir soykırım değilse varsın ABD, Türkiye’yi soykırımla suçlasın. Ne çıkar bundan. Amerikalı dostlarımızın Samuel Huntington, Francis Fukuyama, Henry Kissinger gibi tanınmış siyaset bilimcileri ve tarihçileri de bilirler ki Ermeni soykırımı asla olmamıştır. Bilirler bilmesine de söylemezler. Söylemek istemezler. Zira amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.
- Ermeni diasporası, sözde soykırım tezlerini yeni nesil Ermeni gençlerinin yaşadıkları toplumun kültürünü benimseyerek asimile olmasından duyduğu endişelerden dolayı savunur. Bu iddialar Ermeni gençlerinin, Ermeni kimliklerini unutmamaları için kullanılan önemli bir silahtır. Sözde iddialarının kabul bulunması durumunda Türkiye’den toprak ya da maddi tazminat elde etmek amacındadırlar. 
- Fransa, ABD ve dünyanın bazı ülkelerinin dar görüşlü siyaset adamlarının ülkelerinde yaşayan Ermenilerin oylarını kendi taraflarına çekmek için kullandıkları faydacı bir yaklaşımdır. Bugün ABD’de olan da budur.
- Türklerle Ermeniler arasında olan olaylar soykırım değildir ve o dönemde çekilen acılar tek taraflı değil, karşılıklıdır. Bölgedeki tarihi gerçek, Çarlık Rusyası’nın emperyalist genişleme politikasının Kafkaslar’da ve Doğu Anadolu’daki halkların geleneksel dengesini bozduğudur. Bu coğrafya da yaşayan tüm insanlar acı çekmiştir. Bu dönemde yaşananlar ile ilgili olarak Rus kaynaklı resmi belgeler hakikati tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Ancak bir kez daha vurgulamak gerekirse, bu hakikat bizim dışımızda kimsenin umurunda değildir.
- Soykırım bir devlet politikasıdır. Nazi Almanyası’nın, Yahudilere uyguladığı katliam bu nedenle soykırımdır. Oysa savaş öncesinde ve sonrasında İstanbul ve İzmir gibi kentlerde yaşayan Ermeni kökenli Osmanlı vatandaşlarına yönelik hiçbir olumsuz politika izlenmemiştir. Eğer bir soykırım politikası izlenmiş ve gerçekleştirilmiş olsaydı, Nazi Almanyası’na bakarak söyleyecek olursak, Hitler’in Berlin’de yaşayan Musevilere dokunmaması mümkün müydü?
İHANETLE EL SIKIŞMAK
- Sözde soykırım iddialarının temel hedefi Türk ve Ermeni gençliğidir. Gençlik toplumun en kolay politize olan kesimidir ve çoğu zaman da bu özelliklerinden dolayı sürekli istismara açıktırlar. Ermeni gençliği sözde soykırım yalanları ile ulusal kimliklerine sarılıp onu muhafaza ederken, Türk gençliğinin kafası karışıktır. Özellikle günümüz Türkiye’sinde aydın sayılmanın koşullarından birisinin de “sözde barış, sözde demokrasi ve sözde insan hakları” adına ihanet ile el sıkışmak olması konuyu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir. Bazı sözde aydınların soykırım iddialarını destekler yayınlar içinde olmaları, onları çağdaş yaparken, soykırım iddialarını çürüten kişi ve kurumların statükocu, fosilleşmiş dinozorlar olarak tanıtılması, Türk gençlerini tarihte hiçbir zaman olmayan bir soykırımı kabul etmeye taşımaktadır.
Bu planlı programlı psikolojik savaşın asıl amacı budur. Küresel sermaye ve onun kullandığı ülkeler geleceğin Türkiye’sinde, Ermeni soykırımını kabul eden bir nesil yaratmak amacındadırlar. Bu amaçlarına da adım adım yaklaşmaktadırlar. İşte üzerinde durulması gereken asıl tehlike budur. 

Haberin Devamı

A.A.’da neler oluyor?

Haberin Devamı

ANADOLU Ajansı Genel Müdürlüğü’nde çalışan bir grup gazeteci bize kurumda neler oluyor diyerek isyanını dile getirdi. “Ne yazık ki ajansımızda artık liyakat değil, gelinen cemaat kökenlileri terfilerde etkili olmaya başladı” diye sızlanırken şunları da ekledi: “5 mart tarihli genelge ile ajansımızın üst kadrolarında daire başkanından düzeltmene kadar 15 kişinin görevleri değiştirildi. Bu atamalar çok önemlidir. Ajansa saygınlık kazandıran isimlerden olan Haber Yayın Daire Başkanı Muzaffer Şahin, İletişim Daire Başkanı İsmail Yılmaz, Mali İşler Daire Başkanı Halis Çalışgan gibi isimler ‘danışman’ sıfatı verilerek pasif görevlere atandılar. Birkaç yıl önce ajansa müdür veya müdür yardımcısı kadrosu ile alınanlar hızla bu isimlerin yerine getirildiler. Yurt Haberleri Müdür Yardımcılığı’ndan Saraybosna temsilciliğine atanan Ömer Çetres’in adını Deniz Feneri’nin yurtiçi ve dışındaki açılış haberleri yapmasından hatırlıyoruz.” Bu atamalar bize, bir süre önce TRT’nin, Fransa merkezli Euronews’le yaptığı anlaşmayı hatırlattı... Bu işbirliği projesine, yine TRT’yi TRT yapan isimler değil, Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen medya organlarından TRT’ye doldurulan kişiler gönderilmişti. Unutmamak gerek; yapılan ayrımcılığı da...

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

“(Nabucco Projesi Anlaşması’nın kabul edildiği Meclis’teki görüşmelerde) Rusya ile imzaladığımız Mavi Akım Projesi’nden Amerika rahatsız oldu. ABD’nin o zamanki Ankara Büyükelçisi (M. Grossman), beni iki kez ziyaret etti; ‘Mavi Akım’ı iptal etmezseniz, kötü sonuçlar doğurur şahsen sizin için dedi. 1997 Temmuz’unda anlaşmayı Meclis’ten oybirliği ile geçirdik. Dünya enerji piyasasına yeni bir oyuncu olarak giren Türkiye’yi engelleyerek Türk pazarını ele geçirme anlayışı vardı. ABD’nin Katar gibi ülkelerde kapattığı doğalgaz rezervlerini, 3. ülkelere ‘LPG olarak satmaya çalıştığından, Mavi Akım’a karşı çıkmıştı. Ben elçisinin söylediklerini kabul etmedim. Bedelini de ödedim. O dönem Cezayir, Nijerya’dan aldığımız doğalgazın maliyeti 300 dolardı. Biz ise Rusya’dan 130 dolara aldık. Türkiye’nin aldığı en ucuz doğalgaz. (Mesut Yılmaz’ın bu konuşmasından sonra CHP’liler Enerji Bakanı Taner Yılmaz’a ‘ABD sizi tehdit etti mi?’ diye sordular.)”
(Eski Başbakan, Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz)

Haberin Devamı

Böyle bir kültür başkenti olamaz

İSTANBUL 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı, AKB olduğumuz bu yılın 8 ayında Sultanahmet Meydanı’nı felç edecek, 17 milyon TL bedelli bir meydan yenileme projesini 18 Mart’ta ihaleye çıkarıyor. Haber, 22 Şubat’ta Hürriyet’te de yer almıştı. İhale ilanı ajansın web sayfasında var: www.istanbul2010.org. Seçildiği yılı restorasyonlarla ve inşaatlarla geçiren bir kültür başkenti, Avrupa’da görülmemiştir. Lütfen acele tepki verelim. Ajansın e-posta adresi info@istanbul2010.org.
“Sahne Senin İstanbul!”
Prof. Dr. Taylan ULA

Yazarın Tüm Yazıları