’Söylev’in 80. yılında

ULU önderimiz Atatürk, bundan tam 80 yıl önce, CHP’nin 2. Büyük Kurultayı için hazırladığı ’Söylev’i, Ulus’taki II. Meclis binasının Genel Kurul salonunda okumuştu.

15-20 Ekim tarihleri arasında her gün 6 saat olmak üzere tam altı günde tamamladığı bu tarihsel ’Söylev’le yüce Atatürk, kendi alçakgönüllü deyişiyle ’Türk Devrimi’nin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamak istemişti.

Her Türk aydınının başucu kitapları arasında yer alması gereken ’Söylev’in okunma yaygınlığının henüz istenen ölçülere ulaşmadığı, bir tatsız gerçeklik. Rahmetli Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun belirttiği gibi ’Söylev’in düşünce aydınlığı Türk ulusu için ve Türk Cumhuriyeti için bugünümüzü ve yarınımızı aydınlatan söndürülemez bir meşale oluşturuyor. ’Söylev’i ilköğretimden başlayarak liselerde ve hele de üniversitelerde irdeleyici, sorgulayıcı bir yaklaşımla yeni kuşaklarımızın bilincinde ışıtmak, Atatürkçülerin başta gelen bir ödevidir.

Şimdi, bu eşsiz başyapıttan birkaç çarpıcı bölümü, Hürriyet okurlarıyla paylaşmak istiyorum, o büyük kurtarıcının yüce anısı önünde saygıyla eğilerek:

"Sırası gelmişken saygıdeğer ulusuma şunu öğütlerim ki, bağrında yetiştirerek başının üzerine kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz mayayı çok iyi incelemekten, bir an bile geri durmasın!"

"İnsanlıkta din duygu ve bilgisi her türlü boş inandan arınarak gerçek bilimin ve tekniğin ışığıyla arınıp olgunlaşıncaya kadar, din oyunu oyuncularına her yerde rastlanacaktır."

"Günde beş vakit namazdan başka, geceleri de çokça nafile namazı kılınmasını söyleyip öğütleyen kişi, belki de ömründe hiç namaz kılmamış bir politikacı olursa, bu davranışın amacı anlaşılmaz olur mu?"

"Baylar, politika alanında birçok oyunlar görülür. Ama, kutsal bir ülkünün simgesi olan Cumhuriyet yönetimine ve çağdaşlaşmaya karşı cehalet, bağnazlık ve her türlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman, özellikle ilerici ve Cumhuriyetçi olanların yeri, gerçek ilerici ve Cumhuriyetçi olanların yanıdır; yoksa, gericilerin umut ve çalışma kaynağı olan yer değil!"

"Baylar, sizi günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonunda, tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusumuz için ve ulusumuzun yarınki çocukları için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem, kendimi mutlu sayacağım... Bugün ulaştığımız sonuç, Türk ulusunun yüzyıllardan beri çekmekte olduğu acıların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu, Türk gençliğinin koruyuculuğuna emanet ediyorum!.."

Aziz Naci DOĞAN


GÜNÜN SÖZÜ

"Amerika artık tercihini yapacaktır; ya Türkiye, ya PKK..."

(CHP İstanbul Milletvekili, eski Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ)

’Nefsi müdafaa’ sözü başımızı zora sokar

BAŞBAKAN Erdoğan "Nefsi müdafaanın olduğu yerde diğer hukuk kuralları geçerliğini yitirir" diyor. Bu ifade anayasal demokrasiye ve hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır.

Ayrıca bu söz AKP tüzüğüne de uygun düşmemektedir.

Ünlü hukuk kuramcısı Hugo Grotius’tan (1583-1545) beri ’savaş hukuku’, modernitenin temeli olmuştur. Daha öncesinde İslam da savaş hukukunu öngörür. Savaş hukuku, savaşın da bir hukuku olduğunu, yani sınırsız bir güç kullanımı olmadığını ifade eder. Meclis’ten tezkerenin çıkarılması bile bu ’nefsi müdafaanın’ hukuku olduğunu göstermek içindir.

Bu haliyle de Başbakan’ın ifadesi parlamenter demokrasiye ve Meclis’in saygınlığına aykırıdır.

Ayrıca bu ifade ile olası bir K. Irak müdahalesinde Türkiye hukuk dışı uygulamalar yapmakla suçlanır. Bu hassas günlerde Türkiye iyice zora düşürülür.

Bir ulus devlet olan Türkiye’nin aleyhine çalışan diaspora ve PKK’nın eline güç verilerek haklı mücadeleye gölge düşürür. Bizler nasıl Amerika’yı Ermeni tasarısı konusunda iç kamuoyuna oynamakla suçluyorsak, bu ifade ile de Türkiye aynı duruma düşer.

Siyasetçilerin, özellikle de Başbakanlık koltuğunda oturanların her sözüne dikkat etmeleri gerekir. İleride bu söz uluslararası platformlarda Türkiye’nin önüne getirilebilecektir. Amerika’nın Irak’ta savaş hukukunu ihlal etmesi Türkiye’nin de böyle yapabileceği anlamına gelmemelidir.

Serdar TAŞÇI

Çirkin teklifi yapan bu Türk şirketi kim

HÜRRİYET Avrupa’nın dünkü manşetinde Almanya’daki Türkler arasında endişe kaynağı olan haberde "Türkiye’de merkezi olan bir şirket, Avrupa ülkelerinde sosyal yardım alan, ancak Türkiye’de mal varlığı bulunan Türkleri para karşılığında fişleme teklifini yaptı... Daha önce Hollanda devleti adına muhbirlik yapan ve ’Size, sosyal yardım alıp da Türkiye’de evi olanları bildirelim’ diyen şirket, bu kez de Almanya’ya el attı" deniliyor.

Hollanda’ya ’muhbirlik’ yapan bu şirket, şimdi de Almanya’da eyalet hükümetlerine teklifte bulunuyor. Türkiye’deki özel denetçileri vasıtasıyla mal varlıklarını tespit ediyor.

Almanya’da da 100 bin aileyi ’yakacağı’ anlaşılan bu şirket ve ortakları kimdir? Bu kişiler kimlik bilgilerini nasıl temin edip de tapu dairelerinde geniş bir araştırma yapabiliyor? Bankalar, vergi dairelerindaki bilgiler yasa gereği gizli değil mi?

DF’ye verilen hak ÇYDD’ye verilmiyor

ÇAĞDAŞ Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Türkan Saylan, ’Ramazanın Yıldızları’ (16.10.2007) yazısında içindeki bir teknik hatamız üzerine "Derneğimiz 4.9.1997’den beri kamu yararına sayılma hakkını almıştır. Her proje için izin alıyor ve sık sık denetimden geçiyoruz" diyor.

Saylan, ÇYDD’ye ’para toplama izni’ verilmemesi konusunda şu bilgiyi veriyor:

"Ancak bir de ’kamu yararına olan dernek ve vakıfların izinsiz para toplaması’yla ilgili bir karar var. Yani her projeye tek tek izin almak yerine genel denetim içinde hesap veriyorsunuz ve işleriniz kolaylaşıyor. Bunun için 11.7.2006’da gerekli başvurumuzu yaptık. Denetimi geçirdik. İçişleri Bakanlığı 5.2.2006 tarih ve BO5ODDB0000007/6 sayıyla ve olumlu görüşüyle, Bakanlar Kurulu’na sevki için yazısını Kanunlar Kararlar Dairesi’ne gönderdi. Üzerinden uzun süre geçtiği halde bir türlü Bakanlar Kurulu’na sevk edilmedi. Oysa sözünü ettiğiniz yardım derneklerinin bazıları bu kararı çoktan aldılar. Bakalım yeni hükümetimiz bekleyen başvurumuzu Bakanlar Kurulu’ndan geçirip bize kolaylık sağlayacak mı?"

Bilindiği gibi iktidarın Deniz Feneri’ne verdiği para toplama izni ile bir kararname Resmi Gazete’de (12.7.2005) yayınlanmıştı.
Yazarın Tüm Yazıları