Yalçın Bayer: Sokak çocukları ve bizlerin suçu...

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

SON günlerde sokaklarda çalıştırılan çocuklarla ilgili yaptırımların konması, hele hele elinde mendil satan bir çocuğun buzdolabına kapatılması söz konusu olunca insanlardan şaşkın tepkiler doğduğu gözleniyor.

İnsanımız ne acıdır ki, asla madalyonun öbür yüzünü, birazcık kafa yorarak düşünmez ve çoğu olayda bir robot gibi hareket eder. Oysa bu konu kendi davranışlarımızın yarar ve zararlarını da değerlendirmemiz ve biraz olsun olumlu değişim göstermemiz için bir fırsat olacaktır.

Siz eline bez, ayakkabı boyama sandığı ya da mendil verilerek sokağa salınmış o güzeller güzeli çocukların yorgun gözlerine hiç baktınız mı? İnsanlardan biraz para sağlamak için ağızlarını sakız çiğnercesine yamultup, dualar öğretilen, giderek insanlıktan çıkarılan çocukların gerisinde, onları doğurup bu hünerleri (!) öğreterek büyük kentlere getiren babaları, yaşadıkları evleri ve bu işi iş edinmelerinin gerçek nedenlerini araştırdınız mı? Bir kez olsun arabanızı bir yana çekerek çocuklardan birinin elinden tutup barındığı ortamı incelediniz mi? Bu çabayı göstermeye çalışanlara sordunuz mu?

Evet, yalancıktan ön camını silmeye çalışan çocuğa 500 bin lira veren ve o günkü günahlarından arındığını varsayan hayırsever yurttaşım, işte tam da burada, ne denli zararlara neden olduğunu biliyor musun? Hiç düşündün mü? Ah, bir kez olsun düşünebilsen, algılayabilsen yanlışını... O zaman binlerce çocuk kurtulacak.

DUYGU SÖMÜRÜSÜ

Sizin vicdanınızı yaralayan, hatta çoğu kez, ‘‘nerede bu devlet, yardım kuruluşları, bu zavalılara neden bakmıyorlar?’’ diye her zamanki gibi konuyu ihale ettiğiniz ve birkaç metal parayı avucuna koyduğunuz, yorgun, örselenmiş, çocukluğunu yaşayamamış, binbir yalan dolana alıştırılmış bu çocuklar kimdir, kimindir aslında?

Çoğu kırsal kesim dediğimiz, işsizliğin yoğun olduğu Doğu illerinden göçen, akraba ailelerdir bunlar... Evde 7, 8, 9 çocuk vardır, birer yaş arayla ve de midesi ağrıyan tembeller tembeli bir baba, doğurmaktan perişan olmuş, her tarafı ağrıyan bir ana, birbirlerine bakan donsuz, sümükleri akan çocuk-anneler, viyaklayan bebeler... Daha önceki koşullarıyla, arka sokaklarda tutulan bir odada, satın alınan ya da işgal yoluyla kiralanan bir izbe dairede yaşamaktadırlar; ama cep telefonu ve uzaktan kumandalı TV'leri vardır, birbirleriyle konuşur dururlar... Ve çocukları salarlar sokağa, hem de müthiş bir duygu sömürüsü yaparak!..

Zavallı çocuklar, onları peydahlayan hasta (!) ana-babalarına borçlarını ödemeleri gerektiğine öylesine inandırılmışlardır ki, çoğu, en çok istediği şey olan ‘okumak’tan da fedakárlık eder, gece yarılarına kadar dilenmeyi ya da bir şeyler satmayı, ayakkabı boyamayı sürdürür. Gece biçilen parayı getirmemişse dayak yer ve onu tamamlamak için yine karanlıklara çıkar.

BABA MÜSVEDDELERİ

İşte bu iğrenç mesleği yasallaştıran, teşvik eden siz yurttaşlar, bu tembel, verseniz de hiçbir işi yapmamaya kararlı, çocuğunun sırtından geçinmeyi hak sayan bir kısmı alkole, suça karışmış baba müsveddelerinin ekmeğine yağ sürüyorsunuz.

Sokakta çalıştırılan kız-erkek her çocuğun, bir gün kafasına dank edip ‘yahu hem para kazanıp ana-babama götürüyorum, hem de bir araba dayak yiyorum, bari ötekiler gibi sokakta özgür yaşayayım’ diyerek, tinerin, tecavüzün, uyuşturucu kuryeliğinin, hırsızlığın ve ölümün kucağına düştüğünü, bunda da sizin o yufka yürekli (!) davranışınızın büyük rolü olduğunu hiç ama hiç düşünmediniz değil mi?

Lütfen artık düşünün, jetonunuz düşsün, gerçekleri görün! Sokakta para verdiğiniz her çocuk yarının potansiyel suçlusu olmaya itilmektedir. Elbirliğiyle bu kapıyı kapatır, tembel ve sorumsuz babalara, bu yolla beslenemeyeceklerini anlatabilirsek, kentleri bir kábus gibi saran, ‘sokakta çalıştırılan çocuklar’ sorununa dur diyebilir, bunların geleceği olan ‘sokak çocukları’nın sayısını azaltabiliriz. Bunun için öncelikle kendimize yaptırım uygulamalıyız!

Eğer biz kendimize bu yaptırımı uygulayamıyorsak, devletin uygulayacağına tepki göstermemeliyiz değil mi?

Türkan SAYLAN-Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı

Çiller anlatıyor (2)

DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'le Sait Halim Paşa Yalısı yangını ve kaybolan tablolar üzerinde görüşürken, aklımıza gelen soruları sürdürüyoruz:

Hakkınızda birçok iddia vardı...

- Bunlar milletin aklını karıştırmaktan başka bir şey değil... Nükleer, altın, uyuşturucu kaçakçılığı gibi iddialar ortaya attılar, davalar açıldı. Türkiye'den özel sahte belgeler hazırlayıp Almanya'ya gönderildiği tespit edildi. Nitekim Almanya'daki dava 1.5 yıl sürdü, hepsinden beraat ettim. Örtülü ödenekten de, mal varlığından da... Ben Meclis'te el kaldırarak aklanmadım ki, hepsi yargı kararlarıyla oldu. Ne yaparlarsa yapsınlar, iktidarda ve muhalefette olayım, tuzum kuru... Tekrar ediyorum, tek kara noktam olsaydı biz muhalefteyken çoktan ortaya çıkarılırdı, ama yok.

Ombudsmanlık konusu ve Demirel'le ilgili ne diyeceksiniz?

- Kararı verecek olan bizler değiliz. Ortada henüz bir şey yok. Olduğu zaman da bir itirazımız olmaz, memnun oluruz. Cumhurbaşkanlığa taşıdığımız Sayın Demirel için de bir itirazımız olamaz.

Demirel'in Olimpiyatların Tanıtım Kurulu Başkanlığı önerisi...

- Bütün dünyada ismi olan birisidir, gayet onurlu bir iştir. Kararı verecek olan kendisidir.

Fethullah Gülen'le ilgili gelişmeler...

- Tabii bu mesele daha çok Sayın Ecevit'i ilgilendiriyor, bu konuda onunla konuşmakta yarar görüyorum... Bir yanda devletin bu konuda MGK kararları var, o kararların içinde de Sayın Başbakan var. Hem o kadar içinde olacaksınız, hem de üzüleceksiniz, anlamak mümkün değildir.

Ekonomi...

- Ekonomik olarak ne söylediysem doğru çıktı. Geçen ocakta yaptığım Meclis konuşmasında, ticaret açığı 20 milyar doları bulur dedim, bulacak. Cari işlemler 10 milyar dolar dedim, o miktarda olacak. Enflasyonu % 25'lere düşüremezsiniz dedim, bugün % 55-60 olacak, bu yüzde yüz yanılmadır. Böyle bir programın başarılı olduğu iki ülke var; ama bunlara 40'ar milyar dolar verilmiştir. Bu kaynak olmadan, bu tedbirler Türkiye'yi fakirleştirir. Enflasyon ve faiz geçici olarak düşer. Düşüş marjinaldir. Görüyorsunuz, dış ticaret cari işlem dengesi çok vahim bir durum aldı. KİT zamları erteleniyor ve sonuçta kamu açığı ortaya çıkıyor.

Türkiye nereye gidiyr?

- Fakir halkın üzerine yıkılan bu program nedeniyle Türkiye adım adım ciddi toplumsal sıkıntılara doğru gidiyor. Maalesef istikrar anlayışı yüzde 15'i memnun ediyor, % 85'i kapsayan öbür Türkiye vahim.

ANAP'lının ANAP'lıya ettiği

ANAP Antalya Milletvekili, inşaat mühendisi Cengiz Aydoğan için diyorlar ki: ‘‘Alanya'da 10 yıl belediye başkanlığı yaptı, son seçimde milletvekili oldu, Mesut Yılmaz kendisine güvendiği için yanından ayırmaz oldu. Böyle bir kişinin ailesi, Alanya'da yaptıkları 5 katlı binaya nasıl kaçak kat ekleyebiliyor? Bu eski bir başkana yakışır mı?’’ Önümüze gelen bir sürü belge ile ‘‘Aydoğanlar'ın Kaçak Şatosu’’ manşetini atan Yeni Alanya gazetesinin kupürü var. MHP'li Belediye Meclisi üyesi Süleyman Kütürüp çatı katının kaçak ve ruhsata aykırı olduğunu tespit etmiş, ANAP'lı Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu tarafından da Başkent Hastanesi'nin kaçak bölümleri gibi mühürlemiş. Yıkılması için belediye bir ay süre vermiş. Binanın projesini kim mi yapmış? ANAP'lı İmar Komisyonu Başkanı Kemal Babaoğlu... Böyle bir olaya şaşırmaz mısınız?

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Okumak cahilliği kaldırır, ama eşeklik bakidir.’’

(Ziya Paşa)

Yazarın Tüm Yazıları