T ÜRKİYE’de gerçekleşen askeri darbelerin, demokrasi kadar darbeyi yapan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de zarar verdiğine inananlardanım.
Referandum nedeniyle gündemde olan, “12 Eylül darbecilerinin” yargılanmasını isteyenler, ya 12 Eylül darbesi üzerinden asker düşmanlığı yapıyor veya 12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye’de yaşanan siyasi, ekonomik ve sosyal olaylardan haberleri yok.
Tamam, TSK’nın 12 Eylül 1980’deki komuta kademesi darbe yaptı, suç işledi ve yargılanması gerekir.
Buna itiraz yok.
Peki, darbe ortamını sağlayan o zamanki siyasilerin hiç mi suçu yoktu!? O zamanın önde gelen politikacıları Erbakan’lar, Demirel’ler, Ecevit’ler, Türkeş’ler, Korkut Özal’ların (zamanın İçişleri Bakanı) hiç mi suçları yoktu?
Bunların da yargılanması gerekmez mi? 12 Eylül darbesi bir sonuçtu. Bu sonucu meydana getiren sebepler üzerinde neden durulmuyor?
Düşünün, iç güvenliği sağlamakla yükümlü olan Emniyet Teşkilatı ‘Pol-Bir’ ve ‘Pol-Der’ diye ikiye ayrılmış, terörle mücadele edeceğine birbirlerini yiyorlar... Bu bölünmeyi askerler mi yapmıştı? Pol-Der, adam öldüren sol görüşlü katili görmezden gelirken, Pol-Bir mensubu polisler bunun tam tersini yapıyordu. Emniyet güçleri asayişi sağlamada zafiyet gösterince ülkede kaos ortamı oluştu. İnsanlar, okulda, yolda yürürken, çalışma yerlerinde, evlerinin içinde hem de güpegündüz ve dağlarda değil şehir merkezlerinde, vicdansızca katledildiler. 12 Eylül 1980’e kadar 6 bine yakın kişi öldürüldü, bir o kadarı da yaralandı. Ülkede kurtarılmış bölgeler ihdas edildi. Bu bölgelere bırakın karşıt görüşlü bir vatandaşın girmesini, güvenlik güçleri bile giremiyordu.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan Emniyet, bu olayları sadece seyretti. Ülkede olaylar bu şekilde sürerken zamanın politikacıları kısır çekişmelerle birbirlerini yiyordu. Aylarca cumhurbaşkanı bile seçemediler. Tabii buna paralel olarak yaşanan ekonomik sıkıntılar da cabası... Kısacası Türkiye’de adı konmamış bir iç savaş yaşanıyordu.
Bunları, o günleri yaşamış, gençliğinin en güzel günlerini huzursuz geçirmiş biri olarak yazıyorum. Yazdıklarım kulaktan dolma bilgiler değil, inanmayanlar arşivlere bakabilirler.
Sonuç olarak diyorum ki, sadece 12 Eylül darbecileri değil, zamanın politikacıları da hesap vermelidir!
Bir çift sözüm de bugünün sahte demokratlarına olacak! 12 Eylül sabahı askere övgü yağdıranlar, bugün “Darbeciler yargılansın” diye ucuz kahramanlık yapmasınlar!
Ayıp oluyor. Prof. Dr. Faruk MENDİ
Bağış arsa ranta kurban edildi
BİR rant öyküsü... Bakırköy’deki Pars ailesi tarafından hastane yapılmak üzere SSK’ya bağışlanan, daha sonra sosyal güvenlik kurumları birleştirilince mülkiyeti SGK’ya geçen E5 üzerindeki 95 dönümlük arsa (eski Cennet otoparkı yeri) TOKİ’ye devrediliyor. TOKİ, arsayı konut, ticaret ve rezidans alanına çevirmek istiyor. Plan tadilatına ilişkin İBB Planlama Müdürlüğü olumsuz görüş bildiriyor ve şöyle diyor: “Sağlık Tesis Alanı’nın iptal edilerek ticaret, akaryakıt, özel kreş, konut alanına çevrilmesini, emsal değerlerin artırılmasını, yapı trafik ve nüfus yoğunluğunu artırıcı (...) plan yapım yönetmelik hükümlerine aykırı buluyoruz. Sağlık alanının kaldırılması ile ilgili İl Sağlık Müdürlüğü’nden de görüş alınmadığını görüyoruz. Plan değişikliği teklifi, sağlık alanı donatısını azaltıcı, emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucudur.” İBB Belediye Meclisi planı hemen onaylıyor. Gelişmekte olan bir bölgede hastane ihtiyacı dikkate alınmıyor. Rant anlayışı öne çıkıyor. CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’e bir soru önergesi vererek SGK’nın kuruluş amacına ters bir anlayışın kabul edilebilir bir durum olmadığını bildiriyor. Bağış yapılan bir arsanın hangi protokol ve şartlarla TOKİ’ye devredildiğini, alanın konut, ticaret ve rezidans alanına çevrilmesinin arkasında hangi amaçların bulunduğunu soruyor. Soysal, İçişleri Bakanı’na da aynı konuda soru önergesi yöneltti. Bilindiği gibi TOKİ bu arsayı daha sonra ihaleye çıkarıyor ve arsayı 210 milyon bedelle Gül-Keleş, Metal Yapı, K Grup ve Aydınlı Grup konsorsiyumu alıyor. K Grup ve Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın (Aydınlı Grup) arsa payının % 50’nin üzerinde olduğu belirtiliyor. SGK, bu yerin sağlık tesisi yapılmasından vazgeçmeseydi Medicana, Medical Park, İncirli Hastanesi ve Bahat Hastanesi gibi özel hastanelere gerek kalır mıydı?
O şarabı bana gönder
DİSK’e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak, Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı’ya bir mektup göndermiş. Mektup şöyle: “Sayın Bakırcı, Bulgar misafirlerinin hediye ettiği şaraba ‘Haramdır’ demişsin. Anadolu halkı binlerce yıldır üzümü ezip şıra niyetine şarap içiyor. Senin kültürün buna yetmez, şarabı ziyan etme, bana gönder.” Bakırcı’ya hediye edilen bu şarap çoktan yerini bulmuştur; gönderemez.
Lozan’ın 87. yıldönümü
TÜRK devletinin, tam bağımsızlığını kazandığı Lozan Barış Antlaşması’nın 87. yıldönümü bugün kutlanıyor. En anlamlı tören bu akşam Heybeliada’daki İsmet İnönü Müzesi’nde gerçekleştirilecek. Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu ve Adalar Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu’nun düzenlediği etkinlikte ÇYDD Genel Başkanı Prof. Aysel Çeliker (moderatör), Prof. Hurşit Güneş, Prof. Kut Sarp Yener, Prof. Sibel Özel ve Özden Toker, Lozan’ı ve Türkiye’ye kazanımlarını anlatacaklar. İSTANBUL Kadın Kuruluşları Birliği, Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Beşiktaş Belediyesi’nin Ortaköy Meydanı’nda düzenlediği panelde İsmail Ünal, Nazan Moroğlu, İlhan Gülek konuşacaklar.
Mesaj Panosu
SAYIN Demirel bir gün bana “Siyasette barışmasını bilmeyen kavga etmesin” demişti. Baykal-Sarıgül buluşması bana bu veciz sözü hatırlattı. Demirel’e ben de bir çağrıda bulunacağım: “Baba, lütfen Baykal’ın Sarıgül’e yaptığını sen de Çiller’e yap.” Bunu tüm kırat camiası bekliyor. Murat KOÇAK
OECD’nin 2010 istihdam raporundaki verilerden anlaşılıyor ki, “Kriz bizi teğet geçti” diyenler, doğrusunu söylemişler. “Deldi geçti” diyenler ise sıradan vatandaşlar, onlar da yerden göğe kadar haklı! C. CAN