BAŞBAKAN sık sık sağlık alanında yaptıkları atılımlardan bahsediyor. Artık tüm vatandaşların hele acil ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tedavilerini ister özel olsun, ister kamu olsun tüm hastanelerde yaptırabildiklerini her fırsatta dile getiriyor.
Durumun böyle olmadığını ancak başına gelen vatandaş biliyor. Geçtiğimiz hafta sömestr tatilinde Hatay’dan Ankara’ya beni ziyarete gelmek üzere yola çıkan akrabalarım, aracın hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu Gölbaşı yakınlarında takla atmışlar. Çok şükür sürücünün kaburgalarındaki birkaç kırık dışında ciddi bir yara almadan kurtulmuşlar. Kaza yerine gelen trafik ve jandarma ekiplerince çağrılan ambulansla Gazi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde tedavi altına alınan akrabalarımdan sürücü dışında diğerleri ilk müdahalelerin ardından aynı gün taburcu oldular. Sürücü boş senede imza atarak yatırabildiğim yoğun bakımda iki gün gözetim altında tutulduktan sonra doktoru tarafından taburcu edilmesi kararı verildi. Taburcu işlemleri için gittiğim hasta yatış servisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun trafik kazalarında tedavi giderlerini karşılamadığını, SGK’nın masrafların trafik sigortasından tahsil edilmesini istediğini söylediler. Kısa bir şaşkınlığın ardından, zorunlu trafik sigortasından nasıl faydalanabileceğimizi sorduk. Bunun için kaza tespit tutanağındaki kusur oranına göre ödeme yapıldığını, ancak bu kazada ikinci bir araç olmadığından ve yoldan çıkma sonucu oluşan kazaların tek taraflı kaza olduğunu ve bu tür kazalarda sürücünün kusurlu görülmesi nedeniyle sigortanın masrafları karşılamayacağını söylediler. Sonuçta tüm masrafları cebimizden ödeyip hastamızı çıkarabildik. Durumun garipliği ve yanlışlığı hastane çalışanları tarafından da kabul ediliyor. Ancak onların da bakanlıklar tarafından ödeme ile ilgili genelge ve yönetmeliklere karşı boyunları kıldan ince. Herkesi, başına her an gelebilecek bu tür bir kaza da başına gelebilecekler için önceden uyarmak istiyorum. Yani sağlık hizmetleri öyle başbakanın, bakanların söylediği gibi değil. Başınıza gelebilecek bir kazaya karşın herkes bir köşeye biraz para ayırsa iyi olur. İbrahim ÖZYURT
Paso olayının takipçisiyiz
ÜLEKİMİZ ekonomik olarak zorlu bir süreçten geçmektedir. Bu süreçte belli toplum kesimleri yaşamlarını idame ettirmek ve asgari düzeyde bir yaşam standardı sağlama noktasında büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Bu noktada öğrencilerimizin karşılaştığı önemli bir sorunu sizinle ve kamuoyuyla paylaşıyorum. Ankara toplu taşım sisteminde yıllardır uygulanan paso sistemi öğrencilerimizi ekonomik olarak etkilemektedir. Belediyeler kamu kurumları olarak ürettikleri her türlü hizmeti en ucuz ve en kaliteli biçimde sunmak zorundadırlar. Bugün hem üniversiteler hem de ortaöğretim kurumları öğrenci kimliği için öğrencilerden ücret almaktadırlar. Sonrasında ise Ankara Büyükşehir Belediyesi öğrencilere paso satarak onları bir kez daha öğrenci olduklarını kanıtlamalarını istemektedir. Bir öğrenci ulaşım sisteminde indirimli bilet kullanmak için hem okula hem de belediyeye para vermek zorunda kalmaktadır. Bu durum öğrencilerimizi ekonomik olarak etkilemektedir. Bunun önüne geçmek için paso olayını kaldırmak sosyal devletin bir gereğidir. Bu çerçevede hazırladığım önergeyi Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sundum. Önergem incelenmek üzere komisyona sevk edildi. Dileğim ve umudum paso sistemine son verilmesi ve bir kuruşun hesabını yapan öğrencilerimize önemli bir katkının sağlanmasıdır. Yüz binlerce öğrencinin bu feryadını sahiplendiğimi ve takipçisi olacağımı sizler aracılığıyla tüm kamuoyunun bilgisine sunuyorum. Memet YULA-CHP Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi
Videofon kandırmacası
BUNDAN 3-4 ay önce Türk Telekom tarafından videfon kampanyası ile ilgili arandım. Kampanya da 24 ay vadeli olarak evime videfon cihazı kuracaklarını ve ayrıca bir yakınımızın evine de ücretsiz olarak aynı cihazdan takacaklarını söylediler. Ben de eşimin Ankara’daki yakınları ile görüşebileceklerini düşünerek bu tekliflerini ne yazıkki kabul etme gafletinde bulundum. Evimize cihazı çok kısa bir sürede taktılar. Fakat sizin de anlayacağınız gibi bu cihazın kullanılabilmesi için karşıda da aynı cihazdan bulunması gerekir. Üzerinden 3-4 ay geçmesine rağmen ve defalarca kendilerine başvurmama rağmen karşı tarafta verdiğimiz adrese cihaz takılmadı. En son kendilerine cihazı iade etmek üzere başvurduğumda ise benden 400 TL iptal ücreti istediler. Şimdi uslu uslu bana bu cihaz ile ilgili gönderdikleri faturayı her ay ödüyorum. Cihazın da bir defa kapağını açmış değilim. Bu kuruluşun vatandaşın üç kuruşuna herhangi bir hizmet vermeden nasıl tamah ettiğini ise ibretle izliyorum. Ellerinde kalmış olan başarısız bir projenin son ürünlerine kimbilir benim gibi kaç kişiye sattılar. Adnan KESKİN
KISA... KISA...
“ULUSLARARASI Balkan Ressamları Sergisi” Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Sanat Galerisi’nde 15-26 şubat tarihleri arasında yapılacak. Balkan ülkelerinden sanatçılar; Arsim Kula, Dimitri Ayoğlu, Emel Rodoplu, Fatma Rodoplu, Hülya Sezgin, Hüsniye Güzey, Kamber Kamber, Reyhan Durmuş, Reşit İsmet Krüvezi, Sami Ahmeti, Gültekin Serbest, Yılmaz Şenol ve Aynur Aşkı; Türkiye’den Nur Gökbulut, Orhan Gazi Binboğa, Hayati Misman, Bünyamin Balamir, Yaşar Çallı, Adil Ocak, Aynur Ocak, Akdoğan Topaçlıoğlu, Erkan Geniş ve Mine Gençtürk eserleriyle sergide yer alacaklar.