Paylaş
MGK toplantısında, Cumhurbaşkanı Sezer ile Ecevit arasındaki tartışma Türkiye'yi sarstı... Olayın arka perdesi tam olarak bilinmiyor ancak kulislerde ilginç konuşmalar aktarılıyor.
Bürokrat bir dostumuz, MGK toplantısında olan bitenleri toplantıya katılan bir yakınından öğrenmiş. Kendisine anlatılanları bize naklediyor:
‘‘Sayın Cumhurbaşkanı, o kadar sertmiş ki, neredeyse kendisini kaybetmiş durumdaymış... ‘Hukuk ve Anayasa'yı bilmiyorsunuz, yolsuzlukların üzerine gitmiyorsunuz' dediği zaman herkes şok geçirmiş. Salona adeta bomba düşmüş, herkes donup kalmış. Kimseye konuşma şansı bırakmamış... Sözcüklerini mitralyöz gibi sıralamış... Hatta bir ara yerinden kalkarak Ecevit'in üzerine yürümek istemiş. Bu, Cumhurbaşkanı'nın yapması gereken bir şey değil. Başka ülke liderleri arasında bile böyle bir şey hiç düşünülemez.’’
Muhatabımıza ‘‘Bunun arkasında ne olabilir?’’ dediğimizde ‘‘Yolsuzluklara karşı hükümetin tutumunu yeterli bulmuyor anlaşılan. Cumhurbaşkanı'nın bu tür konuşmalarının yeni olmadığı bilinmeli. Kamuoyu henüz bunları bilmiyor.’’
- Ne gibi?
- Cumhurbaşkanı şimdiye kadar Bakanlar Kurulu’nu toplayıp hiç başkanlık yapmadı. Sadece MGK'ya katılan bakanlarla tanışıyor Sezer. Kendileriyle hiç samimi olmuyor. Bir başka MGK toplantısında Mesut Yılmaz'a da ağır eleştiriler yöneltmişti. Hatta MİT Müsteşarı'na da çatmıştı.
- Ecevit bu tavırları nasıl karşılıyor?
- Ecevit sabırlı bir adam, kibar... Ülkenin sorunlarının üstesinden gelmeye çalışıyor. Ecevit son MGK toplantısında bakanlara şunu söylemek zorunda kalmış: ‘Ben Süleyman Demirel’le kavga ettim, ama böyle şeyi hayatımda görmedim, rastlamadım.'
- Sezer'in hiç haklı yönü yok mu?
- Cumhurbaşkanı ilginç bir kişilik sergiliyor. Yolsuzluklara karşı duyarlı... Tek hatası, yürütmenin başına, askerlerin ve bürokratların önünde bu tavrını göstermesi.
- Bu kadar 'sert' tavrı nasıl yorumlanabilir?
- Kamuoyunda büyük desteği var, basın kendisini 'canavar' yaptı.
- Sezer kime güveniyor?
- Tek başına hareket etmediği anlaşılıyor. Planlı, programlı geldiği anlaşılıyor. Ama kimlerden nasıl bilgi aldığını bilemeyiz.
- Hükümet istifayı düşünmedi mi?
- Ekonomik kriz düşünüldü. Ülke, Çiller'e mi bırakılacak?
Başka Beldibi yok, orası da rezil oluyor
KEMER'e bağlı Beldibi'nden Mehmet Çiller, Dr. Tuncay Özer, Dr. Duygu Özer, Sanem Özer, Necmettin Dede, Adem Acar, Hakkı Özdoruk, Ender Özsan, Duriye İpek, Hasan Özkan, Kadri Olgun, Hande Zafer, Sertap Ağım, Bedriye Sakallı, Kenan Katmer, Serda Kurtoğlu, Hatice Alagöz imzalı uzun bir mektup... Turistik Beldibi'nde yaşanan imar rezaletleri anlatılıyor.
Antalya bölgesindeki doğanın ve sahillerin belediyeler eliyle nasıl yağma edildiği eskiden beri biliniyor.
Geçen yıl Finike'nin Hasyurt Belediye Başkanı Mahmut Esen (DTP) görevden alındı. Sahilkent Belediye Başkanı Ali Çoban'ın (ANAP) görevini kötüye kullanmaktan yargılanması sürüyor. Çalkaya Belediye Başkanı Süleyman Yılmaz (MHP) da dokuz arkadaşıyla birlikte Hazine arazilerini satmak ve çete oluşturmaktan tutuklu bulunuyor.
Okurlarımız, DYP'li Beldibi Belediye Başkanı Abdullah Çelik'in bu iki belediye başkanından farkı olmadığını belirtip önemli bir turizm merkezi sayılan Kemer'den sonra buranın da bitmekte olduğunu şöyle anlatıyorlar.
‘‘Araziler peşkeş çekiliyor, imtiyazlı kişilere korkunç bir rant sağlanıyor. Çoğunlukla tapu ve ruhsat yok. Kemer Kaymakamı Nazmi Günlü'nün uyarılarına rağmen yıkım kararları uygulanmıyor. İnanmayacaksınız ama bu belediye başkanı 'Evi olmayana kız vermiyorlar' deyip, güya belde sakinlerine hizmet amacı iddiasıyla Hazine arazilerini yağmalattırıyor, güzelim çam ormanları katlediliyor dersem güler misiniz? Yani bütün mesele delikanlılar evsiz kalmasınmış. Ne güzel bir kılıf! Bu belediye başkanı görevde tutulursa, Beldibi'nde hiçbir güzellik kalmayacak artık.’’
Beldibi sahilinde, beş yıldızlı oteller ve Türk Cumhuriyetleri liderlerine verilen tahsislerden zaten yer kalmamış. Mezarlık bile denize sıfır noktaydaymış. Mezarlık alanının tanzimini, belediye başkanı önce yakını bir müteahhide vermiş, işin % 70'i bittikten sonra Encümen'den ihale kararı çıkmış. ‘‘N'olur buraya Mülkiye müfettişi gönderin, başkanın yaptıklarını görün’’ diyorlar.
Yerel Yönetimler Yasası, Meclis'ten çıkmadıkça beldelerdeki bu yağmalar daha da yoğunlaşacak.
İki isim
KÖŞEMİZDE haklarında çok şey yazdığımız iki ünlü isim nihayet dün gözaltına alındı.
İlk isim İsa Soylu... 1.7 milyar dolarlık hayali ihracat sanığı Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün eşi Orhan Aslıtürk ile Muhammet Ciğer'in ortakları olan Soylu, Akseki'de yakalandı. İsa Soylu, bir süredir Mali Polisi tarafından aranıyordu.
Gözaltına alınan ikinci 'ünlü' isim, ANAP'ın İstanbul ve Trabzon örgütlerinin 'etkin' ismi olarak bilinen Ali Kemal Aktürk... Organize Suçlar Şubesi tarafından başkanı olduğu İstanbul Minibüsçüler Esnafı Odası'nın ve kurduğu vakfın yöneticileriyle gözaltına alınan Aktürk'ün, son minibüs hat kavgalarının tertipcisi olduğu, minibüs esnafından yıllarca bağış adı altında 20 trilyonun üzerinde para topladığı, hatlar ve sahte plakalar sattığı, başkalarının üzerine çok sayıda minibüs çalıştırdığı bildiriliyor. Minibüs muavinliğinden gelip 'Minibüsçüler Krallığı'na yükselen Aktürk, Trabzon Maçka'da 4 yıldızlı otelle döviz büfesi sahibi. Trabzonspor Başkanı Özkan Sümer'in arkasındaki mali destekçi olduğu ileri sürülüyor.
TEPKİLER
CUMHURBAŞKANLIĞI makamında bizden birinin oturmasından ve hele bu insanın hukukçu olup siyasi çıkarlar nedeniyle hukuku yok sayan seçilmişlere ders vermesinden hoşnudum. Olay üzerine ANAP'lı bir milletvekili, seçilmişlerin halkın gözünden düştüğü bu günlerde Cumhurbaşkanı'nın böyle davranması yanlıştır, gibi laflar ediyordu. Seçilmiş olunca kutsal mı oluyorsunuz beyler? Kutsal olunca da yaptıklarınız tabu mu oluyor? Yanlışlarınız, hukuk tanımazlıklarınız hiç mi eleştirilmeyecek? Devlet geleneği diye bir terane tutturulmuş gidiyor. Devlet geleneği dediğiniz vatandaşı soymak mı?
Kamuran OLCAY-ANTALYA
Biz vatandaş olarak kısırdöngüler içerisinde birbirimizi itham etmeden, yaşanır, güzel bir Türkiye istiyoruz. İstemek de en doğal hakkımızdır. Çünkü bizler oraya onları ülkemizi çağdaş, yolsuzlukların olmadığı, kavgasız bir ülke yapsınlar diye gönderdik. Lütfen şahsi sorunlarınızdan daha çok yüce Atatürkümüz'ün ve Şanlı Ordumuz'un emanetine sahip çıkalım. Ülkenin tepesi kavga, küsme tepesi değil, vatandaşların ve ülkemizin sorunlarının çözüleceği bir tepe olmalıdır.
Kazım KIZILSU-ANKARA
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Yahya Demirel, Murat Demirel ve Kemal Horzum benim gibi olamadılar. Ben acıtmadan soydum. Devleti soyanı buldum, pastadan şırıngayla krema çektim.’’
(Selçuk Parsadan)
MESAJ
DEPREM bölgelerinde yıkılan binaların çoğunun yıkılış sebebi olarak beton döküldükten sonra sulama işinin gereği gibi yerine getirilmemesi gösterilmektedir. Mühendisler beton döküldükten sonra bir hafta ve bazen on gün müddetle betonun doyasıya sulanması gerektiğini belirtiyorlar. Gerçekten, yıkıntılardan alınan beton parçaları avuç içinde ovulunca toz haline gelmektedir. İnşaatların tam olarak sulanmamasının bir sebebi bizce belediyelerin inşaatlara suyu çok pahalı vermesidir. Belediyeler, inşaatçılar bizim suyumuzla para kazanıyorlar diye bir sebep göstermektedirler. İnşaat kazançlarından vergiyi Vergi Daireleri almaktadır. Vergi kanunlarına göre su giderleri genel giderlerden sayılmakta ve vergi alınmamaktadır. Bence, belediyeler inşaatlara verdiği suyu çok ucuza tutmalı ve arazöz gibi araçlarla kum temizliği yapacak bir sistem kurmalıdırlar.
Cavit VARDAR / DÜZCE
Paylaş