Sezer bir şeyleri iyice anlatmalı

CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer, 250 milyara aldığı villasından sonra Köşk'e alınan perde, yatak odası ve mobilya takımları için eleştiriliyor.

Sezer'in bileti kesilmek isteniyor.

Ankara'dan postaya verilen imzasız mektuplarda Sezer'in aldığı villanın müteahhidine yönelik iddialar gündeme getiriliyor ve ‘‘Bir Cumhurbaşkanı, bir hakim böyle birinden nasıl ev alabilir?’’ diye soruluyor.

Sezer'e yöneltilen eleştiriler özetle şöyle:

‘‘Sezer susuyor... Ülke onunla vakit yitiriyor... Cumhurbaşkanlığı'nı herkese kapatıyor... Konuşmuyor... Sinirli... Halkı sahte rüyalarla avutuyor...’’

Öte yandan bazı şeylere dikkat etmek gerekmiyor mu? Cumhurbaşkanı'nın yolsuzluklara karşı gösterdiği hassasiyet göz ardı ediliyor. Devlet Denetleme Kurulu'nun Başbakanlığa ve cumhuriyet savcılıklarına gönderdiği dosyalar unutuluyor. Konuşmalarında dile getirdiği uyarılar dikkate alınmıyor.

Sezer'in çarpıcı sözlerini sıralarsak, Cumhurbaşkanlığı makamına karşı neden bir karalama kampanyası başlatıldığı daha iyi anlaşılıyor.

SEZER NE DEMİŞTİ?

Cumhurbaşkanı, parlamentoya dönük mesajlarında neler söylemişti acaba?

‘‘2001 yılı kayıp yıl... 2002 de kayıp yıl olmasın...’’

‘‘Demokrasi siyasilerle gelişir. Siyaset de kendi içinde temizlenmeli. Eğer siyasetin sırtında kamburu varsa o kendi içinde zaten temizlenemez. Demokrasiyi yerleştirecek olan da, temizliği sağlayacak olan da siyasettir. Kendi içinde bunun yöntemini bulmalı.’’

‘‘Milletvekili sayısı 400'e düşürülmeli. Bunun TBMM çalışmalarına etkinlik kazandırabileceğini düşünüyorum. Bu azaltma, kamuoyunun beklentilerine de uygun düşmektedir. Partiler ve seçim yasaları değiştirilmeli. Partilerin sağlıklı biçimde işleyebilmeleri için parti içi demokrasininin sağlanması ve partilerin parasal kaynaklarının saydamlaşması önem taşımaktadır.’’

‘‘Yolsuzlukla savaşta başarılı olabilmenin bir yolu da siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasıdır.’’

‘‘Ekonomik krizin bir nedeni de yolsuzluklardır. Yolsuzlukla mücadelede başarılı olmak için politikacı ve bürokratların dokunulmazlıklarının sınırlandırılması gerekmektedir.’’

Cumhurbaşkanı'nın görev süresini 5 yıla indirme konusunu da içeren Anayasa değişikliği taslağı TBMM'de tartışılırken son yayınlar daha bir anlam kazandırıyor bu tepkiler...

KÖŞK ONARIMLARI

Ankara'
dan bir siyasetçi ‘‘Yalçın Bey, bazı şeyler unutuluyor. Mobilya, perde ve yatak odası takımlarının hesabı sorulurken, Huber ve Çankaya Köşkü'ndeki ilave yapılar ve onarımlara harcanan paranın miktarını da kamuoyunun öğrenme hakkı yok mudur’’ diyor.

Bildiğimiz kadarıyla.... İstanbul'daki Huber Köşkü, Evren döneminde satın alındı. Özal, Cumhurbaşkanlığı yazlık ikametgáhı olarak burasını beğenmediği için hiç ilgilenmedi. Kendisi için Okluk Koyu'nda bir yazlık yaptırdı. Demirel, 1994'ten itibaren Huber'i onarıma aldırdı. Huber'in çevresi istimlak edilerek büyütüldü ve ‘‘Cumhurbaşkanlığı Tarabya Kampusu’’ haline dönüştürüldü. Yabancı Devlet Konukevi, Cumhurbaşkanlığı Konukevi binaları inşa edildi; altyapı ve çevre düzenlemesiyle birlikte yaklaşık 5 trilyon lira harcandı.

Çankaya Köşkü'nde ise, hizmet binasının yapımı Evren zamanında başladı, Özal döneminde bitti. Yabancı Konuklar Köşkü'nün onarımı Demirel döneminde tamamlandı. Sezer sadece tefrişatla ilgili bazı eksiklikleri giderdi. Nitekim bunu önceki günkü açıklamasında anlattı.

Bayındırlık Bakanlığı'nın denetimi altındaki yapım ve onarım işleri için trilyonluk harcamalar yapılırken bu yapılar hangi konukları ağırladı?

Tarabya Kampusu'nda Demirel, birkaç ziyaret dışında hiç kalmadı.

Sezer ilki bir hafta olmak üzere birkaç kez kampusta kaldı. Tek kalan yabancı konuk da Kırgızistan Cumhurbaşkanı oldu.

Okurumuz soruyor; ‘‘Sezer'e yapılanlar büyük haksızlık değil mi?’’

Eleştirilere daha açık yanıt verecek olan Cumhurbaşkanı değil mi?

Yalkın'ın sınavı


SUAT Yalkın'ın başkanlığını yaptığı İstanbul Esnaf ve Sanatkárlar Odaları Birliği'nin kongresi 12 Nisan'da... 178 esnaf odası başkanından seçilecek 11 kişi, 3 yıl için görev yapacak. Kongre kulisleri hareketli. Bize de fakslar yağmaya başladı. Deniliyor ki; ‘‘Yolsuzluk ve usulsüzlük iddiasıyla tutuklanıp cezaevinde Minibüsçüler Odası Başkanlığı'na yeniden seçilen Ali Kemal Aktürk ile bakkalların trilyonlarını buharlaştıran Oda Başkanı Boran Elmas adaylığa soyunacaklar mı? Başkan Suat Yalkın kendileri hakkında ne düşünüyor acaba? Birliğe çöreklenmiş olan ve Demirel'in bile kendisine 'ağabey' diye hitap ettiği Nazmi Akbacı listede yine yer alacak mı? Oto Tamircileri Odası Başkanı olan Akbacı, kooperatifçilikten başka ne yaptı? Yalkın'ın, Akbacı'nın Birliğe yeniden seçilme koşuluyla Odası'na bıraktığı istifa mektubundan haberi var mı? Yine Ayakkabıcılar Federasyonu başkanlığını genç rakibine kaptıran Temel Çoruh'u listesine almak için israrcı olacak mı? Bunlardan başka 178 Oda başkanı arasından düzgün, çalışkan 11 adam yok mudur? Gözümüz Yalkın'ın sınavında.’’

Misyoner radyo mu?


KADIKÖY'den bir okurumuz, RTÜK'ü uyarıyor:

Geçenlerde ‘‘Müjde FM’’ diye bir radyo yayınına rastladım. ‘‘Yüce mesih İsa'nın öğretileri, tek hakikat’’ gibi ifadelerinden bu radyonun Hıristiyanlık propagandası yaptığını anladım. ABD'deki Family Radyo'ya bağlanarak, sözde İngilizce dil kursu izlenimi verip, Hıristiyan ahlakının güzelliklerinden söz ediliyordu. Yayın bölünerek Türkçe olarak, bedava İncil isteme adresi veriliyor. En ilginci de program aralarında Çevre Bakanlığı'nın katkılarıyla sunulan çevre konulu mesajlar aktarılıyor. Örneğin; ‘‘Kardelenlerimizi koruyalım’’, ‘‘Hastane atıklarını diğer atıklardan ayırıp çevreyi koruyalım’’ gibi masumane mesajlar dikkat çekiyor. Bu radyo, Müjde Kitap Kulübü vasıtasıyla Hıristiyanlığı özendirici kitapların tanıtımını yapıyor. Ayrıca, web siteleri de varmış.

Bunların Türkiye'den mi, dışardan mı yayın yaptığını kestiremedim. Bir bakanlığımızın bile adını kullanan ve misyonerlik görevini üstlendiği anlaşılan bu radyonun varlığından RTÜK haberdar mıdır?

Duygusal olmamak


ORTADOĞU'da yaşanan olaylara elbette kayıtsız kalınamaz. İnsanların ölümüne seyirci kalmak, insanca bir tutum değildir; öldürülen Filistinli de olsa İsrailli de olsa... Akan kanın durdurulması bir insanlık görevi. Türkiye ve Türk halkı da bu konuda üzerine düşeni yapmak zorunda. Ancak bu yapılırken bazı şeylerin birbirine karıştırılmaması gerekir. Filistinliler'in hakkını savunmak için İsrail'le yapılan anlaşmaların iptal edilmesi, ekonomik ilişkilerin kesilmesi bir çözüm değildir. Bölgedeki bazı ülkelerin izlediği politikalar, konjonktürel gelişmeler Türkiye ile İsrail ittifakını ‘‘zorunlu’’ kılmıştır.

Savunma sanayii alanında dışa bağımlılıktan tam anlamıyla kurtulamadığı sürece de Türkiye için İsrail'in önemi devam edecektir. Dünya devleti olma uğraşındaki Türkiye'ye yakışan, duygusal davranmadan, ulusal çıkarlarını zedelemeyecek, dengeli bir politika izlemektir.

Yusuf ÖZKAN / ANKARA


GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Binlerce, hatta yüz binlerce nehir denize akar, fakat hiçbir zaman denizi dolduramaz.’’

(Çin Atasözü)


MESAJ



BAHÇELİEVLER'de ara sokakların lambaları tam dokuz aydır yanmıyor. Ortalık zifiri karanlık. Duvarlara tutunarak yürüyoruz. Sokak aydınlatması neden dokuz aydır yapılmıyor? Vatandaşı koyun yerine koymasınlar. Bir yetkili veya ilgili cevap versin.

Nihat PULAK-ANKARA

DÜZELTME
‘‘Türkmenistan bizi katladı’’ yazısında, Türkmenistan'ın başkenti Taşkent olarak gösterilmiştir. Aşkabat olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları