Paylaş
‘‘RİZE çay memleketi ya, AKP’liler sanıyorlar ki, meydana Atatürk büstünün yerine bir çay bardağı heykeli yaparlarsa Rize uçuşa geçecek. Oysa Rizeli çay üreticileri, onca emeklerinin nasıl heder edildiğini, çaylarına ödenmeyen değerden ve zamanında ödenmeyen alacaklarından dolayı çok iyi bilmektedirler. Bu konuda AKP iktidarının Rizeli çay üreticisi için ne yaptığını bilen varsa çıkıp dile getirsin getirebilirse.”
Bu siyasetçinin bir cümlesi daha var:
“Osmanlıların torunu olarak hangi Osmanlı oyununa başvururlarsa başvursunlar, oyunları kendileri için tuzağa dönüşecektir.”
Biz de buradan ‘Şapka’ Devrimi’ne gelelim... Duayen politikacı Ali Topuz’un ‘Değişimi Yaşamak’ (1932-1972) ve ‘Düzeni Değiştirmek’ (1972-1980) adlı anı kitapları var. Kitapların bir bölümünün hazırlanmasında rahmetli meslektaşımız Hikmet Bila’nın katkısı var. Ali Topuz, çocukluğundan başlayarak yaşamını, partisi CHP’yi ve Türkiye’yi büyük bir açıksözlülükle anlatıyor. Tanıdık tanımadık ilginç portreler sunuyor.
Atatürk Cumhuriyeti’nin bir jandarma çavuşunun oğluna, milletvekili ve bakanlık kapılarını nasıl açtığını somut olarak gösteren değerli bir çalışma... Topuz’un siyasi yaşamı ise derslerle doludur.
Rize’de şimdilerde bir tartışma var; Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk büstünün kaldırılması isteniyor. Bizim anlatacağımız konu, Rizelilerin Şapka Devrimi’ne karşı çıkması... Rize ‘gerici’ olabilir mi? Cumhuriyet döneminde hiç öyle ‘vakası’ yok.
Ancak biz Topuz’un dedesinden yola çıkarak din eğitimi ve yakın siyasi tarihle ilgili değerlendirmelerine bakacağız. Orada Potamyalı (Güneysu) dedesi Şapka Devrimi’ne nasıl karşı çıkıyor.
Dedesi Mustafa Kandemir, Şapka İnkılabı’na karşı çıktığı için 10 yıl kürek mahkûmu olmuş. Babası medrese tahsilli bir asker... Said-i Nursi’nin Emirdağ’da gözetimini sağlamış. Kuran okumasını biliyor. Üstat’ın kaldığı eve gidip derslerine katılmış; Risale-i Nurları okumuş. Ali Topuz da, din eğitimi almış; dini nikâh yaptırmış. Sağcı, muhafazakâr bir siyaset adamının hayatından değil bu kareler. CHP’nin, Türk siyasetinin duayeni Ali Topuz’dan... İTÜ’yü bitirip mühendis ve mimar olmuş...
Topuz, Afyon Emirdağ’da Saidi Nursi’yi ziyaret ediyor; sonuçta ‘Nurcu’ olmuyor
ama Said’i Nursi’yi düşman olarak da görmüyor.
Şapka Devrimi’ne karşı Rizelilerin tepkisi ne?
BİR İNKILAP YAPILMIŞ...
“Atatürk şapka isyanından bir yıl önce Rize’ye geliyor. O sırada müftülerden bir kısmı birleşerek Atatürk’e dilekçe vermişler, medreseleri tekrar aç diye. Atatürk de ‘Biz medreseler yerine okullar açacağız’ demiş. O tarihte medreselerde hocalık yapanlar askerlikten muaftı ve para alıyorlardı. Yaptığım incelemelerde gördüğüm kadarıyla orantısız ceza uygulamışlar. İdam cezalarının olmaması gerektiğini düşünüyorum. Şapka isyanında Rize’de 18 kişi asıldı. Evet, bir inkılap yapılmış, otorite sağlanması lazım ama bunun için idam cezasını kullanmak fevkalade yanlış olmuştur. Suç işlemişse ceza vermenin çeşitli yolları vardır, hürriyetleri tahdit edersin, ama canını almak olur mu? Hangi hakla alıyorsun canını? İstiklal Mahkemeleri’ndeki, Yassıada’daki idam cezaları insanlık adına savunulacak şeyler değildi. Keşke bunlar olmasaydı.”
ŞAPKA DA GİYECEĞİZ...
Topuz, Şapka Devrimi’ni anlatmaya devam ediyor:
“Atatürk Şapka Kanunu’nu çıkarıyor. Ancak büyük tepki verilen bölgelerden biri de Karadeniz oluyor. 15 Aralık 1925 günü halk, “Biz zorla şapka giymek istemiyoruz, sarığımız bize yeter!” diyerek Ulu Cami önünde toplanıyor. Uyarının dinlenmemesi üzerine jandarma bunlara ateş açıyor, 17 kişi ölüyor. Rizelilerin isyanı karşısında yeni Cumhuriyet hükümeti, donanmanın en büyük harp gemisi olan Hamidiye kruvazörünü Rize sahillerine gönderiyor. Ulu Cami’nin bulunduğu Bataniye yamaçlarını dövüyor. Sadece bir gün içinde 143 kişinin yargılama işlemi bitiriliyor. 14 kişi 15’er yıl, 22 kişi 10’ar yıl, 19 kişi de 5’er yıl kalebent denilen ağır hapis cezalarına çarptırılıyor.”
Topuz, Yusuf Karslıoğlu’nun ‘Doğu Karadeniz Tarihi’ isimli kitabında Potamya’daki (Güneysu) direnişine de yer vermiş. Karslıoğlu, şöyle diyor:
DİK BAŞLI POTAMYALILAR
“Burada açıkça görülüyor ki, dik başlı Potamyalılar tahriklere kapılıp aşırı tepki gösterdikleri bir konuda bile gerçekleri gördükleri zaman, hiçbir karmaşık duyguya kapılmadan gerçeğin yanında yer alabiliyorlar. Bu davranış güçlü bir kavrama kabiliyeti ve dürüstlük sağlamıştır.”
Ali Topuz da Potamyalıları şöyle değerlendiriyor:
Başta bizim köylüler, İslahiye köylüleri olmak üzere dik başlı Potamyalılar, gerçekleri görüp vakit geçirmeden tertibi bozuyorlar ve isyanın daha da büyümeden bastırılmasına yardımcı oluyorlar.
Potamya’yı ve Potamya halkını şapka isyanını başlatanlar değil, isyanın bastırılmasına yardımcı olanlar temsil etmektedir. Potamya şapka isyanının başladığı yer değil, isyanın bastırıldığı yer olarak anılmalıdır. Doğru olanı da budur.”
Devamı yarın
* * * * *
“... Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun!”
Can YÜCEL
Polislerden mesaj var
POLİSLERDEN ‘benmerkezci ve hırslı yöneticilere’ bayram mesajı var:
Öncelikle bayramınızı kutluyoruz ve bu arada iyileştirilemeyen çalışma şartlarımızı ve bir türlü çözemediğiniz ek gösterge sorunumuzu bir yana bıraktık; kapattığınız, engellediğiniz, hakkımız olan izinlerimizin açılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Mesaj panosu
-BAYRAĞIMIZ gönderden indirilirken ve yırtılırken, dinci ve ırkçılar tarafından yakılırken, seccade yapılırken... Atadığın Cumhuriyet savcısı, bayrak geçtiğinde ayağa kalkmadığında neredeydiniz? Nerede olduğunun adresini halk 1 Kasım’da verecek, unutmayın?
Şevket ÇORBACIOĞLU
-BUGÜN gelinen noktada; 150 bin oy alarak; “Bizim baraj sorunumuz yoktur” deyip boşa kürek çekmek değildir. TSİP olarak diyoruz ki, seçimlerde CHP desteklenmeli; AKP ve Recep Tayyip Erdoğan iktidarı temelli olarak iktidardan gönderilmelidir.
Turgut KOÇAK
-NE olacak bu Adalar’ın hali... CHP belediyesi niye bu kadar beceriksiz.
Hayati ÖNEL
Kurban ihalesini Hicazi firması kazandı
CHP’li Umut Oran’ın Kurban Bayramı. canlı hayvan ithalatı ve besicilerin durumuyla ilgili açıklamasında Türkiye’nin Angus ve Limuzin’den sonra Uruguay’dan Hereford tosunu da ithal edildiğini, AKP uyguladığı yanlış politikalar yüzünden kurbanlık canlı hayvan fiyatları 13 yılda 7’ye katlandığını belirterek
“2015’te ilk 7 ay canlı hayvan ithalatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34 artarak 102,8 milyon dolara ulaştı. Türk toplumu olarak dünyanın en pahalı etiğini yiyoruz” dedi.
Oran, hazırladığı ‘kurbanlık’ dosyasında ilginç veriler ortaya koyuyor.
“Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) yerli hayvan yetiştiricilerini teşvik edip, halkın ucuz ve sağlıklı et tüketimini sağlayacağına ithalat organizatörü konumuna geldiğini” belirtiyor, bakanlığın canlı hayvan ithalatında sınırsız et ithali iznini ESK’ya verdiğini belirtirken şu vurğgulamayı yapıyor:
“Normal bir ithalatçı canlı hayvan ithalatı üzerinden %135, karkas et ithalatı üzerinden %225 gümrük vergisi veriyor. Fakat ESK sadece %0 ila %30 arasında vergiye tabi. Dolayısıyla ESK ithalat yapıyor ama ucuza alıp pahalıya satıyor, vatandaş yine ucuz et yiyemiyor. Çünkü ucuza ithal eden ESK bunu normal piyasa fiyatından hiç indirim yapılmadan perakende olarak satıyor. Getirdiği et de sadece büyük firmaların işine yarıyor.
Son olarak ESK 16 bin baş kurbanlık ithalatı için 1 Ağustos’ta ihale yaptı ve Ürdün merkezli Hicazi firması ihaleyi kazanınca 12 bin baş hayvan ithal edilmiş durumda.”
Ne yazık ki, et tüketimi ileri ülkeler seviyesine gelmiyor, çünkü bütün girdiler pahalı; kapalı mekanda hayvancılık yapıyoruz, meralarımız giderek elden çıkıyor; doğu ve güneydoğu yaylaları PKK Yüzünden kullanılamıyor.
Paylaş