Sağlıkçı Sağlık Bakanı Akdağ’a açık mektup

SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ’ın, yoğun bakıma hasta yakınları girebilecek diye bir açıklamasını okudum.

Amerika’da öyle bir uygulama olabilir.

Yanılmıyorsam bizde de Kuran’ı Kerim okunması tavsiye edilmişti.

Bu görüşe göre, ülkemizde ne gibi sonuçları doğurur orası meçhul! Zira hastanelerde galoş giymeyi bile benimsememiş hasta yakınının, hastaya yasak yiyecek getirmelerinin yanında duygusal davranarak ağlama, sarılmak, öpmek gibi hareketler yoğun bakımdaki bir hastayı nasıl etkiler bu bir.

İkincisi bir sağlıkçı olarak enfeksiyon, mikrop alma veya saçma konusunda hastanın veya yakınlarının konumu ne olur?

Üçüncüsü ülkemizde acaba kaç kişi sağlık kurallarına uyuyor?

70 milyonun içerisinde kaç kişi dişini fırçalıyor?

Kaç kişi elini sabunluyor?

Bunlar düşünülmeden bu işlem şayet uygulanacak olursa yoğun bakımdaki zavallı hastanın hali ne olur?

Dördüncüsü, eğer bakanın bu düşüncesi hastanelerde uygulanacak olursa yoğun bakım odasından hastanın akıbeti ’kara toprak’tır.

Fikrimi soracak olursanız, hasta enfeksiyondan rahmeti rahmana kavuşmuş, devlet de bir hastanın bakım masraflarından kurtulmuş olur. Mehmet GÖNEN

Medeni Kanun’un gerekçesi budur

KADIN Kuruluşları Birliği Başkanı Nazan Moroğlu, Medeni Kanunun’nun (dünkü) 82. yılında "Ülkem nereye götürülmek isteniyor?" diye soruyor. Medeni Kanunun 1926’da bir devrim kanunu olarak çıkarıldığını belirten Moroğlu, Atatürk’ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un yazdığı gerekçede bu devrimin anlamı ve önemini şöyle (özetle) belirttiğini anımsatıyor:

"(...) İnsanlık yaşamı, hergün hatta her an esaslı değişikliklerle karşı karşıyadır. Bu değişiklikleri, yürüyüşü değişmez kurallar çevresinde saptamak ve doldurmak mümkün değildir. Kanunları dine dayalı olan devletler kısa bir zaman sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve isteklerini karşılayamazlar. Çünkü dinler değişmez hükümler belirtirler. Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla değişir ... Değişmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması günümüz uygarlığının esaslarından (...) birisidir."

Moroğlu açıklamasının sonunda şöyle diyor:

"82 yıl sonra bugün görülüyor ki, Bozkurt’un gerekçesi %46.7 alanlarca gözardı ediliyor;

15 yaşında evlenen bir cumhurbaşkanı eşi topluma örnek oluyor!?

Dine referansla anayasa değişikliği yapılıyor.

Yeniden ümmet ve kul anlayışına doğru hızlı adımlarla yürüdüğü kaygısı uyandıran bir iktidar ülkeyi yönetiyor.

Atatürk devrimleriyle kazandıkları hakların bilincinde olan kadınlar ise "Türkiyem nereye götürülmek isteniyor?" diye soruyor ve bu geriye gidişe asla izin vermeyeceklerini büyük bir kararlılıkla seslendiriyor."

AŞTİ ve Keçirören için hassas sorular

CHP
Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, AŞTİ otoparkında 25 dakikanın üzerindeki kullanımlarda vatandaşlardan alınan ücret karşılığında ’Keçiörengücü Spor Kulübü’ adına makbuz kesildiğini, bu durumun ’zorla bağış toplama’ anlamına geldiğini" belirterek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a şunları soruyor:

"AŞTİ otoparkında gerçekleştirilen bu uygulamanın hukuki dayanağı nedir? Keçiörengücü Spor Kulübü dışında diğer amatör spor kulüplerinin de desteklenmesi için uygulamanın tekrardan düzenlenmesi düşünülmekte midir? Keçiörengücü Spor Kulubü’nün AŞTİ’den elde ettiği yıllık kazanç miktarının yıllara göre dağılımı ne kadardır? Keçiörengücü Spor Kulübü’nün yıllık bilançosu nasıldır? Bu bilançodan kazanç aktarımı gerçekleştirilen herhangi bir kişi, kurum ya da kuruluş var mıdır?"

Gökçek’ten iğnelemeler

BÜYÜKŞEHİR
Belediye Başkanı Melih Gökçek, Eskişehir’de partisinin okulunda yaptığı konuşmadan seçmeler:

"Belediyecilik AK Parti’nin işidir. CHP, bu işlerden anlamaz. DSP hiç anlamaz.

"78 alt üst geçit ve köprülü kavşak yaptık. Bu yıl 60 alt geçit yapmayı düşünüyoruz. Özellikle sosyal demokratların alt ve üst geçitlere alerjisi var.

"Eskişehir’de çok heykel var. Ben de Ankara’ya koymak için Büyükerşen’e yaptıracağım. Madem yeteneği var, faydalanmak lazım."

Açıklama

LÖSEV
Hukuk Müşaviri Çilem Bahadır, CHP Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un önergesini konu alan ’Lösemili hastayı kim düşünüyor?’ (16.2.2008) başlıklı yazı üzerine bir açıklama yaparak, "Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün Losev Vakfı’ndan 1.5 katrilyon istediğine ilişkin husus gerçeği yansıtmamaktadır. Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün 2003 yılında Vakfımızdan kiralama bedeli olarak talep ettiği sözkonusu miktar 1.5 trilyon liradır (1.500.000 YTL). TBMM Başkanlığı’na soru önergesi veren CHP Muğla Milletvekili Sayın Fevzi Topuz’a da konu ile ilgili düzeltme yazısı gönderilmiştir."

Kısa Kısa...

n BAŞKENT Üniversitesi’nde yarın 14.00’de ’2008 Türkiyesi Olaylar ve Yorumlar’; konuşmacılar:

Mustafa Balbay (Gazeteci, yazar), Sabih Kanadoğlu (E. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı), Vural Savaş (E. Yargıtay Başsavcısı), Prof. Dr. Mümtaz Soysal (Bağımsız Cumhuriyet Partis Genel Başkanı)

(Not: 12.30 da Güvenpark’tan toplantı salonuna otobüs kalkacaktır.)
Yazarın Tüm Yazıları