Paylaş
Konu basında öylesine yoğun işleniyor ki, istemeden de olsa Türk medyası İstanbul’daki Rum azınlık lehine (itirazımız yok) ama Yunanistan’da yaşayan 150.000 Batı Trakya Türkü’nün aleyhine asimetrik bir denge yaratmış oluyor. Bizim itirazımız işte buna... Oralarda neler olduğunu ve yaşanan zorlukları merak eden bir medya mensubu yok mudur? Dış Türklerin gündeme gelmesi için kan akması mı gerekir? Galiba öyle, Doğu Türkistan meselesi bunun kanıtı.
Ayrıca Kezban Hatemi, Patrikane’nin avukatıdır ve taraftır. Kendisi tüm ısrarımıza rağmen bizim konularımıza kayıtsız kalırken, Patrikane menfaatlerini ölesiye savunması biz Batı Trakya Türkleri’ni rencide etmektedir. Kezban Hanım bizim de gönlümüzü almak istemez mi? Bu çok mu zordur? Bahsettiğim gönül alma tabii ki nezaket çerçevesinde sözle gönül alma değildir.
Lozan Anlaşması’yla Yunan devletine emanet edilen Batı Trakya Türkleri’nin Türklükleri Yunan devleti tarafından hâlâ inkâr edilmektedir. Müftülerini kendileri seçememektedirler. Vakıf mallarını seçimle yönetememektedirler. 250 civarındaki köy ilkokulunda öğretmenlik yapan ve anlaşmalara göre Türkiye’den gönderilen öğretmenler bitme noktasındadır. Bugün en az 300 öğretmene ihtiyaç vardır. Ruhban Okulu’nun açılması devletin vereceği bir karardır. Ama yukarıda saydığımız sıkıntıları çözmeden atılacak bir adım Batı Trakya Türkleri’ni çok üzer, Türk devleti bizi Yunanistan’a emanet ettiği 1923 Lozan Anlaşması’ndan beri Batı Trakya Türkleri’ni hiç üzmemiştir.
Taner MUSTAFAOĞLU-Eski Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı
Cemaatlerin takiyesi
TEVHİD-i Tedrisat Kanunu ile ‘eğitim birliği’ sağlanmıştır. Dolayısıyla, Ruhban Okulu bu kanun kapsamında olmadığından, kapatıldı. Ruhban Okulu, bu kanuna uygun olarak açılabilir. Sorun yok. Bununla birlikte Ruhban Okulu’nun, ABD ve AB vesaire baskılarla yeniden açılması hususu tam bir hikâyedir. Bugün işin gerçeği, bunun tam tersidir. Yani, Türkiye’deki cemaat ve tarikatlar, ABD ve AB üzerinden, dolaylı ve gizli niyetli (takiye) baskı yapmaktadırlar. Böylelikle Ruhban Okulu, bu kanun dışına çıkarılarak, cemaat ve tarikatlarda kendi okullarını bu kanun dışına taşımayı amaçlamakta ve bağımsız/özerk olarak açmayı tezgâhlamaktadırlar.
İşin özü de budur.
Av. Hakan HANLI
SSK ve Bağ-Kur emekli maaşları AİHM’de
AKP iktidarının bugüne kadar gelen haksızlığa temel 16.1.2003 tarih ve 2003/5146 sayılı genelgenin iptali için aynı yıl Danıştay 11. Daire’nin 2003/4229 sayılı dosyasına kayıtlı davayı açan Ankara Barosu avukatlarından Sedat Vural, iç hukuk yollarının tükenmesi sonucu 10 milyon SSK ve Bağ-Kur emeklisi adına, kendisi de aynı zamanda SSK emeklisi olarak Ocak 2003’ten Temmuz 2009’a kadar aylıklarındaki eksik ödemeler sonucu (ki 2009 yılı temmuz ayı emekli aylığındaki eksik ödeme tutarı 198.36 TL’dir.) toplam 11.130.73 TL’nin tazmini talebiyle AİHM’ye dava açtı.
Av. Vural şöyle diyor:
“İç hukuk yolları tükendiğinden Sayın Mahkemenize başvuruyorum.
Biliyorum ki; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında, emekli maaşında arttırma kararının uygulanmaması sonucu, uygulanma kararına karşı açılan ulusal mahkemelerdeki ret kararını ‘Mülkiyetten Yararlanmama’, bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No’lu ek protokol ile eklenen ‘Mülkiyet Hakkına’ aykırılık içerisinde değerlendirilmekte ve hüküm kurmaktadır. Aynı hükmün tarafımca açılan davada da uygulanmasını talep etmekteyim. Gerekçe ve sunduğum belgeler karşısında hukuka, Anayasa’ya, yasalara ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hükümleri ve Anayasa Mahkemesi ile AİHM’nin ‘Mülkiyet Hakkına’ ilişkin istikrar kazanmış kararlarına aykırılık yanında siyasi etik ve devlete güven anlayışına da aykırılık teşkil etmektedir.”
‘Uygurlu’ değil ‘Uluğ Türkistan’
Susacak mıyız?
Halûk TARCAN
Biliyor musunuz
CUMHURİYET Üniversitesi Rektörü İlyas Dökmetaş, Cumhuriyet Üniversitesi Vakıf Başkanı Prof. Dr. Zahir Bakıcı ve mütevelli heyeti üyelerinin geçtiğimiz günlerde uydudan yayın yapan TV58 televizyonuna konuk olarak, Wüniversite için Sivas Müftülüğü ile irtibata geçerek camilerden yardım toplamak için bir girişimde bulunacaklarını beyan ettiklerini... TCDD’nin bazı bölge müdürlüklerinde bulunan aile lokallerinde içki servisinin kaldırılmasının ardında TCDD yönetiminin almış olduğu keyfi bir kararla Arsuz (İskenderun) ve Akçay (Balıkesir) kamplarında yıllardan beri süregelen uygulamaların aksine içki satışının kaldırılarak, bu kamplarda fiili bir içki yasağı getirildiğini....
GÜNÜN SÖZÜ
“Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer.”
(Tolstoy)
GEÇEN dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik, “Tuzla’da ölümler sürecek” demişti. Ne yazık ki sürüyor... O zaman sorumlu bir bakan olarak gerçeği söylediği için kendisini kutlayamamıştım, şimdi takdir ediyorum. Sait TEMUR
Paylaş