Paylaş
AKP’yi zora soran Bakırcı kimdir?
Bakırcı’nın çocukluğu Rize’de geçmiş, ama esas Kasımpaşalı; Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı... Rize’de ‘Bizim deli Halil’ ya da ‘İmparator’ diye tanımlanan Bakırcı, liseden sonra Rize’den ayrılmış, endüstri mühendisliği okumuş. Kasımpaşa’da oturmaya başlamış. RP/SP ve AKP dönemleri itibariyle Bakırcı, önce Kadıköy Meclis üyeliğinde, sonra AKP Milletvekili Nusret Bayraktar’ın Beyoğlu Belediye Başkanlığı’nda yardımcılığını yapmış. Rize’ye 2004 seçimlerinde gelmiş ve iki dönemdir Belediye Başkanlığı’nı yürütüyor. Bakırcı’yı, Erdoğan’dan daha çok, annesi Tenzile Erdoğan’ı sevdiği anlatılıyor burada. Kasımpaşa’da aynı semtte otururlarken, komşuluk ilişkilerinden ötürü Tenzile Hanım’ın her türlü işine koşarmış. Bu sayede de Erdoğan nezdinde de ‘itibar’ sağlamış Bakırcı... Rize’ye aday olmasını da Tenzile annenin sağladığı söyleniyor. Hatta Erdoğan, önceki yerel seçimler sırasında bir TV konuşmasında annesine “Trabzon’u kaybettik ama Halil’le kazandık” diye müjde vermiş.
Başbakan’ın tatile çıktığı gün ettiği ‘halt’ın Bakırcı’ya ağır bir maliyetinin olması besleniyor. Kendisinin muhalifleri “Bakırcı ya izne çıkacak ya da görevden alınacak” diyorlar. Erdoğan’ın, ne karar verecek henüz belli değil ama ağzına ‘acı biber’i sonunda o sürecek. Gözler, dün olayı araştırmak için Rize’ye gelen, AKP milletvekilleri Metin Kaşıkoğlu ve Mehmet Sekmen ile Rize milletvekillerine çevrildi. Görevden alınırsa, yerine 30 kişilik belediye meclisinde AKP üyesi ve Güneysu eski ilçe başkanı Halil Turan getirilir mi? Peki bu görevi yürütebilir mi “Eh...” diyenler var. Bir kesim de, söz maksadını aşmış olsa da “Halil Bey görevden alınamaz” diyerek konuyu kapatma yolunu seçiyorlar.
Rize’nin, yağmuru, rutubeti kadar dedikodusu da ünlüdür denilir.
OF VE RİZE MUHABBETİ
Bir dost sohbetinde Trabzonluların, özellikle de Ofluların, Rizelilerle ‘kinayeli’ atışmasına tanık olduk.
Bir Oflu dedi ki:
“Rizeli ile cennete bile gidilmez!”
Rizeliler altında kalır mı?
“Sizden iki cumhurbaşkanı çıktı; biri Cevdet Sunay, diğeri de Makarios... Bizden ise iki Başbakan Mesut Yılmaz ve Tayyip Erdoğan... Meclis Başkanı Köksal Toptan var, Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı var... Rize’nin eniştesi İlker Başbuğ da sayılabilir. ÖDP’nin Genel Başkanı Taş da...”
Dostumuz 1950 öncesinde Trabzonlu Hasan Saka’nın başbakanlık yaptığını unutmuş. Ayrıca “Kuvvetli muhalefet, iktidarın tatlı belasıdır ve en büyük destekçisidir” diyen Kuvayı Milliye’nin kurucusu Faik Ahmet Barutçu’yu...
Sözlerin ucu din tartışmalarına kadar gidiyor; Of hikâyelerine gülüyoruz. Biz bunları aktarmaya cesaret edemeyiz. Bilen biliyor nasıl olsa...
RİZELİ KIZ VANLI OĞLAN
Kaldığımız otelde bir davetiye vardı, gösterdiler. Özetle, “Rizeli kızımız Gül Öncüler ile Vanlı oğlumuz Mustafa Eberi evleniyor...”
Bakırcı’nın özetle “Kürt kadınlarının kuma yapılması” biçimindeki özetlenebilecek sözlerinin, böyle bir evlilik karşısında ne kadar anlamsız olduğu ortaya çıkıyor.
Türk Telekom’da çalışan çiftin düğünleri 24 Haziran’da Rize’de, 2 Temmuz’da da Van’da yapılmış.
Konu yine Halil Bakırcı’ya dayandı. Biri, Bakırcı’nın üç gündür sivil ve resmi 20 kadar polisin koruması altında olduğunu anlattı. Cuma namazını Fener Mahallesi’nde bir cenazenin kaldırıldığı camide kıldığı öğrenildi.
Bakırcı, istediği kadar‚ ‘tevil’ yoluna sapsa da bu faturanın siyaseten ağır olması bekleniyor.
Bu sözlerine ne dersiniz?
“Bana aptal deselerdi daha mi iyi, deli iyidir.”
Devletin bina yapmasıyla kalkınma olmuyor
YAŞ çay üzerinde her zamanki sorunlar sürüyor.
Özetlersek... Fiyat belirlemede iktidarın tutarsızlığı, uygulamada belirlenen fiyatlara uyulmaması, eylül-ekim aylarında ürün alınmaması... Kuru çay satışlarındaki kalite ve marka karışıklığı ve de kaçak çayın doğrudan ülkeye sokularak Türk çayı diye satılması... (Bunların bir kısmının Rize’deki fabrikalar tarafından fatura edilmesi de ilginç.) Çaykur gelirlerinin büyük bir bölümünün promosyon ve bayi kârı adı altında bayi şirketlerine aktarılması da ayrı bir şikâyet konusu ve Çaykur’un nasıl özelleştirileceğinin bilinmemesi... Bunun üzerinde siyaset yapılması üreticiyi iyice karamsarlığa sürüklüyor. Hele borsa ile Ulusal Çay Konseyi’nin hazırladığı, Çaykur’un buna dıştan katıldığı... Ayrıca Çaykur’un bakanlığa verdiği kanun taslağı (bakanlık geri gönderdi) bölgede epeyce fırtına koparmış. Mesut Yılmaz “Bu kanun çıkarsa Rize mahvolur” deyince Başbakan son gezisinde “Elimizde böyle bir kanun tasarısı yok” deyiverdi.
Çaykur eski Genel Müdürü Tuncay Ergüven “Ortadaki karmaşıklık, 1985’te yanlış çıkarılan kanunun yerine yenisi çıkarılarak düzeltilebilir” diyor. Evet devlet binası yapmakla, Başbakanlığa bağlı TOKİ ile konut yapmakla kalkınma nerede görülmüş!
Karadeniz’den başka bir de dağlara bak!
TRABZON’da DHA bürosuna giderken bizi tanıyan bir okurumuz önümüzü kesti: “Ne işin var burada?” dedi. Ve “Denizi bırak, solundaki dağlara baktın mı?” diyerek ekledi: “Ordu, Giresun’dan geçerken dağlarımızın, yaylalarımızın ne hale geldiğini gördün mü? O gördüğünüz evlerin hemen hemen tümü kaçak... Yazdığın Karadeniz’in kirliliğinden sonra bu güzelim yeşilimizi de mahvediyoruz. Bu kadar ev nasıl yapılıyor? Vali, kaymakam, jandarma, polis bunlara hiç müdahale etmez mi? O yetmedi, bir de hidroelektrik santrallar (HES) kimlere verildi? Trabzonspor bile bu ranttan yararlandı.”
Doğanın yağması herkesin gözleri önünde oluyor; biz ne diyebiliriz ki...
Evet, Trabzon’un önünde denize girecek bir plaj yok. Kentte trafik sıkışıklığı yıldırmış. Karadeniz sahilinde boş alan kalmamış, her yer rant kurbanı olmuş... Bütün bunlara neden, kentin yanlış planlanması ve kimsenin geleceği düşünmemesi.
İnsan kendi doğasını nasıl mahvedebilir?
Paylaş