Paylaş
Depremleri biliyor ama onu bilim adamları ciddiye almıyor
VAHİT Okumuş adını okurlarımız ilk kez köşemizden ‘‘Yerküre hırçınlaştı, dünya iyi gitmiyor’’ (3.10.1999) yazısıyla öğrendiler.
Sonra meslektaşımız Ayda Kayar'ın ‘‘Ne Einstein, ne Richter, bizim Vahit ikisine bedel’’ (5.10.1999) söyleşisinde şöyle diyordu:
‘‘Vahit Okumuş, Güneş tutulması sırasında, Ay, Dünya ve Güneş'in konumlarının çok önemli olduğunu belirterek, San Fransisco'da kesinlikle büyük bir deprem olacağını, ayrıca Suriye, Irak, İran, Hindistan ve Avrupa'nın sallanacağını iddia etti.’’
Okumuş, Los Angeles'taki depremden sonra arayarak ‘‘Hálá söylediklerim ciddiye alınmıyor’’ dedi.
- Siz San Fransisco dediniz, deprem Los Angeles'ta oldu?
- Önemli değil, zaten aynı kıyıda, araları çok yakın. Ben bu depremi Türkiye, Tayvan, Yunanistan ve Meksika'daki depremler gibi biliyordum. Orada deney yapsam gün ve saatini bilirdim. Ama şunu görüyoruz; dünyadaki sıkılma, gerilim geçmedi. Elimdeki veriler, bu depremlerin olacağını gösteriyordu. Yer katmanının altından yukarıya gelen bir hareket var.
- Bundan sonra...
- Yine olacak, daha önce söylediğim yerlerde... Özellik şu; dünyanın Kuzey Kutbu rahat, yani uyuma döneminde şu anda. Bu nedenle olan sarsıntılar yıkıcı değil. Ancak yıkıcı dönem 1.5-2 ay sonra -kasım, aralık, ocak- başlayacak. Söylediklerimi beklesinler, görecekler.
- Yüksek inşaat mühendisliği okumuş, fizik ve deprem konusunda master yaptığınızı söylüyorsunuz. Ancak çağrılarınız 'deli saçması' olarak kabul ediliyor.
- Bu konuları jeologlar falan bilemezler. Söylediklerimi fizikçiler anlayabilir. Bu nedenle noterce onaylattığım teorimin geçerliliğinin deneysel sonuçlarını göstermek istiyorum. (Türkiye'deki 5.8'lik depremin noter belgesi elimizde.) Çağrıda bulunuyorum, karşıma ciddi bilim adamı gelsin, tartışabilmek için... Ancak, nedense karşımdan kaçıyorlar, ciddiye almıyorlar. Prof. Işıkara da bunların içinde. Ama ben bunları insanlığa sunmak istiyorum.
Vah Türkiyem
İÇEL'in Anamur Belediye Başkanı Süreyya Çelik, ilçesinin çöp sorununa yıllardır çözüm arıyor. Ancak, beş tane bürokratın anlaşamaması, sorunu çözümsüz hale getiriyor. Çelik diyor ki: ‘‘Çöpümüzü dökelim diye yer istiyoruz, yer gösteriyorlar. Gösterilen yere gidiyoruz, dozerlerimizi gözaltına alıp döktürmüyorlar. Çevre Bakanlığı'nın oluruna karşın Orman Bakanlığı içerisindeki çekişmelerin bedelini 80 yaşındaki ağaçlar yanarak ödüyorlar’’ diyor. Orman Bölge Müdürlüğü, çöp yeri konusunda gönderdikleri raporun bakanlıkta bulunduğunu, 20 Ekim'de komisyondan geçeceğini söylüyor.
Bu bölgede İçel'de 37 ilçe ve belde belediyesi, çöplerini kaçak ormanlık alanlara döküyor. Ama kimse köklü bir çözüm üretmiyor.
Vah Türkiyem vah...
İddiası olan gelsin
KIZILAY'ın 'Amerikan modeli'ne göre yapılanması için ABD'li meslektaşı ile görüşmek ve sağlık kontrolünden geçmek üzere Amerika'ya giden Prof. Yüksel Bozer'e vekálet eden Fadıl Ünver, ‘Kızılaycı Milletvekili Konuşuyor’ yazısı üzerine şu açıklamayı yapıyor: ‘‘ Hakkımda geçmişte ihale dağıttığım biçimindeki yazıya üzüldüm. Ben Kızılay'a 1971'de müfettiş olarak girdim, 1991'de genel müdür yardımcılığı yaptım. Daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Vakıflar Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildim. 1995'te Kızılay genel merkez kurul üyeliğine seçildim, 10 gün önce de başkanvekili oldum. Öyle, Kızılay'ın ihalelerini kime veriyorlar, nasıl veriyorlar, bilmem. İddiası olan varsa, dosyalarıyla gelsin, tartışalım.
Ne kadar beceriksizmişim
Ankara'dan, eski bir müteahhit diyor ki: ‘‘Kızılay'la ilgili yazılarınız arasında Gümüşhaneli Tevfik Özdemir'den söz ediyorsunuz. Tevfik Bey, kardeşi Halil İbrahim Özdemir ve akrabaları Şeker Sibil ile müteahhitlik işleri yaparlar. Tevfik Bey, 1970'ten önce Ankara Belediyesi'nde zabıta memuruydu; görevi gereği kaçak gecekondularla uğraşır, simitçileri kovalardı. Sonra yürü ya kulum... Topraksu, Köy Hizmetleri'ne kanal işleri yaptı, bir anda politikacı dostlar edindi. Kızılay'ın, Kızılay Meydanı'ndaki yeni inşaatını yapar oldu. Kendisini 'başarılı' bir müteahhit olarak kutluyor, ne kadar beceriksiz bir adam olduğumu düşünüyorum.
Hizmetin adı 'kazık' oldu
1996 model BMW 316 IA aracımı periyodik bakım için Borusan'ın yetki verdiği TMT Otomotiv adlı servise götürdüm. Aracımı servise teslim ederken hiçbir arızası yoktu. Zira yaklaşık 14 bin km'de bir ikazda bulunan arabanın bilgisayar göstergeleri, bakım dışında hiçbir arıza ışığını yakmamıştı. 70 milyon lira civarında bir maliyet beklediğim bakım için arabamı teslim aldığım zaman 312 milyon liralık bir fatura çıkardılar. Nedenini sorduğumda fatura dökümünü gösterdiler ve balatalardan tutun da kayış gergi bilyesine kadar birçok şeyi değiştirdiklerini belirttiler. Halbuki arabamda bu parçalara ait bir arıza yoktu ve hatta 800 km önce değiştirdiğim hava ve kalorifer filtrelerini bile değiştirmişlerdi. Hadi diyelim ki, bu parçaların hepsinin değişmesi gerekti. Bu parça değişimini bana, kendilerinde olan telefonumu arayıp izin alarak gerçekleştirmeleri lazımdı. Zira ben arabamı arızası olduğu için değil, bakım için götürmüştüm. Üstelik aracımı teslim alırken faturanın altında yazdığı gibi değiştirilen parçalar tarafıma iade de edilmedi. Ticari ahlaka uymayan bu uygulama için ödediğim fahiş fiyat bir yana, bu satırları arabasını servise götüreceklere ikaz için yazdım. Ayrıca her zaman düzgün bir çalışma sistemi olan Borusan Oto'ya, yetki verdiği TMT Otomotiv gibi servislere daha sıkı denetim uygulaması için uyarıda bulunmak istedim.
Erdal İPEKEŞEN-ANKARA
İÇİŞLERİ Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nden: ‘‘Bulgaristan uyruğunda iken, vatandaşlığımıza alınma talebinde bulunan Ayche Redjeb Ardalı'nın durumu halen 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu çerçevesinde incelenmekte olup, işlemleri sonuçlandığında hakkında bir karara varılacaktır.’’ Tamam da; Ardalı bu incelemenin neden altı aydır sürdüğünü soruyordu. Bunun yanıtı ise yok.
Paylaş