Kale Oto Radyatör Fabrikası'ndaki
LGP'nin patlaması
'ilahi ikaz' mıdır yoksa bir
'aymazlık' ve başı bozukluk mudur? Oktay Ekinci'nin doğru anlatımıyla
'rant demokrasisi çöküşü...''
Haydarpaşa önlerinde 1970'lerde infilak eden
'İndependenta' tankerinin aylarca yanmasından sonra
İstanbul'un geçirdiği en büyük felakettir bu. Dün 10.00'larda bölgeyi gezerken
'yerleşme kültürü'müzün bilimsel gerçeklerin dışında nasıl oluştuğunu gördük. Düşünün 1.5 km'lik bir alanda 508 işyeri ile 790 konutta inmedik çerçeve cam yok. Zararın bilançosunu siz deyin 10; biz diyelim 50 milyon dolar... Kırılanı-döküleni bir yana bırakın küçük bir dükkana takılan cam 500 milyondan aşağı değil. Sigortacıların işi zor; buna karşılık camcılar bayram ediyor.
PATLAMANIN SORUMLUSU KİM
Patlamanın
nasıl olduğu ortada ancak
niçin olduğunun yanıtını bulmak henüz erken. Büyükşehir İtfaiye Müdürü
Sabri Yalın, ‘‘Zararın boyutlarının nereye gideceği belli değil’’ derken, kızgınlığını şöyle anlatıyor:
‘‘Böyle kentleşme olmaz; kendi koyduğumuz kurallara uymuyor, canımızı düşünmüyoruz.’’
Peki tedbirsizlik ve ihmalin sorumlusu kim?
Denizcilikten eğitime, jeneratörden radyatöre kadar birçok sektörde ismi bilinen Erzurumlu
Kaya ailesinin
Koçkaya firması mı?
LPG deposunun vanasının sökülme işleminde kepçeyi özensiz kullanan hafriyatçı mı?
Yoksa, bu tür sanayi tesislerini hala kent dışına çıkarmayan belediye mi?
İhmalse herkesin... Çok şeyin sorgulanması lazım.
ZARAR AFYON DEPREMİNDEN BÜYÜK
Sultan Selim Caddesi'ndeki esnaf soruyor; zararımızı kim karşılayacak? Dükkanları sigortalı olanlar biraz teselli oluyor.
'Dünya Salı Pazarı'nın sahiplerinden
Hulusi Canpolat, ‘‘Tavan çöktü, avizelerin hepsi gitti, zücaciye eşyaları raftan döküldü. En az 20 milyar zararımız var’’ diyor.
'Aysan Civata'nın içini görseniz, sanki
Afganistan'a
Amerikan'ın nokta atışı yapabilen lazer güdümlü bombayı yemiş...
Nezih Aysan, ‘‘Babam burası boşken arsa almış; 1968'de bu tesisi yaptık. Bizden birkaç yıl sonra da komşumuz
Kale Radyatör kurulmuş... Bize buradan git demek kolay ama nereye, nasıl gideceğiz?’’ diyor. Komşu
Arabacı'nın galerisinde 40
Mercedes'teki zararı sahibi bile bilmiyor, bilirkişi bekliyor. Bir esnaf,
Kağıhane'nin afet bölgesi ilan edilmesini istiyor.
Eğer patlama normal mesai gününde olsaydı can kaybının hesabını kimse yapamıyor. Konuştuklarımız 100'den 10 bine kadar can kaybı tahmini yapınca ürkmemek elde değil.
İstanbul depremden önce bu tür sanayileri ile başıboş ve izinsiz kurulan 150'e yakın kaçak
LPG istasyonun yarattığı tehlikeyi tartışmalıdır. İnanarak söylüyoruz böyle dört patlama
Gölcük depremine eşdeğer olur...
Allah korusun.
Hayal mahsulü
KAŞ Kaymakamı
Halil İbrahim Akpınar, son iki gündür kendisine yönelik MHP ilçe örgütünden aldığı tepkilere yanıt verirken,
‘‘Ben meslek hayatımda herkesin takdirini kazanan bir kamu görevlisiyim. Bunlar bildik klasik oyunlardır. Bu iki şahıs hakkında savcılığa şikáyetçi oldum, haklarında maddi ve manevi tazminat davaları açacağım’’ dedi.
Akpınar kendisine yönelik eleştirilere şu karşılığı verdi:
‘‘33 değil, 30 yaşındayım.
İmam Hatip'te hiç okumadım.
Türkoğlu'nda Namık Kemal İlköğretim Okulu,
Türkoğlu Lisesi'ni ve
SBF'yi bitirdim.
Kaş'ta iki yıldır görev yapıyorum. Eskiden içki içerdim, şimdi mide rahatsızlığımdan dolayı içmiyorum.
MHP İlçe Başkanı'na
(Mehmet Karabaş) giderek, kendisini
(emekli Alpaslan Ozan) şikáyet ettiğim konusu ise, bu iki kişinin engin hayal mahsülü.
MHP İlçe Başkanı'nı 1.5 yıldır görmüyorum ki kendisinden şikáyetçi olayım. Yönetimde kimler var; bilmem, ilgilenmem. İçki içip içmemesi ya da namaza gidip gitmemesi kendi bileceği bir şey. Hayallerinde bir şeyi kurgulayıp sonra kendileri de gerçek olduğunu zannediyorlar ve bunu dillerine doluyorlar.
-
ŞAMANİST Mİ? Alpaslan Özan'ın şamanist olup olmadığını bilmiyorum. Bu ülkede insanlar bir şeye inanıp inanmamakla serbesttir. İster Müslüman olur ister Hıristiyan, ister şamanist olur isterse ineğe tapar bu kendi tercihleri.
Sağlık Bakanlığı müfettişini ben istemedim. İlçemizde çalışan sağlık personeli bunların baskılarından rahatsız oldukları için şikáyetçi oldular.
-
AV RUHSATI VERİLDİ Mİ? Av tezkeresi için başvurduğunda alkolik olduğu konusunda iddialar olduğu için mevzuat gereği araştırma yapıldı. Araştırmaların sonunda ruhsat verilmesine karar da verildi ama ruhsatını almadı. Beni valiliğe şikáyet etti ancak haksız ve yersiz bulundu. Valiliğin kararının usul ve yasaya uygun olduğunu gören
Antalya C. Savcılığı karara itiraz etmedi. Konu kendi itirazları üzerine
İdare Mahkemesi'nde görülüyor.
-
KAFİR DEDİ Mİ? Müftünün bu şahıslara
'kafir' dediğine dair bana intikal eden bir şikáyet yok, böyle bir şeyi duymadım.
-
DİNSİZ Mİ? Sorbon 6. Seksiyon'dan
Haluk Tarcan'ı dil konularında araştırmalar yapan bir kişi olarak biliyorum. Bu şahsa dinsiz denildiği de kendi hayal muhsülü.
- BİNASI KAÇAK MI? MHP İlçe Başkanı'nın sıkıntısını anlıyorum. Sol görüşlü olduğu iddia edilen bir kısım sağlık personeline zulmedilmesine mani olduğum için bazı çevreler çok gücendi. Benim
komünist (özellikle Che Guevera'nın kitabını okumamdan ötürü) ya da
Alevi olduğum gerekçesiyle hakkımda işlem yapılması ve başka yere tayin edilmemi istediler. Takip edebildiğim kadarıyla genel merkezleri bunlara alet olmadı. Başkan'ın,
Hazine arazisi üzerine yaptığı kaçak evi hakkında işlem yaptırdım. Mahkemede yıkım davası açıldı.
Kaş Maliyesi'ne
Hazine arazisini sebepsiz yere işgal ettiği için ecrimisil ödüyor. Milletin malını yemesine göz yummadığımız için rahatsız oluyor.
- PATARA'YI YIKTIM Patara'daki bir kısım otellerin ruhsatlarını iptal ettim. Çünkü bu oteller 1. derece arkeolojik
SİT alanı içinde idi ve haklarında kesinleşmiş yıkım kararları vardı. Konu ile ilgili geniş bilgiyi
Antalya Koruma Kurulu'ndan alabilirsiniz. Birileri otel işletip para kazanacak diye yasaları hiçe sayıp tarihi eserlerin tahrip edilip yağmalanmasına göz mu yumsaydım. Beni
Patara'daki kazıları yapan
Akdeniz Üniversitesi'nden Prof.
Fahri Işık ve eşi Prof.
Havva Işık'a sorabilirsiniz. Bu yoldaki mücadelemde Prof.
Fahri Işık, ‘‘Kuvvacı bir ruhla bu yerlere sahip çıkan Kaymakam'ı kutlarım’’ diyordu.
- ÇIKARLARI ZEDELENENLER VAR Yazları şortla gezen bir kaymakam olarak
Kaş'ta birkaç kişi hariç herkes benim yanımda.
Meis papazı bile beni sever. Yasalara, vicdanıma ve toplumun haklı ihtiyaçlarına uygun olarak hizmet vermeye çalışıyorum. Çıkarları zedelenen kimselerin rahatsız olması çok doğaldır.
Daha önce
komünist ve
Alevi olduğum iddiası tutmayınca şimdi tarikatçı yaftasını atıyorlar. Adı
'turizmci kaymakam'a çıkmış bir kaymakam nasıl oluyor da turizme zarar veriyor bunu turizmcilere sorun.
Hayır! Názım Hikmet Galatasaraylı idi
BUGÜNKÜ (dünkü)
Hürriyet'te, 1923'te yazdığı bir şiire ve gazeteci
Mehmet Barlas'ın
Yeni Şafak'taki yazısına dayanılarak
Názım Hikmet'in Fenerbahçeli, üstelik
'amigo (!) olduğundan söz ediliyor.
Futbolda eski kurdum /Fenerbahçe'nin forvetleri /mahallede kaydırak oynayan birer piçkurusuyken /ben /en ağır hafbekleri yere vurdururdum, diye başlayan şiirden nasıl böyle bir anlam çıkarıldığını anlayamadım.
17.2.2001 tarihli sütununuzu kaplayan
'Başı dik bir Türk' başlıklı yazıda da belirtildiği gibi ben
Názım Hikmet'le
(Moskova/1960) arkadaşlık etmiş hayattaki az sayıda
Türk'ten biriyim. Gazeteci olarak da -sanırım- son
Türk yurttaşıyım. Onunla yaptığım geceli gündüzlü uzun görüşmeler sırasında
Galatasaray Lisesi'nde okumuş ve
'patates' lakabıyla forvet oynamış şairin
Galatasaraylılığını da öğrenmiştim ama şairliğini, insanlığını ve vatanseverliğini daima ön planda tuttuğum için -ayrıntı saydığım- bu yanını kitaplarıma
(Kişiler ve Köşeler/Görgü Tanığı) hiç yansıtmamıştım. Gene de böyle bir niyetim yoktu doğrusu. Ne ki,
Hürriyet'te çıkan yazı, beni bir yanlışlığı düzeltme zorunluğunda bıraktı.
Evet, ailesinin mali durumunun bozulması nedeniyle
Galatasaray'dan alınıp başka bir okula verilmesine
Názım çok üzülmüştü ama hep
Galatasaraylı kalmıştı. En yakın dostu da -bilindiği gibi-
Galatasaray'dan sınıf, sonraki yıllarda da kader arkadaşı olacak ünlü gazeteci merhum
Vala Nurettin Vanu idi.
Orhan KARAVELİ-İSTANBULFB-GS maçında bilet vurgunu
KENDİSİNİ 'hasta Fenerli' tanıtan
Hande Yılmaz adlı öğrenci,
FB-GS karşılaşması nedeniyle yaşadığı
'bilet oyunu'nu anlatıyor:
‘‘Kulüpten 10 milyonluk bileti, teberrulu olarak 65 milyondan aldık. Saat 17.30'da gittiğimizde polis stadın dolduğunu belirterek bizi içeri almadı. Tepki göstermemize rağmen biletimiz olduğu halde maçı izleyemedik. Ama üzerinde yine 10 milyon yazan
'sarı' renkli biletleri olanlar içeri alınmıştı. Bizim yeşil renkli bilette ise
'ayakta numaralı' diye yazıyordu. Şunu düşündük,
'sarı'lar gerçek biletti; peki
'yeşil' ler stadın kapasitesi dışındaki bastırılan
'vurgun' biletleri miydi? Çünkü bu tür 10 bin biletin piyasaya sürüldüğü söyleniyor.
FB yönetimi bunu bilerek mi yoksa bir
'çete' mi yaptı? Bugün (dün) bu yolla 500 milyarlık bir
'pazar' yaratıldığını söyleyen taraftarlarımız oldu. Spor sayfalarında bu konulara değinilmiyor.
FB yönetimi bu konuda bizlere bir açıklama yapmalıdır.’’
MESAJ
ANTALYA SSK'da telefonla randevu sistemi devreye sokulduğunda sevinmiştik. Zamanla telefonla randevu almak işkenceye dönüştü. Olayın üzerine gittiğimiz zaman, hatların yetersiz olduğu (şu anda 30 hat otomatik) söyleniyor. 30 hattı olan bir sistemde nasıl olur da 24 saat telefonda beklenildiği halde sıra alınamaz. Biliniz ki sistemden sadece Telekom kárlı çıkıyor.
Mehmet ARAL-ANTALYA