Paylaş
Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Karadağ, soruşturma günü Eminağaoğlu’nun izinli olduğunu, destek için avukatların yanına gitmesinin de suç sayılamayacağını belirterek bize şöyle dedi:
“Suç yeri İstanbul Çağlayan Adliyesi... İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma yetkisi yok. Çankırı hâkimine soruşturma yapılacaksa Kırıkkale’den yapılmalıydı. Terör örgütü suçlaması varsa o zaman da terörle yetkili başsavcılık soruşturma başlatmalıydı. Özel soruşturma yöntemleri geliştiriliyor. Bu soruşturma yönteminin hiçbir hukuki yanı yoktur. Ortada bir suç da yoktur.”
Evet durum bu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan savunma istemli 5 Kasım tarihli yazıda, Eminağağoğlu hakkında “DHKP-C terör örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alınan avukatlara destek amaçlı adliye koridorunda toplanan grubun içinde yer alarak onlarla birlikte slogan attığınız iddiaları üzerine yapılan ön inceleme sonucunda eyleminizin soruşturmayı gerektirir nitelikte görülmesi üzerine soruşturma izni verilmiştir” deniliyor.
HSYK’nın görevi olmadığı halde verdiği izinle soruşturulduğunu savunan Eminağaoğlu da HSYK’nın tutumunu yargı organları üzerinde baskı yaratmak diye nitelendiriyor.
Eminağaoğlu, “Soruşturmada slogan attığım ifade edilmiş fakat ne söylediğim dahi ortaya konulmadan suçlanıyorum. Ayrıca bu suç görev suçu ise olay yeri savcılığınca, görev suçu değilse görev yaptığım Çankırı’ya en yakın yer savcılığı yerine İstanbul Anadolu Başsavcılığı’nca ifademin istenmesi ise özel yargı organları yaratmak anlamını taşımaktadır” diyor. Bu ülkede bir yargıçın yargı güvenliği yoksa sal ipini gitsin!
“İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Ö. HAYYAM
Diyarbakır’ın özeti
- “(Başbakan’a) Pusuda bekleyenler, ellerini ovuşturanlar ve düşman kim?
(Faruk LOĞOĞLU)
- Başbakan, dost ve kardeş ülke Kuzey Kürdistan’ın başkentinde temaslarda bulundu.
(Ateş İlyas BAŞSOY)
- Diyarbakır’da Şivan Perwer çok güzel şeyler söylüyor; ‘Türk-Kürt hepimiz kardeşiz, barışı çok özledik’ diyor. Barış Diyarbakır’da olsun ama Gezi Parkı’nda, ODTÜ’de, Rojava’da ve öğrenci evlerinde, ekmekte, adalette de olsun.
(Serdar TAŞÇI)
- Öcalan’ı serbest bırakmak için yapılacak affa sevinen Cumhuriyet’in paşası değil, NATO’nun maşası olan paşalardır. (Sema AKYÜZ)
- Adamın (Ahmet Kaya) türküsünü salonda koro halinde söyleyin, cenazesinin Diyarbakır’a getirilmesine izin vermeyin.
(Feyzi İŞBAŞARAN)
- Ortadoğu’yu dizayn edenlerden yüz bulamayıp yalnız kalınca Tatlıses, Şivan ve Barzani’den medet uman dünya lideri?
(Lütfü TÜRKAN)
- Türk ordusunun neden esir alındığını anlamayan kaldı mı?
(Banu AVAR)
- 2005’teki Diyarbakır konuşmasından daha dolu ve cesur bir konuşma. Bir anlamda güven tazeledi, bir manifesto diyebiliriz. Süreçle ilgili net mesajlar verdi.
(Haşim HAŞİMİ)
PANO
- TÜYAP’TAN AÇIKLAMA: Kitap fuarına yaklaşık 500 bin ziyaretçinin geldiği doğrudur.
Her ziyaretçiden 7 TL ‘hava parası’ alındığı ise yanlıştır.
Öğrencilerden, öğretmenlerden, üniversite elemanlarından, emeklilerden, çocuklardan giriş ücreti alınmamaktadır.
Ayrıca bu yıl yayınevlerine, çevrelerine dağıtmak üzere 300 bin bedelsiz davetiye gönderilmiştir. Biletli giren ziyaretçi sayısı yalnızca 33.670’tir. Bu biletlerin karşılığı olan 235.690 TL sivil toplum kuruluşlarına ve mağduriyet içindeki yayın-evlerine bedelsiz olarak tahsis edilen 75 sergileme alanı (stand) karşılığı mahsup edilmiştir.
Deniz KAVUKÇUOĞLU- TÜYAP Kültür Fuarları Genel Koordinatörü
- BERKİN GECESİ: GEZİ olaylarında ‘ekmek almak için’
sokağa çıktı, başına
gaz bombası isabet etti;
140 gündür komada,
4. ameliyatını oldu. Gezi Parkı olayları sırasında, polisin attığı gaz bombası kapsülüyle başından vurulan ve komada olan 14 yaşındaki
Berkin Elvan için yarın 20.00-24.00 arasında Jolly Joker’de yapılacak dayanışma konserinde,
Cahit Berkay, Hakan Yeşilyurt, Pınar Aydınlar, Yaşar Kurt, Güvenç Dağüstün sahne
alacaklar. Konsere giriş Berkin’e yapılacak
bağışlarla olacak...
Biliyor musunuz
- CHP’den Pendik’e imam-hatipli aday adayı Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı mali müşavir İsmail Kabakçı’nın, Pendik Belediye Başkanlığı için CHP’den aday adayı olduğunu belirterek “AKP’nin imam-hatipleri kullanmasına izin vermeyeceğiz. Zira ben de imam-hatipliyim. Pendik’i AKP’den alacağız.
7 ay sonra Pendik’e CHP bayrağı dikeceğiz” dediğini...
- GAZİOSMANPAŞA’da yaşayan yüzlerce Sinoplu vatandaşın, dün milletvekilleri Engin Altay (Sinop) ve Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın (İstanbul) da katıldığı törenle CHP’ye üye olduklarını...
- TÜRKİYE Yazarlar Birliği’nin, 2. Ahlak Şûrası’nın Konya’da 22-24 Kasım’da toplanacağını...
Celal Güzel, Atatürk’ün gösterdiği yolu anlayamamış
SN.Hasan Celal Güzel Sabah’taki yazısında (10.11.2013) Atatürk’ün Hilafeti kaldırarak, Müslümanları başsız bırakmasını ve teröre teslim etmesini eleştiriyor. Ancak, bu görüşleri benimseyen Sn. Güzel şu gerçekleri unutuyor:
Birincisi, Hilafet müessesinin mevcut olduğu bir devlet sisteminde egemenliğin kaynağı beşeri irade değil, ilâhi iradedir. İkincisi de, Hilafet’in geçerli olduğu devlet sistemi, kaynakları, Kuranı Kerim, Hadisler ve icma (yorum) olan şeriat hukukuna dayanır.
Oysa demokratik rejimin olmazsa olmazı, temelinde halk iradesi bulunan, laik hukuk sistemine dayalı bir siyasal yapıya sahip olmasıdır.
Yani, Hilafet’in idamesi durumunda, Türkiye’nin, millet iradesinin mutlak üstünlüğüne dayalı Cumhuriyet rejimine geçmesi ve demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma yolunda önemli adımlar atması ilelebet mümkün olmayacaktı.
Gelelim Hilafetin kaldırılmasının Müslümanları başsız bırakarak onları teröre teslim ettiği görüşüne. Bu görüş de şu nedenlerle temelsizdir:
Bir kere, “halife-i ruy-i zemin” ünvanına ve Allah ile Peygamber’in vekili payesine sahip Halifelik makamını Cumhuriyet’in neresine oturtacaksınız?
İkincisi, tarih boyunca Hilafet saltanatla özdeşleşmişti. Bu nedenle saltanatın ilgasıyla Hilafetin İslam dünyasını etkileme gücü büsbütün zayıflamıştı. Ayrıca, Osmanlı’nın çöküşünden sonra oluşan jeopolitik şartlar, İslam dayanışmasının Hilafet yoluyla sağlanmasını imkânsız hale getirmişti. Nitekim, Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in kendisini halife olarak ilan etmesinin ardından, 9 ülke lideri de kendilerini halife ilan ediverdi.
Üçüncüsü, El Kaide gibi örgütler ve Usame bin Ladin gibi teröristler mantar gibi kendiliğinden bitmezler. Bunlar, İslam dininin siyasal amaçla kullanıldığı ortamın yarattığı fanatik atmosferin ürünüdürler.
Yanlış anlaşılmasın, sorun İslam dininden kaynaklanmıyor. Sorunun temelinde, Mısır örneğinde olduğu gibi, İhvan yönetiminin bağnazlığı, yobazlığı ve kendi inancını başkalarına zorla kabul ettirme eğilimi yatıyor.
Sorunun çözümüne gelince, bunun iki aşamalı olan tek bir yolu var: Birinci aşamada, ilâhi değil, millet iradesine dayalı, laik bir hukuk düzeni ve siyasal yapı oluşturulmalı, yani cumhuriyet rejimi kurulmalıdır. İkinci aşamada ise, demokrasi pekiştirilmeli ve evrensel normlara uygun özgürlükler içselleştirilmelidir.
Bu da Atatürk’ün gösterdiği yoldur.
Şükrü ELEKDAĞ
AKP’nin üye kayıtlarıyla ilgili soru işaretleri
7/25912 esas numaralı Aşağıdaki soru önergeme Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin tarafından cevaplandırılarak, TBMM Başkanlığı aracılığıyla tarafıma ulaştırılmıştır. Tevdi etmiş olduğum soru önergesinde aşağıdaki sorularıma cevap aradım.
1-) Adalet Ve Kalkınma Partisine üye yapılan kamu görevlilerinin bakanlıklara göre dağılımı nasıldır?
2-) Adalet Ve Kalkınma Partisine üye yapılan kişiler içerisinden, kamu görevlisi olduğu için Adalet ve Kalkınma Partisi üyeliğinden düşen var mıdır? Şayet var ise kaç kişidir?
3-) Adalet Ve Kalkınma Partisine üye yapılan kişiler içerisinden, daha önceden başka partilere de üye olduğu için parti üyeliklerinden düşen var mıdır? Şayet üyelikten düşenler var ise hangi partilerin üyeliklerinden düşmüştür?
4-) Adalet Ve Kalkınma Partisi üyeleri içerisinden, halen kamu görevlisi olan kaç üyesi vardır? Bu üyelerin siyasi partilere üye olması, ilgili yasa ve mevzuatlara uygun mudur? Şayet uygun değil ise bu kişiler ile ilgili her hangi bir yasal işlem yapılmış mıdır? Yapılmış ise haklarında işlem yapılan kaç kişi olmuş ve ne işlemler yapılmıştır?
Yukarıdaki sorulan sorular içerisinde sadece 3ncü sorumuz cevap bulmuş, diğer sorular ise ya gerekli kayıt tutulmadığı ya da ilgili kanun maddesi tarafımıza cevap olarak bildirilmiştir.
Ciddiyetten uzak bir şekilde hazırlanan cevaplarda anlaşılmaktadır ki, AKP’nin üye kayıtlarında yapmış olduğu sahtekârlığın cevabını vermeye gerek Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin gerek ise bakanlık birimlerinin yüzü tutmamıştır.
Üçüncü maddede gelen cevap ise masa başında AKP il ve ilçe yöneticilerinin, kişilerin haberi, onayı ve rızası olmaksızın bilgileri başka kamu birimlerinden alınmak sureti ile AKP ye gizlice üye yazıldığının bir sonucu olarak gözler önüne serilmektedir.
AKP’nin dünya görüşü ile taban tabana zıt siyasi partilerin üyelerini dahi sahte üye yapmalarının gerekçesi anlaşılamamaktadır.
İktidarda ki bir siyasi parti kendi eliyle sahte üye yapma girişimi, ileriki günlerde değiştirmeyi planladıkları siyasi partiler yasasında, siyasi partilerin üye sayılarına yönelik hazine yardımı alması düşüncesinin etkili olup olmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Kamuoyunu şimdiden bilgilendirmeyi bir milletvekili olarak borç bilirim. Vermiş olduğum soru önergesinin üçüncü maddesine ilişkin gelen cevabı kamuoyu ile paylaşır, saygılar sunarım.
1-) Daha önce başka partilere kayıtlı iken Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından da üye olarak kaydedilmesi üzerine siyasi parti üyelikleri düşen kişi sayısının 46.692 olduğu;
2-) Bu kişilerden, 15.469’unun daha önce Cumhuriyet Halk Partisi, 14.486’sının daha önce Demokrat Parti, 6.269’unun daha önce Milliyetçi Hareket Partisi, 5.940’ının daha önce Saadet Partisi, 1.626’sının daha önce Demokratik Sol Parti, 1.110’unun daha önce Genç Parti, 21’inin daha önce Millet Partisi, 61’inin daha önce İşçi Partisi, 880’inin daha önce Büyük Birlik Partisi, 8’inin daha önce Türkiye Komünist Partisi, 20’sinin daha önce Özgürlük ve Dayanışma Partisi, 93’ünün daha önce Liberal Demokrat Partisi, 38’inin daha önce Emek Partisi, 63’ünün daha önce Bağımsız Türkiye Partisi, 4’ünün daha önce Hak ve özgürlükler partisi, 2’sinin daha önce Yurt Partisi, 1’inin Bağımsız Cumhuriyet Partisi, 124’ünün daha önce Halkın Yükselişi Partisi, 4’ünün daha önce Müdafaa-i Hukuk Hareketi Partisi, 1’inin daha önce Doğru Yol Partisi, 302’sinin daha önce Barış ve Demokrasi Partisi, 4’ünü daha önce Hak ve Hakikat Partisi, 102’sinin daha önce Hak ve Eşitlik partisi, 2’sinin daha önce Ezilenlerin Sosyalist Partisi, 54’ünün daha önce Milliyetçi Muhafazakâr Parti, 4’ünün daha önce Ulusal Parti, 4’ünün Gönül Birliği ve Yeşiller Partisi “ Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu
Çankaya Belediyesi’nin ilgisine mazhar olmak için AKP’nin zulmüne uğramış olmak mı gerekir
GÜNLERDİR sosyal medya üzerinden, Ankara Özveren Sokak’taki parkta inşa edilmeye başlanan trafoya dikkat çekmeye çalışıyorum. Kazı çalışmaları sürüyor, beton dökme hazırlıkları başladı. Çankaya Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü yazdığım “ACİL” başlıklı e-postaya dilekçe muamelesi yapıp Park Bahçeler Müdürlüğü’ne gönderdi ve “3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun’un 7.maddesine istinaden gerekçeli olarak sonucundan en geç 30 gün içinde Müdürlüğümüze ve ilgilisine bilgi verilmesi hususunda gereğinin yapılmasını arz ederiz”, dedi. Bu kişiyle ilgili 2 olasılık varmış gibi görünmekte: 1. okuduğunu anlamıyor, 2. yasak savmış olmak için bana bu bilgiyi gönderiyor. Bu arada inşaat da sürüyor.
Çankaya Belediyesinin ilgisine mazhar olabilmek için AKP’nin zulmüne uğramış olmanız gerekiyor, bizzat Çankaya Belediyesinin değil.
Çankaya Belediyesi zaten küçücük olan parkın bir köşesine taksi durağı inşa eder elinizden bir şey gelmez; diğer köşeye bilboard koyar ne diyebilirsiniz ki; Seyyar halıcı 30 metre halı mağazası açar, şikayet edersiniz, zabıta memuru “Zabıtadan Sorumlu belediye Başkan Yardımcısı E.A. şifaen izin verdi, biz de müdahale edemiyoruz” der, afallarsınız (halıcı 6 aydır olduğu gibi bugün de orada, belki bilmiyorsunuzdur diye söylüyorum).
Trafo inşaatı konusunda yazmadık yer aramadık telefon bırakmazsınız. Ettiğiniz masrafla kalırsınız. Oy verdiğim belediye başkanından bunca iyiliği gördükten sonra, böyle dost düşman başına diyelim, konu kapansın.
S. Erden TÜRKÖZÜ
THY, 10 Kasım’ı yok saydı
AMERİKA dönüşü yolda THY uçağındayım. THY’nin aşağılık kompleksinin bir ifadesi olarak İngilizce ’Skylife’ olarak adlandırdığı dergisini karıştırıyorum. Derginin Kasım sayısı olması nedeniyle merak ediyorum! Atatürk’e yer verilmiş midir? Verildiyse nasıl yer almıştır?
Merakımın nedeni var! Çünkü kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyorum ki, ülkemiz, Cumhuriyetimize ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı düşmanlık hisleri ile dopdolu olan bir irade tarafından yönetilmektedir. Hal böyle olunca milli hava yolumuz THY’nin başına getirilen yöneticiler de onlar gibi oluyor.
Aynen vali seçiminde olduğu gibi. Bakın Başbakan “Al ananı git“ diyerek halka hakaret ediyor onun seçtiği Valisi de halka “Gavat“ diyor. Sizce bu normal değil mi? Anadolu’da buna “Böyle başa böyle tıraş“ derler.
Meşrebine ve mezhebine göre adam seçilirse böyle oluyor demek ki! Halbuki demokratik ülkelerde ve çağdaş dünyada yönetici seçimi liyakatten yapılır. Göreve getirilecek olanın bilgisine, birikimine, deneyimine ve aklına bakılır. Adana Valisi için böyle yapılmadığı çok açık. Bu göreve Erdoğan’ı İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde aklayan müfettiş olması nedeniyle getirildiği yaygın bir kanı. Vali hakkında yolsuzluk iddiaları ise hat safhada!
Vali hangi kıstaslara göre seçiliyorsa THY’ye yönetici de o kıstaslara göre seçiliyor. Anlaşılan o ki, Cumhuriyetimize ve Atatürk’e düşmanlık belirleyici oluyor.
Konya’da Ahlak Şûrası toplanıyor
TÜRKİYE Yazarlar Birliği, Konya Büyükşehir Belediyesi ile birlikte bu sene ikincisini düzenleyeceği Ahlâk Şurası’nda siyaset ve ahlâk masaya yatıracak. 22, 23 ve 24 Kasım tarihlerinde Konya’da düzenlenecek olan Şûra’ya katılacak ilim adamları ve yazarlar ahlâkî siyasetin imkânlarını sorgulayacak, güncel gelişmeleri değerlendirecekler. Prof. Dr. Mehmet S. Aydın, Prof. Dr. Yasin Aktay, Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Prof. Dr. Mehmet Bulut, Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, Prof. Dr. Atilla Yayla ve daha pek çok değerli hoca Şura’da tebliğci ve müzakereci olarak bulunacak.
Şûra’da şu konu başlıkları değerlendirmeye tutulacak: Siyaset Ahlâkının Felsefi Temelleri, Uluslararası Siyasetinin Ahlâkî Sorgulanması, Müslüman Ülkelerde Siyaset ve Ahlâk İlişkisi, Ekonomi Politikaları ve Ahlâk. 22 Kasım Cuma günü başlayacak olan Şûra’nın açılışını akademisyen ve siyaset felsefecisi kimliği ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da yapması bekleniyor.
Paylaş