Paylaş
Her yerel seçimden altı ay önce başlayan rant hesapları bugünlerde 2014 seçimi için Beylikdüzü ilçesinde de yapılmaya başlandı.
Türkiye’nin sayılı rant bölgelerinden Beylikdüzü bu çekişmelerin ve çete davalarının en önemli merkezidir. (İlk ismi Kavaklı olan yörede ‘gecekondu önleme bölgesi’ olarak başlayan öykünün başrol oyuncuları Ali Çebi, Orhan Tıraşoğlu ve Veliddin Küçük ve uzantılarıdır. İlçe olunca rant kazanı kaynamaya devam ediyor...)
Beylikdüzü’nde 1990’lı yıllarda yola çıkan ‘rant treni’ zaman içinde tüm vagonlarını rantiyeci kadrolarla doldurarak 25 yılda çok sayıda ünlü müteahhit ve zengin siyasetçi üretmiştir.
Ancak bu rant treni namuslu bir ekibin ısrarlı çabalarıyla seçim kaybetmelerine rağmen işin peşini bırakmamaları neticesinde 2013 yılında mahkeme duvarlarına çarpmıştır.
2009 yılı Beylikdüzü belediye başkan adayı olup hileli şekilde seçim kaybettirilen Prof. Dr. Vecdet Öz, her tehdide rağmen çalışma arkadaşları ile bu gidişata ‘Dur’ deme cesareti göstermiştir. Tehditler karşısında göğüslerini gererek dik durma cesaretini göstermiştir.
Eski Beylikdüzü Seçim Kurulu Müdürü İbrahim Doğan seçime hile karıştırmaktan Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanırken, dönemin AKP’li Belediye Başkanı Vehbi Orakçı ve ekibi ise diğer çete suçları nedeniyle Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde her iki davanın birleştirilme kararı alınarak seçim hilesi davası da çete davası olarak kabul edilmiş oldu.
Bu çok önemli bir tespittir.
Yani sona gelinen bu çete davasında seçime hile karıştığı gerçeği ikrar edilerek ortaya çıkmış oldu.
Bugün belediye başkanlığı koltuğunda oturması gereken Vecdet Öz ve dolayısıyla CHP’nin seçilmiş olma hakkının gasp edilmiş olduğu ortaya konmuş oldu.
Davanın en ilginç yanı ise bu çete davasında ve seçim hilesinde AKP ile MHP ve CHP’lilerin de yargılanıyor olması. Yani bu, şunu da göstermiştir ki bugün ülkemizde farklı ideolojiler çıkar amaçlı bir araya gelebilmektedirler.
Sayın okurlar ne büyük tehlike olduğunun farkında mısınız?
Davanın son duruşması önceki gün görüldü. Bu duruşmaya CHP’den çok sayıda partili katıldı; üzücü olan bir şey vardı ki CHP’yi temsil eden tek bir yöneticinin olmayışı idi.
Yine ilginç olan bir şey de mevcut CHP İlçe Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve babasının çete davasında adı geçmelerine ilişkin ifadeye çağrılmalarına rağmen davaya gelmeyişleridir. Çünkü Beylikdüzü’ne CHP’den başkan adayıdır. Gürpınar yoluna girildiğinde görülecektir, bir inşaat tabelasında MHP’den şimdi AKP’ye geçmiş olan Veliddin Küçük’le ortak olduklarını bilmeyen yoktur.
Eski bir tabir bu siyasi çete davasında karşılık bulmuştur; “At izi it izine karıştı”.
Kimin eli hangi partinin cebinde belli değil! Umarız Prof. Dr. Vecdet Öz bu işin peşini CHP’nin ilgisizliğine rağmen bırakmaz da hangi eller hangi cepten çıkacak ortaya çıkar...
Takke düşer kel görünür.
GÜNÜN SÖZÜ
“Dünya var olduğu sürece yanlışlar yapılacaktır ama hiç kimse karşı çıkmadığı ve isyan etmediği sürece bu yanlışlar sonsuza dek sürecektir.”
(ABD’li hukukçu ve insan hakları savunucusu
Clarence Darrow)
Atatürk’e Yeni Cami’de mevlit
CHP İl ve ilçe örgütlerinde ihtiyaç duyan partililerimizin müracaatıyla 10 Kasım’larda ve 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma günlerinde, camilerde ulu önder Atatürk, silah arkadaşları ve tüm aziz şehitlerimiz için mevlid-i şerif okutulmaktadır.
10 Kasım Pazar (yarın) öğle namazından sonra Eminönü Yeni Cami’de ulu önder Atatürk, silah arkadaşları ve aziz şehitlerimiz için mevlit okutacağım. Mevlit programında Sadettin Evginer, Mehmet Emin Güler, Aziz Bahriyeli, Bekir Büyükbaş ve Kadir Konya, Kuran-ı Kerim, mevlid-i Şerif, ilahi ve dua okuyacaklardır.
Üsküdar ve Beyoğlu müftüsü iken 10 Kasım’larda müftülük olarak Atatürk ve silah arkadaşları için mevlit programı düzenlerdim. Atatürk’ün radyodan naklen ilk defa mevlit okutturmasını ve her yıl Çanakkale şehitleri için mevlid-i şerif okutmasını dikkate alarak Atatürk’e 10 Kasım’da mevlit okutarak ruhunu şad etmek istedim. Ne yazık ki 10 Kasım’larda, 29 Ekim’lerde, 18 Mart’larda, 30 Ağustos’larda yaklaşık 85 yıldır camilerde rahmetle ve minnetle anılan Atatürk son yıllarda anılmaz hale geldi. Mevlidi Atatürk’ün camide anılmasına ve unutulmamasına katkı vermek istedim.
İhsan ÖZKES
CHP İstanbul Milletvekili
Özel trenle Selanik’e ziyaret
RUMELİ Türkleri Vakfı’nın kültür evinde Atatürk, silah arkadaşları ve Rumelili büyüklerimiz için yarın 15.00’te mevlit okutulacak. İstanbul Barosu üyeleri cübbeleriyle yarın 09.00’da Taksim Atatürk Anıtı’nda olacaklarını açıkladı. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği’nin organizasyonu ile Atatürk’ü anmak üzere Bakan Mehmet Müezzinoğlu, milletvekili ve gazetecilerin katılacağı özel bir trenle bugün İstanbul’dan Selanik’e hareket edilecek, Konsolosluk ve Atatürk’ün Evi’nin ziyaretinden sonra Gümülcine’de Batı Trakyalı Türklerle birlikte
FB-GS maçı izlenecek.
Atatürk’le hesaplaşanlara acıyoruz!
MUSTAFA Kemal Atatürk, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur; bağımsızlığı ve yaşamı yok edilmek istenen bir ülkeyi Kurtuluş Savaşıyla özgürleştirmiştir! Ulusunu ‘kulluk’tan, yobazın yayılmacının zulmünden kurtaran yiğit bir devrimcidir. ‘Yurtta barış, dünyada barış” çağrısı yapan tek devlet adamıdır. Yüzyıllarca “ümmi ümmet kul” olan bir halka ortak dil ve laik eğitimle yurttaş kimliği kazandıran devrimlerin yapıcısıdır! Halktan korkmayan, halkçı bir önderdir. Ussal, bilimsel, sanatsal olanla halkının yolunu açmıştır. Halk için kazanmış, kazanımlarını halka bağışlamıştır. Bugün Atatürkçü düşünceye ve Atatürkçülere saldıranlar, taşıdıkları aşağılık duygusuyla baş edemeyenlerdir.
Atatürk Söylev’de, “Baylar, bizim yüzümüz her zaman ak ve temizdi, her zaman da ak ve temiz kalacaktır. Yüzü çirkin ve gönlü çirkinliklerle dolu olanlar, bizim yurtseverce, insanca ve namusluca davranışlarımızı, bayağı ve çirkin tutkuları yüzünden, çirkin göstermeye kalkışanlardır” diyor. Bugün “gönlü çirkinlikle dolu” olanlar, Mustafa Kemal’in ve “Mustafa Kemalce düşünen” tüm devrimcilerin “yurtseverce, insanca ve namusluca” davranışlarını “bayağı ve çirkin tutkuları yüzünden” karalıyorlar. Bugünkü iktidar, Türk Devrimini eğitim sisteminin özünden kazımış; inancı baskın kılan, Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluşunu bile sorgulayan kara bayrağını cumhuriyet kurumlarına asmıştır. Dinciliğe ve ırkçılığa sarılanlar gerçekte Atatürk’ten, Atatürkçü düşünceden ve devrimlerden korkuyor, korktukça da devrimlere ve devrimcilere acımasızca saldırıyorlar. Ne ki korkunun korkaklara yarar sağlamadığını tarih yüzlerce kez kanıtlamıştır.
Atatürkçü olmak, aklın öncülüğünü tanımaktır; Atatürk gibi onurlu ve yürekli olmaktır! Atatürkçülük, yaptığı her şeyin hesabını ulusuna veren Atatürk kadar namuslu, Atatürk gibi yüzü ve vicdanı tertemiz bir yurtsever, Atatürk gibi insancıl, Atatürk gibi adil olmaktır; el etek öpme yarışına girmeden dik durmaktır! Özü, sözü doğru adam olmaktır!
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü özlemle anıyor; Atatürkçülükten, devrimlerden kesinlikle caymayacağımızı ulusumuza bildiriyoruz!
Sevgi ÖZEL-Dil Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Perinçek’in Yalçın Bayer’e gönderdiği mektup
GEÇTİĞİMİZ günlerde 9 yıldır araştırma görevlisi olarak çalıştığım İstanbul Üniversitesi’nden ilişiğim kesildi. Gerekçe olarak doktora tezimi 6 sene boyunca savunmamam gösterildi. Ancak bu kararın alınmasında ciddi bir haksızlık ve ayrıca da hukuksuzluk bulunuyor. Bu konuda bilgilendirmek ve bu hukuksuzluğa dikkatinizi çekmek için size yazıyorum.
2007 yılının Eylül ayında doktoraya girdim. Ancak ders dahi almadan aynı dönemde TC Dışişleri Bakanlığı’nın talebiyle ‘Ermeni meselesi’ üzerine çalışmalar yapmak üzere Rusya’ya görevlendirildim. Bu çalışmamın doktora tezimle bir ilgisi yoktu, zaten daha ders dönemini geçmediğimden ve yeterliliği vermediğimden dolayı da olamazdı. Rusya’daki bir senelik çalışma dönemi boyunca doktora öğrenciliğimi normal prosedürü yerine getirerek dondurdum. Bu araştırma döneminin verimli geçmesinden dolayı Dışişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilme talebinin uzatıldığını da belirtmek isterim. Zaten Rusya’daki çalışmalarımdan elde ettiğim sonuçlar ileriki süreçte de devletin çeşitli kurumları tarafından Türkiye’ye yönelik haksız ‘Ermeni soykırımı’ iddialarına karşı uluslararası platformlarda kullanıldı.
Şimdi karşılaştığım durumda kaydımı dondurduğum bu çalışma dönemi 6 senelik doktora süreme eklenmedi. Bu uygulamanın tamamen kanun dışı olduğu Bölge İdare Mahkemelerinin aldığı kararlarla da sabittir.
Ancak bu uygulamaya rağmen 6 senelik süremin dolmasından önce doktora tezimi savunmak istedim. Ergenekon davasından tutuklu bulunduğum iki sene boyunca cezaevinde sınırlı olan bilgisayar hakkımı tezimi hazırlamak üzere kullanmak için yazılı savunma dahi vermedim. Tutuklu bulunmamın bütün olumsuz şartlarına rağmen tezimi hazırladım ve savunabilecek hale getirdim. Bu meselede Ağustos 2011-Ağustos 2013 tarihleri arasındaki iki senelik haksız tutukluluğumu hiçbir zaman mevzubahis etmedim. Fakat bu sefer de tezimi savunmama imkân verilmedi. Bunda ise benim zamanında başvurmama rağmen tez savunması için gerekli prosedürün yerine getirilmesinde idarenin kusurundan kaynaklanan gecikme ve son anda (17 Haziran 1913) ilgili yönetmelikte yapılan değişiklik neden oldu. İdarenin kusurunun bana yüklenmemesi ve yapılan yönetmelik değişikliğinin beni bağlamaması gerekirken kanunsuz bir şekilde bu gelişmeler bana fatura edilmiş oldu.
Bu süreçte bağlı bulunduğum Atatürk İlkerleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nün kadrolu hocalarının bu hukuksuzluğu dile getirerek üniversite idaresine yaşanan haksızlığın ortadan kaldırması için başvuruları da sonuçsuz kaldı.
Ve kısa bir süre önce üniversiteden ilişiğim kesildi. Oysa yukarıda konu ettiğim hukuksuz uygulamalardan sadece bir tanesi hukuka uygun hale getirilse bu sonuçla karşılaşmayacaktım. Artık bu hukuksuzluğun giderilmesi için idari yargıya başvuruyorum.
Bu konuda bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Ergenekon davasından yargılanırken gerek iddianamede gerekse de esas hakkında mütalaada Ermeni meselesiyle ilgili çalışmalarım milli hassasiyetleri kullanmak suretiyle sözde Ergenekon Terör Örgütü’nün propagandası olarak değerlendirildi ve bu sebepten iki sene tutuklu kaldım. Şimdi de Dışişleri Bakanlığı adına ‘milli menfaatler’ adına yaptığım araştırma dönemi doktora süreme eklenmeyerek üniversiteden uzaklaştırılmış oldum ve tekrardan cezalandırıldım. Sözde Ermeni soykırımının 100. yıldönümü olan 2015 yılı yaklaşırken bütün bu yaşananları da dikkatinize sunmak istiyorum.
Sizlerin de çok bildiği üzere üniversiteler bilim merkezleridir. İnsanların farklı siyasi görüşleri olabilir, ancak esas alınması gereken kişilerin bilimsel yeterliliği olmalıdır. Ancak gelinen noktada üniversitede bilimsel kıstasların yerini başka değerlendirmeler almıştır.
Mehmet PERİNÇEK
Biliyor musunuz?
Zorlu Center’a içki ruhsatı
- BEŞİKTAŞ Belediyesi Hukuk Komisyonu’nun görüşü doğrultusunda, Zorlu Center’in AVM bölümüne, tartışmalı konuşmalar ve 8 üyenin karşı çıkmasına karşın Belediye Meclisi’nden ‘geçici iskan’ formülü ile içki ruhsatı verilmesinin kabul edildiğini; ancak otel bölümüne içki talebinin dosyadan çıkarıldığını...
- ORTAKÖY spor sahası ve deprem toplanma alanının imara açılmasını gündeme getiren ve Radyospor’da eleştiren Barış Ertül, Hürser Tekinoktay ve eski CHP Beşiktaş İlçe Sekreteri Atilla Aksel’e 2008’de hakaret davası açan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davanın reddedildiğini...
- ESKİ Şişli Belediye Başkanı Gülay Atığ’ın babası İlyas Çokay’ın (82) cenazesinin bugün Teşvikiye Camisi’nde kılınacak öğle namazını müteakip Çatalca İzzettin Köyü Mezarlığı’nda toprağa verileceğini...
Paylaş