Paylaş
Başbakan duygulu bir konuşma yapmış, “Önemli bir eşik aşıldı, kısa zaman içinde, bu bayrak, üye devlet bayrağı olarak, diğer bayraklar arasında yan yana dalgalanacak” müjdesini vermiş...
AKP ve entelijansiyası medeniyet projesi olarak Osmanlı dönemini önemli bir referans noktası olarak alır... Başbakan Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı döneminde, Osmanlı milletler topluluğunun, Türkiye üzerinden yeniden tesisi ve Türkiye’nin de bu konuda lider-
lik yapması tezi üzerinde durmuştu...
Osmanlı’nın bir cihan imparatorluğu olduğu ve Türkiye’nin de tarihi müktesebatına sahip çıkarak, bir ‘cihan devleti’ olabileceği hedefi, iktidar zirvelerinde, bir hayal olarak hep gündemde oldu.
Bu düşünce ile Müslüman nüfusun bulunduğu havzalarda bayrak göstermek, mevcut ve doğabilecek bütün ihtilaflarda müdahil olmak üzere kurgulanan dış politika, bugün, niceliksel ve niteliksel olarak bir ağırlık taşıma kabiliyetini kaybetti, sadece tek boyuta/unsura dayalı olarak strateji geliştirmeye çalışmak, son derece hızlı ivmelerde hareket eden dünya güç merkezleri karşısında kadük kaldı...
Filistin bayrağı üzerindeki renkler ve motif, Osmanlı’ya isyanı... Arap Sosyalist Baas Partisi ve hedeflediği Pan-Arabizm için de, aynı renklerle, Osmanlı’dan bağımsız olma mücadelesini sembolize ediyorlar. Yıldızlı olan benzer bayraklardaki yıldız da bağımsızlık mücadelesinde dökülen kanı ifade ediyor. Özetle, Filistin bayrağı ve benzerleri ile Şerif Hüseyin’in Osmanlı’yı arkadan vururken açtığı bayrak aynı. Coğrafyamızda,
1. Dünya Savaşı şartlarına döndüğümüz bugünlerde, bizim için tek hedef, ulusal sınırlar içinde ay-yıldızlı bayrağı dalgalandırmak olmalı.
Sühan ÖZKAN-Hukukçu
Bu yazıyı gözüm yaşlı yazdım
TV haberlerinde Hava Kuvvetleri Komutanımız Hv. Orgeneral Sayın Abidin Ünal’ın, PKK hedeflerine karşı yapılan bir gece taarruzunda genç kartallarının başında bizzat alçak irtifada yapılan bombardımana komuta ettiğini duyduk. Bu bana Atatürk ile esir Yunan ordusunun başkomutanı, generali Trikupis arasında geçen bir konuşmayı hatırlattı: Uşak’ta esir generaller Trikupis ve Digenis, huzura getirildiklerine Atatürk onlarla savaşın detaylarını konuşmuş. Konuşmanın sonunda Trikupis, Atatürk’e “Mareşalim, ben de bir soru sorabilir miyim?” demiş. Atatürk’ün “Buyrun General” demesi üzerine Trikupis “Siz savaşı nereden yönettiniz?” diye sormuş. “General” diye cevap vermiş Atatürk: “Siz, biraz evvel, esir düşmeden hemen önce önünüzde Türk süngülerinin parladığını gördüğünüzü ve artık bir ümit kalmadığını anlayarak o süngülülere teslim olduğunuzu söylemiştiniz ya... İşte ben o süngülü piyadenin hemen arkasındaydım.” Bunu duyan Trikupis üzüntüyle başını sallamış ve Atatürk’e hitaben “Mareşalim, zafer böyle kazanılır, bizimki gibi 500 km kilometre öteden savaş yönetilmez” demiştir. Hv. Org. Sayın Abidin Ünal, ülkemizin en seçme yavruları olan kartallarının başında Atatürk’ün izinden giden nitelikli kahraman bir komutanımızdır.
Türk ordusu ayakta durdukça, milletimizi kimse yıkamaz.
A. M. Celâl ŞENGÖR
GÜNÜN SÖZÜ
“Artık yeter, çiftçi buğday üretir para kazanamaz, ayçiçeği üretir, Trakyabirlik sahip çıkmaz, çeltik üretir zarar eder, süt üretir, sanayicinin keyfi fiyatına maruz kalır. 1.5 yıldır süte 10 kuruş bile zam yapılmaması insafsızlıktır. Devlet üreticisine neden sahip çıkmıyor? Niye sermayeden yana oluyor da çiftçisini düşünmüyor?”
(CHP Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu)
BİLİYOR MUSUNUZ
- CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, MEB ilköğretim Türkçe kitaplarında yer alan Atatürk’ün ağaç sevgisi ve Atatürk Orman Çiftliği’nin önemi anlatılan ‘O İğde Ağacına Ne Oldu?’ başlıklı bölümün kitaplardan çıkarıldığını, yeni Türkçe kitaplarına ‘İğde Ağacı’ yerine ‘Yürüyen Köşk’ isimli bölümün konulmasına tepki göstererek konuyu Meclis’e taşıdığını...
Prof. Dr. Pekünlü’ye yeniden cezaevi yolu göründü
BİLDİĞİNİZ gibi; Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararları ile “türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmelerinin, Türk Anayasal sistemine aykırı olduğu” belirlenmiş olmasına rağmen; türbanla üniversiteye girmek isteyen öğrencileri uyaran ve tutanak tutan Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü, sadece bu eylemi nedeniyle 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkûm edilmiş ve cezaevine girmişti.
Rennan Pekünlü, bu mahkûmiyet hükmü ile ilgili cezaevi sürecini tamamlamış, tahliye olmuştu. Pekünlü’nün hakkındaki mahkumiyet kararı ile ilgili AİHM tarafından “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin ihlali bakımından, “kabul edilebilirlik” kararı verilmiş ve esasa girilmişti.
Ancak, Pekünlü üzerindeki hukuksal baskı devam ediyor. 2 Ekim günü, Pekünlü aynı nedenle, yine cezaevine girmesine neden olacak biçimde 2 yılı 1 ay hapis cezasına mahkûm edildi.
Bu dava, toplumsal geleceğimize karşı da tehdittir.
Hukuk devletine, laiklik ilkesine, aydınlanma felsefesine sahip çıkmak için, çığlığımızı tekrarlıyoruz: “Rennan Pekünlü dosyasına sessiz kalamazsınız.”
Murat Fatih ÜLKÜ-Pekünlü vekili
MESAJ PANOSU
- TAYYİP Erdoğan, “Rusya’nın Suriye ile sınırı yok, niçin bombardıman yapıyor” diye itiraz etmiş. Türkiye ve diğer müttefiklerin de Kore ile sınırı yoktu. Niçin Kore’de savaştılar? D.Ö.
- ANADOLU Partisi Genel Başkanlığı’na bir okur mesaj göndermiş, diyor ki: Partiler seçimlerde sadece koltuk için mi çalışır. Seçime katılmayanın, kötü yönetimin yıkılması için çalışmasına gerek yok mu? Açık söyleyeyim Emine Ülker Tarhan hanım, beni hayal kırıklığına uğrattı. Senelerdir onu her yerde övüyordum. Allah rahatlık versin diyeyim öyleyse.
- ERDOĞAN aşağı/Esad yukarı... Fırat AYKUT
Gandileşmek oy getirmiyor
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, seçim beyannamesini açıklarken Gandhi’den alıntı yapmış, “Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız, alkışlar önüne kansız elle çıkın” demiş ve alkışlanmış... (Gerçi Kılıçdaroğlu da siyasete girerken ‘Gandi Kemal’ diye anılmıştı. Ancak bundan bir süre sonra vazgeçilmişti.)
Gandhi, siyasi mücadele yöntemi olarak, pasif direniş kavramını dünyaya söz ve eylemleri ile öğreten olağanüstü bir barışçıdır.
Doğum tarihi, BM tarafından ‘Dünya Şiddete Hayır Günü’ olarak belirlenmiştir.
Barışçı direnişi sürecinde benzer sözleri; “Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikadımın da son maddesidir”, “Özgürlük hiçbir zaman -her istediğini yapma izni-anlamı taşımamıştır”, “Barışa giden bir yol yoktur, barışın kendisi bir yoldur”, “Uğruna ölebileceğim birçok davam var, fakat uğruna öldürebileceğim hiçbir davam yok” gibi önemli örnekler olarak siyasi tarihin şeref sayfalarındadır.
Şiddet uygulayanların ve şiddeti kutsayanlar’ın eline şiddetin kanı bulaşır, “Gandhi’nin sözlerinden mülhem” bu kanı paklayacak bir alkış sesi yoktur..
Paylaş