Önerilerimi bir düşünün bakalım

TEKNOPOLİTİKALAR Platformu Sözcüsü, İnşaat Mühendisi Şevket Çorbacıoğlu’nun ’Ankara fay gölünde bir ada gibi’ başlığıyla sunduğumuz yazısının üçüncü ve sonuncu bölümünde Ankara için ilginç öneriler yeralıyor. Bu bakımdam üç günlük bu yazının üniversiteler, yerel yönetimler (özellikle de rant pazarı açan İmar Komisyonu üyeleri) ve siyasetçiler tarafından çok okunup değerlendirilmelidir. Bir şeyler öğrenirlerse topluma daha fazla katkı sunabilirler.

Biz yazıya dönüyoruz:

"Avrupa başkentlerinde dereler büyük önem taşıdığı için, kentlerin gelişimi akarsuların doğal yapısı bozulmadan yapılır. Çünkü genler nasıl ki biyolojik devamlılığı sağlıyor, doğanın da devamlılığını sağlayan derelerdir. Kentleşme adına doğayı mahvetmeye hakkını bize kimse vermedi. Eğer siz kent planlaması sürecinde dereleri dikkate almaz iseniz, kentin alt yapısını da bozarsınız. Örneğin Sıhhiye’deki su baskınlarının nedeni bu değil mi? Üstelik son zamanlardaki dereleri yollar ve yapılarla zorladığımız yetmemişçesine, katlı kavşak harekatıyla, derelermize metrelerce fore kazıklar çakmaya başladık. Korkum, birgün derelerin öfke ile yer üstüne çıkması... Altyapısı yetersiz Ankara beklenmedik afetle karşı karşıya kalabilir. Bu endişemin en az deprem endişesi kadar dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü zemin etüdlerinin sağlıklı yapıldığına inanmıyorum. Bilindiği gibi 13.11.2006’da İstanbul Bostancı’da zemin etüdü olmadan kazı yapan sondaj makinesi ana doğalgaz borusunu deldiğini ve çevre insanını paniğe sürüklediğinin haberi manşet olmuştu. Aynı tehlikenin Ankara’da Fore kazıklarla derelerin yeraltı yatağının bozulması ve doğalgaz borularının patlamasıyla büyük bir facianın yaşanabileceğini unutmamalıyız.

DERELER BULVAR OLURSA

Biraz sanal, biraz da fantezi denecek bir öneride bulunmak istiyorum: Ankara’nın coğrafi konumu; Orta Anadolu’nun düzlükleri ortasında kayalık bir alan görünümündedir. Bugün Ankara Kalesi’nin yer aldığı bu kayalık alan, artık kentin merkezinde küçük bir ada gibi. Bu adayı aralarında Çankaya tepelerinin de olduğu yükseltiler çevreler, ortada bir çanak bırakırlar. Eskiden bataklık olan bu çanak, cumhuriyet döneminde kurutularak yerleşime açılmıştı. Çankaya tepelerinin yeşillikleri arasından alabildiğine özgür akan dereler ovadaki çaylara karışırdı. İşte böylesine bir cennet ambiansında ’akarsu zengini’ olan Ankara’da yurttaşların faydalanabileceği bir akarsu bulunmuyor. Çünkü derelerin yerine bulvarlar akmaya başladı.

BENTDERESİ YÜKSELTİLİRSE

Bu dereler kenti Başkentimizde, niçin tekrar derelerin aktığını görmeyelim? Örneğin; Kale ve Bent- deresi çevresi rekreasyon alanına, yani parkı, bahçesi, dinlenme ve yürüme parkurlarıyla nefes alma alanlarına dönüştürülemez mı? Kentin kanalizasyonuna verilerek yer altına itilen Bentderesi yer üstüne çıkarılamaz mı, olguyu başlatacak ölçekte bir plan çalışmasıyla? Yapay göller ve şelalelere yapılan yatırımlar, doğal derelerin ortaya çıkarılmasına kaydırılabilir. Anımsıyorum. Yıl 1973. Sıhhiye, şimdiki Abdi İpekçi Parkı yanında, kentin tüm kirliliği sırtına yüklenmiş, bezgin ve durgun akan bir dere vardı. Can çekişir sürünür halde. Sonradan üzeri kapatılarak canlı canlı defnedildi. Çankaya tepelerinden buraya akan, Kavaklıdere, Bülbülderesi, Hoşdere ve Dikmenderesi ile besleniyordu. Adeta o’nu besleyen kandamarları idi dereler... Kendisinden önce doğanın bu kan damarları, üzerinde yükselen binalar, üzerinden geçen yollarla doğadan koparıldı... İşte bu dereler Sıhhiye’deki gövdesiyle birlikte ortaya çıkarılmayı bekliyor. Ankara çayları iyileştirmeyi bekliyor.

KATLI KAVŞAK MANTIĞI VARSA

Bırakın katlı kavşak maliyetlerini, inanın bugün gereksiz olarak inşa edilen, yapay göl ve şelalelerden daha düşük maliyetlerle ’Vadi Projeler bütünü içinde ele alarak’ Ankara irem bahçesine dönüştürülebilir. Bu bağlamda, mevcut kent rantına yönelik projelerle, öneri projemin karşılaştırmalı ’Fizibil ve Rantabl raporlar’ çıkarıldığında gerçek görülecektir.

Bir düştür kafamda kurguladığım: Tepelerden aşağı uzanan Cinnah caddesinde zehirli gaz saçan arabalar yerine, gelin duvağı gibi şelalelerle süslü yemyeşil bir dere akıyor. Her iki yanındaki çay bahçelerinde oturan ve Seymenler Parkı’na doğru yürüyen kentliler yorgunluklarını atmaya çalışıyorlar.

DOZER=RANT KAFASI OLURSA

Düşlerim başlar başlamaz Cinnah’taki iş makinesinin sesiyle bitti. Bitkin ve de umutsuz bir ürkeklikle pencereye doğru yöneldim. İnsanlar hayatlarını hiçe sayarak elektrik kablolarının üzerinden atlayıp Cinnah’ı mırıldana-mırıldana geçmeye çalışıyorlar. İş makinesi ise korkunç rant çığlıklarıyla bilmem kaçıncı Fore kazığını Kavaklıdere’nin yüreğine çakıyor. Derelerin özgür sesine tanıklık etmiş tarihi ağaçlar ise kent saldırganının darbeleri karşısında, devasa gövdelerini binalara vermiş ayakta kalmanın savaşımını veriyorlar... Dışarı fırladım. Kuğulu’ya zor attım kendimi. İş makineleri sustu. Saat öğle vakti. ’Kuğuların sessizliği’ ürküttü... Kuğular yoktu. Kent saldırganının makineleri tekrar çalışmaya başladı, katlı kavşak projesini bitirmekte kesin kararlı. Amaç dereleri akıtmak değil, Çankaya tepelerinden daha çok araç akıtmak. Kentin tükenişi umurunda değil!

Tam bir katlı kavşak mantığıyla Ankara’yı yönetiyoruz.

(evesbere@mynet.com)

Bitti

Hayat sanattır!

"Başkaları kendi yaşam öykülerini yazar, bense resim yaparım. Bitmiş olsa da, olmasa da tablolarım günlüğümün sayfalarıdır. Böyle oldukları için değerlidirler. Gelecek, tercih ettiği sayfaları seçecektir. Seçmek bana düşmez."

(Pablo Picasso)

Ankaralı garına sahip çıkmalı

ANKARA’da lüks tarikat mahalleleri yaratmanın mimarı Melih Gökçek’in bu uğraşılarını hepimiz bilmekteyiz. Ve elbette, Pakistan türü bir yapılaşmaya gidişin, temel taşlarının atıldığını da gözlemlemekteyiz.

Bu konuda hem kendisi, hem arkası güçlü olan Melih Gökçek’e hesap soracak durumda değiliz. Zaten öyle olsaydı, kirli su ve öldürücü egzos kirliliği konusunda 4 milyon Ankaralı gıkını çıkarırdı.

Yalnız, Melih Gökçek, Ankara’nın tarihi dokusunu linç etme sevdasından vazgeçsin. Tamam biz insanlara hava ve su konusunda saygısı olmayabilir ama hiç olmazsa tarihe saygı göstersin.

Son projesi, Ankara Gar’ının önünü alt geçit-üst geçit yapmakmış... Oysa bu bölge, Ankara’nın en güzide, en sakin yeridir. Öyle fazla bir trafik kesmekeşi de yoktur.

Zaten tren yolculuğunu sevmeyen halkımız, bu bölgede pek fazla yığınak yapmamaktadır.

Bu nedenle bu güzide cumhuriyet eserinin önünü, yanını deşerek; buraya da değnekçi, dolmuşçu, otogar taksicisi curcunasının yerleştirilmesine karşıyız.

Bırakalım bu bölge, sakin yolculuklarını yapmak isteyen insanlarımıza kalsın.

Y.C.M.
Yazarın Tüm Yazıları