Yalçın Bayer: Ona 1.4 milyar, bana 480 milyon

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Kamu müfettişleri; özlük haklarımız konusunda hükümet sesimizi duymuyor

'KAMU müfettişleri' adına köşemize yapılan açıklamada, hükümetin müfettişlerin özlük hakları konusunda ayrımcılık yaptığı anlatılıyor:

‘‘Son günlerde kamuoyunda konuşulan yolsuzlukların ortaya çıkarılmasında büyük pay sahibi olan bizler Türkiye'nin her yerinde ve her koşulda görevimizi en iyi şekilde yapmak için büyük gayret sarf etmekteyiz.

Bütün bu ağır çalışma koşullarına rağmen özellikle Bakanlık müfettişlerinin özlük hakları son derece kötü durumdadır. Bugün SPK'da yeni işe başlayan bir uzman yardımcısı, Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı 1 milyar 200 milyon lira civarında maaş almaktayken yeni işe başlayan bir Bakanlık müfettişi ise 315 milyon lira, 1. derecedeki Bakanlık başmüfettişi 480 milyon lira maaş almaktadır. Bunun yanı sıra birçok müfettiş kirada oturmakta ve lojman imkánından yararlanamamaktadır.

Türk-İş'in yaptığı araştırmaya göre yoksulluk sınırının 475 milyon lira olduğu dikkate alınırsa olayın vahameti ortadadır.’’

Hükümetin konuyla ilgili olarak Meclis'ten çıkardığı yetki yasasına dayanılarak çıkarılması düşünülen KHK'lerle asıl iyileşmenin Maliye ve Başbakanlık müfettişlerinin özlük haklarında yapılacağı haberlerinden endişe duyulduğu belirtilen açıklamada şöyle deniliyor:

‘‘Maliye müfettişleri zaten Maliye Bakanlığı'nın elinde bulunan Gelir İdaresini Geliştirme Fonu, Başbakanlık müfettişleri ise kendi yasaları sebebi ile diğer bakanlık müfettişlerinin yaklaşık iki katı maaş almaktadır. Hal böyleyken çıkarılan bu yetki yasası ile 'eşit işe eşit ücret' ilkesi esas alınacakken, söz konusu yasanın daha büyük eşitsizlikler yaratacağı düşüncesindeyiz.

Son dönemde yapılan operasyonlarda Maliye'nin adının öne çıkması ve devletin sadece gelir toplamaktan ibaretmiş gibi algılanması trilyonlarca liralık ihalelerle ilgili giderleri inceleyen, yolsuzluklarla mücadele eden, kamu kaynaklarının optimum kullanımını sağlayan biz müfettişlerin yaptıkları işin inkárı anlamına gelmez mi? Denetim bir bütündür ve bütün olarak algılandığında asıl gayeye ve özlenen şeffaflığa ulaşılabilecektir.’’

Yani kamu müfettişleri ‘‘Biz de devletin menfaatlerini koruyoruz’’ diyerek; ‘‘O zaman özlük haklarında bu ayrım neden?’’ diye soruyorlar.

‘Beyaz enerji’de DSİ'ye de dikkat

BİR okurumuz soruyor:

Beyaz enerji yolsuzluğuna asker el koyunca siyasetçiler neden kızıyor?

ANAP'lı eski bakanın, bürokratların hiç mi suçu yok?

Siyasetçiler soyguncuların, hırsızların, uğursuzların peşine düşeceklerine, onların avukatlığını nasıl üstlenebiliyorlar?

Kimlerin yasadışı davrandığını kamuoyu gayet iyi biliyor.

Doğru şeyleri yanlış insanlar söylediğinde işin içinden çıkılmıyor.

Siyasiler niye kızıyorlar ki... Bir ara bir 'enerji çetesi'nden kendileri söz etmiyorlar mıydı?

Çiğ yiyenin karnı her zaman ağrır.''

ANKARA'dan bir bürokrat ise ‘‘Bu yolsuzlukların izi sürülmeli’’ diyerek, çarpıcı bir vurgulama yapıyor:

‘‘Son altı yıl içindeki DSİ'nin baraj ihaleleri de büyüteç altına alınmalıdır.’’

Evet... Suçlular yere göğe konulmazsa asıl siyaset kurumu o zaman tahrip edilmiş olmuyor mu?

Türkiye batağa işte böyle sürükleniyor.

Köprü işkencesine çözümümü satarım

İKTİDAR sahipleri; köprü gelirlerinin, bütçe açığını kapatmak için gelir kaynağından başka bir işe yaramadığını düşünmüyorlar. Artık bu politika iflas etti, İstanbullular için sosyal bir olay durumuna geldi. Sadece sabah-akşam değil günün her saatinde olaganüstü yoğunluk yaşanan köprü geçişleri İstanbullular'a haksız bir işkence aracı durumuna gelmiştir. Fındıkzade'den Kadıköy'e otomobil yolculuğu -güzel havada, kazasız ve onarımsız yol şartlarında- üç saat sürmemelidir. Bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler, emniyet müdürleri, belediye başkanları köprüleri normal vatandaş gibi kullansalar, biri akıl eder, çözüm bulur. Ben bu görevlilerin çözüm konusunda beceriksiz olduklarını düşünmüyorum, olsa olsa işlerinin yoğunluğu nedeniyle üzerinde durmuyorlar.

İstanbul'un en büyük sorununa çözüm vardır. Çözüm önerilerimi beceriksiz yöneticilere bedava öğüt ya da sade vatandaş görevi olarak değil, ücret karşılığında bir proje halinde verebilirim. İlgilenenlere saygıyla sunulur.

Dr. Ali Haydar YEDEK (ahyedek@superoonline.com)

Durmuş, yasaya direniyor

‘ÜLKEMİZİN tıpta uzmanlık eğitiminin temel kaynağı Sağlık Bakanlığı ve SSK'ya bağlı eğitim hastanelerimizdir. Eğitim hastanelerimizin şef ve şef yardımcılığı kadroları üniversitelerimizdeki profesör ve doçentlik kadrolarının ilgili kurumlarındaki karşılıklarıdır. Sağlık Bakanı Osman Durmuş ve bakanlığın diğer yetkilileri 600 dolayındaki şef ve şef yardımcılığı kadrosu için bilime ve hukuka aykırı biçimde adeta yangından mal kaçırırcasına sınav yapma hazırlığındadır. Danıştay 5. Dairesi 30.11.2000'de bu sınav ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı vermiş, kararın ardından Bakanlık'tan savunma istenmiş ve bakanlığın savunmasından sonra da sınav ile ilgili işlemin yürütülmesini durdurmuştur. Danıştay'ın kararını yok saymak hukuku yok saymaktır.’

Ankara Tabip Odası Dr. Mehmet Altınok'un gönderdiği bu ‘‘Gerçeğe Çağrı’’ hekimlerinin bildirisi, (www.gerçegecagri.org/web/sefliksinavi/seflikdx.html) adreslerinde görülebilir.

MESAJ

ANKARA Gazi Üniversitesi'nde okuyorum. Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olan Milli Kütüphane'de yer olmadığı zaman ise Bilkent Üniversitesi'nin kütüphanesinden faydalanıyorum. Pazar günü erken saatlerde Milli Kütüphane'de yine yer bulamadık ve Bilkent'e gittik. Ancak kendi öğrencileri dışında kütüphaneye Ankara Valiliği'nin kararıyla başka öğrenci alınmadığı söylendi. Nasıl olur da valilik özel bir üniversitenin kütüphanesine kimin girip girmeyeceğine karışır? Biz öğrenciler nerede ders çalışalım, nerede kaynaklardan yararlanalım? Kıvanç ÇELEBİ-ANKARA

EMEKLİ bir memur olarak acil sağlık ihtiyacına karşılık promosyonla edindiğim ve ekonomik olsun diye LPG taktırdığım yerli otomobilime % 75x3= % 300 vergiyi nasıl vereyim? Ben ticaret yapan taksici ve dolmuştan fazla mı para kazanıyorum? Ne yazık ki LPG yatırımları heba edildi.

Hüseyin ÇOPUŞ-ANKARA

Yazarın Tüm Yazıları