‘Öküz öldü ortaklık bitti’

Haberin Devamı

ERGENEKON ve yavruladığı davalarda, yargı makamından ziyade, iddia makamını işgal edenler öne çıktı. Özel yetkilerle donatılmış olarak, ortalığın tozunu attılar, TSK’da, cemiyette ve kamuda ‘titr’i olan, yeri yurdu belli insanlar için, üstelik kendi ayakları ile adliyeye gelip boyunlarını uzatmış olmalarına rağmen, tutuklama istediler; kafalarına basarak polis otolarına bindirip, hapishanelere tıktılar... Pervasız davrandılar, yancıların ‘Kahramanlar vesayeti tasfiye ediyor’ gazına gelip, her türlü yargılama usulünü ihlal ettiler. Yüzlerce yıla varan cezalar, müebbet mahkûmiyetler istediler. Yargıçlar da onları kırmadı, üst seviyeden cezaları verdiler. Zamanın başbakanı, özel zırhlı araba tahsis etti (Zekeriya Öz)/ “Arkanızdayım, yürüyün, ben de bu davaların savcısıyım” dedi (Tayyip Erdoğan)/ Kolay değil, eski bir Genelkurmay Başkanını bile içeri tıktılar (İlker Başbuğ)/ 27 Nisan ‘çakma muhtırasını’ veren emekli Genelkurmay Başkanı, 29 Ekim resepsiyonunda, başroldeki savcıyı görünce, “Beni de tutuklamayacaksınız umarım” diye espri yaptığı kameralara yansıdı (Yaşar Büyükanıt)... Bugünlerde peyderpey meslekten ihraç ediliyorlar, soruşturma altındalar. Öküz öldü, ortaklık bitti durumu var. Yıllardır, ‘adalet’ ile maytap geçiliyor, ama, zamanın adaleti çalışmaya başladı galiba.



‘Öküz öldü ortaklık bitti’

Elazığ Maden İlçesi, Soma’dan çok önce acılar yaşadı. Krom madeni 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasına etkendi. Savaşta kullanılan denizaltı, tank, top bu madenin karışımıyla yapıldı. Ne Soma’yı ne de Maden’i (Guleman) unutacağız...

Haberin Devamı

‘Ataköy sahilinde yürümek istiyoruz’

Menderes’e ne diyebilirlerdi


ATAKÖY
sahilinin 2011 ve son olarak 15 Mart 2015’deki görünümlerini gündeme getirmiş, bu projeye izin veren, bu inşaatları kontrol etmeyen ve esas olarak da müteahhit firmalara gelen tepkileri anlatmıştık.
Ne yazık ki, rantçılar her seferinde siyasetçileri kafa kola alıp istediklerini yapabiliyorlar. Milyon dolarlık koca rezidansları sahilin dibine kadar yaklaştıranlar hiç korkmuyorlar; çekinmiyorlar. Çünkü doğaya saygıları kalmadığı gibi çevrecilikten hiç nasiplerini almamışlar. Geçenlerde 23’ncü yayın yılını gururla kutlayan Ataköy gazetesi bu sorunu yeniden gündeme getirerek, vatandaşların “Sahilimizde yürümek istiyoruz” kampanyasını başlattılar. Bakırköy ve Ataköylüler sahile girememekten isyan ederken, ilgililer işgale hâlâ göz yumuyor.
Ahmet Davutoğlu dün TV’de seçim konuşmasında Adnan Menderes’in adını yine diline dolarken, Adnan Menderes-Medeni Berk döneminde projelendirilen Ataköy Konutları için sorulacak şu sorulara yanıtları olabilir mi?
“50 metre sahil şeridi kamu malı değil midir? Özyazıcılar, Çelebican AŞ ve Kuzu İnşaat‘ın, kamuya ait sahil şeridini şantiye alanı olarak kullanmalarına neden göz yumuluyor? Sahilde yürüyebilmek için halk nereden geçerek sahile inebilecek? Yetkililer, bu inşaatları yapanların sahile geçişi engellemelerine neden göz yumuyor? Bu inşaat firmaları kamuya ait 50 metre sahil şeridinin nerede ise tamamını kendi bahçeleri gibi göstererek satış yapıyorlar. Bu durumu yetkililer görmüyor mu? TV ve yazılı basında yaptıkları reklamlar tüketiciyi yanıltmıyor mu? Kamunun haklarını korumak kimin görevidir?”
Cumhuriyet savcılarını kim harekete geçirebilir? Erdoğan mı, Davutoğlu mu?

Haberin Devamı


Kamil Koç’ta bunlar olmazdı

GAZETECİ Mehmet Aycan, Didim’den dönecekti. Sabah İstanbul’un trafik çilesini çekmek istemedi. Kamil Koç Turizm’den saat 16.30’a bilet aldı. Hareket saatine 10 dakika kala bir görevli seferin iptal olduğunu, aracın başka bir kente gideceğini, kendisini İzmir’e kadar götüreceklerini, orada 2-2.5 saat bekledikten sonra başka bir seferle İstanbul’a gidebileceğini söyledi. Kredi kartı ile ödeme yapıldığı için bilet bedelinin geri ödenemeyeceğini söyledi. Uzun tartışmalardan sonra geri ödeme yapıldı. Aycan başka bir firmayla İstanbul’a gelebildi, trafiğe takıldı ve doktor randevusuna yetişemedi. Şikâyet için başvurduğu çağrı merkezinden de beklediği ilgi ve saygıyı göremedi. Görevli seferlerin iptal edilebileceğini bunun normal olduğunu söyledi. Şimdi soruyor, tüketicini hakkını önce firmanın koruması gerekmez mi?
Mutlaka resmi kurumlara başvurmak mı gerekiyor?

Haberin Devamı

Mesaj panosu

-MİLLETVEKİLİ adaylarının bir şekilde GSM operatörlerinden vatandaşların cep telefonu numaralarına ulaşarak, rahatsız edici şekilde SMS göndermeleri arttı.
Anneler Günü, kandil vs.
özel günlerde özellikle seçim arifesinde atılan mesajlar bıktırdı. Neden cep telefonu numaraları adaylara verilir? Böyle bir hakları var mı? Y. BALKIZ
-SAYIN Selahattin Demirtaş’ın evinin polis tarafından basılması, iddia edildiği gibi bir yanlışlık sonucu mudur, yanlışlık süsü verilmiş planlı bir uygulama mıdır?
M. Sezgin TANRIKULU
-İSLAM
âlimleri ve ilahiyatçılar, yanlışa yanlış demeli.
Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU


Biliyor musunuz?


-‘TÜRKAN Saylan 5. Sanat ve Bilim Ödülleri’nin 18 Mayıs Pazartesi 20.00’de İş Sanat Kültür Merkezi’nde yapılacak törenle verileceğini...
-TÜM Öğretim Elemanları Derneği İstanbul Şubesi’nin düzenlediği ‘1. Dünya Savaşı ve 100. Yılında Çanakkale Savaşları’ sempozyumunun bugün ve yarın Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde yapılacağını...
-ELAZIĞ 8. Uluslararası Çayda Çıra Film Festivali’nde Ediz Hun, Nuri Alço, Bahar Öztan’a ödül verildiğini...

Haberin Devamı

HSYK yine vicdanları kanatmaya devam ediyor

HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesi, 17-25 Aralık savcılarını meslekten ihraç etti. HSYK 2. Dairesi; Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş, Mehmet Yüzgeç ve Hakim Süleyman Karaköy’ün hukukçuluğuna son verdi. HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz son ihraçlar için “Kurul’daki arkadaşlarımızın hepsi onurlu hukuk insanlarıdır. Kararları herkes kendi vicdani kanaatlerine göre vermiştir. Hiçbirisinin hiç kimseden etkilenmesi söz konusu değildir” açıklamasında bulundu. HSYK tarafından meslekten çıkarılmış bir savcı olarak vicdan kelimesini duyunca vicdan nedir sorusuna kendimce yine yanıt aramaya başladım.
İnternet, facebook adresim ‘bisikletli savcı’ profil resmimde savcı cüppesi üzerinde asteğmen şapkası ile çektirdiğim bir resim var. Sadece resme bakıldığında çoğu kişi beni askeri savcı sanıyor. Gerçek ise fotoğrafı aşıyor. HSYK üzerindeki askeri vesayete karşı Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın HSYK tarafından meslekten ihracını eleştirdiğim basın açıklamamın fotosu bu... Yaklaşık 25 kameraya konuşuyordum. Aynı saatlerde islami eksenli Hukukçular Derneği de basın açıklaması yapmak için kendi kitlesiyle adliye önünde bekliyordu. Yaşları 70 yada 80 civarında iki hacı amca, sözde fısıldaştıklarını sanıyorlardı ama konuştuklarını duyuyordum ve onların sözlerine rağmen konuştuklarıma devam etmek zorundaydım. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
“La oğlum ha bu uşak ne ayak?” Öteki de cevaben “buni savcılıktan atmışlar uşak ta kafayi yemiş...”
Kahkaha atmak istiyordum ama ciddi poker suratımla canlı yayına devam etmek zorundaydım. 24 Nisan 2006’da eski HSYK’nın meslekten çıkardığı Ferhat Sarıkaya’dan doğrudan ve dolaylı “Beni savunduğun için teşekkür ederim” tarzı bir mesaj bana ulaşmadı. Böylesi bir beklenti ile de basın açıklaması yapmamıştım.
Savcılık yaptığım dönemde, Türk Telekom teknisyenleri kaymakamın yasadışı emriyle gözaltına alınmışlardı. Olay kapatıldı. Kaymakam, teknisyenleri PTT binasında esas duruşa geçirdi ve onlara hitaben “Eee hadi bakalım savcıyı da meslekten attılar, gelsin de kurtarsın sizi” dedi. Bu Telekom teknisyenlerinden de, “Savcı bey bizi sahiplendin, sağol” tarzı bir yanıt almadım. Çünkü böyle bir beklentim yoktu. Savcılık gidince ilçenin tek manavı elmaların, armutların çürüklerini kese kağıdının dibine yerleştirdi ve arkamdan o eşsiz Erol Taş gülüşünü attı. Her cuma ilçe pazarına gelen köy muhtarlarına göre artık “Savcı Bey değil İsmet’tim.”
Sözün özü şu. Vicdan eşittir yalnız kalma korkusuna aldırmadan bireysel ve evrensel bir davranışta bulunmak. Vicdan öyle davran ki davranışının sonucu evrensel bir ilke yaratsın sorusunun cevabıdır...
HSYK yine vicdanları kanatmaya devam ediyor.
İsmet TUNCER-Kayseri Yeşilhisar eski savcısı

Yazarın Tüm Yazıları