Paylaş
Bugün kutladığımız da; Kuvayı Milliye ruhuyla verilen o kutsal halk isyanının, çıktığı o uzun laik Cumhuriyet yolculuğunda, TBMM çatısı altında demokrasi tacıyla taçlandırılmasıdır bir anlamda.
Bu ülkenin yurttaşlarına bu günlerde düşen görev de; en zorlu savaş koşullarında bu demokratik mabedi açarak, egemenlik tacını sultanların başından çıkarıp ulusa emanet edenlerin mirasına sahip çıkmak ve ‘milletin a... koyacak’ kadar Türkiye halkına sevgi besleyen (!) egemenlere ve onların sponsorluğunda Meclis iradesine toptan el koymayı kafaya koyan ‘tramvay demokratları’nın karşı devrim projesine takoz koymak olmalı.
Bu güzel ülkenin talihli çocuklarına armağan edilecek kadar anlamlı olan bu güzel bayramın, ‘Bugün 23 Nisan-Neşe doluyor insan’ dizelerindeki o coşkulu mutluluğunun, Hakkâri’den Edirne’ye, Sinop’tan Anamur’a, yurdun her köşesindeki çocuklarca daha nice nice bayramlarda yaşanmasını istiyorsak tabii ki!
Yaşar ALTINTARTI
Çanta Köyü/Silivri
AKP’nin Yalova’daki şeytani hilesi
Siyasi fair play zamanı
AKP Yalova’yı geri almak için elbette büyük bir seferberlik yapacak ve emin olun bin türlü şeytani hileyi de ellerinin altında hazır bekletecekler. Ama bu hilelere karşı bir kazanma ihtimali var! Biliyoruz MHP ve CHP yönetimlerine ittifak çok zor geliyor ama bu tekrar seçimde MHP yönetimi büyük bir adım atabilir.
Yalova’da CHP ile AKP arasında tam 6 oy fark var. MHP 3.390 oy almış. BBP 647, DP 334, BTP 120, İP 92, HEPAR 80, DSP 63, DYP 55 oy. Yaklaşık 5.000 oy eder. Ama bu ilde HDP’nin 2.101 ve SP’nin de 1.298 oyu var. Bu iki parti de AKP’ye destek verse yaklaşık 3.500 oy eder. Yani AKP destek bulsa bile seçimi kaybeder. Matematik ortada! Bizim tabanımız CHP’ye oy verir mi diyen MHP’liler özellikle seçim sonuçlarına bir bakın. MHP’nin oyu il genel meclisinde % 12.95 ama belediye başkanlığında % 5.41. Demek ki MHP seçmeninin % 7.5’i zaten CHP’ye kendiliğinden oy vermiş. Demek ki oluyormuş.
O halde yapılacak şey belli. AKP’nin hilesine karşı, tüm muhaliflerin ittifak yapması!
7 zihinsel özürlü yüzünden seçimin iptal edildiği bu ilde, muhalefetin zekâ özrü göstermeye hakkı hiç yok! Buna zekâ özrü değil vicdan ve namus özrü denir... T.S.
Ne kadar vicdansızımız var
SEÇİLEREK toplum adına sorumluluk üstlenenler, korumak adına ne yapıyorlar? Hiç! Trakya Istrancalar’da 26 noktada, taş ve maden ocakları var. Bunların birçoğu yeraltı ve yerüstü su toplama alanı. Yetmezmiş gibi var olan su kaynaklarının olduğu yerlere yeni taş için, maden için işletme ruhsatları veriliyor. Eski ruhsat alanlarına ise yüz kat daha fazla kapasite artışları verilerek, derelerin kenarına işletme izinleri çıkıyor. Bunlara izin verenler, göz yumanlar, gelecek nesiller sizi her gün anacaklar. Ama nasıl?... Siz bu yazıyı okurken, bir kişi daha susuzluktan öldü. Neden mi, milyonlarca çocuk sağlıklı içecek su bulamıyor. El Fatiha... Göksal ÇİDEM Doğal Yaşamı Koruma Vakfı-KIRKLARELİ
Osmanlı eserleri Katar’a nasıl gitti
CHP Antalya Milletvekili Av. Gürkut Acar, yaklaşık 250 yıl önce Türkiye’den götürülen tablolar ve antika eserlerin, Katar’a satılmasını TBMM’ye taşıyarak, “Türkiye’nin 30 Milyon Kron’a almadığı Osmanlı eserleri 300 Milyon Kron’a Katar’a mı satıldı?” dedi.
CHP’li Acar, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in yanıtlaması istemiyle verdiği önergede, Osmanlı döneminde Türkiye’de İsveç Elçisi olarak görev yapan Gustaf Celsing’in yaklaşık 250 yıl önce Türkiye’den götürdüğü antika eserler ve tabloların, mirasçıları tarafından 300 Milyon Kron (100 Milyon TL) bedelle Katar’a satıldığını belirtti. Söz konusu eserleri Türkiye’nin 30 Milyon Kron bedelle alma olanağı bulunmasına karşın, bu konuda hiçbir adım atılmadığının bildirildiğine dikkat çeken Acar “Türkiye, İsveç Elçisi Gustaf Celsing’in koleksiyonunda yer alan Osmanlı eserlerinden ne zaman haberdar olmuştur? Bu eserlerle ilgili hangi çalışmalar yürütülmüştür?” diye sordu.
Dik duran bir rektör de olmaz mı
ÜNİVERSİTELERDEKİ rektör seçimleriyle ilgili kendi kendime yıllardan beri sorduğum bir sorum var: Eğer bizim demokratik sistemimiz seçimlerle en çok oy alana saygılıysa neden rektör seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı’nın ataması gündeme geliyor? Eğer seçimse atama niye, atamaysa seçim niye?
Böyle bir uygulamanın bilemediğim bir anlatımı varsa o zaman söyleyeceklerimden ötürü özür dilerim. Fakat eğer öyle bir anlatım yoksa o zaman ben bu sistemi kabullenip biat eden üniversitedeki rektör seçmenlerinin bunu nasıl kabullenebildiklerini bilmek istiyorum.
Böyle bir sisteme karşı durmak için hiçbir şey yapmalarına da gerek yok, sadece kendi oyuna saygı göstermeyen böyle bir uygulamayı boykot etmeleri yetmez mi? Cengiz EMEKTAR
Biliyor musunuz
-22 Nisan 1987’de kurulan Dil Derneği’nin 27. yaşını dün İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’nda kutladığını, Ankara’daki kutlamanın ise 26 Nisan da Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde düzenlenecek üye buluşmasıyla süreceğini...
-CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, üreticiyi vuran don ve kuraklık zararlarını tespit için TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulmasını önerdiğini...
-TÜRKİYE Gençlik Birliği’nin (TGB) Türkiye’nin bütün üniversitelerinden gençlerin 17 Mayıs’ta Samsun’dan Ankara’ya yürüyeceğini...
-NESİN Vakfı’nın Geleneksel 23 Nisan Çocuk Şenliği’nin bugün 13.00’te; hiçbir söylevin olmayacağı, oyunlar, resimler, seramik ve daha nice etkinlikle Çatalca’daki vakıfta kutlanacağını...
Ulusal Egemenliğe giden yol nasıl katedildi
ULUSAL Egemenliğe giden yol, kongreler, kararlar ve TBMM’nin kuruluşu, ana hatlarıyla ve kısaca şöyledir: Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara- Misak-ı Milli’nin (*) saptanması ve TBMM’nin kuruluşu...
Mustafa Kemal Samsun’a çıktıktan sonra, Amasya Genelgesiyle, Vatan’ın bütünlüğü ve Millet‘in bağımsızlığı tehlikededir; İstanbul’daki hükümet sorumluluğunu yerine getirememektedir. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. Bu nedenle Erzurum’da bir bölge kongresi ve daha sonra Sivas’ta ulusal bir kongre yapılacaktır, diyordu...
Erzurum’da, Kongre Başkanlığına Mustafa Kemal seçildikten sonra, bir dizi kararlar alındı ve Vilayat-ı Şarkiye Hukuk-u Milliye Cemiyeti ile Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti birleştirilerek, Şark-i Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti) oluşturuldu.
Sivas Kongresi yine Mustafa Kemal’in Başkan seçilmesiyle göreve başlamış, Erzurum’da alınan kararlar aynen benimsendikten sonra, tüm yurt ölçüsünde bir cemiyet kurulmuştur: Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti...
Yürütme kurulu işlevini gerçekleştirmek üzere de Mustafa Kemal’in Başkanlığında bir Heyet-i Temsiliye oluşturulmuştur... Bu tarihten itibaren Mustafa Kemal’in tüm genelgeleri, yazışmaları Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal imzasıyla yayınlanmıştır.
Ankara‘da TBMM’nin kuruluşuna ilişkin çalışmalara başlanması için, Mustafa Kemal’in duraksamaksızın harekete geçtiği bilinmektedir.
Yeni kurulacak olan Meclise, İstanbul’daki Mebusan Meclisi’nin kaçabilen ya da kaçma gereği olmadan gelebilen mebusları da katılabileceklerdi, ancak Meclisin niteliği önemliydi. Padişah ve İstanbul hükümetiyle çalışmak söz konusu olamazdı. Dolayısıyla bu yeni Meclise Mebusan Meclisi denemezdi. Dini bir yön ve renk verme konusunda Şura kavramı da doğru olamazdı.
Osmanlılar ülkeye ‘Memalik-i Osmaniye’ derlerdi ve bu ad şu anlama gelirdi: Osmanlı ailesinin yönettiği ülkeler.
Oysa Avrupa’da saltanat benzeri krallıkla yönetilen hiç bir ülkenin adı yöneten kralın adına göre konulmamıştı. Devletin adı ile ülkenin adı aynıydı. Örneğin İngiltere, Hollanda, İsveç gibi...
Memalik-i Osmaniye ya da Osmanlı Devleti‘nde ise, ülke ve devlet adı, hanedanın özel malıymış gibi görülürdü.
Sonunda yine Mustafa Kemal ve O’nun gibi düşünen arkadaşlarının bulduğu isim çok anlamlıdır ve önemlidir: Türkiye Büyük Millet Meclisi...
TÜRKİYE, Türklerin oturduğu ülkenin adıdır. Zaten yabancı devletler de oldum olası ülkemizi Türkiye olarak adlandırıyorlardı.
BÜYÜK sözcüğü, Meclisin sıradan bir Meclis olmadığını, olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğunu ifade ediyordu.
MİLLET sözcüğü ise, yeni Meclisin, Milleti yani Ulusu temsil ettiğini gösteriyordu.
Dikkat edilirse, Ankara’da kurulan yeni Meclisin adının her sözcüğü devrimci bir anlam taşıyordu.
İşte bu yeni Meclis, TBMM 23 Nisan 1920’de Ankara’da açıldı ve başkanlığına Mustafa Kemal seçildi...
TBMM’nin Başkanı Meclisin seçeceği hükümete de Başkanlık edecekti...
Türk toplumunun demokrasi mücadelesi yeni bir boyut ve yeni bir ivme kazanıyordu...
TBMM’nin kurulmasıyla, egemenlik hanedandan, yani Osmanlı ailesinden alınarak, gerçek sahibi ulus’a devredilmiştir.
Mustafa Kemal şu konuda da dünya tarihinin emsâl gösteremeyeceği bir kararını tüm dünyaya ilân ediyordu: Geleceğin büyükleri olacak çocukların, özgürlükçü ve bağımsızlıkçı parlamenter demokrasinin nasıl kurulup nasıl işleyeceği konusunda bilgi ve fikir sahibi olabilmeleri için, küçük yaştan itibaren eğitilmeleri ve bu sistemi benimsemeleri için duyarlık kazanmalarını sağlamak ve sonsuza dek belleklerde korumak üzere, TBMM’nin kuruluş yıldönümlerinin bir Ulusal bir Bayram olarak kutlanmasını yasayla perçinliyordu...
Dursun ATILGAN- Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı
Paylaş