Paylaş
Eşinin mahsur kaldığı faciadan birkaç saat sonra doğum sancıları başlayan Ayşe Gültekin, sezaryenle 3 kilo 200 gram ağırlığında erkek çocuk dünyaya getirdi. Doktorlar, bebek ve annesinin sağlık durumunun iyi olduğunu belirtti. Bir yıllık evli olan Gültekin’in, maden ocağındaki kazadan haberi olduğu, ancak eşinin halen mahsur kaldığını bilmediğini, öğrenmemesi için de odasındaki televizyonun dahi açılmadığı kaydedildi.”(30 Ekim 2014 gazeteler, haber bültenleri...)
Hüseyin’in annesi ise televizyonlara yansıyan yürek yakan görüntülerde ocaktan gelen suyu avuçlayıp içiyordu: ”... Ah kuzum, kokun bu sularda mı vaarrr...” diye!
Şimdi herhangi bir yorum yapmadan Nâzım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ndan Çerkeşli Hamdi’nin hikâyesinden bazı satırları aktaralım.
“... Hamdi.
Çerkeş’in Kabak Köyü’nde
336’da dünyaya geldi (1920)
Tuzladılar! Yumuşaktı...
Sevindiler oğlan olduğuna.
Kırkı çıkmadan buğdayın dibinden güneşe baktı
Öğrendi toprakta yatmasını. Ev karanlık, toprak güzeldi.
Çiçek çıkardı 337’de ellerini bağladılar.
338’de yürüdü ve 1339’a kadar dolaştı dünyadaki 36 haneyi 4 sokağı.
Hayvanları ve yağmuru sevdi.
Helva yalnız bayramları pişiyordu.
Ağlamadı artık Hamdi, dayak yerken babasından anası!
Fırtınalı bir kış oldu 1925’e girerken. Öküzün teki öldü.
Babası gitti askere.
Çok rahmet yağdı, çok! Çok kabak yediler.
G
Fırtınalı bir kış oldu 1930’da.
Tahsildarı gördü atı vardı, heybesi vardı, bıyıkları yoktu.
Ertesi yıl kızlarla birlikte davar dölü güttüler.
34’te soyadı aldılar ŞENTÜRK diye.
Babası yalnız devlet işlerinde kullandı bunu, anası hiç kullanmadı. Fakat Hamdi bu adı sevdi.
Hamdi Şentürk on üç yaşındaydı.
Sabanın tutağını emanet ettiler.
Ve öküzlerle Hamdi toprakta iki çizgi gelip gittiler.
O gece gizliden tütün içti, dayak yedi babasından.
Ve ertesi gün bir kız yatırdı samanlıkta, su dökündü.
... 36’da anası öldü, komşular kazdı kabri.
Gördü ağladığını babasının, gözyaşları kara sakalına dökülüyordu.
Evlendi (1938).
Vergi bakayaya kaldı, yüzük oynadı gençler odasında
Fırtınalı bir kış oldu ertesi yıl
Aynı yılın teşrininde (ekim), üç arkadaş Zonguldak’a indiler.
Şuradan şu tarafa tut, bütün deniz!
Girdi Ocağa, kanununda aynı yılın. (Aralık)
Bir sabahtı,
Hamdi Şentürk’ü kömürün altından çıkardılar,
Kan içinde yüzü gözü, elleri simsiyahtı!
Bir beyaz karyolada, hayata veda etti (1939)
Rahmetli Hamdi Şentürk’ün bir oğlu doğdu (1940)...”
T.Ş.
CHP’nin Antalya kampından ne anladık
-ÖNCE Emine Ülker Tarhan istifa etti. Kamp bu atmosferde başladı.
Bu hafta sonu CHP, milletvekilleri ve parti yönetimiyle toplandığı Antalya kampında ‘Neden oy alamıyoruz?’ sorusuna cevap arıyor. CHP’nin neden oy alamadığını herkes biliyor. Kendi içinde sürekli kavga eden, kural-kaide olmayan, sistemin değil kişisel çıkarların egemen olduğu, hangi konuda hangi politikayı izlediği belirsiz, sosyal demokrat olduğunu iddia edip tersini yapan, yani kendini inkâr eden bir partiye ‘toplum neden oy versin’ sorusunu sormak gerekmiyor mu? Bunu yapmayanların ve yapamayanların AKP’ye kızması ve ülkemizi seviyoruz demeleri ciddiye alınabilecek bir yaklaşım değil.
Toplantıdan gündeme üç konuşma düştü.
1. Sencer Ayata’nın sunumu. Ayata, CHP’nin % 44’lük bir seçmen potansiyeli olduğunu söylüyor. Toplumun yarısından fazlasının yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülkede sosyal demokrat bir partinin onları seçmeni olarak görmemesi ne kadar acı değil mi? CHP % 60-70 yoksula seslenemeyeceğini itiraf ediyor. O halde Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy, Karşıyaka, Çankaya partisi olarak mı kalacak?
2. Ensar Öğüt’ün konuşması. CHP’nin iktidar olması için ‘inekler özgür yetiştirilmeli’ymiş. Merada özgür yetişen ineklerde Omega 3 yüksek olurmuş, onu yiyen nesiller de zeki olup CHP’ye oy verirmiş. Ne kadar ciddiye almak gerek?
3. Diğer bir sunum ekonomist Selin Sayek Böke’ye ait. Belediyeler için kreş ve kadınlara kurs gibi faaliyetler öneriliyor. İktidara gelmek için belediyelerde kreş veya kadınların ekonomik hayata katılmalarını sağlamak artık demode kavramlar... AKP’li belediyeleri bırakın, CHP’li belediyeler bunu uzun zamandır yapıyorlar. Mesela İSMEK’i incelerseniz bunu anlarsınız. AKP her konuda olmasa da, 2003’ten başlayarak pek çok sosyal politika enstrümanı kullanıyor, insanlar istikrar ve güven istiyor. AKP’nin oy oranında bu düşüncenin etkisi çok fazla. CHP ise bu “güven ve istikrarı meralardaki özgür ineklerle, kurslarla ve % 44 oy potansiyelimiz var’ hayalleri ile sağlayamaz.
Dünya’da ve etrafımızda devletler ve toplumlar parçalanıyor, soykırım olayları artıyor, çevresel yıkım etkileri ve kitlesel imha silahlarından bahsedilirken CHP, AKP’yi taklit ediyor ve yeni politikalar sunmuyor.
AKP’yi neden beğenmiyorsunuz
-DÜNYADA dolar milyarderi sayısı üç misli artmış. Türkiye’de on misli artmış. Bizim iktidarın en iyi bildiği şey zenginleri daha zengin yapmak ve yoktan zengin yaratmaktır. Bir de AKP’yi beğenmiyorsunuz! Bu kadar yetenekli bir iktidar hiçbir ülkede yok. Onlar 3’e, AKP 10’a katlamış!
R.B.
BİLİYOR MUSUNUZ?
-TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) önceki başkanlarından Burhan Felek adına düzenlenen ‘Basın Hizmet Ödülleri’nin bugün 17.00’de cemiyet lokalinde Engin Köklüçınar, Ertan Ünal, Hikmet Çetinkaya, Hulusi Turgut, Hüseyin Kırcalı, Mustafa Küçük, Raşit Yakalı, Ümit Gürtuna, Üstün Akmen, Yalçın Pekşen’e verileceğini...
-MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Başbakan’a Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın maliyetinin ve yıllık bakım onarım harcamalarının ne kadar olduğunu ve “Sarayın içindeki 1000 odanın hangi amaçla kullanılacağını” sorduğunu...
-ÇYDD’nin düzenlediği Aysel Çelikel, Ümit Kocasakal, İzzettin Doğan, Alpar Sevgen ve Rıza Türmen’in konuşmacı oldukları ‘Laik Eğitim ve Zorunlu Din Dersleri’ konulu panelin bugün 18.00–20.00’de Akatlar Kültür Merkezi’nde yapılacağını...
Paylaş