Paylaş
Milletvekillerinin, ‘radikal dinci’ bir kaleme göre, uygunsuz görüntüleri kayıtlara alınmış, Başbakan’ın çocuklarını neredeyse sorguya alacaklar... Savcılar, emniyetçilere söz geçiremiyor. İktidar, sıradan açılışlarda da genç çocuklara ‘kefen’ giydirip öbür dünyadan mesaj veriyor... ‘Savaş Kabinesi’ kurulduğu dedikoduları yayılıyor.
Savaş neyin savaşı, düşman kim?... İktidarın dili, bugüne kadar kullanılan en ayrımcı dil; ‘biz ve onlar’ ayrımı üzerinden siyaset üretiliyor; sanırsınız, iktidar ve yandaşları Uhud Savaşı’na hazırlanıyor! Güvenlik bürokratları ‘hallaç pamuğu’ gibi yerlerinden ediliyorlar, savcıların, HSYK baskısı altına alınmak istendiği izlenimi neredeyse yerleşti. Toplum hızla ikiye bölünüyor. Birkaç yolsuzluk iddiası hükümeti neredeyse alarm durumuna geçirdi... Savcılar, mahkemeler ne için var? Eski genelkurmay başkanını, yüzlerce generali, amirali, subayı, alacakaranlık saatlerinde evlerine -düşman cephelerine yapar gibi- baskınlar düzenleyip enselerinden tutarak sorguladılar, yargıladılar ve de yüzlerce yıllara varan mahkûmiyetler verildi... Ordu, “Bize operasyon yapılıyor” diye içtimaya geçmedi. Genelkurmay Başkanı seçilmişlerin önünde, kilolu bünyesine rağmen, gösterişli topuk selamları verdi... Hükümet, dört bakanı yolsuzluk sorgusuna muhatap oluyor diye ‘İstiklal Mücadelesi’ yapıyoruz demeye başladı. Ne alakası var, yolsuzluk soruşturması ile ‘İstiklal Mücadelesi’nin... Kafalar iyice karıştı, bir adım sonrasında kendileri gibi düşünmeyen din kardeşlerine de cihat yapmaya kalkar mı bu muhteremler... Neler oluyor bize?
İşadamı Güngör Çepni’den açıklama:
O saat belirtilenin 20’de 1’i değerinde
DEVLETİN Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ihtiyaçlarını karşılamakla son zamanlarda ünlenen ve büyüyen ‘Standart Oil’ firmasının sahiplerinden Güngör Çepni’nin avukatı Berzan Ekinci yakın çevresinden verilen bilgilere dayanarak yazdığımız “Ünlü saat markası Patek Philippe Koleksiyonu yapan işadamı kimdir?” yazısına bir açıklama gönderdi. ‘Maksatlı, özel yaşama tecavüz; ticari saygınlığı, itibarı gölgelemek ve tehlikeye atmak’ olarak nitelenen yazıda daha sonra şöyle deniliyor: “Son operasyonlar nedeniyle gündeme gelen saat konusu üzerinden başlayıp, vekil edenin Patek Philippe marka saatin koleksiyoncusu olduğu ve 1 milyon Avro’luk bir cinsini kolunda taşıdığının belirtilmesi, yazıdaki ilk yalandır. Haber kaynağının özel amaçla abarttığının aksine, vekil edenin sahibi olduğu saatin değeri, belirtilenin 20’de 1’i kadardır ve eğer isteniliyorsa bu yazımız aynı zamanda bu ederden satma taahhüdüdür! (Bir cevap hakkı kullanılırken, saat satma taahhüdünde bulunması ayıptır! Y.B.) Vekil eden siyasi bir şahsiyet değildir. Kamuoyuna mal olmuş ünlü bir isim de değildir. Bu çirkin yalanın haber olarak verilmiş olması bu bakımdan çok maksatlıdır. Burada, “Bulanık olan siyasi gündemden yararlanıp ortamı biraz da ben karıştırabilir miyim” saiki gün gibi açıktır. Asıl maksadın, Zafer Çağlayan’a takıldığı iddia olunan saatle müvekkil arasında ilişki kurularak müvekkil üzerinden siyaseten karalama yapmak olduğu açıktır. İkinci ve daha çirkin bir yakıştırma da vekil edenin Başbakanımızın danışmanı olan Mücahit Arslan’ın sağ kolu olduğu şeklindedir. Öncelikle bu yakıştırmayı şiddetle reddediyoruz. Güngör Çepni’nin Mücahit Arslan’ı tanıması, onunla arkadaş olması bir şey, vekil edeni onun sağ kolu-hem de milyon Avro’luk saati olan- olarak lanse etmek başka bir şeydir.” Açıklamada, Çepni’nin 25 yıllık başarılı bir işadamı olduğunu, iş ve siyaset dünyasında farklı kesimlerden insanlarla bir arada olmasının doğal sayılması gerektiğini belirten avukat Berzan Ekinci, “Bu ilişkiler sömürülmediği müddetçe habere konu değildir. Fakat burada “milyon Avro’luk saat takan işadamı, Başbakan’ın danışmanının sağ kolu” denilerek hem Başbakan’a, hem danışmanına dil uzatarak onları zan altında bırakmak için vekil edenin basamak olarak kullanıldığı görülmektedir. Yine vekil edenin ortak olduğu bir firmanın kamu kuruluşlarına yıllardan beri mal ve hizmet satması da bir vakıadır. Bu nedenle bir usulsüzlük/kanuna aykırılık iddiası varsa haber değeri taşıyacaktır. Şeffaf ve hesap verilebilir bir iş anlayışının gereği olarak girmiş olduğu ihaleleri, mal ve hizmet sunmuş olduğu kamu kurumlarını belirtmek takdir edilmesi gereken bir şey olsa gerektir.” Bu arada Yunus Ağar da, medikal işi yapmadığı Güngör Çepni ile iki yıldır görüşmediğini belirterek, “Keşke ortak olsam... Ama yok, ben işçilere yemek yapıyorum, şantiye şantiye koşturup duruyorum” dedi.
Be hey dünkü çocuk!
“AKLİ melaikelerini yitirmiş bu Siyonist goygoycu tenekeciler, vakti gelince İsrail’in desteğini kaybedince Cemaat tarafından bitirilmiş gösterilecek, kendi kendilerini yiyecekler. Bu da umum-i tedrishaneler (!) yüzünden (yeni adıyla dershaneler!) vuku bulacak. Be hey dünkü çocuk!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan (M. Özdoğan Günlükleri, s. 314, 2004
BİLİYOR MUSUNUZ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun pazar günü Çağlayan’da Şişli Belediyesi’nin yeni binasının temelini atacağını...
ERDOĞAN Bayraktar’ın yerine getirilen eski Tuzla Belediye Başkanı ve Milletvekili İdris Güllüce’nin, İBB’de başkanvekilliği yaparken Kadir Topbaş’la Göztepe Camisi için imza toplama nedeniyle arasının açıldığını ve daha sonra görevden alındığını...
UYARI
ÇEVRE ve Şehircilik Bakanlığı’ndan istifa eden Erdoğan Bayraktar, “Ben imar değişikliklerini Başba-kan’ın talimatı ile yaptım” dediği halde bazı ‘yandaşlar’ bu ifadeyi ‘onay’ diye kullanıyorlar. Lütfen lügate bakınız. S. E.
OKUYUNUZ
Gülen Cemaati ve CHP
ÜLKEMİZDE Bakanların oğullarının karıştığı inanılmaz boyuttaki rüşvet ve altın kaçakçılığını, Bu rezaleti ortaya çıkaran Gülen Cemaati’nden olduğu belirtilen polis teşkilatındaki müdürleri ve savcıları jet hızıyla görevinden alan ve üstelik yapılacak herhangi bir yeni tahkikatın en üst makama bildirilmesini zaruri kılan düzenlemeleri hayretle ve dehşetle izlemekteyim. Böyle bir uygulama hangi hukuk devletinde var? Başbakan daha önce “Ne istediler ki vermedik” beyanatı ile, Cemaatin devletin kurumlarına sızdığını ve bunun da AKP tarafından yapılmış olduğunu açıkladı.Rüşvet olayları patlak verince, devleti İslam Kurallarına göre yönetmek amacında olan bu iki dinci grubun kılıçları çekmesini CHP üyeleri memnuniyetle izlemekte ve hatta acaba bu defa “Cemiyetin desteğini biz alır mıyız” düşünceleri içinde olduklarını Sayın Kılıçdaroğlu’nun Amerika seyahatinde Gülen cemaatinin temsilcileri ile görüşmesinden ve yine dershane konusunda Sayın Sarıgül’ün AKP’ye hitaben, ”Gözü dershanelere diktiniz“ sözünden anlamaktayız. Böyle bir ittifak tamamen CHP’nin temel ilkelerine aykırıdır. Böyle bir ittifakin diyeti vardır ve o diyet de cemaatin tüm devlet kadrolarına sinmesine yol açar.
Sayın Gülen “Birlik, Dirlik ve Beraberliğin Yolu“ beyanatında Cumhuriyet Devri çocuklarının anlıyamıyacağı tam 68 Arapça kelime kullandı. 1932 yılında Atatürk Türk dilini yabancı kökenli sözlerden temizlemek için Türk Dil Kurumunu kurdu ve vasiyetnamesinde mal varlığını Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumuna bıraktı. Hoca Efendi, Atatürk’ün reformlarını kabul etmediği ortadadır. Pekiyi bu güç kavgasında kazandığı taktirde misyonu ne olacaktır? Yıllarca irtica ile mücadele eden kahraman Türk Ordusunu Ergenekon ve Balyoz davaları ile etkisiz hale getirmiş, Emniyet ve yargının kadrolarına girmiş, din eğilimli dershanelerle, kendi eğiliminde bir nesil yetiştirme amacını gerçekleştirmiştir. CHP ile ittifak yapıldığı taktirde, seçimden sonra CHP ister istemez devleti cemaatle paylaşacak ve eninde sonunda hır çıkaracak ve artık iktidarı ele geçirmek için önünde hiç bir güç kalmıyacaktır.
Burada 1979 yılında Muhammed Rıza Pehlevi’yi devirip şeriat cumhuriyetini kuran Ayetullah Humeyni’yi örnek olarak vermek isterim. Kadınlara oy hakkı verilmesine karşı çıkan Humeyni’nin, İslam’ın devlet politikası olması görüşleri Şah’a ters düştüğünden 1960 yılında önce Türkiye’ye kaçıp Bursa’da oturdu, sonra Irak’a ve bilahare Fransaya kaçtı. Fransa’dan, şehirlere göçmüş eğitimsiz ve geleneksel din kökenli insanların dini lideri olan Humeyni 1979 yılında milyonların katıldığı bir karşılama ile sürgünden dönüp iktidarı ele aldı.
Devrimden sonra, İran bayraklarında binlerce yıl İran’ın simgesi olan Aslan ve Güneş simgesini kaldırıp, yerine Allah yazısını logo yaptı. Konuşmalarında; su,elektrik ve otobüslerin bedava olacağını vaad eden Humeyni, kadınları zorla kapadı, şeriat kurallarına karşı çıkan üniversite öğrencilerini kana boğdu. Okullarda İran’ın İslam’dan önceki tarihini anlatan ders kıtaplarında, tarih derslerini İslam’dan sonraki tarih ile sınırladı ve bir sürü tarihi heykelleri İslam’a aykırı diye imha etti.
Bu hareketler bize Atatürk’ün başarılarını ve onun devrimlerini tarihten silmek istiyenleri hatırlatmıyor mu?
Yılmaz Erolgaç
San Dıego, Californıa
Paylaş