Paylaş
Turizmimiz ve kültürümüz de IMF kıskacında
MÜZELER ve ören yerleri bilindiği gibi Kültür Bakanlığı denetimindedir. Bakanlık her sene belirlediği giriş bedellerini 1 senelik süre için önceden açıklar. Bu kural 1999 senesinde de böyle işlemiş ve 12.10.1999 günü Kültür Bakanlığı, 2000 yılında uygulanacak müze ve ören yerleri giriş bedellerini 1999/383 sayılı yazıyla duyurmuştur.
Ancak, 1.1.2000-31.12.2000 tarihleri arasında geçerli olan yeni giriş bedellerinde 1999 yılına göre % 50 artış vardır. Örneğin, 1999'da Topkapı Sarayı Müzesi için ödenen giriş, 2 milyon iken bu rakam 2000 yılı için 3 milyona yükseltilmiştir. Artış, hükümetin 2000 yılı için belirlediği enflasyon oranının da üzerindedir. Yurtdışına tur satış fiyatlarını bir sene önceden veren seyahat acenteleri, 1999 turizm gelirleri açısından son derece olumsuz bir yıl olduğu halde açıklanan bu giriş bedellerini sessiz bir şekilde onaylamak durumunda kalmıştı. Müze giriş bedelleri paket tur fiyatlarının içinde olduğu için bu artışı yurtdışına yansıtamayan acenteler, aradaki farkı kazançlarından ödemek zorunda kaldılar.
Buna rağmen Kültür Bakanlığı, 22.2.2000'de TÜRSAB'a gönderdiği bir yazıyla daha önceden açıkladığı giriş bedellerini 1.7.2000'den başlayarak yeniden artıracağını duyurdu. Yapılan çeşitli yazışmalar ve itirazlara rağmen müze girişleri 1.6.2000'den itibaren zamlı olarak uygulanmaya başlandı. Yine aynı örneği verirsek Topkapı'ya giriş bu kez 4 milyon oldu. Yani, 1999 yılına göre % 100 artış yapıldı.
Gerekçe ise şöyle: IMF ile yapılan anlaşmaya göre Maliye'den ödenek alamıyoruz, çalışanların maaşlarını ödemekte zorlanıyoruz, tek çıkış yolumuz girişlere zam yapmak.
Dış ticaret açığının % 43'ünü karşılayan turizm sektörü, 2000 yılında öngörülmemiş bu karar ile güçsüz düşürülürken, aynı hükümet batık bankaların milyarlarca dolarlık tüm borçlarının, hukuka aykırı olarak güvence kapsamı altında olmayan bölümünü de ödüyor. Bunları yaparken IMF'yi dinleyen yok. Ülkeye döviz kazandıran turizmcilere gelince, devlet altına imza attığı yazıyı yok sayıyor. Bu uygulamanın adaletsiz olduğu ortadadır. Türkiye'nin ekonomik sıkıntılarını tüm sektörlerin eşit olarak paylaşması gerekmektedir. Bizlere göre, Kültür Bakanı İstemihan Talay, altına imza attığı 22.10.1999 tarihli karara sahip çıkmalıdır ve yanlışı hemen düzeltmelidir. Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun da bir açıklamayla bu haksızlığa karşı yanımızda olduğunu görmek istiyoruz.
İskender ÇAYLA-Retur Turizm Genel Müdürü
Avrupalı olacaksak...
KÜLTÜREL mirasın korunması için İTÜ, ODTÜ, İstanbul Üniversitesi, Arkeoloji Derneği, Tarih Vakfı, Anadolu Vakfı ve UNESCO'ya bağlı ICOMOS diye bilinen Tarihi ve Mimari Varlıkları Koruma Komitesi büyük bir çaba gösteriyor.
Geçmişimizi tahrip etmeyelim, koruyalım diye...
Çağımızda artık ekonomi ve ekolojinin birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığı iyice anlaşıldı. İnsanlığın devamı, bu konuda gösterilecek duyarlılığa ve uluslararası toplumun alabileceği önlemlere bağlı.
BM ve AB'nin çevrenin korunması konusunda belirlediği politikalar ve buna bağlı olarak alınan hukuki dayanaklar karşısında, birlik üyesi olma sürecinde bulunan Türkiye'nin de duyarlılık göstermesi gerekmiyor mu?
1992'deki Maastricht Anlaşması ile çevrenin korunması açıkça AB hedefleri kapsamına bulunuyor. Yani, ekonomik büyümemin çevre ile uyum içine gerçekleşmesi gerektiği hedefleniyor.
AB'nin çevre politikası üç temel ilke üzerine oturtulmuş bulunuyor. Bunlar; 'Önleme ve tedbir', 'Kaynağında mücadele edilmesi' ve 'Sebep olma ilkeleri'. Bu konuda kesin yaptırımlar var, eğer Avrupalı olacaksak bunlara uymamız gerekiyor.
Bu yoldan harekete geçen Türkiye'deki komite, geçenlerde önemli bir bildiri yayımladı. Bunu Avrupa Parlamentosu'na, AB Konseyi'ne ve Avrupa Konseyi'ne sunulmak üzere AB Ankara Temsilciliği'ne bir dilekçeyle sundu.
KÜLTÜR MİRASI
Komite üyelerinin ‘Kültür Mirası’ konulu açıklamasında şu istekler yer alıyor:
‘‘Barajlar, otoyollar ve havaalanları gibi her türlü Bayındırlık yatırımlarının Malta Sözleşmesi'nde yer aldığı gibi planlama aşamasından itibaren ve bütün aşamalarında doğal ve kültürel varlıklar korunarak ve bu konularda uzman olan kimselerle işbirliği yapılarak projelendirilmesine ve uygulanmasına özen gösterilmesi... Türkiye'nin ulusal doğa ve kültür mevzuatı ile tarafı olduğu uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlükleri uyarınca Zeugma'nın kurtarılması için su seviyesinin yükseltilmesinin durdurulması... Kurtarma kazıları için kaynak tahsis edilmesi... Yerli ve yabancı uyruklu uzmanların kurtarma çalışmalarına katılmasına izin verilmesi... Rumkale ve Halfeti'nin su üstünde kalan kısımlarının sağlamlaştırılarak korunması... Ilısı baraj projesinde tadilat yapılarak Hasankeyf'in kurtarılmasının güvence altına alınması... Bergama'da, Yotanlı Barajı'nın yuttuğu Perganon Krallığı kalıntılarının ve Roma Hamamı'nın kurtarılması...’’
Komite üyeleri, bu projelere destek veren ülkelerin uyarılarak kredi onayı vermemelerini, buna uymayan birlik üyesi ülkeler aleyhine de Avrupa Adalet Divanı'nda tedbir davası açılmasını istiyor. Bu nedenle Türkiye'nin Avrupa çevre kriterlerine uygun davranması için yeni bir kalkınma konsepti oluşturması ve bunun da 8. beş yıllık planda yer alması görüşü ileri sürülüyor.
Komite, doğal ve kültürel varlıklara karşı oluşan tehlike ve tehditleri izlemek üzere sürekli ve kurumsal bir üst kurul oluşturacak. Bu konudaki çalışmalara TÜSİAD'ın da katılmayı düşündüğü bildiriliyor.
Komitenin bir sözcüsü, hafta başında Başbakan Bülent Ecevit'e başvurarak, su altında kalacak antik alanların kurtarılması için süre verilmesi konusunda yeni bir çağrı yapacaklarını belirterek, ‘‘Yoksa suç duyurusunda bulunacağız ve sorumlular hakkında tazminat davası açacağız’’ diyor.
Kimler imzaladı
'KÜLTÜR Mirası' toplantısında sonuç bildirgesini imzalayanlar şunlar:
Oktay Ekinci (Mimarlar Odası Başkanı), Metin Ahunbay (Arkeolog, mimar), Zeynep Ahunbay (Mimar, COMOS Türkiye Başkanı), Günkut Akın (Mimar), Nezih Başgelen (Arkeolog), Murat Cano (Avukat), Rıfat Ergeç (Arkeolog), A. Bari Karhan (Mimar), Aslı Erim Özdoğan (Arkeolog), Mehmet Özdoğan (Arkeolog), Orhan Silier (Tarihçi), Sevim Şengül Şırvancı (Sanat Tarihçisi), Aksel Tibet (Arkeolog).
Gümrük fıkrası
KOMBASSAN, YİMPAŞ ve JET-PA yine gündemde. Onların yurda nasıl para getirdikleri biliniyor. Aklıma bir gümrük fıkrası geldi:
- Bavulunuzda ne var?
- Kuş yemi
Bavul açılır, içi silme saat doludur.
- Kuşlar saat yer mi?
- Vallahi ben önlerine atıyorum, kendileri bilir!
Acaba bu beyler ne der?
Aydoğan KEKEVİ
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Çiftçinin alınteri üzerine politika yapmak haramdır.’’
(Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp)
Paylaş