"Bankamız müşterisi Semih Kalkanoğlu’nun yazısında belirtildiği gibi, söz konusu kredi bir döviz kredisi olmayıp, dövize endeksli YTL taşıt kredisidir. Dövize endeksli kredilerde taksit tutarının kur artışına bağlı olarak değişiminde, kur farkı faizi, kur farkı fonu ve kur farkı vergisi dikkate alınarak hesaplama yapılmaktadır.
Söz konusu hesaplamalarda, Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı’nın tebliğleri ve açıklayıcı yazıları esas alınmakta, bankamıza özgü farklı bir yöntem kullanılmamaktadır. Bu tebliğlerde dövize endeksli kredilerin taksit tutarları belirlenirken, bankacılık sistemi genelinde kullanılacak hesaplama yöntemi belirtilmektedir.
İlgili mevzuatta yer alan hususlara göre, kur farkı fonu hesaplamasında kredinin kalan anapara bakiyesinni esas alınarak faiz tahakkuk kuru ile daha önceki en yüksek işlem kuru arasındaki fark ile işlem yapılması gerektiği belirtilmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda kur farkı fonu kerdinin kalan anaparası esas alınarak, işlem anındaki kur ile daha önceki en yüksek işlem kur farkı üzerinden %15 oran ile tahsil edilmektedir. Söz konusu işlem kalan toplam anapara üzerinden yapıldığı için fona tabi dövize endeksli YTL ödemeli kredilerde taksit tutarında önemli artışlar meydana gelebilmektedir. Kur farkı vergisinde ise ödenen taksit içindeki anapara esas alınır ve açılış tarihindeki kur ile faiz tahakkuk tarihindeki kur arasındaki kur farkı faizi üzerinden %5 oran ile tahsil edilmektedir.
Tüm uygulamalarında ilgili mevzuat hükümlerini titizlikle takip eden Bankamızın, söz konusu olayda usul ve hesaplama yöntemi bakımından bankacılık sisteminden farklılaşan bir uygulaması bulunmamaktadır. Öte yandan dövize endeksli YTL ödemeli kredilerde gecikme olması halinde, ödeme planında belirtilen taksit tarihindeki kur esas alınmakta ve kur farkı faizi, fonu ve vergisi o günkü kur üzerinden muhasebeleştirilmektedir. Bu nedenle, taksit daha ileriki bir tarihte ödense dahi, ödeme planında belirtilen taksit tarihindeki kur üzerinden sabitlenmektedir."
Doğalgazda da ’kuşa bak’
SHP Basın Bürosu’ndan yapılan açıklamada, "Melih Gökçek’in açıklamasında, EGO’nun BOTAŞ’a olan doğalgaz borcu konusunda farklı rakamlar verdiği "belirtilerek şu örnek veriliyor.
"3 Kasım Milliyet’de borçun 500 milyon, aynı akşam Habertürk’te ise 400 milyon YTL diyerek gün içinde bile farklı rakamlar kullanmaktadır. BOTAŞ’ın resmi verilerine göre Gökçek’in yönetimde olduğu 1996 yılından 2007 Mayıs ayına kadar EGO’nun BOTAŞ’a olan doğalgaz borcu 1 milyar 150 milyon YTL’dir.
AKP Hükümeti, belediyenin borcunu tahsil etmek yerine, 25.5.2007’de çıkardığı özel yasa ile (5669 sayılı) EGO’nun BOTAŞ’a olan 11 yıllık borcunun gecikme faizlerini silmiştir. Silinen borç 439.6 milyon YTL’dir. EGO’nun 2007 Mayıs itibariyle borcu 677 milyon YTL’ye düşürülmüştür. Ayrıca aynı yasa ile EGO’nun doğalgaz bölümü Başkent Gaz adını almış ve özelleştirme ihalesi de yapılmıştır. İhaleyi alan konsorsiyum bugüne kadar herhangi bir ödeme yapmamıştır.
2007 mayıs-2008 Kasım arasındaki 18 aylık dönemde de belediye, 677 milyon borca ilişkin herhangi bir ödeme yapmamıştır. Aynı dönemde Başkent Gaz, BOTAŞ’a 105 milyon YTL borçlanmış, ancak borcunu ödememiştir. Ayrıca BOTAŞ’ın bu 18 aylık dönemde belediyeden bir gecikme faizi talep etmemesi de hayret vericidir. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Raporu’nda hem özel yasa ile faiz silinmesi, hem 18 aylık dönemde faiz uygulanmaması konusunda BOTAŞ eleştirilmektedir."
Demek ki, Melih Gökçek Ankaralılara yine ’kuşa bak’ diyor.
Aymazlık ve duyarsızlık
BEN Mülkiye camiasının eski bir üyesiyim.
Geçen gün elime bir davetiye geçti. Davetiyeyi okuyunca başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Metni aynen şöyleydi:
"Fakültemizin yenilenen ’Sütunlu Salonu’ ile yeni açılan ’Kitap Satış, Kırtasiye ve Kafe’ üniteleri için düzenlenen kokteyli onurlandırmanızı saygılarımla dilerim.
04 Kasım 2008 -Saat 18.00"
Bu ne aymazlık, bu ne duyarsızlıktır anlam veremedim. Bütün ülkenin tasarruf diye inlediği bir dönemde böyle bir masrafın ne kadar lüzumsuz olduğunu acaba Sayın Dekan ve diğer yetkiller görmezler mi? Merak ettim Fakülteye bahsedilen yerleri görmeye gittim. Evet Fakültenin girişindeki salona birkaç yeni avize takmışlar. Ama inanın bir restorant gibi göründü gözüme. Yani bir eğitim kurumuna veya bir resmi daireye yakışacak bir görüntü değildi gördüğüm. Arka bahçedeki kırtasiye ve kafeye gittiğimde hayal kırıklığım bir kat daha arttı. Öğrencilerin nefes alabilmeleri için ayrılmış olan bahçe ticari bir mekan tarafından iptal konumuna gelmiş. Etraftaki personel ve genç akademisyenlerle sohbet ettim. Hepsi sıkıntılı ama seslerini çıkaramıyorlar.
Bu ortaklıkta kimlerin adları konuşulmaktadır? Su ve ısınma ihtiyaçları nereden karşılanmaktadır?
Üzüldüm yıkıldım Mülkiye bu duruma gelecek bir kurum değildi.
Böyle sıkıntılı günler yaşanırken, böyle pervasızca para harcanacağına, eğer ki para varsa bunun eğitim adına harcanması ve öğrenciler için harcanması gerekmez mi?
Yalçın KAYA
Ankara suyu gene Bakan’a soru oldu
CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a soruyor:
1- Ankara’ya dağıtılan içme ve kullanma suyunun sağlıklı olup olmadığı en son ne zaman kontrol edilmiştir?
2- Bu kontrol hangi kurum tarafından yapılmıştır? Sonucu ne olmuştur?
3- Ankara’ya dağıtılan su nereden temin edilmektedir?
4- Kızılırmak’tan gelen suyu halka haber vermeksizin 20 gün süreyle kente dağıtılmıştır. Kızılırmak suyunda yoğun miktarda sanayi atığı olduğu çeşitli yerlerde ifade edilmiştir. Bu konuda yapılmış bir analiz bulunmakta mıdır? Varsa bu analiz hangi kurum tarafından yapılmıştır ve sonucu nedir?
5- Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Ankaram Platformu’nun, Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü Gıda ve Çevre Kontrol Şube Müdürlüğü ve ODTÜ Kimya Bölümü’nün Ankara’nın suyuna dair yaptığı analizlerden haberi var mıdır?
6- Eğer bu analizlerden haberi varsa; bu analizleri dikkate alarak gerekli tedbirleri almış mıdır? Aldıysa bu tedbirler nelerdir?