Paylaş
Bugünkü Moldova Parlamentosu dağılımı: Liberal Demokrat Parti’nin 18, Liberal Parti’nin 15, Demokratik Parti’nin 13 ve Moldova İttifakı’nın 7 üyesi. Toplam 53 koltuk. Komünist Parti’nin ise 48 koltuğu var.
Moldova’dan bir ders: Ülkede 32 il var. 3 il Gagavuzya’ya ait. Bu üç il; parlamentonun bulunduğu Comrat, Çadır Lunga ve Vulcaneşti’dir.
Ülkede 165 bin Gagavuz yaşıyor. 1991’de SSCB’den ayrılıp bağımsız bir ülke olan Moldova’da 1994’te Gagavuzlara özerklik verildi. Türkiye hiç ilgilendi mi Gagavuzya ile? Neden Türkiye Cumhuriyeti Gagavuzya’yı inceleyip doğudaki Kürt yangınını sona erdirmeyi düşünmüyor? ‘Gagavuzya Gerçeği’ Katalonya’ya, Bask’a, İrlanda’ya benzemez.
Gagavuzya başkent Kişinyov’daki ülke parlamentosuna nüfusu oranında milletvekili gönderiyor. İçişlerinde özerk. Maliye, dışişleri, polis, istihbarat, ekonomi, milli savunmada merkezi hükümete bağlı.
Okullarında resmi dil Moldovca ve Rusça. Ama ilköğretimin 4. sınıfı sonuna kadar anadilleri olan Türkçe de öğretiliyor. Tüm Gagavuzlar, Moldovca ve Rusça’nın yanı sıra Türkçe konuşuyorlar.
Gagavuzlar vergi ödüyorlar. Bir kısmı merkezi hükümete (bütçeye) giderken bir kısmı Gagavuzya’da kalıyor. Ülkeden ayrılıp bağımsız bir Türk devleti olmayı da hiç düşünmüyorlar. Ayrı bir pasaportları yok. Ülke içinde (32 il) istedikleri yere serbestçe gidip gelirler. Ülke dışına çıkarken de Moldova Cumhuriyeti’nin herkese verdiği pasaportu kullanırlar.
Türk Devleti, Batılıların (ABD ve AB) burnunu sokmasına, karıştırmasına fırsat vermeden neden bu Kürt sorununu çözmüyor? Neden bu anlamsız terörü bitirmek istemiyor? Oysa ki bu sorunu çözmek çok basit... Doğuda bağımsız bir Kürt Devleti’ne asla... Üniter ve ulus devlet yapımızı bozacak çözümlere asla... Ancak sadece kültürel ve sosyal haklar ve düzenlemelerle bu sorun ortadan kalkacaktır. İşte Gagavuzya örneği... Türk Halkı yaşananları seyretmeye artık bir son vermeli. Türkiye elden gidiyor!
Anadil eğitimine evet.
Anadilde eğitime hayır. Bu, ülkede iki değişik insan yetiştirir. Dolayısıyla ülkenin karpuz gibi ikiye bölünmesi sonucunu doğurur. Bu yola gidecekler ülkeye ihanet edeceklerdir.
Semih KALKANOGLU
Elk. Müh. / Arş. Yazar
Vekil böyle bir imtiyazı kullanamaz
TBMM yönetimince 90 eski ve yeni milletvekiline uyarı yazısı gönderilerek, başkalarına kullandırdıkları araç kartlarının iadesi istenmiş.
Her milletvekiline kendi araçlarında kullanılmak üzere 3 adet kart veriliyormuş. Bu kartların ancak kendi adlarına kayıtlı arabalarda kullanılması icap ettiği halde; bazı seçmenlerde ve işadamlarında bu kartların çıkması ne derecede etiktir.
Şehir merkezlerinde park kolaylığı ve trafikte ayrıcalık veren bu kartları suiistimal edenlerin yüzü kızarmıyor mu acaba?
Buna sebep olan kart sahipleri
ve o kartları haksız olarak kullananlar bazı yerlerde benim haklarımı gasp etmiş olmuyorlar mı? Eğer benim oy verdiğim milletvekilleri de bu sahtekârlığa bulaşmışlarsa, kendilerine teessüflerimi iletirim, yazıklar olsun!
Doğan VOLKAN
Biliyor musunuz
1-7 MART arasındaki Deprem Haftası nedeniyle bir açıklama yapan Çatı Sanayici ve İşadamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı M. Nazım Yavuz, Türkiye’de yaklaşık 16 milyon binanın çatı ve cephe yalıtımı olmadığını belirterek, “Binanın depremi en çok hisseden parçası olan çatılar hayati önem taşır, depremde sadece çatı malzemelerinin ağırlığı değil, tüm sistemin önemli olduğunu, sağlam çatılar için sadece çivi değil, vida ve ankraj sistem kullanılması gerektiği, bu konuda tüketicilerin, mimar, mühendis ve müteahhitlerin çatılarla ilgili eğitim verdiklerini, usta ve çıraklar yetiştirdiklerini’ hatırlattığını (ÇATIDER’e www.catider.org.tr web sitesinden ve 0216 416 55 13 numaralı telefondan ulaşılabilir)...
KAYSERİ Büyükşehir Belediyesi ile ilgili ortaya atılan rüşvet ve yolsuzluk iddiaları sebebiyle açılan davanın 6. duruşmasının bugün Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüleceğini, dava öncesinde Belediye Başkanı Av. Mehmet Özhaseki’nin geçen hafta Kayseri Adliyesi’ne gelerek yeni Baro Başkanı Fevzi Konaç’ı ziyaret ettikten sonra bir üst kattaki Kayseri Cumhuriyet Başsavcısı Bülent Bingöl’le makamında yaklaşık 45 dakika süreyle görüştüğünü...
TÜKETİCİ Hakları Derneği’nin, bankaların yargı kararı ve yasa tanımaz tutumları ve ‘Deli Dumrul’ ücretlerine karşı 13-14 günlerinde bankalara boykot yapacağını açıkladığını...
Hawking çözer mi
DÜNYANIN en zeki insanı olduğu söylenen Stephen Hawking’e asla çözemediğim iki soruyu sormak istiyorum. Adresini bulamadığım için buradan soruyorum, inşallah ulaşır. “Mister Hawking, dünyanın herhangi bir ülkesinde beş-on kişi, alacağı kararların doğru veya yanlış olduğuna bakmayabilir, ama bu kişiler yan gelip yattıkları için değil, ülke sınırları içinde teröristler tarafından şehit edildikleri için yattıkları bir ülkede bu teröristbaşı ile yapılan müzakere adlı görüşmelerden, o kişilere oy verenler vicdan
azabı çekerler mi çekmezler mi? İkinci sorum da dünyanın herhangi bir ülkesinde gerçekleşen bu olaylar dünyanın diğer herhangi bir ülkesinde gerçekleşse ne olur? Cevap verebilirseniz çok mutlu olacağım. Maalesef ben bu soruların cevabını veremiyorum, Mister Hawking...”
Ertuğrul BERKİ
Günün Sözü
“Affı getireceklerin kendileri suçluysa, o af meşru olmaz.” (B. E.)
Gelibolu’nun Kavak beldesinin nüfusu nasıl azaldı?
TÜİK yerleşim yerleri nüfuslarını Adrese Dayalı Nüfus Sistemi sayesinde her yıl güncelliyor. 31 Aralık tarihi itibariyle Her şehrin nüfusu biraz azalıp çoğalmakta.. Ama bizim Kavak Beldesinin nüfusu 2010 da 3495 iken, 2011 de 2485’e, 2012’de 1428 e düşmüş. Belde nüfusunun büyük bölümünü Ortaköy Tugayı’nın askerleri teşkil ediyor
Dirikköy’de, Kavak Beldesi sınırları içinde yer almasına rağmen buradaki asker nüfusu ise Gelibolu merkeze dahil ediliyordu. Belde Belediye Başkanı Necati Kopça’nın büyük gayreti ile Belediye hizmetlerini Kavak’tan alan Dirikköy’deki askeri birliğin adresi değiştirilerek (Dirikköy-Gelibolu yerine, Kavak-Gelibolu oldu) nüfusunun artacağını beklerken 2013 sonuçlarını görünce adeta şok oldu.
Ocak ayında yeni nüfuslar TÜİK Web sitesinde yayınlanınca görüldü ki nufusun en az 700 artması beklenirken bin kişi azalmış... 1428 olan 2012 nüfusunun 379’u kadın bir o kadarı da erkek olsa Ortaköy ve Dirikköy’deki asker toplamı 670 asker eder ki bu mümkün değil. (Bir Tugay ile bir Alay askerin toplamından bahsediyoruz) Bolayır Beldesi gibi Kavak’ta kapanma tehlikesine girmiş.
Belediye Başkanı bir oraya bir buraya koşuşturuyor. Askeri yetkililerle, komutanlarla görüşmüş, genelde asker miktarı azalıyor ama beldedeki azalışın hiç te normal olmadığı görülmüş.
Şubat ayında Başkan Ankara seferine çıkmış ve TÜİK yetkilileri ile Milletvekillerimizin kapısını çalmış. TÜİK topu Genelkurmay’a atmış... Ama yapılan araştırmada hatanın TÜİK’ten kaynaklanabileceği görülmüş.. Şimdi MSB’lığından, TÜİK e gönderilen asker miktarının resmen bildirilmesi istenmiş.
Bu nüfus, Kavak Belediyesinin yasa gereği İller Bankasından alacağı paraya tesir ediyor. İller Bankası nüfus başına yıllık 150 tl civarında bir ödeme yapıyor Belediyelere ... Bin kişi eksik demek, 150 bin TL demek. Kavak Beldesi için önemli bir para... Kavak bizim köyümüz; lütfen sahip çıkalım.
Süleyman TAŞ- Gelibolu Derneği Başkanı
Beşiktaş’ta Aydınlanma Felsefesi Okulu açılıyor
ADD Beşiktaş Şubesi’nin düzenlediği ‘Aydınlanma Felsefesi Okulu, 5 Mart’ta başlıyor.
5 Mart’ta başlayacak okul Maltepe Üniversitesi’ ve Beşiktaş Belediyesi’nin katkılarıyla düzenleniyor.
Aydınlanma Felsefesi Okulu’nun ilk dersini, Maltepe Üniversitesi Fen Edebiyat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Betül Çotuksöken verecek.
Eğitimler Yrd. Doç. Dr. Muttalip Özcan’ın ‘Kant’ın Aydınlanma Anlayışı’, Yrd. Doç. Dr. Güncel Önkal’ın ‘Aydınlanma ve Sanat’,
Prof. Dr. Sevgi İyi’nin ‘Aydınlanmanın İnsan Anlayışı” dersleriyle devam edecek.
Dersler, 5 Mart- 26 Mart 2013 tarihleri arasında, her salı, 19.00-21.00 saatlerinde, Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi’ nde yapılacak. 4 Haftalık eğitim sonrasında katılımcılara sertifika verilecek.
150 kişiyle sınırlı olan okula, sadece 30 yaş altındaki üniversite öğrencileri katılabilecek.
A.İlhan GÜLEK- ADD Beşiktaş Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Türkler ve Türk kavramı
SON zamanlarda Türk kavramı ve Türk sözcüğü gibi deyimlerin; Anayasadan çıkartılmasına uğraşılıyor. Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” deyimine laf ediliyor. Ayrıca bu ülkede doğup-büyüyen, yani bu topraklarda yaşayan bazı kişilerin maalesef, Türk olmaktan gocunduğunu da görüyoruz.
Bu ‘Türk’ kelimesiyle, ‘Türklükle’ ne diye uğraşırlar, anlamak zordur. Batı (Avrupa) bize, İsa devrinden beri ‘Türk’ demişdir. Belki daha evveli de vardır. Bazı çevreleri rahatsız eden bu Türk kelimesini, Türk sıfatını, Türk terimini, Türk kavramını; gelin Batı Tıp Sözcüğünden inceleyelim.
İnsan anatomisinde ‘Sella Turcica’ diye, tıbbi bir terim vardır. Sağlık Bilimlerinde (Tıp, Dişhekimliği, Hemşirelik gibi) bu tanım bilinir. Sella Turcica’nın Latin dilinde anlamı, ‘Türk eyeri’ demektir. Türk eyeri (Dorsum sella), kafa kaidesinde hipofiz organının (bezi) yerleştiği bir bölgedir. Buradaki kemik çukurcuğunun adı; at eyerine benzetildiği için, sella turcica= türk eyeri olarak adlandırılmıştır; çünkü Türkler ata, eyer üzerinden binerlermiş.
Romalılar ve Yunanlılar bindikleri atlarda, eyer kullanmazlardı. At sırtını kavrayan bir örtü kullanırlardı. At sırtında eyeri yalnızca Türkler kullanırdı. Avrupa (Batı) at sırtında eyeri, M.S. 4. asırda kullanmaya başlamıştır. (x)
Tıp sözcüğündeki bu bilgi, bize şu gerçeği anlatmaktadır. Avrupa eyeri kullanmaya üçyüzlü yıllarda (4. asır) başladıysa, Türkler eyeri; yüzlü, ikiyüzlü yıllarda, belki de İsa’nın yaşadığı zamanda da; belki de M.Ö. kullanmaktaydı.
Şunu anlatmaya çalışıyorum: Hiç değilse I. ve II. yy’da Avrupa için, ‘Türk’ vardı. Bu Türkler, belki Kuzey Karadeniz’deydi, belki de Kafkaslar’daydı; ama muhakkak Anadolu’daydı. Türkler 1071 yılından, 1000 yıl evvel de Anadolu’da mevcuttu. Malazgirt Zaferi; yüzyıllardır Anadolu’da mevcut olan Türk varlığının, Anadolu’ya tam hakimiyetinin başlangıcını simgeler.
Batı bize yüzyıllar önce ‘Türk’ demiş; bugün içimizden birileri çıkıyor 21. yüzyılda ‘Türk’ adını silmeye kalkıyor. Sanki Türk kelimesine karşı bir fobi var. İngiltere’de yaşayana ‘İngiliz’, Almanya’da yaşayana ‘Alman’, Rusya ‘Ruslarındır’, Fransa ‘Fransızların ülkesidir’ denmesine itiraz ediyor musunuz? Onlar itiraz ediyor mu? Bugünkü Amerika’da dünyanın her ülkesinden- ırkından- insan vardır. Amerika’da yaşayana da Amerikalı dersiniz de, neden Türkiye’de yaşayana Türk dememek için uğraşırsınız?
Hangi ülkeden olursa olsun, yaşadığı vatanı-ülkesini seven birey, milliyetcidir. Millet; ulusu temsil eder. Atamızın, ülkeyi çağdaş ulus yapma hedefi vardı. Ulu önder Atatürk bu topraklar üzerinde yaşayan insanları nereden gelirse gelsin, kökeni ne olursa olsun ‘Türk kimliği’ ile birleştirmiş ve bir millet yaratmıştır. ‘Vatan’ dediğimiz bu Anadolu toprağında, halkımızın kardeşçe birlikteliği bozulmamalıdır. Buna bu ülkenin yöneticisi de, bireyi de çok duyarlı olmalıdır.
(x) Skinner, H A: The Origin of Medical Terms. 2. Ed. Baltimore, The Williams and Wilkins Co. 1961, p.371.
Prof Dr Taha ÜNAL- Ege Üniversitesi-İZMİR
Arabesk İnsan ve ‘Müslüm Baba’
UZUN yıllar, aşağılanarak, yerden yere vurularak linçe uğrayan arabesk, Araplar’dan gelme midir, yoksa kentli olamayan ‘varoş’un müziği midir soruları üzerinden tartışıldı.
Sözde ‘yüksek kültür’ün unsurları olan kesimler, arabesk üzerinden toplumun çoğunluğunun yer aldığı orta ve alt gelir grubunu aşağıladılar. Yemeği ekmek, peynir, zeytin, domates, yumurta, tavuk ve makarnadan ibaret olan yurdum insanlarının müzik zevklerini ‘klasik müzik’ kriterleri ile yermeye kalktılar. Onlarla dalga geçtiler.
Bunu yaparken, gizli gizli arabesk dinlemeyi de ihmal etmediler. Dışarıda ‘yüksek kültür’, içeride (ne demekse) ‘alçak kültür’ takıldılar.
Arabesk üzerinden yürütülen bu acımasız ve ikiyüzlü tartışma, son iki asırdaki ‘şekilcilik hastalığımızın’ göstergelerinden biri olarak kabul edilebilir.
Osmanlı modernleşmesi ve Cumhuriyet yenilenmesini saymazsak, ne sanayi, ne demokrasi, ne de bilim ve sanat devrimi geçirdiğimiz halde, yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan on milyonlarca insanımız varken, birileri hala ‘Bach Kriterleri’ ile arabeski hatta türküleri yargılıyor, bu yargı üzerinden toplumu aşağılıyor. Hayatın gerçek koşulları bu yargılamayı boşa çıkarırken, sanatta ölçüt anarşisi ve insan özgürlüğü de böyle bir yargılamayı ‘absürd’ hale getiriyor.
İnsanlar klasik müzik dinleyince ve marka kıyafetler giyince ‘yüksek kültür’, arabesk dinleyip pazardan giyinince ‘alçak kültür’ mensubu olmadığı halde, sanki öyle oluyormuş havalarında takılmaları zihniyet meselesinin ne derece yüzeyde asıldığını işaretliyor.
X kazanıp 10 X yaşama hevesi, bu hevesin gündelik yaşama yansıyan ‘rol hareketleri’, olduğuyla yetinmeme, yetinmediği için çalışmak yerine ‘mış gibi hareket etme’, herkes oldu işadamı/işkadını, sanki herkes Çırağan’da hergün brunch yapıyor, İstinyePark dışında her yere burun kıvırıyor, ‘cadde’ dışına ‘tu-kaka’ diyor, Nişantaşı ‘kızı’ İstiklal Caddesi’ne ‘varoştakiler geliyor’ diyor...
Bu tipler bir silkelenip kendilerine gelirler mi, sahte/yalan gündemlerinden arınıp kendi gerçeklerine dönebilirler mi bilemem. Bildiğim şey arabeski dinleyen insanların samimiyetinin dünyalara bedel olduğu... Varsın klasik müzik dinlemesinler, Çırağan’da brunch, İstinyePark’ta alışveriş, Nişantaşı’nda moda yapamasınlar.
S. T.
Paylaş