Paylaş
Beş aylık enflasyonun % 5.38’ye ulaşması ile birlikte memur ve emekli aylıklarına bu yılın başında yapılan zam eridi.
Hükümet ile Memur-Sen arasında geçen yıl bağıtlanan toplu iş sözleşmesi uyarınca 1 Ocak 2014’ten geçerli olmak üzere memur maaşlarında 123 lira, memur emeklisinin aylıklarında da seyyanen 140 lira artış oldu. Başka bir ifade ile ortalama memur maaşı 2 bin 200 lira olarak kabul edilirse bu kesime % 5.6, ortalama aylıkları 1500 lira olan memur emeklisine de % 9 zam yapılmış oldu.
Türkiye Kamu-Sen ile KESK’in tüm uyarılarına karşın, daha önceki sözleşmelerde var olan maaşları erimekten kurtaran enflasyon farkı ödenmesi hükmü, Memur-Sen’in bir yıllık imzaladığı toplu iş sözleşmesinde seyyanen zamdan ötürü yer almadı.
İlk beş ayda % 5.38 düzeyinde gerçekleşen enflasyonla memurlara yapılan % 5.6’lık zammın tamamı erirken, memur emeklilerindeki % 9’luk artışın yarıdan fazlası beş ayda buhar olup uçtu.
Yılın ikinci altı ayında bu kitlenin satın alma gücü yılbaşına göre çok daha geride kalacak.
Memur ve emeklileri bir anlamda enflasyona karşı koruyan fark ödemesi bu yıl yapılmayacak, 7 ay daha 123 ve 140 liralık zamla yetinmek zorunda kalacak.
Yine bu yılın başında aylıklarına % 3.27 oranında zam yapılan işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin durumu daha da kötü.
Aylıkları, memur emeklilerine göre daha düşük olan, işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin kaybı ilk altı ay dolmadan şimdiden yüzde 2.11’i buldu. En mağdur kitle olan işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin kaybı, aylıklarına zam yapılacak temmuz ayına göre giderek daha da artacak.
Emekçilerin aleyhine gelişen bu olumsuz tablo karşısında, hükümet ile alelacele toplu iş sözleşmesi imzalayan, enflasyon farkında ısrarcı olmayan Memur-Sen ne düşünüyor? Vicdanı rahat mı?
Şükrü KARAMAN
Çalışma hayatı uzmanı
Biz salak mıyız
Af hakkı olamaz
S.K. adlı okurumuz iktidara kızıyor: “Bir ülkede hükümetlerin adli ve mali konularda af hakkı ve yetkisi yoktur gerçek demokrasilerde. Bu tür uygulamalar sadece saçma sapan idare edilen ülkelerde olur. Vergisini, trafik cezasını vs. düzenli ödeyenler böylece ‘salak’ yerine konur. 2 bin TL vergi borcumuz için haciz geldi, borcu taksitlendirdik. Ama milyarlarca lira SSK ve vergi borcu olanlar var. Bunlara af getirmek, vergisini, borcunu düzenli ödeyenlere hakaret ve haksızlıktır. Bu uygulamalar, Türkiye’de demokrasi ve hukukun olmadığının en açık göstergesidir.”
Yalova’da ‘Yürüyen Köşk’ün hikâyesi
ANKARA ve İstanbul’dan sonra Atatürk’ün en çok ziyaret ettiği şehir Yalova’dır. Atatürk’ün Yalova’ya çok sık gitmesi ve burada çok sayıda yeni çalışmalar başlatması nedeniyle Yalova halk dilinde ‘Atatürk Kenti’ olarak tanınmaktadır. Örnek olarak; yurtdışından bir mimar getirterek Yalova şehrinin imar planını yaptırması, burada Bitki ve Ormancılık Araştırma Merkezi’ni kurması, bataklıkların kurutulması, kaplıcaların kurulması, Yalova İskelesi yoluna 12 km çınar ağacı dikilmesi vs. sayabiliriz.
Ayrıca, Türkiye’nin ilk kadın muhtarı (Meliha Manço) yine Atatürk tarafından 1934 yılında Yalova’ya (Gacık köyü) atanmıştır!
Atatürk, Yalova’ya sıkça gitmiş ve Millet Köşkü (Yürüyen Köşk), Baltacı Köşkü, Termal Atatürk Köşkü’nde kalmıştır. Bunlar içinde; çevre ve doğa sevgisi bakımından en sembol değeri olan mekân ‘Yürüyen Köşk’ün kısa hikâyesi:
Atatürk çok sevdiği Yalova’da 1929 yılında bir köşk yaptırmıştır. Köşk, yakınındaki bir büyük çınar ağacından zarar görmeye başlayınca, bahçıvan bu ağacın bir dalını kesmek ister. Ancak Atatürk kesilmemesini ve köşkün kaydırılmasını emreder. İstanbul’dan getirilen bir teknik ekip 8.8.1930 günü bu köşkü raylar üzerinde 4 metre 80 santim uzağa taşır. Böylece halk buraya ‘Yürüyen Köşk’ adını takar. Atatürk bu köşkü kaydırarak, bir ağaç dalının dahi çok önemli olduğu mesajını tüm dünyaya duyurmuştur. Halen müze olarak kullanılan bu bina bugün hem o tarihteki ileri teknik, hem de doğayı korumak adına önemli bir ‘sembol’ özelliği taşımaktadır. Dünyada bir binanın taşınması olayına, tam 68 yıl sonra (1998) Amerika’da rastlanır! Üstelik oradaki amaç doğayı değil, tarihi bir yapıyı korumaktır.
Bu Köşk olayı, Atatürk’ün doğaya ve Yalova’ya verdiği önemi gözler önüne sermektedir.
(NOT: Ne yazık ki, Yalova Üniversitesi logosunu süsleyen bu ‘Yürüyen Köşk’ resmini 2013 yılında silmiştir!)
Biliyor musunuz?
- İSTANBUL Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Rıza Sarraf tarafından eski Bakan Zafer Çağlayan’a hediye edilen saatin KVD’sinin ödenmediğinin ortaya çıkması üzerine “Saatin vergi ödemelerinin yapılmamasında, Bakan’a verilecek bir rüşvet olduğunun anlaşılmaması etkili olmuş mudur? Bu konuda herhangi bir araştırma yapılacak mıdır? Gümrük Vergisine tabi olmayan saatin KDV’si ve diğer ceza, faiz ödemeleri ne kadardır?” diye sorduğunu...
- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Bakan Faruk Çelik’e, İhlas’a bağlı TGRT’nin, AKP iktidarı tarafından öteden beri ‘özel olarak himaye’ edildiğini hatırlatarak “TGRT haber bünyesinde görev yapan çalışanların maaşlarının son 1.5 yıldan beri düzensiz olarak ödendiği, son 4 aydır da hiç ödenmediğini, durumun müfettişler tarafından tespit edilmesine rağmen dosyanın neden sümen altı edildiğini” sorduğunu...
Kızına doğduğu saatte yolculuk yaptığı uçakta pasta ısmarladı ama THY dalga geçti
BU maili yazmamın sebebi sesimi duyurmama yardım isteğidir.
30 Mayıs 1988 doğumlu kızım Gökçe Baturay, Stuttgart’ta yaşamakta ve okumaktadır. Bu yıl 30 Mayıs’ta doğum gününü bizimle geçirmesi ve birkaç gün kalması amacıyla THY’nin TK 1710 No’lu 11.20 saatindeki İstanbul uçağı için bilet aldım. Bileti gönderdiğimde “Aa doğum günümde, doğduğum saatte uçakta olacağım“ dedi. Ben de bunun üzerine Kızıltoprak’taki THY ofisine giderek uçuş sırasında kızım için bir sürpriz olarak pasta ısmarlamak istediğimi (parasıyla) söyledim. Bunun için yolcunun miles&smiles üyesi olması gerektiğini, bu taktirde ikramı ücretsiz olarak yaptıklarını söylediler. Ben de kızımdan habersiz olarak onu miles&smiles üyeliğine kaydettirdim ve tekrar ofise giderek bu ikram için rezervasyon yaptırdım. Bana “Buraya gelmenize gerek yoktu call center’den de yapabilirdiniz bu kaydı” dediler. Ben de emin olmak istediğimi bildirdim. Bana kaydı aldıklarını ve uçuştan 3 gün önce teyit etmemi söylediler. 28 Mayıs’ta aradım ve teyit ettim. 30 Mayıs gününü hep kızımın uçakta (yanında Alman erkek arkadaşı ile) pasta geldiğinde yüzünün nasıl olacağını, benim yaptığımı tahmin edip etmeyeceğini hayal ederek geçirdim ve kızım saat 17.00’de eve geldiğinde yüzünde hiçbir şey görmeyip sordum. “Ne pastası?” dedi bana...
Avrupa’nın, hatta dünyanın en iyi havayolu oldukları iddiasında olan bir şirket için ne küçük bir ihmal değil mi? Keşke kızım ikramları ücretli olan başka bir havayoluyla gelseydi ve ben ona sadece pasta değil parasıyla şampanya ve güller de ısmarlayabilseydim. Eminim ücretini ödediğim her şey yerine ulaşırdı.
THY müşteri ofisini aradım ve bir şikâyet formu oluşturdum. Ama hiçbir şey hayal kırıklığımı(zı) gideremez. Bir insan hayatında kaç kez doğum günü doğduğu saatte uçakta olabilir ki? Bundan böyle yabancıların THY’nin açılımı için söyledikleri “They Hate You” söyleminin çok doğru olduğunu anlamış bulunuyorum.
Doç. Dr. Nihan YAPICI
Ankara Metrosu’nun Batıkent –Sincan bölümü, Şubat ayında açıldı
BENİM genellikle kullandığım ’Harikalar Diyarı İstasyonu’nda iki yürüyen merdiven ve iki asansör var.
Bu merdiven ve asansörler, iyi kötü çalışıyorlardı. 11 Nisan 2014 günü ciddi bir kalp ameliyatı geçirdim. İyileşip 20.05.2014’ten itibaren sosyal hayatıma başladığımda, asansörlerden kuzeyde olanı ile iki yürüyen merdivenin hiç çalışmadığını gördüm. Durumu, Büyükşehir Belediyesi’nin 153 numaralı telefon hattına 3 kere bildirdim. Son iki bildirimim üzerine, “Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bilgi verildiğini, sonuçtan ayrıca bilgi verileceğini” SMS ile bildirdiler. 30.05.2014 günü saat 10.00 civarında, Kızılay yönüne gitmek için istasyona vardığımda, çalışır durumdaki güney asansörünün de arızalandığını gördüm. Böylece, iki asansör ile iki yürüyen merdiven hizmet dışı kalmış olup süs olarak varlıklarını sürdürmektedirler. İstasyondaki güvenlik görevlileri arıza şikâyetinden bıkmış durumdadırlar.
İmalatı yapan firma ile yaptıran ve işleten Bakanlık veya Büyükşehir Belediyesi’nin, sorumluluğu inkâr edilemez. İmalat, henüz 3 aylık ve yeni olduğuna göre, asansörlerin ve merdivenlerin garantisi olmalıdır. Belediyenin veya Bakanlığın, işi firma üzerine atarak hizmeti aksatmaya, benim gibi merdiven çıkması sakıncalı vatandaşlar ile yaşlı veya engelli vatandaşları mağdur etmeye hakları yoktur.
Anılan istasyonda fotoğrafla veya video ile fiziki tespit yapmanız mümkündür. Ayrıca, Alo 153 hattından tarafıma gönderilen SMS mesajlarını da gönderebilirim.
Hizmetteki aksamayı, firmanın kalitesiz üretimini ve vatandaşların yaşadığı sıkıntıyı görmezlikten gelen ve şikâyetleri de umursamayan Bakanlık ve Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin bu durumunu kamuoyuna duyuracağınız ve çözüme katkıda bulunacağınız ümidiyle selamlar, saygılar.
Avukat Ömer KÖSE-ANKARA
50. Uluslararası Tekirdağ Kiraz Festivali’nde “Damdaki Mizahçı” söyleşisi
Bu yıl 50. kez gerçekleştirilecek Uluslararası Tekirdağ Festivali, 5-8 Haziran tarihlerinde Tekirdağ Festival alanında pek çok kültürel-sanatsal etkinliğe sahne olacak. Mizahçılığında yazar-çizer olarak 36 yılı geride bırakan “Damdaki Mizahçı” Cihan Demirci Festival alanında kurulan “Festival Kültür Çadırı”nda 6 Haziran Cuma günü, saat 16.00’da ‘Damdaki Mizahçı Cihan Demirci ile Damardan Muhabbet’ başlıklı cidden-darp söyleşisinin ardından mizahseverlere kitaplarını imzalayacak. Aynı gece 21.30’da sahildeki konser alanında Grup Gündoğarken ve Yeşim Salkım konseri izlenebilir. 6 Haziran’da Cihan Demirci’nin konuk olacağı ‘Festival Kültür Çadırı’na; 5 Haziran Perşembe günü Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu, 7 Haziran Cumartesi günü ise eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ söyleşileriyle konuk olacaklar.
Dil Derneği Gürhan Uçkan Kısa Öykü Ödülü yarışmasında ödüle değer öykü bulunmadı
DİL Derneği Gürhan Uçkan Kısa Öykü Ödülü Seçici Kurulundan kamuoyuna bir açıklama yapılarak 2014 yılı için yarışmaya katılanlar arasında ödüle değer öykü bulunamadığını bildirdi.
Yarışma, 5 Aralık 2006’da yitirdiğimiz değerli Yazar, Şair, Gazeteci Gürhan Uçkan’ın kişiliğini, düşüncelerini ve yapıtlarını gelecek kuşaklara aktarmanın yanı sıra, genç kuşakların dil duyarlılığını artırmak, yazınsal yeteneklerini geliştirmek, değerlendirmek üzere, Dil Derneği ile İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından üniversite gençliği arasında düzenlenmektedir.
Öykü çalışmalarında seçici kurul tarafından belirlenen başlıca sorunlar şunlardır:
Ürünlerde öykü tekniğine, öykü türünün tanımının gereklerine uyulmamaktadır. Anlatımda savrukluk, dağınıklık, bütünlükten yoksunluk belirgindir. Türkçe tümce kurma, yazım kurallarına uyum zayıftır. Çalışmalarda Osmanlıca, Arapça, Farsça sözcükler yoğun biçimde kullanılabilmektedir. Bazı öykülerde izlemsel yönden bunalım, acı, kaygı işlenmeye çalışılmasına karşın okurda etki yaratılamamaktadır. Çalışmalarda derin yapı güçsüzdür. Olaylar amaçsızca, ardı ardına sıralanmaktadır.
Belirtilen nedenlerle, yarışmaya katılan çalışmalardan ödüle değer öykü bulunmaması dolayısıyla, Dil Devriminin ödünsüz, gönülden savunucusu Gürhan Uçkan’ın anısına saygı, Dil Derneği ile İsveç Atatürkçü Düşünce Derneği’nin saygınlığı gereğince, 2014 yılında Dil Derneği Gürhan Uçkan Kısa Öykü Ödülü verilmemesi uygun görülmüştür.
Paylaş