Paylaş
Uzun yılları aşan, 25 yıla gelen evliliğim eşimin, “Bir maaş dahi olsa ödül almamışsın!” sözü ile krize dönüşüyordu neredeyse. Nereden mi çıktı bu?
Eşim, Hanefi Avcı’nın Yeni Şafak gazetesinde Ali Bayramoğlu’nun röportajında Avcı’nın 747 (yazı ile yedi yüz kırk yedi) defa maaş taltifi aldığını yazması üzerine bana bunu söyledi. Hanefi Avcı’yı beğenirim. Haksızlığa uğradığına inancım tam. Maaş taltiflerini de hak etmiştir kuşkusuz. Sorun o değil. Bir soru var. O da, devlet bir memuruna 747 maaş taltifi verecek ne bulmuştur? Bunu yıl hesabına vursak 62 yıl eder! Yani Avcı, hiç taltif almasa idi bu parayı alabilmek için tam 62 yıl çalışacaktı!
Bu sadece Avcı’ya özgü bir durum değil. Şimdilerde görevden alınan veya görev yeri değiştirilen bütün polis müdürleri, özgeçmişlerini anlatırken, ne kadar ödül aldıklarının yanı sıra ne kadar maaş taltifi aldıklarını da yazıyorlar. Daha 200’ün altına düşenini görmedim!
747 maaş, taltifi neye tekabül eder, taban maaşı ne kadardır, 100 lira mı, 1000 lira mıdır?
Hoş, 25 yıllık hizmetimde ekonomi bürokrasisinde devlet bankaları ve bağımsız kurullarda çalıştım. Müsteşar yardımcılığı yaptım. Devlet hazinesi ve gelirlerinin artması için uğraştım. Hakkımda da rüşvet veya yolsuzluk gibi bir dava bir yana soruşturma bile açılmadı. Ama ‘bir maaş’ olsun ödül alamadım! Asker veya MİT görevlilerinde de bu kadar çok ‘maaş ödülü’ duymadım, görmedim!
İçişleri Bakanlığı bunca ‘önemli’ işi arasında bu ödül kriterleri nedir diye açıklama yapar mı acaba?
Vatanın ve milletin kurtarılmasına yönelik mucizevi bir şeye dayanıyorsa bu ödül yönetmeliği, en azından eşime, benim evliliğimin de kurtulmasına imkân verecek makul bir açıklama yapabilirim.
Emekli bir devlet memuru olarak bunu yazıyorum.”
Bizim de aklımıza bir söz takılıyor: “Padişahım ulufe mi dağıtıyor!?”
CHP’ye eleştiriler
‘Yetmez ama evet’
CHP’nin beşli komitesi, eğilim yoklaması kararını niye daha baştan temmuz veya ağustos aylarında almadı?
Mersin’de aday belirleniyor, tepkiler üzerine de “Bir daha gözden geçireceğim” diyor. Daha sonra gözden geçirmek zorunda kalınan kararlar alınıyor?
Mantığı ve gerçeği olmayan bakış açıları partiyi zaafa uğratır.
Maçın içinde kurallar değiştirilmez; kaleler enine, çizgiler, formalar değiştirilmez. AKP kendi kendine çelme takmasa, bir de Sarıgül gelmese, CHP Genel Merkezi iyice dökülürdü. Şimdi bir de öğreniyoruz ki, Türkiye genelindeki birçok ilçede, belediye meclis üyelerinin ‘fermuar’ yöntemiyle bizzat üyeler tarafından belirlenmesi yönündeki alınan karar büyük şehirlerde bazı partililer tarafından itirazla karşılandı. Bazı ‘abiler’ ‘atamalara’ müdahil olamayacakları için ‘atama’ kararının benimsenmesini istediler. Bu konuda telaşa kapılanların soluğu Adnan Keskin’in yanında yer almaları dikkat çekti... Bir kısmı da “Yetmez ama evet” dediler.
SGK’dan hakkımı istiyorum!
2000 yılından önce SGK’dan emekli olanların emekli maaşlarında intibak düzenlemesi yapıldı. İntibak düzenlemesi sonucu, 5000 prim günü olanların maaşlarında “İntibak farkı olarak” bir artış oldu.
Eşim 2001 yılında vefat etti. O tarihten bu yana dul maaşıyla geçimimi sağlıyorum. Eşimin 6300 gün prim ödemesi olduğu halde, benim maaşıma intibak farkı yansıtılmadı. 86 yaşındayım, emekli maaşımdan başka hiçbir gelirim yok. Mağduriyetimin giderilmesi için SGK’ya 23 Ocak 2013 günü (No: 59177) başvuru yaptım, bir sonuç alamadım.
Emine DURGUN-BANDIRMA
Gulûl suçu örtbas edilemez
CHP Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner, gazetecilerin TBMM’de Bilal Erdoğan ile ilgili soruları üzerine şunları söylediğini açıkladı: “Sayın Başbakan Allah ile aldatmanın yeni yol ve yöntemlerini kullanmıştır. Savcıların aradığı, mahkemeye çağırdığı ancak Aksaray Valisi olan zatın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü hukuk dışı işgali üzerine polislerin ifadeye getirmediği Başbakan’ın oğlu Necmettin Bilal, Başbakan’ın himayesinde dolaştırılmıştır. Hani Başbakan “Babamın oğlu olsa hesabını versin” diyordu? Niye oğlunu mahkemeye, polise göndermiyor? Program dışı olarak aile kabristanı ve Çamlıca Camisi ziyaret ediliyor. Dini duygularla gulûl suçu nasıl örtbas edilmek isteniyor! Gulûl, yoksulun, yetimin hakkına beytülmale el uzatmaktır.
Oğlunun savcıya gidip aklanmasını temenni ederiz. Ama aklanamayacaksa ‘üstünlerin hukuku’nun yaratıcısı Sayın Başbakan’ın oğlu olması onu kurtarmaz.
Mevlit gecesi olmasına rağmen Adalet Komisyonu’nun saat 02.00’ye kadar çalıştırılması çok manidardır.
Madem Türkçe bilmiyorsun...
BİLİNDİĞİ gibi, son yıllarda ülkemize dışarıdan ve içeriden dayatılan bir çıban başı var: İki dillilik! Türkiye’de okul eğitiminde hem Türkçe hem de Kürtçe olabileceğini ileri sürmelerin başını çeken ABD’de durum nedir? Cengiz Özakıncı ‘Bütün Dünya’ dergisinin Ocak 2014 sayısında bu konuyu belgeleriyle ele alarak bizlere sunmakta. Değerli Aydoğan Kekevi diyor ki, “ABD’li yetkililer ABD’de yaşayıp İngilizce bilmeyenlere değil kendi dillerinde eğitim veya mahkemelerde tercüman sağlamak, bunlara ‘rüyalarını bile İngilizce görecek’ derecede İngilizce öğretilmesinin gereğini vurguluyorlar... Bizde ise 7 göbek Türkiye’de doğup büyüyüp Türkiye’nin yüksek okullarında eğitim alıp doktor, mühendis vb olan etnikçiler, “Türkçe bilmiyoruz“ diyerek tercüman istiyorlar. Tabii maksat üzüm değil bağcıyı halletmek ama buna rağmen kimse de kalkıp “Madem ki Türkçe bilmiyorsun hastalarla da anlaşamazsın, senin doktorluk ruhsatını iptal ediyoruz“ falan demiyor.. Çünkü gariban “bağcı” zaten gözden çıkarılmış...” Özakıncı’nın çok değerli çalışmasını, ‘Bütün Dünya’da okuyunuz. Lale GÜRMAN
Biliyor musunuz
ERBAKAN Vakfı Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan’ın Gülen Cemaati’ne “Yolsuzlukları kendi işiniz görülmediği, kendi işinize gelmediği, hükümetle aranız bozulduğu zaman intikam almak için mi ortaya çıkarıyorsunuz?” dediğini...
CHP Kadıköy belediye başkan aday adayı Aykurt Nuhoğlu’nun “41 yıldır yaşadığım Kadıköy’ün sorunlarına ve ihtiyaçlarına yakından şahidim ve bu konulara, halkın katılımı ile en iyi çözümleri getirmeye talibim. Projelerim ve yerel yönetim anlayışıma yönelik bilgilere, kişisel web sitemden ulaşabilirsiniz: www.aykurtnuhoglu.com.tr” dediğini...
Paylaş