Paylaş
Asker ne der henüz bilinmez ama Kuzey Ege’de bu oldu. Durumu biraz açalım:
Türk-Yunan Defne (Yunanca Dafni) Derneği’nin, 12 yıldır düzenlediği Türk-Yunan Dostluk Festivali bu hafta sonu Gökçeada (İmroz)-Semadirek’te (Samotraki) düzenlendi. Etkinliklerde; iki ülkenin aydınları, sanatçıları, bilim ve iş insanları ile medya mensupları bir araya geliyor, bölgesel ve ülkeler sorunları tartışıyor; diyalog grupları kuruluyor; böylece insanların ‘Barış Yolculuğu’nda emin adımlarla yürümesi amaçlanıyor.
Bu yılki kutlamaların bir başka boyutu vardı; Son yıllarda organik ürünleri ile öne çıkan Gökçeada’da ilk defa sınır kapısı ve gümrük idaresinin açılmasıydı. Aynı şekilde kriz nedeniyle iki-üç yıldır kapalı olan Semadirek sınır kapısı da bu vesile ile yeniden açılmış oldu.
Ne yazık ki, her iki tarafın acemci ve özensiz hazırlıkları konukları epeyce kızdırdı. Bizim tarafta, beş yıl önce tayin edilen ‘bir gümrük’ memuru vardı; ama gümrük işlemleri Çanakkale Özel İdaresi’nin GESTAŞ firmasının ‘Conkbayırı’ deniz otobüsü personeli tarafından yapıldı. Semadirek’e 172 yolcu ‘Ankara’nın izniyle gitti; gelirken de yeni konuklarla 208 kişi olarak dönüldü. İşte kargaşa burada yaşandı; ‘fazla yolcular’ indirilerek yeniden sayıldı. Bir saatlik dönüş yolculuğu bekleme dahil beş saate çıkınca isyan noktasına getirdi iki tarafın konuklarını... Bunun sonucunda, derneğin başkanı, eski büyükelçi Yalım Eralp yaşanan sıkıntıların sonuçlarını üzerine alarak görevinden istifa ettiğini duyurdu ve herkesi şoke etti. Bu ‘suçları’ kim üzerine alır henüz bilinmez.
‘Bizim sınıra ihtiyacımız yok’
EROS-Rodopi (Rodop-Meriç) Bölge Vali Yardımcısı Yorgia Nikolau, Semadirek Belediye Başkanı Pasok’lu Dr. Yergos Hanos, Gökçeada Kaymakamı Muhittin Gürel, Belediye Başkanı Yücel Atalay... Ankara’da Gümrük ve İçişleri bakanlıkları daha önce açılacağı dururulan bu kapının açılışında daha hazırlıklı olmaları gerekiyordu galiba...
Dün yemekte Semadirek Belediye Başkanı Hanos, Gökçeada Belediye Başkanı Yücel Atalay’a; adadan ailesi ayrılınca Avustralya’ya giden ve emekli olduktan sonra yine ‘vatanına’ dönen Niko Dulkaris ile Rum vakıflarının İstanbul’daki yöneticisi Laki Vingas’ın yanında “Biz dost ve kardeşiz. Barış içinde yaşayacağız. Ateşin üzerine benzinle gidilmez. Bizim sınıra ihtiyacımız yok” dedi.
Gökçeada-Semadirek
Gökçeada, Semadirek’ten yaklaşık bir misli büyük. 9 bin nüfusu var; karşıtarafın nüfusu ise 2 bin 600... Komşu adanın bütçesi, kriz nedeniyle 4 milyondan 3 milyon Euro’lara kadar düşmüş, Gökçeda’nın bütçesi de 12 milyon TL. Komşu belediyede 35 kişi, Gökçeada’da ise 96 kişi çalışıyor.
Semadirek Belediye Başkanı Hanos’un babası 22 yıl belediye başkanlığı yapmış, kendisi de 11 yıldır görevde... Yücel Atalay ise akademisyen kökenli “3. dönemde yine aday olacağım” dedi. Adada yapılaşmanın arttığını söyleyince “Sadece otellere iki kat izni veriyoruz” dedi. CHP’nin karşısına aday çıkarıp çıkarmayacağı henüz belli değilmiş...
Atalay’ın ailesi 1973’te Trabzon Çaykara’dan getirilmiş; Biga, Isparta, Muğla ve Çanakkale kökenli nüfusa karşılık, Kürt kökenlilerin sayısı giderek artıyor. Bulgaristan’dan gelen Türk göçmenler ise 130 hane; adanın aydınlık yüzleri... Adanın son ‘konuğu’ Deniz Kavukçuoğlu; yeni yazdığı ‘Hüzün Adasında Bir Köy’ kitabını 2. baskıya vermiş; biz de aldık, okumaya başlayacağız.
TURİZM ÜÇGENİ
Semadirek’e her gün bir sefer yapılıyor; Gökçeada’ya yaz aylarında 8, kışın 3’er sefer.. Önümüzdeki sezon iki ada arasında -Limni’, Bozcaada ve Dedeağaç- ileride bir turizm hattı oluşturabileceği söyleniyor. Gelecek yaz seferler başlayabilir mi? Ekonomik olarak şimdilik zor. Ama Yunan adalarındaki lokantaların cazibesi Türk kıyıları için bir tehlike sayılmalı şimdiden...
400 yıl Osmanlı toprakları arasında yeralan Semadirek, 1912’de Osmanlı terkettiğinde ‘güvenlik’ nüfusu dışında hiçbir gücü yokmuş. Zaten, Ege adaları Osmanlı - azınlıklar- için hiç sorun olmamış tarih boyunca; Osmanlı mülkiyet ya da arazi kullanma belgesi kimin üzerindeyse ona hak tanımış.
Türkçe ve Yunanca manşet
TEPEKÖY’de bulunan Gökçeada’nın aynı zamanda en eski şarap markası Barba Yorga’da, BBC’den emekli olduktan sonra Ada’ya yerleşen Dilvin Yılmaz da damgasını vurdu. Aileden kalan elişi beyaz masa örtülerini konukları için çıkartmış çeyiz sandığından... Hazırladığı eski ada usulü keçi peynirli ve tarçınlı patlıcan yemeği ile şaraplı şeftali tatlısına Türk ve Yunan konuklar bayıldılar.
Aynur Ganiler, sahibi olduğu Olay gazetesine Türkçe ve Yunanca olarak ‘Kuzey Ege’de barışa sofra kuruluyor’ manşetini attırmış. Bu arada törenden önce düşerek sol bileğinin çatlayınca gazeteci dostları kendisine “Kız sana nazar değmiş” diye takıldılar.
İZZET KERİBAR’IN SERGİSİ
1960’tan sonra Rumca eğitimin yasaklanması ve dolayısıyla azınlık ilkokullarının kapatılmasından sonra adadan terke mecbur kalan, bir dönem Balkanların en büyük köyü olan (3 bin) Dereköy’ün metruk hali herkesi üzdü. Ünlü çamaşırhanesine de ‘temizlik ve dostluk’ anlamında beyaz mendil asıldı. Ünlü fotografçı İzzet Keribar’ın kolleksiyonundan Gökçeada ile ilgili bir fotograf sergisi Rum konukları çok etkiledi.
TÜRK-Yunan dostluğu için yıllardır koşuşturan Nilüfer Tarikahya, yaşanan krizden dolayı acılar içinde olan Atina’dan ayrılıp İstanbul’a döndüğünü söyledi.
ADANIN Kefalos bölgesinde restoran ve konaklama işletmecisi Sema Saydı, “Burası Çeşme’den daha önemli bir sörf merkezi olacak” dedi. Adaya yerli ve yabancı olarak 410 bin turist geliyor; bunun 70 bini Kefalos bölgesinde sörf yapmak için gelenn Bulgaristan ve Romanya’lı turistleri kapsıyor. Semadirek’e gelen turist sayısını belediye başkanı, çoğu yerli 40 bin kişi olarak verdi. Dağları, suları (termal de var) ve tarihi (Paris’e kaçırılan Nike heykeli) yanında alternatif turizme kapı açmaya başlamış.
OKUYUNUZ
Sarıgül’ün Trakya turunda neler oldu?
Mustafa Sarıgül’ü ‘uzaktan’ izledik; Gökçeada’dan...
Bir dostumuz konvoy daha Bakırköy’e gelmeden anlatıyor:
"Çok heyecanlıyım. CHP’de özlediğim günleri yakalıyor muyuz" diye soruyor.
"Hemen kendinizi gaza getirmeyiniz, Trakya’da hep böyledir. Önemli olan diğer kentlerdir. Trakya’nın göstergesi zaten bellidir" diyoruz.
Ecevit’ler de, Demirel’li günlerde de böyleydi; hatta Tayyip Erdoğan’lı günlerde de...
Sağduyulu olmak gerekiyor;
Silivri’de CHP’li belediyeyi ziyaret ediyor Sarıgül...
Marmara Ereğlisi’nde, Çorlu’da (ilçe sınırı Tekirdağ yoluna kadar uzandığından Ünal Baysal’da bir hareket olmuyor) ve Tekirdağ’da CHP’li belediye başkanları, il ve ilçe başkanlarından yollara düşen olmuyor.
Tekirdağ’da Mustafa Sarıgül, Çorlu’da çıkan ‘Devrim’ gazetesinin manşetinde yer alan özel bir haberi gösteriyor:
"Hedefim CHP"...
Devrim gazetesi. İsmet İnönü ve Ecevit döneminde üç kez seçilen CHP Tekirdağ Milletvekili Yılmaz Alpaslan tarafından kuruldu.
Şimdi oğulları tarafından çıkarılıyor.
"Ben Yılmaz Alpaslan’la siyaset yaptım; onun tecrübelerinden faydalandım. Şimdi CHP’de devam etmek üzere yollara düştük" diyor.
Sarıgül, kendisini dinleyen vatandaşlara "İnandığım yolda yürümeye devam edeceğim. Ülkemizi, halkımı seviyorum. Ve ülkemizde olarak sabırla inançla özlediğimiz noktaya hep birlikte ulaşacağız."
Gazeteci Erdal Özcan, Sarıgül’ün yüzlerce araçtan oluşan konvoyunda ‘Çare Sarıgül’ ve Türk bayağı bulunduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:
"Kavşaklarda, yol ağızlarında, benzin istasyonlarında kendisini karşılamaya-görmeye gelenlerde CHP flaması dikkat çekiyor. Bu dediğim yerlerin hepsi kalabalık... Sarıgül, gençlik kollarından geldiği için örgüt çalışmasını iyi bilir. Ancak Sarıgül aday olursa, hesaplarımız bozulur diyen olduğunu bilmelisiniz."
Özcan’a göre, İstanbul’dan Tekirdağ’a kadar Sarıgül geçmiş liderler kadar ilgi görüyor, otobüsünü gerektiğinde durduruyor ve halkı selamlıyor. İmkan bulduğunda ellerini sıkmaya çalışıyor.
Trafikten yollar tıkanıyor; Sarıgül sıkıntıya karşı, bunun planlamasını daha önce yaptığından ekipleri alternatif yollar gösteriyorlar sürücülere...
Bazen "Çok konuşamıyorum, arkada bekleyenler var" diye kısa kesiyor konuşmasını...
Trafik polisleri, resmi veya sivil olsun, kavşaklarda başbakan veya bir muhalefet liderine yaptığı ‘güvenliği’ sağlıyor.
Sarıgül kavşaklardan geçerken polise sık sık teşekkür ediyor.
Bir başka gazeteci dostumuz Oktay Apaydın da arıyor: "Sanıyorum Sarıgül’ün en coşkulu ve kalabalık konvoyu olabilir. Tekirdağ Belediye Başkanı Adem Dalgıç’ı göremedik; Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’ı da" diye konuşuyor.
Belediye başkanları ve il başkanları, genel merkezden korkuyorlar.
Bir iddiaya göre, genel merkezden bu gibi durumlarla ilgili sorulara "katılmayın" yanıtını veriyor... Sarıgül’ün bu gösterileri Türkiye Değişim Hareketi adı altında yaptığı belirtiliyor.
Konvoy, Keşan’a kadar ulaşıyor ama Sarıgül’ün son noktası Keşan’a varmadan önceki belde, satır köftesi ile ünlü olan Yeni Muhacir Beldesi...
Sarıgül, 10.00 Mecidiyeköy’den çıkıyor, akşam saatlerinde Yenimuhacir beldesine varıyor.
Sarıgül’ün yardımcısı Engin Akman, İstanbul’dan Keşan’a olan 227 km’lik yolu Keşan’a 8 saatte aldıklarını söylüyor.
Sarıgül haykırıyor:
"Yarı final maçına hazır mısınız?"
Sarıgül’ün yarı final sözü genel başkanlık, final sözü de başbakanlık olarak yorumlanıyor.
Paylaş