ŞİMDİ ne olacak? Annem, 11 çocuk doğurmuş, hepsi de vatanımız uğruna canını vermeye hazır. Altısı güle oynaya askerliğini yaptı, sadece altısı değil onlarca torun.
Beni en çok, şu an aramızda olmayan rahmetli ağabeyim Cumali Gündüz’e ait bir anım çok etkilemiştir.
O çok sevdiği vatanından ayrılarak, ekmek peşinde koşup çocuklarını doyurmak için Viyana’ya yerleşmek zorunda kaldı. Vatan hasreti, babayiğidi kanser illetinin kucağına bıraktı. Ziyaretine gittiğimde onu tükenmiş gördüm. Cuma namazına gitmek için bayrama gider gibi hazırlanmış olarak yola çıktık; git git camiye varamıyoruz. Son gayretle vardık camiye. Namazdan sonra sordum, "Daha yakın cami yok mu?" diye.Verdiği cevap öyle duygusaldı ki, ona olan saygımız boşuna değildi! Romanlar dolusu duygularını bir cümleye sığdırırdı. Yine öyle oldu:
"Birçok camiyi geride bıraktık.Her gittiğim camide askerimi, vatanımı tenkit ediyorlar. Bu değerleri kötüleyen yer cami bile olsa benim orada işim olamaz."
Bizim gibi çok Kürt ailesi olduğunu biliyorum. Büyüdüğümüz evin üç metre ötesinde Alevi dedesi, diğer yanında cami hocası ikamet ederdi. Babamın can dostu bir Ermeni idi. Bu güzellikler, politikacılar yüzünden çok darbeler yedi, güzelim Malatya’da. Birçok aydın dediğimiz kişiler, tuz biber ekti, ekmeye de devam ediyorlar.
Kürt TV ile bunların ne alakası var, diyebilirsiniz. Var, çok var... 85 yaş civarında olan annem, bizlere uğrunda ölesi vatan sevgisini aşılayan o kutsal insan, televizyonlara boş boş bakıyor, çünkü o Türkçe bilmiyor. Onun bu çaresizliği beni hep rahatsız ederdi.
Allah devletimizi korusun. Bizleri özgürlükler değil, yasaklar sıkıntıya sokuyor. Bizim zayıflama lüksümüz asla olamaz. Zayıflamış bir devlet varlığını koruyamaz. Barışta güzellikler uğruna savaşırsak cephede ölmemize gerek kalmaz.
Köyümüzün ismi değiştiğinden, kendimi kökenimden koparılmış hissediyorum, yeni ismini anneme anlatamıyorum. Bir gün birilerinin kuyuya atılan bu taşı çıkarmasını beklememin de hakkım olduğu hayalimi canlı tutuyorum.
Bizler öylesi kendine has bir mozaik oluşturmuşuz, hangi renk eksilirse yeri boş kalır.
M.Nuri GÜNDÜZ
Türk milleti sizi asla affetmeyecek
KÜRTÇE daha doğrusu ’Anadolu Osmanlıcası’ ile yayın yapan TRT 6 yayına başladı. YÖK Başkanı bunun başlangıç olduğunu gösteren planlarını açıkladı. Türk dilbilimciler yıllardır Kürtçe’nin bir dil olmadığını, Farsça, Türkçe ve Arapça’nın karışık kullanıldığı bir ağız olduğunu kanıtlayan yazılar yazdılar. Ama bilimin yol göstericiliğini değil, kendine aydın diyen ihanet çetelerinin, Avrupa’nın, Amerika’nın, BOP’un, Soros’un telkinlerini tek doğru olarak kabul edenler, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kuruluş ilkelerine bağlı bütün vatandaşları yaralayan sonucu dayattılar. Ben soruyorum şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Kürtçe konuşsun diye mi biz bu kadar şehit verdik. Dün cezalandırılan hainler, binlerce lira ödenerek televizyona çıkarılsın diye mi vergi ödüyoruz? İlgililer şunu bilsin, bu yolda harcanan tek kuruşumu bile helal etmiyorum. Bütün kalbimle diliyorum: Haram olsun!.. Türkçe, Türk milleti ve tarih sizi asla affetmeyecek. Ben de tabii ki...
B. Muhsine
Kadınlara sünnet ve Prof. İlhan Arsel
BİR okurumuz önemli bir öneride bulunuyor: Bugünlerde tartışılan kızlara sünnet olayı, İslamiyet öncesinden itibaren uygulanmaktadır. Özellikle İslam ülkelerinde çok revaçta olduğu bilinmektedir. Bu işlemin bu kadar ilkel ortamlarda ve hálá sürdürülmesi, kadınlarımızın düşürüldüğü durum açısından çok acıdır. Tüm kadınlarımızın en azından Prof. İlhan Arsel’in ’Şeriat ve Kadın’ adlı yapıtını okumalarını sağlamak gerekiyor. Araştırma konusuna gelince, internette ’kadınlarda sünnet’ diye girince yeteri kadar akılcı ve akıldışı açıklamalar bulunuyor.
Cehaletin aydınlatılması lazım.
Tazminat davası açılmalı
ANKARA’da yılbaşı gecesi meydana gelen ve 7 gencimizin ölümüne neden olan facia üzerine, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. Genel Müdürü Veysel Karani Demir, bu çocukların bir kısmının yarı çıplak olduğunu beyan etmiş, ancak kendisinin bu iddiası polis tarafından yalanlanmıştır. Şimdi, kazaya kurban giden bu çocukların anne ve babalarını, adı geçen yetkili hakkında gerek kurumun ihmali ve gerekse yaptıkları yakışıksız iftira üzerine maddi ve manevi tazminat davası açmaya davet ediyoruz. Bu konuda kendilerine her türlü hukuksal desteği karşılıksız olarak vermeye hazır olduğumuzu beyan ederiz.
Av.Sami GÜLEÇYÜZ Güleçyüz Hukuk BürosuİSTANBUL (0216-336 86 06)
GÜNÜN UYARISI
"Doğalgaz değil, cehalet ve sistem öldürüyor. Ders almak için daha ne yaşasaydık? Suçlu arıyorsak, ki artık aramak zorundayız, kendimize seçtiğimiz yöneticilere, mevcut uygulamalara, egemen kılınmak istenen kültüre ve bize dayatılan piyasa uygulamalarına bakmamız gerekir."
(TMMOB Kimya Mühendisleri Odası açıklamasından)
Biliyor musunuz
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, bugün Ankara’da, Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlığı adaylarını açıklayacağını... MÜFETTİŞLER Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Ceylan’ın, 170 yıllık bir geçmişe sahip olan ilköğretim müfettişlerinin statülerinin belirsizliğine çözüm bulunması ve uğradıkları hak kayıplarının iyileştirilmesi için 10 Ocak günü Milli Eğitim Bakanlığı önünde açıklama yapacaklarını söylediğini...
Vereme dikkat
NEW York’ta, veremin artık önemli olmadığı düşüncesiyle bütçesi kısılıp çalışmalar yavaşlayınca verem patladı. ABD,Dünya Sağlık Örgütü’nden yardım istemek zorunda kaldı. Sovyetler dağıldıktan sonra sağlık sistemi bütünlüğünü kaybedince verem hastalığında korkunç artışlar meydana geldi. Eski Sovyet ülkelerinde şu anda en yaygın ve korkulan hastalıkların başında verem geliyor.
Türkiye Ulusal Verem Savaşı Dernekleri Federasyonu, yayınladığı duyuruda şöyle diyor:
"15-20 milyon kişinin TB basiliyle enfekte olduğu ülkemizde verem savaşı çalışmalarının aksatılması kabul edilemez. Verem savaşındaki başarı, bir ülkenin gelişmişlik göstergesidir, denilir. Verem savaşında en önemli unsur, deneyimli ve eğitimli insandır. Bu nedenle, verem savaşı dispanserlerinin korunması, eğitimli personelin bu çalışmada tutulması için gerekenler yapılmalıdır." www.verem.org.tr