Paylaş
Dindar bir kimliği olduğunu devamlı vurgulayan partisi ve kendisinin; aslında sadece Kuran dışı kaynaklardan bilgilendiğini ve beslendiğini açıkça ortaya çıkarıyor.
İşte irticanın bir tanımı da budur: Halkı sürü görmek.
Şimdiye kadar basında okuduğum yazılarda bu konuya değinene rastlamadım, üzüldüm.
Oysa Başbakanın asıl demek istediği "sürü gütme (çobanlık) yeteneği" değil,
Halkı "sürü olarak tanımlama ve sürü gibi yönetme" arzusunun ve övüncünün bir marifetmiş gibi basına ifşa edilmesidir.
Basın mensupları bunu anlayamadı.
Kur'an'ın bu konuda yazdıklarını incelerseniz olayı anlarsınız.
"Ey iman edenler! 'Râina!' demeyin, 'Unzurna!' deyin/ "Bizi davar gibi güt!" diye konuşmayın, "Bize bak!" diye konuşun ve dinleyin."
Sonuç... Yukarıdaki ayette (Bakara 104), halktan kendilerini davar gibi yönettirmemeleri isteniyor.
Mantıken bu konu ile ilgili işler ve eylemler doğrudur.
Bir yöneticinin halkını sürü gibi görmemesi, halkın da kendisini sürü
gibi yönettirmemesi gerekir. Bu Kuran'ın demokrasi talebi söylemlerinden
biridir.
Başbakan bu açıdan eleştirilmelidir.
Basın konuyu bu şekilde ele alsa idi; Başbakan "Ben çobanın sürüyü gütmesi demek istemiştim" deyip kıvıracaktı. Kıvırttıramadılar.
Çünkü konu o şekilde anlaşıldı zaten.
Hasan Tahsin ÇERVATOĞLU
Geçmişin Sözü
"(1980 öncesinde Süleyman Demirel'den Bülent Ecevit'e...) Dört kaz teslim etsen, akşama üçünü kaybedip gelir.”
/////////////
Şanzumi'nin 'Eşek Kitabı' çıktı
'ÜÇÜNCÜ Harname' (Eşek Kitabı) Prof. Dr. Hayrullah Şanzumi imzasıyla nihayet Pegasus Yayınları'ndan (0212-244 23 50) çıktı. 10 Eylül 2006 tarihli köşemizde bu kitaptan söz etmiş olmamamıza karşın ilk yayıneviyle yaşanan sorunlar nedeniyle piyasaya verilememişti. Kitap dini, edebi, tarihi ve sosyoljik bir tahlille 'eşek' ve 'eşekliği' anlatıyor.
Dostları Şanzumi'yi "Kendisini takip eden talebelerine sırtını dönmemek için eşeğine ters binen Nasreddin Hoca'nın rahle-i tedrisinden geçmiş bir mizah adamı; 'kendi temasının tek yıldızı' İbn-i Haldun'un tefekkür ağacının gölgesinde yetişmiş bir fikir adamı; Mevlana'nın, Yunus Emre'nin, Hoca Ahmet Yesevi'nin rahle-i saadetinden geçmiş bir aşk adamı; Şeyhi'nin, Molla Lutfi'nin, Nefi'nin, Eşref'in, Neyzen'in meclislerinde demlenmiş bir hiciv adamı" olarak tanımlıyorlar.
'Şanzumi' takma adını kullanan yazar önceki gün Marmara Üniversitesi'nin Bağlarbaşı'ndaki İlahiyat Fakültesi'nde, sosyoloji öğretim üyelerinin
öğretmenler odasında Prof. Yümni Sezen'in haftalık 'Toprak Hattı' söyleşisinde kitabını tanıtırken "Bu kitabımla artık psikiyatra gitmeye gerek kalmayacak" demiş, sohbete İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de
kalmış.
Peki, kim yaptı
"DİYARBAKIR'daki lojmanı kim yaptı" (16.12.2006) başlıklı yazımızda adı geçen
İntim İnşaat'ın vekili Av. Zeynep Şükran Canoruç şu açıklamayı yapıyor.
"Habere dayanak olarak gösterilen Diyarbakır'daki müteahhit çevrelerinin maksatlı olarak böyle bir iddiada bulundukları ortadadır. Söz konusu patlamada çöken Şahinkaya apartmanı ile ilgili olarak İntim şirketinin yakından uzaktan bir alakası bulunmamaktadır. Bu husus Milli Savunma Bakanlığı İnşaat-Emlak Diyarbakır Başkanlığı resmi kayıtlarından da açıkça anlaşılabilir. Olayda vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dileriz."
Diyarbakır Söz Gazetesi ve Söz TV'nin sahibi olan Mehmet Ali Altındağ'ın şirketlerinden biri olan İntim'in çeşitli askeri ihaleler aldığı da biliniyor.
Kullanılmayan pist 'altın' oldu
'ATAKÖYLÜLER ayakta' (15.12.2006) yazınızı okuduktan sonra bir Ataköylü olarak bazı gözlemlerimi iletmek istiyorum.
Ataköy istikametindeki pist 7-8 aydır sadece 'lodos' havalarda kullanılıyordu. Ancak yaklaşık bir aydır bu pist hem kalkışlarda hem inişlerde kullanılıyor. 35 sene önce iptal edilen bu pistin olduğu yere Emlak Kredi Bankası evleri yapılmıştı.
35 sene sonra neden ağırlık bu piste verilmeye başlandı? Kuzeyden iniş ve kakışlar neden bu kadar az? Bu pist bu kadar yoğunluğu taşıyordu da neden kuzey-güney istikametine ikinci bir pist daha yapıldı?
İnci DEVELİ
Deveden yanayım
MALUM kafa dedi, olalım hayra vesile /Küçükbaş yetmez, illaki deve kesile /Candan oldu devecik, olaya dünya güler. /Umarım anılırsınız, nesilden nesile.
Vasfi Ayaz
Biliyor musunuz
- DOĞA ve Çevre Derneği Genel Başkanı, Milli Parklar eski Genel Müdürü Nevzat Ceylan'ın "Doğal dengenin bozulmasıyla domuzların Anadolu'yu istila ettiğini, tek çarenin, kurt, çakal, tilki ve sırtlanları çoğaltmak olduğunu" söylediğini...
Mesaj Panosu
- KÜRŞAD Tüzmen'e... TRT'nin imkanlarıyla bir 'Türk TV' kuralım. İlgilenirseniz Türk TV'nin tüm dünyada çok seyredilmesini sağlayacak detay önerilerimi de arz edebilirim.
M.Naim YALÇINEL-(0532-247 05 61)
- AKŞEHİR Belediyesi'nin (Konya), Tarık Buğra adına düzenlediği öykü yarışmasına katılmak için son tarih 10 Ocak 2007. (0332-813 37 00)
- 'EGE Sanat Rehberi-Egeli Öykücüler' adlı antoloji çıkıyor! Egeli olup da bölge dışında yaşayan tüm öykücülere duyurulur...
Nihat YILDIZ (0232-483 56 58)
Ilısu ve AİHM
HÜKÜMETİN savunması ve talebi karşısında mahkemenin vereceği karar; kültürel mirasın ve onda yüklü bulunan değerlerin, Avrupa uygarlığının 'değer ölçüleri'ne ve uluslar üstü normlara göre temel haklardan olup olmadığını tayin edecektir. Çünkü mahkeme; insan haklarını ve temel özgürlükleri korumaya dair Avrupa Sözleşmesi'nin, kültürel miras hakkını korumadığını kabul ederek konu bakımından yetkisiz olduğuna karar verirse, Avrupa uygarlığı esaslı bir eksiğini hükmen saptamış olacaktır. Aksine bir düşünüşle, kültürel mirası ve onda yüklü bulunan değerleri temel hak olarak kabul edip davayı buna göre hükme bağlarsa, kültürel mirasın ve onda mevcut olan değerlerin, temel haklara ve özgürlüklere ilişkin uluslarüstü konvansiyonlarda ayrı bir bölüm halinde düzesi ile bunlar üzerinde işlenen suçların, "İnsanlığa karşı işlenmiş tipte" suç sayılması, faillerinin yargılanması, bu suçlar için dava ve ceza zamanaşımının işlememesi, bu nedenle Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsünün genişletilmesi süreci başlayacaktır. Ve Türkiye bu sürece 9. Yüzyılda Çiçero'nun Romalı General Verres'in Sicilya'daki anıtları yağmalamasına karşı başlattığı koruma öncülüğünden sonra öncülük etmiş olacaktır.
Biz başvurucular; Türkiye'nin su kaynaklarının değerini anlaması gerektiğine, suya dayalı yatırımlar yaparken; suyu, su rejimini, iklimi ve yatırımın çevresel değerlere etkisini iyi hesaplaması gerektiğine inanan yurtseverleriz. Türkiye'nin üstün kalıcı değerleri; su kaynakları, coğrafyasının iklimi ve milyonlarca yıllık fizyobiyolojik süreç sonucunda bu iklimde var olan zengin bitki ile hayvan çeşitliliği ve kültürel mirasıdır. Ilısu Projesi gerçekleşirse; Dicle'nin akışa geçen yıllık 16 milyar m3'lük suyunun 11 milyar m3'ü baraj rezervuarında hapsedilecektir. Su, bu miktarda tutulduğunda rejiminin bozulduğu, iklimin değiştiği ve değişen iklimle birlikte flora ile fauna zenginliğinin azaldığı, yüzyıllık dünya deneyiminden anlaşılmıştır. Ayrıca Ilısu Havzası'nda Hasankeyf'le birlikte iki yüzün üzerinde tarihsel yerleşme mevcuttur. Hasankeyf dışında bu yerleşmelerin hiçbirinde herhangi bir kazı yapılmamıştır. Baraj gölü, bütün tarihsel yerleşmeleri yutacaktır.
HASANKEYF TAŞINAMAZ
Ilısu projesiyle elde edilmesi amaçlanan enerjiyi; ırmağın bağlantı kolları üzerinde birden çok baraj ve hidrolik santral yapmak suretiyle elde etmek mümkündür. Devlet ve hükümet, bu seçeneği değerlendirmemekte direniyor. Halbuki öteki değerleri yok etmeden, iklimi ve su rejimini bozmadan, kalkınma amaçlı yatırım yapmak mümkündür. Türkiye; bugüne kadar ya doğru enerji kullanmadı, ya da enerjiyi doğru kullanmadı. Bu yüzdendir ki Ergene havzası hariç, diğer 25 havzasını bütün değerleri ile birlikte yitirmek üzeredir. Türkiye’nin yatırım anlayışı böyle devam ederse, yakın gelecekte bu coğrafya, yaşanamaz hale gelir.
Hasankeyf SİT'i, taşınamaz. Çünkü bu SİT'teki yapıların çoğu Ortaçağ yapım teknolojisi (alçı esaslı bir harç ve moloz tabir edilen kabayonu taşlarla yapılan inşaat) ile meydana getirilmiş bir yerleşmedir. Kenti sökmeye kalkışmak, onun yok olmasına neden olacaktır. Sökülen kent, harç ve taş parçalarına ayrıldıktan sonra taşındığı yerde özgün nitelikleriyle kurulamaz.
Kaldı ki, SİT'in doğal biçimlenmesi taşınabilir mi, mağaralar ve som kaya kütlesi ile bütünleşen kale, nakledilebilir mi? esasen, kalenin üzerindeki anıtlar ile kent merkezindeki tarih öncesi dönemlere ait kalıntıların taşınması, taşıma projesinin kapsamı dışında bırakılmıştır.
kalkınma amaçlı yatırımlar ile "öteki değerlerin" korunması arasındaki dengenin kurulması işlevi, yalnızca hükümetlere bırakılmayacak kadar hayatı bir işlevidir. Türk üniversitelerinin ve meslek kuruluşlarının, bu ilavede
'inisiyatif' sahibi olmaları, kaçınılmazdır.
Çağdaş devlet erklerinin sınırını, uygar birey ise haklarını kullanma özgürlüğünün sınırını bilmek zorundadır.
Av. Murat CANO
Nurol A.Ş'den Çekmeköy açıklaması
KÖŞENİZDE 'Çekmeköy’ü unutma' (7.12.2006) başlığı ile yayımlanan yazınızda Nurol İnşaat ve Ticaret A.Ş. ile ilgili olarak yapılan haber gerçeğe uygun değildir. Bu nedenle aşağıdaki açıklamayı yapmak gereğini duyduk.
Yazınızda bahsi geçen Ümraniye ilçesi, Çekmeköy’ünde kain ve tapunun 3305 parselinde kayıtlı taşınmaz, firmamız tarafından 27.12.1985 tarihinde özel mülkiyet (tarla) olarak satın alınmıştır. Şirketimiz tüm alımlarında olduğu gibi, bu taşınmazın alınmasında da tapu kayıtlarını -ilk kuruluşundan satın alındığı tarihe kadar geçirdiği tüm aşamaları- incelemiş ve anılan taşınmazın; 18.12.1972 günlü Tapulama Tutanağı’na göre 29 Zilkade 1288 (Rumi 1872) tarihinde 139 sayı ile Palabıyıkoğlu Hüseyin ve Ömer adlarına kayıtlı olduğu ve 1872 tarihinden satın aldığımız güne kadar tarla olarak kullanıldığı, 6831 sayılı Orman Kanunun 2B uygulaması ile ilgisinin olmadığı, söz konusu taşınmazın hiçbir zaman orman niteliği taşımadığı yapılan inceleme ile görülmüştür. Taşınmazın cins tashihi, Çekmeköy Belediye Encümeni’nin 18.11.2003 tarih ve 168 sayılı kararı ve kadastro müdürlüğünce tanzim edilen değişiklik beyannamesi ile yapılmıştır.
Araştırmacı gazeteci olarak bildiğimiz ve büyük bir keyifle yazılarınızı takip ettiğimiz sizin, bu olayda yanıltıldığınız kanısındayız. Türkiye’de bugüne kadar birçok dev projeye imza atmış Nurol İnşaat ve Ticaret A.Ş. ile çalışanları, bu yayından gerçekten üzüntü duymuştur. Doğaya saygıyı ön planda tutan şirketimizin gösterdiği bu özeni gerçekleri yazmaktan kaçınmayan bir gazeteci olmanız nedeniyle takdirinize sunmayı uygun gördük.
M. Oğuz ÇARMIKLI-Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Paylaş