Kör olma Hocalı’yı unutma

‘HOCALI için adalet, Karabağ için özgürlük’ kampanyasının Türkiye Koordinatörü Nebat Karahanova, 26 Şubat’taki ‘Hocalı Soykırımı’ öncesinde, bu konuda yapılan çalışmaları anlatan bir yazı göndermiş.

Haberin Devamı

Özetleyerek yayınlıyoruz:
“Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kızı Leyla Aliyeva’nın dediği gibi ‘Halkımıza karşı yapılanları unutmamak, adalet talep etmek –hem tarih hem gelecek nesiller karşısında- kutsal bir görevdir.’ 20. yy birçok insani trajedi ve etnik temizliğe tanık olmuştur. Bunlardan bazıları -1945 Setif ve Guelma, Cezayir; 1948 Deir Yassin, Filistin; 1982 Sabra ve Şatila, Filistin; 1974 Kuzey Kıbrıs; 1992 Hocalı, Azerbaycan; 1996 Kana, Lübnan; 1999 Reçak, Kosova; 2002 Cenin, Filistin... Bunlardan bazıları basında sıkça yer alsa da, birçoğu yeteri kadar bilinmemektedir. Bunlardan biri de Hocalı soykırımıdır. Bütün çıplaklığıyla, kanıtlarıyla, yankılarıyla gerçek orada dursa da dünya basını bu konuya yeteri kadar önem vermemektedir. Neredeyse 100 yıl öncesinde olan ve savaş gibi olağandışı bir ortamda Ermenilerin ihaneti nedeniyle çıkarılmış tehcir kanununu esas alarak bütün dünyada yandaş bulma çabaları her gün basında yer almaktadır. Yeteri kadar kanıtı bile olmadan tehcir isimli yasanın, ki tam olarak uygulandığını söylemek bile mümkün değildir, keza Türkiye’nin uluslararası platformda tarihi gerçekleri tartışma teklifini kabul etmemişlerdir, soykırım olduğunu ABD başta olmak üzere bütün dünyada yasalaştırmaya çalışmaları, soykırım günü ilan etmeleri, dolayısıyla dünyada çok daha bilinen bir olay olmasına rağmen fotoğrafları, tarihi belgesel kanıtları, videoları olmasına rağmen Hocalı Soykırımı’nın bilinmemesi çok üzücüdür. Bizim amacımız 100 yıl değil, 19 yıl önce gerçekleşen bu insanlık ayıbını sadece yaşayanlar tarafından bilinir olmaktan çıkarıp bütün dünyaya duyurmaktır.
19 yıl öncesine geri dönersek, 25-26 Şubat 1992 tarihlerinde, Ermenistan ordusu Hankendi’ndeki 366 saylı Rus tank birliğinin de desteği ile Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan 613 kişiye en ağır işkenceler uygulayarak kelimenin tam anlamıyla soykırım gerçekleştirmişlerdir. Uluslararası kuruluşlar ve dünya medyası bu olayı sadece insanlık dramı olarak nitelendirmekle yetinmiştir.”
Türkiye’de yaşayan Nebat Karahanova, İKÖ Gençlik Forumu’nun önerisi ile  “Müslüman toplumlara karşı 20. yüzyılda işlenmiş insan hakları ihlalleri ve trajedileri ortak anma günü” olarak düzenlendiğini ve 2010 yılında tüm Müslüman ülkelerde anma kararı alındığını hatırlatıyor ve “Siyasi platformda konu bu kadar yer almasına rağmen yeterli değildir. Ama bu yıl, vahşetin boyutlarını, ABD, AB ülkeleri, Rusya ve Türkiye’de çeşitli etkinliklerle anlatacağız, göstereceğiz. Türkiye’de yapılması gereken çok önemli bir şey kalmıştır, o da her türlü kanıtı ve belgesi olan bu vahşeti TBMM’nin de soykırım olarak kabul etmesidir. Bu ayrıca, yıllardır saptırılmaya çalışılan Tehcir Kanunu ile Türkiye’ye karşı uluslararası alanda propaganda faaliyetleri yürüten Ermeni lobisi karşısında güçlü bir argüman olarak Türkiye’nin de yararınadır” diyor.

Haberin Devamı

Kayserili Bedos’un yakınlarını arıyoruz

Haberin Devamı

LOZAN Mübadilleri Derneği Başkanı Esat Halil Ergelen’den bir not: “Bedos Bedosoğlu’nun babası Sarıkamış Harekâtı sırasında dondu; diğer Anadolu çocukları ile birlikte Allahuekber Dağları’nda şehit düştü... Kayserili bir Rum olan Bedos, 1924 yılında mübadele gelip çatınca anne ve kardeşiyle birlikte gitmedi, saklandı kaldı Kayseri Karacaören’de... Akıbeti ne oldu kimse bilmiyor, ama şimdi Yunanistan’daki kuzenleri onun ailesini bulmak ve 87 yıllık hasreti sona erdirmek istiyor.
Bu nedenle Lozan Mübadilleri Vakfı’na başvurdular. Bu akrabaları bir araya getirmek istiyoruz, sizden ricam bu haberin linkini paylaşmanız, özellikle Kayserili dostlarınıza iletmeniz.”
www.lozanmubadilleri.com/haberdetay.asp?ID=2399; (0212-245 61 55)

Haberin Devamı

Dinin adı bile geçmiyor

- 35 yıl önce Arap ülkelerine giden ve son 20 yıldır da bu ülkelerde çalışan yüksek makine mühendisi Aslan Özmen, “halkın içinde yaşayan bir kimse olarak Ortadoğu ülkelerindeki son halk ayaklanmaların ağırlığının demokrasi ve özgürlük isteği” olduğunu anlatıyor. Toplumu şöyle yorumluyor Özmen:
“Tüm Ortadoğu ülkelerinin çoğunluğu genç eğitimli, İngilizce bilen, bilgisayar bilen dev bir işsiz nüfusa sahiptir. Bu genç nüfus (18-40 yaş) internet aracılığıyla ve canlı olarak dünyayı tanımıştır, o da artık diskoya kafelere kendi ülkesinde gitmek, çağdaş yaşamın renkli dünyasına kavuşmak istemektedir. Eğitilmiş beyinlerin gerici düzeni tasvip etmesi beklenemezdi. Demokrasi ve özgürlük fikri, bu isyanları tetiklemiştir. Genç işsizlik çığ gibi büyümüş, despot hükümetlerin sadaka yardımları sorunu çözememiştir.
- Son 50 yıl, petrole sahip olmak için Amerika’nın adına şeyh, kral denilen köksüz kimseleri desteklemesiyle boşa harcanmıştır. Çok az sayıdaki bu şeyhlere, muazzam servetler akıtılmış, rüya âlemleri yaşanmıştır. Oysa petrol gelirleri halkın yararına harcansaydı, daha iyi olurdu. Ok yaydan çıkmıştır.
‘TV AHKÂMCILARI’
- Ortadoğü ülkelerinde bu ayaklanmalar başarılı olacaktır. Hükümet kuvvetleri zayıf ve köksüzdür. ‘Demir yumruk’ denilen rejimler yerini sancılı da olsa, demokratik Arap yönetimlerine bırakacaktır. Dünyada komünizmin yıkılışından sonra, en büyük ‘devrim’ sayılmalıdır.
DİNİN ADI BİLE GEÇMİYOR
- Türkiye’de bazı çevreler, bu gelişmeleri İslamcı ayaklanmalar sanıp sevinmiş ise de gerçeği anlayınca susmuşlardır. 12 Haziran seçimlerinde, bu ayaklanmaların etkisinin görülebileceğini düşünüyorum. Bir kadın profesörün TV’de, bu gelişmeleri Sünni-Alevi çatışmasına indirgemesi konudan ne kadar uzak olduğunu göstermiştir. Bu genç nüfus Şii’si Sünni’siyle iş, aş, demokrasi, insan hakları istemektedir. Din onun neyine! Kaldı ki hiçbir Arap ülkesinde Türkiye kadar dinin ticari amaçla kullanıldığını görmedim, din Araplar için yaşam sebebi olmasına rağmen...”

Yazarın Tüm Yazıları