Paylaş
Akademik kariyerini de siyaset sosyolojisi bilim dalında yapmış, siyasetin teorisi hakkında da en yetkin isimlerden biri...
Giovanni Sartori’nin ‘Demokrasi Kuramı’ başlıklı araştırmasını da Türkçeye tercüme ederek, ‘demokrasi’nin ne olmadığı hakkındaki referans bir eseri demokrasi kültürümüze kazandırmış bir bilim insanı...
DEMOKRASİ ETKİSİ
Yakın siyasi geçmişimizde iki kritik hamle yaptı ve demokratik süreci doğrudan etkiledi...
Anasol-D azınlık hükümetini dışarıdan desteklerken, şaibeli bir işadamının beyanlarına itibar ederek, desteğini çekti, hükümet düştü ve siyasi gelişmeler sonucu 18 Nisan 1999 genel seçimlerinde CHP, Meclis’e girecek çoğunluğu elde edemedi. (İşadamının Anasol-D azınlık hükümeti Başbakanı Mesut Yılmaz hakkındaki suçlamaları, 2002 seçimlerinden sonra oluşan AKP ve CHP Meclis çoğunluğu tarafından, Yüce Divan yargılamasına götürüldü ve Yüksek Mahkeme, sevk maddesi olan “ihaleye fesat karıştırma suçu” bakımından Mesut Yılmaz’ı suçsuz buldu.)
ERDOĞAN’A DESTEK
2002 genel seçimlerinden sonra yasaklı olduğu için seçime giremeyen Tayyip Erdoğan için, CHP olarak -kişiye özel- anayasa değişikliği yapılmasını ve sonuçta da Siirt seçimlerinin tartışmalı bir Yüksek Seçim Kurulu kararı ile iptali sonucu milletvekili olmasını sağladı ve demokratik davranma sorumluluğunun gereğini yerine getirdi. Bugün, seçilmiş milletvekillerinin, “mazbata sahibi” olmalarına rağmen, “mahpus” oldukları nazara alındığında, günümüz ileri demokrasisinin, Baykal’ın CHP’sinin demokrasi anlayışının ilerisinde mi, gerisinde mi olduğu halkın takdirindedir. Siyasal düzen tartışmalı bir dönemden geçiyor, askeri vesayet tasfiye ediliyor iddiaları karşısında, sivil vesayet yoluyla ‘demokrasi’nin giderek otokrat bir tek parti oligarşisine dönüştürüldüğü iddiaları ileri sürülüyor.
TBMM bu ayrışmaya paralel sert tartışmalara sahne oluyor. Gündemin yeni sorunu, AKP’li hanımefendi vekillerin Genel Kurul’a türbanlı halde katılma kararı almaları. AKP ve aynı frekansta siyasi tavır geliştirenler tarafından geç kalmış bir hakkın teslimi olarak değerlendiriliyor. Anayasa ve içtüzük ile ilgili tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. CHP Meclis Grubu Genel Kurul’da itirazlarını dile getireceklerini açıkladılar. 1999 seçimleri sonrası Genel Kurul’a türban ile giren vekil hakkında Bülent Ecevit, kürsüden “Burası devlete meydan okunacak yer değildir” itirazını ileri sürmüştü. Devlet ile kastedilen “anayasal” nizam ve “içtüzük” hükümleri idi. Anayasanın ilgili maddeleri ile içtüzük hükümlerinde değişiklik yapılmadı. Başbakan, “gerek olmadığını” ifade etti.
TARİHİ SORUMLULUK
Sayın Baykal, yakın siyasi tarihimizi bu kadar derinden etkilemiş, yaşayan en birikimli siyasetçilerden biri olarak, dini bir simge kabul edilen “türban” ile Genel Kurul’a girileceği yeni dönemde tarihi bir değerlendirme yapmak sorumluluğu altındadır. Cumhuriyet, halk egemenliği, halkın değerleri, demokrasi konularında, TBMM kürsüsünden tarihe not düşmek gereği bulunmaktadır. Siyaset dışına itilme operasyonuna masum bir mart kuzusu gibi boynunu uzatan Baykal sorumluluk altındadır.
Kesici: Niyet ve hevesim yok
CHP kulislerinde adı Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığı için geçen eski milletvekili İlhan Kesici bize bir not göndermiş. Diyor ki: “Bu tür zamanlarda, çeşitli münasebetlerle ‘isimlendirmeler’ yapılır. Bunlar genellikle ‘iyi niyetler’ ve ‘temenniler’ şeklinde olur. Ama benim hiçbir şekilde ‘yerel politika’ yapmak gibi bir ‘niyet ve hevesim’ bulunmamaktadır.”
ODTÜ’lü ‘adamı’ tanı
EY CHP, Ankara’ya aday aramayı bırak... Önünde ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar ‘duruyor’. Kemal Kılıçdaroğlu’dan sonra Melih Gökçek’i gerileten, polemikte öne çıkan ‘adamı’ tanı!.. İstanbullu, ODTÜ Bölüm Başkanlığı yapmış ve de Cumhurbaşkanı
Gül tarafından iki kez atanmış... Unutma CHP, unutma ODTÜ!..
‘Adam’ karşınızda. A.T.
Çamlıca’da simge hangisi olacak?
Ankara’dan hep bir el
BÜYÜKÇAMLICA’da yapılacak TV kulesi, Çamlıca Camisi’ne takıldı. Daha önce İBB Meclisi’nde kabul edilen ve proje yarışması yapılan TV kulesinin yeri, Ankara’nın “Büyükçamlıca’da özel bir proje uygulanıyor” uyarısı ile Küçükçamlıca’ya kaydırıldı.
Çamlıca Tepesi’nde görsel kirlilik yaratan çelik kulelerin kaldırılarak, bütün vericilerin bir kulede toplanması için çalışmalar Nurettin Sözen döneminde başlamış ve üzerinde döner lokanta, içinde Türkiye’nin Medya Müzesi de bulunacak TV kulesinin ihalesi o dönem yapılmıştı. İhale, Recep Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olduğunda iptal etmişti.
Konu Topbaş’ın ikinci döneminde tekrar gündeme alınmış, İstanbul’un simgelerinden birisi olacak TV kulesi yapılması Belediye Meclisi’nde oybirliğiyle kabul edilmişti. Daha sonra bir proje yarışması düzenlenmiş ve yarışmada derece alan projeler seçilmişti.
Ancak bu defa da Başbakan Erdoğan “Çamlıca’ya İstanbul’un simgesi olacak cami” yapılmasını istemiş, TV kulesi projesi bu nedenle askıya alınmıştı. Geciken ve ertelenen TV kulesi 25 Ekim 2013 tarihli meclis toplantısında yeniden gündeme geldi. Bakanlık Büyükçamlıca Tepesi’nde özel bir proje uygulanması nedeniyle, TV kulesinin Küçükçamlıca’ya kaydırılmasını istiyordu. Yazıda, Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu’nun “yarışmada üçüncü olan” ancak basında “Başbakan’ın seçtiği” iddia edilen projenin uygulanacağını da belirtiyordu. Konu İBB Meclisi’nde görüşülürken söz alan CHP Grup Sözcüsü Mehmet Yıldız (eski Boğaziçi İmar Müdürü), TV kulesinin geciktirilmesini eleştirdikten sonra şunları söyledi:
“Ankara’dan hoyrat bir el sürekli İstanbul’a müdahale ediyor. Bu hoyrat el kanun, nizam dinlemiyor. Bu el, plan, planlama dinlemiyor. Kâbus gibi İstanbul’un üzerinde. ‘Her şey benim, her yer benim’ diyor. İstanbul’u yönetmek için seçilmiş siz AKP’li yerel yöneticiler ağzınızı açamıyorsunuz. Yanlışa yanlış diyemiyorsunuz. Siz bu emrivakilere teslim olabilirsiniz ama biz TV kulesine değil bu emir-komuta düzenine karşı olduğumuz için bu karara hayır oyu vereceğiz.”
Sonunda ne mi oldu? Teklif, AKP’lilerin oyları ile kulenin Küçükçamlıca’ya kaydırılacağı yer tahsisi için Topbaş’a, “Bakanlıkla protokol yapma yetkisi” verildi.
Bütün bunlar yapılırken halka niye sorulmaz. Halk sizce kimdir?
İğne ile sözleşme kanı
CNN’de Cüneyt Özdemir’in 5N1K’da Marmaray’ın açılışı dolayısıyla Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Yatırımlar Genel Müdürü Metin Tahan ve Marmaray Projeleri Direktörlerinden Japon Tetsuro Matsukusoy da katıldı. Eski DHL’nın karşıtı sayılan makamın genel müdürü olan Tahan azından bazı ‘mahrem’ şeyleri de kaçırdı. Örneğin,Ankara’dan gelen sözleşme talimatlarının nasıl imzalandığını... Marmaray’ın açılışının bugün (29 Ekim’e) yetiştirilmesi için “Parmağımı kestim kanla imza attım” demesi gibi..
Büyük projelerde hükümetin ve bürokrasisinin iddialı projelerin zamanında yetiştirilmesi için parmağa iğne batırılarak ile kan çıkartılmasının bunlardan biri olduğunu biliyormusunuz?
Paylaş