Paylaş
Yazdıklarınız çok önemli, çok yaygın ama bir o kadar da acı bir gerçeği yansıtmakta.
Çok sık tanık olduğum gerçekleri paylaşmak ve sizler aracılığıyla farkındalık yaratmaya bir hekim olarak katkıda bulunmak isterim.
1. Kalp ve damar hastalıkları (kalp krizi ve felç) dünyada ve özellikle ülkemizde erişkinlerde en sık görülen ve en çok ölüme sebep olan hastalıklardır.
2. Bu hastalıklara bağlı erken ölümlerin önemli bir kısmı uygun ve yeterli tedavi ile önlenebilir.
3. Koruyucu önlemler öncelikle hastanın ve toplumun bilgilendirilmesi esasına dayanır.
4. Kalp ve damar hastalığının sebepleri genetik (ailesel) yatkınlık başta olmak üzere, sigara, hipertansiyon, yüksek kolesterol, fazla kilolu olmak, şeker hastalığı ve hareketsiz yaşamdır.
5. Kalp damar hastalıklarını önlemenin bilimsel olarak kanıtlanmış yolu yukarıda sayılan tüm bu risklere karşı önlem almak ve bu riskleri tedavi etmektir.
6. Riskli hastalarda hipertansiyonu ve yüksek kolesterolü tedavi etmekle kalp krizinin ve felcin önlendiği ve hatta ölümlerin azaltıldığı bilimsel olarak açık bir şekilde kanıtlanmıştır.
7. Oysa ülkemizde özellikle kolesterol tedavisi konusunda ciddi ve gereksiz bir kafa karışıklığı yaratılmıştır. Kolesterolü yüksek herkese kolesterol ilacı vermek elbette gerekmez; ancak bilimsel çalışmalar kimin, ne zaman hangi limitten sonra tedavi olması gerektiğini net olarak ortaya koymuştur. Dünyada bu konuda tartışma yoktur.
8. Diğer yandan sizin de belirttiğiniz gibi, çoğu yerde yapılan ‘check-up’ sonraları ‘sağlıklı’ olduğunu düşünen ancak yüksek tansiyon ile veya yüksek kolesterol değerleri ile veya sigara-kilo riskiyle yaşamına devam eden çok sayıda insanımız vardır. Bu kişilerin bazıları ‘başarılı’ efor testlerine rağmen yüksek kolesterol veya yüksek kilo vb nedenlerle kalp krizi geçirebiliyorlar. Bu kişilerin örneğin efor testleri gayet ‘başarılı’ bile olsa aile öyküsüyle birlikte değerlendirildiklerinde taşıdıkları risk nedeniyle kolesterol veya hipertansiyon tedavileri almaları gerekebilir.
9. Oysa tüm bu risklerin değerlendirilmesi ve hastayla paylaşılması, hastanın ikna edilmesi hastaya zaman ayrılmasını gerektirir. Bugün sadece kamuda değil özel sektörde de hastaya ayrılan zaman çok çok kısalmış, hekimlik sadece ‘testlere’ ve ‘görüntülemelere’ dönüşmüştür. Hekim daha fazla sayıda hasta görmek ve puan/performans yükseltmek ‘zorundadır’. Bunları yorumlamaya ve hastayla tüm bu paylaşımlarda bulunmaya hekimin zamanı yoktur. Türk Tabipleri Birliği’nin yıllardır dikkat çekmeye çalıştığı ve feryat ettiği durum budur.
10. Eğer sağlık alanında ve tıp eğitiminde gereken iyileştirmeler yapılmazsa genç hekimler bu şekildeki işleyiş içinde eğitim almış olacaklardır ki doğruyu işaret edeceklerin sayısı gelecekte daha da azalacaktır.
11. Neticede her yıl birçok pahalı tetkikten geçen, kamu veya özel kaynakları kullanan, ‘sağlıklı’ olduğuna inanmış, ancak kilosunun, sigarasının, yüksek kolesterolünün, taşıdığı ailesel risklerinin farkında olmayan, bunlar hakkında bilgi edinememiş yığınlarca insanımız var ne yazık ki.
12. Yeterli ve doğru bilgiyi paylaşabilirsek, farkındalık yaratabilirsek, herkesin kendine özgü riskini azaltıp tedavi edebilirsek ve sağlıklı bir yaşam tarzını idame edebilirsek kalp krizi riskini işte o zaman azaltabiliriz.
Prof. Dr. Ali Serdar
FAK-Marmara Üniversitesi Hipertansiyon ve Ateroskleroz Merkezi Md. Kalp ve Beyin Sağlığını Koruma
ve Araştırma
Derneği Bşk.
Bu ülke böyle günler görmedi
Biz gülümsemek istiyoruz
BİZİM yüzümüze Avrupalıların yüzündeki huzur ne zaman gelecek? TV ekranından ‘acı’ eve yayılıyor. Açmayayım diyorum ama vatandaşlarımla paylaşmak istiyorum. Ben 80 yaşındayım, bu ülke böyle günler görmedi. II. Dünya Savaşı’nda bile ülkemiz savaşı içine girmeden atlattı. Pencerelerdeki kara storlar, gece gökyüzünü tarayan ışıldaklar, nüfus kâğıdımızda ekmek damgasından başka bir şey hatırlamıyoruz II. Dünya Savaşı’ndan... Babalarımız da evimizdeydi. Şimdi analar-babalar evlatlarını gömüyorlar. Çocuklar “Baba” diye tabutlara sarılıyorlar. Bu acıya nasıl dayanılır?.. İki günde 45 şehit! Şehit profili de değişti... Şimdi şehit kadınlarımız da var başkentin ortasında... Biz hekimler ölümcül, bir hayat kıvılcımı olan hastayı yaşatmak için elimizden geleni yaparız, oysa sapasağlam canlar gidiyor. Türk milleti olarak hiç hak etmediğimiz acıyı yaşıyoruz. Türkiye’nin en önemli meselesi ‘başkanlık’ değildir, et, ekmek fiyatı değildir. Ortalık kan gölüyken, ilk ve en önemli şey insan hayatıdır. Türkiye’nin en önemli meselesi ‘terör cinayetidir’... Bu orman kıyımından da önemlidir. Devletin vatandaşını korumak görevi vardır. Devletin kuvvetli istihbarat görevi vardır. Artık yeni belalara da bulaşmayalım. Biz de bu ülkede önemli yerlerde görev yaptık, bizim de konuşma hakkımız var. Biz savaş istemiyoruz... Biz güvenli bir ülkede gülümsemek istiyoruz. Biz acı istemiyoruz. Yeter artık...
Prof. Dr. Siber GÖKSEL
Emekli tıp doktoru
SUSUN!
ALBERT Einstein diyor ki:
“Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer, kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden...”
Rahatsız etmeyin ülkem uyuyor!..
UYARI
“BENDEN söylemesi: Suudiler er ya da geç Türkiye’ye büyük bir kazık atacak. Not edin.”
(H. MAHALLİ)
MESAJ PANOSU
“SİYASETİ ideoloji ve ilkeler ekseninde yapamayanların, ideolojik ve siyasi olarak söyleyecek bir şeyleri olmayanların sığındığı tek alan hemşericilik, bölgecilik, kimlik ve inanç siyasetidir.” Erol ALTUNOĞLU
“BEN isterim ki! /Bulutlar ağlasın, /Ama çocuklar ağlamasın; /Hiçbiri öksüzlük, yetimlik nedir duymasın!..”Ataol BEHRAMOĞLU
“(DENİZ Baykal’ın canlı yayındaki eleştirileri için) Bu konuyu daha fazla gündemde tutmayın, muhatap olup adını anmayın. Türkiye’nin sorunlarına odaklanalım.” Kemal KILIÇDAROĞLU
“EYY Türk milleti... Süleyman Şah Türbesi’ni PYD ile organize ederek taşıyan kimdi? PKK ile Dolmabahçe’de masaya oturan kimdi? PKK’nın Suriye kolu PYD liderini özel uçakla Ankara’ya getiren kimdi? Bunlar değil mi? O halde hain kim? Nilgün Ahmet DÜLGÜR
“DURMADAN CHP’nin tüp kuyruğundan bahsedip AKP’nin morg kuyruğunu, terör belasını görmeyenleri protesto ediyorum.” R.Ö.
Paylaş