BİR dernek lokalinde kafe-restoran hizmeti veren bir okurumuzdan gelen notu okuyoruz.
"5253 Sayılı Dernekler Kanunu’na istinaden çıkarılan Dernekler Yönetmeliği 31.3.2005 tarih ve 25772 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğe göre daha önce valilik ve il emniyet müdürlükleri tarafından verilen lokal açma izni, büyükşehirlerde kaymakamlıklara, illerde valiliklere bırakıldı.
Yani bundan böyle büyükşehirlerde kaymakama başvurulacak, sizi kaymakam belediyeye havale edecek ve belediye de senin lokalinin ’alkollü içki satılacak bölgede’ olup olmadığına bakıp kaymakamlığa görüş bildirecek.
Belediyeler daha önce bir ’kırmızı nokta’ uygulamak istemişti ama üst mahkemeler bu tür uygulamaların olamayacağını ifade ederek ’kırmızı nokta’ işini iptal etti. Ama kahraman belediyelerimiz bu sefer, emniyet müdürlüklerinin daha önce uyguladıkları ve kimin yaptığı belli olmayan bir haritayı esas alarak işini sürdürmeye devam etti.
Bu bile tartışılırken sözü geçen alkollü dernek lokali açma (dikkat bu ’açma’ koşullarının yeni lokal açılmasına dayandırılması gerekir) maddesinden yola çıkan sayın iktidar, mevcut lokallerin ruhsatlarının iptal olduğunu, yeniden başvuru yapılması gerektiğini dayatmaya başladı. Oysa kazanılmış bir hak söz konusu. 50 yıldır çalışan dernek lokalleri var. Bunlara, ’senin ruhsatın iptal oldu, git yeniden ruhsat al’ denmesinin yasal hiçbir dayanağı yok.
Hiçbir yasa ya da yönetmelik eğer ilgilisinin yararı söz konusu değilse geriye doğru işletilemez. Bu temel hukuk kurallardan biridir. Adam öldürdün, içerde yatıyorsun, cezan 15 yıl ve 5 yılını yatmışsın. Bir gün gelip valla yasa değişti, sizi idam edeceğiz demenin ne kadar mantığı varsa, bu uygulamanın da böyle bir mantığı var.
Durumun on binlerce dernek lokalini ilgilendirdiği açıktır. İçkili dernek lokallerine yazılı tebligat yapılarak imza ettirildi. Son gün 31 Mart 2008. Bu tarihe kadar ruhsatını yenilemeyen ilgili dernek lokalleri faaliyetten men edilecek."
Bu AKP’nin örtülü baskılarından biri değil midir?
Emrullah Bey’e teşekkür ederiz
"EFENDİM ben Vize’nin Çakıllı Belediye Başkanı Halil Soyaslan... ’Trakya’ya bir darbe daha daha’ (27.2.2008) yazısı için sizden Allah razı olsun... Beldemizdeki toplantıdan sonra geçen çarşamba günü Çevre ve Orman Bakanlığı’ndaki ÇED toplantısında gördük ki, bizden başka 22 firmanın çimento yatırımına izin verilmesi gerekiyor. Ancak, bakanlıktaki temsilcilerin çoğunun Istranca ormanlarında, Trakya’nın su kaynakları üzerine çimento fabrikası yapılmasına karşı olduğu izlenimini aldım. Bu konuyu değerlendirmek üzere perşembe günü beldemizde ’Ciğerlerimizi teslim etmeyiz’ başlıklı bir toplantı kararı alırken (Istranca’ya yıllardır gözü gibi bakan Prof. Doğan Kantarcı da gelecek), hafta sonu, çimento fabrikasını kuracak olan Taşyapı firmasının sahibi Emrullah Turanlı Bey aradı. Bana ’Biz çimentodan vazgeçiyoruz, arkadaşlarla görüşüp onları da ikna edeceğim. Ben orada Kanada sistemine göre hayvancılık yapma kararı verdim. Göreceksiniz, çok güzel bir tesis yapacağım’ dedi. Ben de ’Projeyi göreyim’ dedim ve kararı için kendisine teşekkür ettim."
’Yeşil sermaye’ de soruşturulsun
MALİYE Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Akif Ulusoy, Almanya tarihinin en büyük mali operasyonuna yol açan ve tüm dünyaya yayılan Liechtenstein kaynaklı vergi skandalı için Almanya Maliye Bakanlığı’na başvurarak "Bunlar arasında Türk var mı?" diye sormuş, isim listesinin yer aldığı CD’nin bir örneğini talep etmiş... Konunun Türkiye açısından izlenmesi bakımından memnuniyet verici bir haber... Ulusoy’un bir başka çabası daha olmalı... Alman maliyesinin, parlamentosunun soruşturma konusu olan Türkleri ’din tacirliği’ yaparak dolandıran Kombassan, Yimpaş, Endüstri Holding gibi onlarca holding hakkında Almanya’da yapılan şikáyetler ile yine hakkında geniş bir araştırma ve soruşturma sürdürülen Kanal 7’nin ’abisi’ Deniz Feneri’nin dosyalarını da talep edebilirse, görevini tam yerine getirmiş olabilir? Ne diyorsunuz?
Plan tadilatı=rant
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Meclisi, mart ayında yine yoğun çalışacak... En ihtilaflı ve tartışmalı projeler, her zamanki gibi gene ’cuma’ günü çıkacak. Çünkü iki günlük tatil bazı şeyleri unutturabiliyor.
Parsel bazında plan tadilatlarına karşı Büyükşehir’in İSKİ kuruluşu ile İmar-Planlama, Ulaşım, Park Bahçeler gibi müdürlüklerin yaptığı itirazlar/görüşler ’seçilmiş siyasiler’ tarafından doğal olarak reddediliyor.
Eğer, sizin veya Maliye Bakanlığı’nın TOKİ’ye devrettiği arsalar-araziler varsa, parsel bazındaki projeler, plan tadilleri ile bu yerlere alışveriş merkezi, hastane, rezidans, otel-motel ve okul kondurabilirsiniz.
Meclis eliyle arsanıza bire beş değer katılıp ’rant pazarı’nda yer alabilirsiniz.
Son örnek... Halis Toprak’ın Üsküdar Libadiye’deki arsası plan tadilatı sonrası El Maktum’a satıldı... 2005’teki bölge planlarında tümü ’park alanı’ olarak gözüken Kartal’daki yer, ’klasik’ olarak ’otel, rezidans, işyeri, alışveriş merkezi, özel okula dönüştürüldü.
TMSF nedense bu yerleri kendi adına yapmıyor? Belediye eliyle arsasını ’hormonlatıyor’ ve yüksek fiyatla satarak rant pazarına sunuyor.
Bu gibi haksız uygulamaların peşine düşen Büyükşehir Belediye Meclisi’nin CHP’li üyesi Hüseyin Sağ, "Burada kamu yararı değil, şirket yararı öne çıkarılıyor. Ne yazık ki, devlet eliyle şirket kurtarmanın başka bir yolu sahneye konuluyor. Plan tadilleri ile borç ödemesi ilk defa oluyor sanıyorum" diyor. Partisinden bazı üyeler kendisine kızsa bile ben mücadeleyi sürdüreceğim diye ekliyor.
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Eylem Tuncaelli, 14.7.2006’da Büyükşehir Meclisi’nde kabul edilen ’İstanbul Çevre Düzeni Planı’ için, İstanbul 2. İdare Mahkemesi tarafından ’yetki ve şekil’ yönünden yürütmeyi durdurma kararı verildiğini söylüyor. Bu konuda ’gercekgundem.com’da Barış Yarkadaş, çarpıcı bilgiler verdiği yazısında, "Bu karar, İstanbul’da yasası olmadığı halde uygulamaya konulan kentsel dönüşüm projelerinin tümümün, mahkeme kararıyla, hukuksuz ve yasadışı olduğunun ilanı anlamına geliyor" diyor. Bununla Galataport Projesi ve Haydarpaşa Garı’nın yıkılarak yerine 7 yıldızlı otel yapılması hayali de böylece suya düşüyor galiba. Gelecekte İstanbul’da yaşayanların bu imar yoğunluğuna karşı ’intizarı’ çok olacaktır.