Paylaş
Kanalın Başbakan’ın açıklayacağı güzergahta olamayacağını, tabanı ve yanları betonlaşmazsa yeraltı sularının tuzlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını söyledi.
Merhum Prof. İsmail Yalçın’ların 1950’lerdeki kanal hattı önerisini (Karadeniz-Terkos Gölü’nün Mestan Koyu-Küçükaygın Dere- Dolamaçlar Dere (Sazlıdere’nin yukarı kolu)-Gaipler Dere-Hamzalı Dere-Sazlı Dere-Dolap Çayırı-Büyükçekmece Gölü-Marmara Denizi) anımsattıktan sonra Başbakan ve arkadaşlarının yeni önerisi üzerine Prof. Kantarcı, iyi bir planlama için doğa ile ilgili bazı tehlikelerin altını çizdi:
ZEMİN YAPISI KÖTÜ
Hat nereden geçebilir. Görüntülere göre... Karadeniz-Sarı Tepe/Osmanbey Tepe arasından Dalyan Dere-Karacaköy Deresi yatağı- Danamandıra-Tahtaköprü Deresi- Kütüklü Dere- Kurfallı İstasyonu - Sarıköy Deresi - Küçükkılıçlı Köyü (Doğuda) - Büyükkılıçlı Köyü (Batıda) arasından Kınalıdere vadisinden Kınalı Köprüsü-Marmara Deresi hattının zemin yapısına bakıldığında:
Karacaköy Deresi yatağı (alüvyon), Karacaköy-Danamandıra arası kuvarsit ve kristalen şistlerden (sert kayalar), Danamandıra-Sinekli arası pliosen yaşındaki akarsu tortullarından (Killi, kumlu tortul materyaller), Fener arazisi oligosen kum taşlarından (aşınabilir kayalar) ve Kınalıdere vadisi (alüvyon).
KANAL BETONLA KAPLANMALI
Sonuç: İstanbul Boğazı’nın iki yanı da sert kayalardan oluşmuştur. Boğaz’daki akıntı hızlıdır. Kanal açılması öngörülen yumuşak tortul materyallerden ve aşınabilir kayalardan oluşmuş bir arazide Karadeniz’in hızlı akan suyunu geçirmek için dayanıklı bir beton kanal yapmak gerekir. Beton kanal olmazsa suyun taşıdığı çamur Marmara Denizi’ni doldurur. Derinliği 25 m, genişliği 150 m, uzunluğu 60-70 km olacak bir kanalın inşaatı için yapılacak harcama, gelirini karşılar mı? Montrö Anlaşması’na göre boğazlardan geçen ticaret gemilerinden vd. sivil teknelerden para alınmıyor. “Biz kanal açtık, gemi geçirmek için para ödeyin” demek uluslararası bir sorun yaratır.
TERKOS’A TEHLİKE
Kuzeydeki eski Istranca Deresi uzun bir deredir; Durusu Gölü’nü (Terkos) besler. Terkos’un suyunu bu dere getirir. Temel besleyici deresi Istıranca’dır.
Oradan bir kanal çektiğiniz vakit dere ile göl arasını kesersiniz. Yani Terkos Gölü’nün üzerinden bir kanal açılmayabilir ama Terkos Gölü’nü besleyen dereyi keserseniz, Terkos Gölü’nün bir anlamı kalmaz. Dolayısıyla “İstanbul’un su kaynaklarını yok etmiyoruz” sözü havada kalır.
Ergene havzasının yeraltı suyunun depolandığı kumlu tabaka Sinekli -Çerkezköy’den itibaren başlar. Yukarıdan aşağı bir kanal açtığınız vakit Sinekli’nin doğusundan akarsu tortullarını kesersiniz bakın ne olur.
Bu akarsu tortullarının en altındaki kumlu tabaka tuzlu deniz suyunu alır veya diğer bir deyimle deniz suyu bu kumlu tabakaya girer ve Ergene havzasının yeraltı suyunun tuzlanmasına sebep olur. Bunu önlemek için kanalın tabanının ve yanlarının mutlaka betonla çevrilmesi lazımdır. Ama bunu yapamazsınız.
Montrö Anlaşması’na göre, boğazlar doğal su yoludur. Panama Kanalı ve Süveyş gibi sonradan açılmış kanallar değillerdir. Dolayısıyla Cebelitarık Boğazı’ndan geçiş paralı değilse Türk boğazlarından geçiş de paralı değildir. Bu sebeple ‘Kanal İstanbul’dan parayla gemi geçiremeyeceğinize göre, yapılan harcamayı da karşılayamazsınız.
TEŞEKKÜR BEKLİYORUM
“BEN Hüseyin Atkın, sizi Washington’daki ofisimden arıyorum. Ben projeci ve yatırımcıyım. Başbakan’ın açıkladığı ‘kanal’ taslağını ilk önce Bakan Binali Yıldırım ve Başbakan Erdoğan’a götürdüm, onlarla görüştüm. Taslağı anlatırken, her iki uçta birer liman olacaktı. Marmara’dan gelenler sağdan, Karadeniz’den gelen gemiler de sol tarafından aşağıya ineceklerdi.
Yap-işlet-devret modeli 24 milyar dolardı. Yılda 100 binden fazla gemi geçecekti. Kanal Durugöl’den (Terkos) başlayıp Küçükçekmece’den çıkacaktı.
Ancak proje bazında beni dışladılar... Benim açımdan ‘küslük’ oldu. Projeyi kendilerine maletmelerini etik bulmuyorum. Neyse, ancak Başbakan bu projeyi açıklarken bana da teşekkür edebilirdi veya telefonla arayabilirdi.
Çünkü çok emeğim oldu.”
Hafriyat ne kazandırır
KÜREM-Der Genel Başkanı, Orman Y. Müh. Faruk Çebi, kanalın hafriyat toprağının nereye aktarılacağı konusunda şu öneride bulunuyor:
“Kemerburgaz’daki madencilik çalışmaları nedeniyle çöl görümünde ormanlaşmayı bekleyen saha miktarı en az 60 milyon metrekareye, çukurlaşmış alan miktarı da 1–1.5 milyar metreküpe ulaşmıştır. Bu sahaların kanaldan çıkarılacak hafriyat toprağı ile rehabilite edilmesi çok önemlidir. Ancak ne yazıktır ki bu güne kadar bu sahaların hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu sadece hafriyat döküm rantından ve bu rantın paylaşım kavgasından dolayı sürekli engellenmiştir. Günümüzde olduğu gibi ranta dayalı hafriyat döküm sistemleriyle eski maden ocaklarının ormanlaştırılması için onlarca yıl süreye ihtiyaç duyulmaktadır.
‘Kanal İstanbul’ projesinden dolayı oluşacak yaklaşık 200 milyon metreküp hafriyat toprağının eski maden ocaklarının rehabilitasyonunda kullanılması halinde İstanbul’a çok kısa bir sürede en az 60 milyon metrekare orman (İstanbul’daki ormanların % 2,5’i) kazandırılabilecektir.
Akıntının şiddetine dikkat
EMEKLİ kılavuz kaptan Nurettin Şairoğlu uyarıyor:
Karadeniz’e; Dinyester, Dinyeper, Volga ve Tuna nehirleri akıyor. Türkiye’den ve Bulgaristan’dan akanlar ile bunlar Karadeniz’i depo gibi doldurup aşağı akıyor. Karadeniz’in seviyesinin yükseldiği de söyleniyor.
İstanbul Boğazı’nın en dar yeri Kanlıca ile Akıntıburnu arasıdır. 450 m. genişlikteki yerde 4 mil civarında akıntı vardır Boğazda...
‘Çılgın Proje’ ile 150 m. genişliğinde kanal açılırsa, akıntının şiddeti şu ankinin iki misli fazla olur. Deniz trafiği tehliye girer, büyük kazalar olabilir.
Cacabey’e bunu yapamazsınız
CACABEY Camii 1272 yılında Kırşehir’de özel taşlar kullanılarak yapılmış, dünya mirası bir tarih ve sanat harikasıdır. Bu eşsiz eserin duvar taşlarına ne yazık ki beyaz renkte plastik hoparlör kutuları asılmış durumda.
Bu uygulamalara kim izin verir, kim kontrol eder?
Ya benzer durumdaki diğer camilerimiz?..
Melih ÖZTÜRK
Paylaş