UĞUR Bayar'ın ÖİB'den başını yiyen olaylardan biri olan THY'nin yer hizmetleri alanına girme girişimi konusu tartışmalara neden oluyor. Sorun hukuki sonuçlar doğuracak gibi görünüyor.
Bu konuda vatandaş ne diyor? Okurumuz Murat Kumcu, bir yanılmanın söz konusu olduğunu belirterek, ‘‘Çünkü diğer KİT'ler yatırım yaparken örneğin Türk Telekom, AYCELL'i kurarken kamu şirketlerinin yatırım yapmaması kuralına aykırılık teşkil etmiyor mu?’’ diye soruyor.
THY yer hizmeti yaparsa şirketin özelleştirme değerinin artacağını, birçok yabancı havayolu şirketinin kendi yer hizmeti ve catring kuruluşları olduğunu anlatan Kumcu, şöyle diyor:
‘‘Bu durum özelleştirme ve serbest piyasa ekonomisinin mantığına da aykırıdır. Havaş ve Çelebi şirketleri, THY'nin pazara ortak olması nedeniyle siyasilere baskı yaparak bu oluşumu engellemektedirler. Bunun neresi serbest piyasa ekonomisi? Kaldı ki Havaş özelleştirilirken amaçlardan bir tanesi de piyasanın rekabete açılmasıydı.
Son kararla THY, Swissair ve Sabena konumuna düşürülmek istenmektedir; batsın ve bir milli değer yok olsun... Kamu şirketi oldun mu bir yabancı şirket olmaktan daha zor Türkiye... Nedir bu düşmanlık anlaşılır gibi değil tabi birilerine rant sağlaması dışında...’’
Yer hizmetleri 120 milyon dolarlık bir pazar. THY girerse pazarın yaklaşık %50'sine ortak olacak... THY'ye bu yetki verilirken Havaş borsaya girmeyi, Çelebi de İspanyollar'la ortaklık kurma girişimlerinde bulunuyordu. İki firmaya göre, özelleştirilme kapsamındaki bir kamu kuruluşu böyle bir iş yapamaz. Bunun yanında THY ruhsat için bugüne kadar 14 trilyon harcama yaptı; 2 milyon dolarlık araç-gereç aldı; STFA'dan başka iki taşaron firma ile sözleşme imzaladı.
Ancak Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun THY'nin bu işi yapamayacağı yolundaki kararına Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tankırukulu henüz imza koymadı. İmza koyarsa bile THY Yönetim Kurulu kararından nasıl dönecek? THY ortakları yargıya gidecek mi? Taşaron firmaların tazminat hakkı doğacak mı?
Al özelleştirmede bir kargaşa daha...
500 milyar gene denize gömüldü
İNEBOLU'dan 25 balıkçı, lokantacı ve kahveci esnafı bir bildiri hazırlamışlar, limanlarının bitirilmesini istiyorlar. DLH'nin duyarsızlığından yakınıyorlar.
Bildirileri şöyle:
‘‘İnebolu Limanı 1997 yılında Ulaştırma'ya bağlı DLH Genel Müdürlüğü tarafından ihale edilmiştir. Geçen 5 yılda müteahhit tarafından bütün beton imalatlar yapıldığı halde, idarenin yükümlülüğünde olan taramanın yapılamaması nedeniyle beton bloklar denize yerleştirilememiştir.
Geçen üç yıl içinde devletin tarama gemileri buraya gidip-gelip milyarlarca lira harcama yapıldığı halde hiçbir neticeye varılamamış, böylece harcanan 500 milyara yakın para denizde heba edilmiştir.
Bu devlet krizdeyken yapılan ve netice alınmayan harcamaların hesabını kim verecek? Bu devlet talanına kim dur diyecek? Yıllardır süregelen İnebolu liman yapımının uzaması nelere mal oluyor; Kastamonu Küre'deki zengin bakır yataklarının (Eti-bakır) üretiminin yurtdışı ve yurtiçi nakliye ve ihracı İnebolu Limanı'nın yapımıyla daha kárlı hale gelecek, ülkemize gelir sağlayacaktı.
İç Anadolu'nun en yakın limanı olması nedeniyle en kárlı ihraç kapısı olacaktı; Kastamonu ve civar illerin ekonomisine katkı sağlayacaktı.
Biz İnebolu esnafı olarak devletin bu vurdumduymaz, kararsız tutumunu protesto ediyoruz.’’
Daha sonra Ankara'ya balık sevkıyatı yapan balıkçı Mehmet Aksoy'la konuştuk. ‘‘Yalçın Bey n'olur bunu yazın. İnebolu'nun mendireği 380 metreye uzatılmadığı takdirde Karadeniz'in poyrazı kesilemez. Limanı yapan müteahhit HSEKA firması, DLH'nin tarama yapmaması nedeniyle işlerin durduğunu söylüyor. Biz balıkçılar da, poyraz yüzünden İnebolu limanına giremediğimizden balığı Samsun'a boşaltmak zorunda kalıyoruz. Halbuki İnebolu'dan kamyonla Ankara 4, Samsun'dan ise 10 saat sürüyor’’ diyor.
MHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, sorunu kendilerine bağlı Ulaştırma Bakanlığı'na hiç anlatıyor mu?
Dr. Tezmen marketleri uyarıyor
GAZETEMİZİN 'Sağlık' yazarı, Dr. Gündüz Tezmen'le konuşurken, büyük marketlerde depreme karşı önlem almadıklarını şöyle anlatıyor: ‘‘Depremle ilgili olarak alınabilecek önlemlerin başında, dolap gibi devrildiğinde tehlikeli olabilecek eşyanın sabitlenmesi önerileri yapılıyor. Bizler de bu uygulamaları evlerimizde yapıyoruz. Ancak geçenlerde Metro Grosmarket'e alışveriş için gittiğimde tahminen 10-15 metre yüksekliğindeki raflara koliler, tenekeler, şişelerle mal yığılmış olduğunu gördüm. Tanrı korusun, özellikle hafta sonu gibi yoğun alışveriş yapılan saatlerde bir deprem olursa, buradan devrilen malların altında yüzlerce kişinin yaşamı tehlikeye girer.
Bu tür kamuya açık alanlarda alınması gereken önlemler konusu, sadece o kuruluşun yönetimine bağlı kalmamalı, örneğin belediyelerin de bu konuyu denetlemeleri gerekir kanısındayım.’’ Dr. Tezmen'in bu sözleri özellikle büyük market yöneticilerinin kulağına küpe olmalıdır.
Güneydoğu'daki o verimli petrol kuyusu ne oldu?
9 Eylül Üniversitesi Araştırma görevlisi olup Ohio Eyalet Üniversitesi doktora öğrencisi K. Mert Çubukçu, ABD'den bir e-mail çekerek ‘‘İlgimi çeken şey şudur’’ diyor:
‘‘POAŞ'ın halka açılacağı hafta tüm gazeteler Güneydoğu'da Arap petrolleri kalitesinde petrol çıkartıldığını yazdılar. Halka arz oluncaya kadar bu haberler devam etti, sonra da bıçak gibi kesildi. Bu yayınlarda bir spekülatif niyet var mıdır, bilmek isterim.’’
Çubukçu belki izleyemedi; kuyu işletmeye açıldı. Hükümet ve ilgili bakan, bu konuda heyecan verici bir açıklama yapmadılar; sadece ‘‘Daha bakıyoruz, verim nedir, ne değildir, beklemek lazım’’ dendi. Yani işin bir show'u yapılmadı.
POAŞ bir dağıtım şirketi; petrol çıkarmakla ilgisi yok. Kuyuyu açan TPAO bu konuda çalışıyor. TPAO, bu çalışmaları bitirdikten sonra bölgedeki rezervin ve kuyunun verimliliği konusunda elbette bir açıklama yapacaktır.
YÖK ve sorumluluk
BAKANLAR Kurulu'nun Bayındırlık Bakanı'nın Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rahathanesi'nin devlet dairesi olmasına yönelik çabalarına akademik anlamda üniversitelerin ve YÖK'ün ses çıkarmaması üzüntü vericidir.
Akademik bağımsızlığın önemini ve bu bağımsızlığın akademisyene yüklediği sorumluluğun bilicini çoğu üniversite mezunları, eğitimleri sırasında edinememişlerse bunu düzeltmeye yönelik hareket gene bu eksiklikte büyük payı olan akademik çevrelerden gelmelidir.
Öte yandan sayın bakan (eski bir öğretim üyesi, Prof. Abdülkadir Akcan) bu amaca gerekçe gösterirken, 'Biz sorumluluğu olmayan kimselere Dünya Bankası'ndan gelecek onca kaynağı niye teslim edelim' diyor. Sayın Bakan'a bu ülkenin 'sorumlu' bakanlarının hatta 'sorumlu' başbakanlarının soruşturulup yargılanmalarının, 'sorumlu' parti başkanlarının kurgusuna (!) bağlı olarak 'sorumlu' milletvekillerinin 'sorumluluk dolu' oylarıyla engellendiğini, bırakın bakanları milletvekillerinin hala adi suçlar için bile dokunulmazlık zırhına sığındığını, oysa bir akademisyenin her türlü soruşturmaya, incelemeye açık olduğunu hatırlatmak gerekir.
D.Turgay ALTILAR İSTANBUL
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘İyi at arpasını, kötü at kamçısını artırır.’’
(Atasözü)
MESAJ PANOSU
YURTDIŞINDA kanser tedavisi görmekte olan 11 yaşındaki yeğenimin yanına acil gidebilmek için Beşiktaş Pasaport Amirliği'ne gittim. Bir devlet dairesinde görmediğim ve yaşamadığım büyük bir anlayış ve destek verdiler. 3.5 saat içinde pasaport işlemimi tamamladılar; hem de güler yüzle... Sadece bana değil, oraya gelen herkese aynı yaklaşımda olduklarını büyük bir hayretle izledim. Komiser Murat Bey ve ekibinden gurur duydum. Böyle insanlarımız olduğu müddetçe hiçbir şeyden korkmamak gerekiyor. (Bu yazıyı yurtdışında, internetten Hürriyetim'den okursam ben de mutlu olacağım.) Ayşe Gün GÜRSES-İSTANBUL
DEVLET Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Nuri Güler'den: Kültür Bakanlığı, DT ve Valiliğin destekleri; Van Devlet Tiyatrosu'nun organizasyonu ile 'Her Okul Bir Tiyatro' ana temasıyla 22 Nisan-25 Mayıs arasında Van'da 'Akdemir 1. Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali' gerçekleştiriliyor. Vanlılar, 'Yaratıcı Drama' kursuna katılan 48 öğretmenimizin sahnelediği oyunlarda buluşacak. 100. Yıl Üniversitesi ve 22 ilköğretim okulu ile lise 26 oyunu temsil edecekler. Öncelikle geleceğin tiyatro seyircisini yetiştirmeyi amaçlayan proje, önümüzdeki yıllarda Erzurum ve Diyarbakır'da da uygulanacak.