Paylaş
Bu ilginç yazıyı okuyoruz:
“Geçtiğimiz ramazan ayında İstanbul Göztepe’de bulunan ETB Group Çağrı Merkezi’nde bir gençle tanıştım. 20 yaşlarında, ince yapılı, sarışın bir genç. Zannediyorum lise mezunu. Bir arkadaş, ‘Nerelisin?’ dedi. İsminin Tarık olduğunu öğrendiğimiz genç, İzmirli olduğunu söyledi. Arkadaş şaka yollu ‘Aslen nerelisin?’ diye ısrarcı oldu. Genç de kendisinin İzmirli olduğunu babasının ise Tokat doğumlu olduğunu söyledi. Ve, ‘İstanbul’da yaşayanları anlamıyorum’ dedi. Yaşından umulmayan bir olgunlukla sarf ettiği bu sözler masada bulunanları ilk önce şaşırttı, sonra da gencin bilgeliğini takdir ettirdi:
‘İstanbul gelenleri İstanbullu yapmıyor. Ama İzmir gelenleri İzmirli yapıyor.’
Çok doğru bir söz. Ben de diyorum ki Türkiye’deki bölücülük ne etnik, ne de inanç bölücülüğüdür. Türkiye’deki bölücülük coğrafidir.
Çocuktum. 1969-70’li yıllar. Kars otogarında yorganını alan 8-10 çocuklu aileler otobüse biniyordu. Annem, ‘Bacım nereye?’ diye sorunca alacağı cevabı aslında biliyordu:
‘İmzir’e...’
3 KURUCU ANLAŞMA
Evet, ‘İzmir’e’. Başka Türkçe kelime yok gibiydi.
Aslında bu insanlar İzmir ile çok eski tanışıyordu. Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını belirleyen 3 kurucu anlaşması var.
1- Kasrı Şirin, 2- Kars (Moskova) ve 3- Lozan.
Kasrı Şirin malum İran ile yapıldı. Osmanlı döneminde çizilen İran sınırı aynen kaldı. Kars, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk resmi anlaşması. SSCB ile sınırları belirledi, ateşkes sağladı. Başkenti Kars olan Cenub-i Garbi Kafkas Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti’ne katıldı. Ve Lozan. Garp cephesi ile Avrupa ile aramızdaki sınırı belirledi. Kars Anlaşması’ndan sonra Kazım Karabekir ve Mustafa Kemal’in dehası sayesinde Doğu’daki dağıtılmayan Şark Ordusu, Garp Ordusu’na takviyeye gitti.
KARS VE BAKÜ’DEN İZMİR’E
3 bin atlı ve tüfekleriyle birlikte Balıkesir’e gitti. (İstiklal Harbimiz Kazım Karabekir) ve İzmir... İzmir’in kurtuluşu Anadolu’dur. Daha doğrusu Anadolu, İzmir’i kurtardı. Şehir merkezindeki kahramanlarla birlikte.
Mirliva Mürsel, Bakü Paşa komutasındaki Birinci Süvari Tümeni, üç yılı aşkın süredir yas çeken İzmir halkının sevinç gözyaşları arasında 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdi. Süvariler İzmir’e girerken birkaç yerde hafif ateşle karşılaşmaktan başka bir olay olmadı, Kordonboyu’ndan geçerken bir İngiliz müfrezesi tarafından selamlandı. 15 Eylül 1918’de Bakü’de Osmanlı sancağını göndere çeken Mürsel Bakü Paşa, 4 sene sonra İzmir’de Türk bayrağını Hükümet Konağı’na ve Kadifekale’ye çekti. Yunan bayrağını indiren kahraman bir Ardahanlı askerdi.
Doğu cephesinde savaşmış sonra İsmet İnönü ile birlikte Garp Ordusu’na katılmıştı. Tıpkı Galiçya’da, Çanakkale’de çarpışan yiğitler gibi.
Bu insanlar İzmir’e yabancı değil. Ya da ‘İmzir’e...
Peki ne oldu?
‘SOKMA AKIL’
Kendisini farklı sayan ve sonradan görme bir grup türedi:İktidarların kanatları altında yetişti bunlar. Bölgesel farklılıkları etnik ve inanç ayrımı olarak algıladı.
Açılım doğru bir politika değildir. Başarısız bir yönetim vardır. Ne İsa’ya ne Musa’ya... Çünkü bu proje orijinal değildir. ‘Sokma akıl’ bu kadar olur. Toplumsal çözülme riski vardır. Yoksa kimse kimseye karışmıyor. Karışmasın da... Kardeşlik bu iktidar olmadan da bu topraklarda hakimdi. Tek sorumlu ayrıştırmacı politikayı besleyen kötü yönetimlerdir.
Bu iktidar gidecek, Türkiye’nin önü açılacak. Çünkü AKP artık değişimi ve yenileşmeyi değil statükoyu temsil ediyor. Yerel yönetimleri sayarsak 20 yıldır varlar. Eskidiler, kirlendiler. Kirletiyorlar... Uzlaşma aynileşme değildir. Farklılıkların muhafazası ile birlikte yaşama iradesidir. Bunu için de ‘tarafsız ve sevecen’ iktidarlar gerekiyor. AKP bir sonuçtur. Erbakan’ın 1995’de başlattığı ‘Demokrat Parti’ açılımı ile başlayan Abdullah Gül’ün Recai Kutan’ın karşısında adaylığı ile süren bir aksiyonun sonucudur. 28 Şubat ile yönü değiştirilmiş bir sonuçtur.”
Dost acı söyler ama doğru bildiğini söyler.
TRT’ye ‘emek’ aferimi
TRT-1’i kaç kişi izliyor bilemem.Ancak 26.11.2009 perşembe günü yani kamu emekçilerinin bir günlük uyarı grevi yaptıklarının ertesi günü olan 25.11.2009 Çarşamba günü, TRT-1 de ‘Kibar Feyzo’ gösterildi. Yani “ağalık düzenine, sömürüye, faşizme son, genel greve evet” vb. mesajlar veren film... Ya TRT ne yaptığını bilmiyor, bu filmi göstermekle iktidar partisini güç durumda bırakacağını anlamıyor, veya uyarı grevi yapan emekçileri destekliyor. Ya da AKP iktidarını zor durumda bırakmak için bilerek ve isteyerek bu filmi gösteriyor.
Ama hangi amaçla yapmış olursa olsun, bu filmden anlaşılan, emekçilerin eylemlerinde tamamen haklı olduğudur.
İbrahim BAYTAK
Fişleniyoruz
SAĞLIK Bakanlığı özel ve resmi tüm sağlık kurumlarına gönderdiği yazı ile ‘domuz gribi aşısı’ yaptırmayanların kaydını istiyor. Aşı olmayan sağlık personelinin “TC kimlik numarası, adı–soyadı, baba adı, doğum tarihi ve aşılanmama sebebi ve imzası” istenmekte. Bu durum sağlık personeli arasında tedirginliğe yol açmıştır. “Fişleniyoruz” kaygısı vardır.
Bizzat Başbakan “Zorla aşı olmaz” demedi mi? Şimdi bu yapılanın anlamı nedir?
N. KAVCAR
MESAJ PANOSU
BELLİ konularda ulusal hassasiyet gösterilebilmeli ve kişisel çıkarlar için ülkenin geleceği karartılmamalıdır. Irak’taki Kürt Parlamentosu’nun Kerkük konusunda belirlediği ‘kırmızı çizgi’ye gösterdiği hassasiyetin, AKP iktidarına örnek olması dileğiyle...
Recep
CENGİZ
Paylaş