Paylaş
Meslekte 68 yıllık hizmeti olan Yılmaer, vasiyeti üzerine Marmaris-İçmeler’de bugün toprağa verilecek. Cenazesinde, eski patronu Aydın Doğan’dan tutun, onu seven gazeteci dostları vardı. Bu, son yılların en kalabalık gazeteci topluluğu sayılabilir.
Belki, Anadolu’dan bu kadar gazeteci başka bir cenaze töreni için bir arada olmamıştır.
Kırmayan, sevilen, bağırmayan, gülen, öğreten, ‘yavrucuğum’ diye hitap eden saygın bir isimdi.
1929 doğumlu olan, mesleğe (Abdi İpekçi ve Nezih Demirkent’in çalıştığı) Tasvir’de başlayan Yılmaer, Abdi İpekçi döneminde Milliyet’in en yükselen değerlerindendi. Hürriyet Haber Ajansı’nda ve Hürriyet’te de uzun yıllar çalıştı; hatta Hürriyet’te bir dönem Spor Müdürlüğü yapan oğlu Esat Yılmaer’le de aynı çatı altında bulundu ve çalıştı. Hürriyet Vakfı’nın İletişim ve Eğitim Merkezi’nde Orhan Birgit’le birlikte çok sayıda gazetecinin yetişmesine öncülük etti. Emekli olduktan sonra Dünya gazetesi sahibi Nezih Demirkent onu bırakmadı; gazetenin Haberler Koordinatörü hastaneye kaldırılıncaya kadar görev yaptı.
Sesi hep canlıydı; Babıâli’nin ‘acılaşmamış’ örnek gazetecisi olarak Hasan Yılmaer’a bütün gazeteciler minnet borçlular... Basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki ilişkileri tanzim eden 212 sayılı Yasa’nın MGK döneminde yürürlüğe konulması nedeniyle 9 gazetenin patronları, yasayı protesto için üç gün gazete çıkarmama kararı aldılar. Gazeteciler de sendikalarının öncülüğünde ‘Basın’ gazetesini çıkarttılar. Hem okurun haber alma hakkına sahip çıktılar, hem de gazetecinin kimlik, özlük hakları, sorunları ile toplumun sağlıklı haber alma arasındaki ilişkiyi vurguladılar. Eyleme katılan gazeteciler A. İpekçi, C. Fehmi Başkurt, Vecdi Kızıldemir, Gökşin Sipahioğlu, Hikmet Çağlayan, Sami Karaören, Tevfik Erol, İlhan Turalı, Oğuz Akkan, Murat Kayhanlı ve Hasan Yılmaer’di.
Daha sonra bu yasalar ve İnönü hükümetinin Çalışma Bakanı Bülent Ecevit tarafından çıkarılan bir hükümle işten çıkarmalar zorlaştırıldı. Bu yasa ile kıdem tazminatı, yıllık izin, ücretlerin peşin ödenmesi, ödenmemesi durumunda % 5 gibi faiz uygulamaları vardı. Yani yasa, gazetecilerin çalışma koşullarında o güne dek görülen belirsizliklere de önemli ölçüde son veriyordu.
(195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Yasa da o dönemde çıkmıştı; bu kurumun Genel Müdürü Mehmet Atalay da Yılmaer’i hayırla yâd etti... Başka AKP’li var mı derseniz, göremedik.)
Hasan abimize gazetecilerin ortak vedası şöyle olmalı: “Hayatımızın her anına kattıklarınız için teşekürler...”
İzmir’den sürpriz bir aday: Hüseyin Aslan
İZMİR’in ‘marka’ isimlerinden EGE-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, nihayet karar verdi:
CHP’ye kaydolduktan sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adaylığını açıklayacak.
Aslan gazeteci kökenlidir; Murat Karayalçın’ın konut kooperatifçiliğini Ankara’da başlatmasından sonra İzmir ayağını Hüseyin Aslan oluşturmuştu. Bugüne kadar İzmir’in 12 ilçesinde 100 bin ailenin barındığı 30 bin konut inşa edildi. Karşıyaka’dan Çanakkale yönünde
Menemen’in Seyrek bölgesinde İstanbul’daki Bahçeşehir örneğinin bir modeli olan 2 milyon m2’lik alanda 2000 bahçeli konut yapıldı.
Hüseyin Aslan güçlü bir kampanya ile sahneye çıkıyor:
İzmir’de ANAP/DYP’den iki dönem belediye başkanlığı yapan Burhan Özfatura’nın kendisini desteklediğini açıkça ifade ettiğini, hatta Kılıçdaroğlu ile konuştuğunu bildiren Aslan şöyle diyor:
“Sayın Özfatura, eğer aday olursam yanımızda duracağını açıkladı. ‘Ben inancım gereği sol bir partiye hiç oy vermedim’ dedi. ‘Ancak bu seçimde Hüseyin Aslan’ı destekleyeceğim, hatta destekleteceğim’ ifadesini kullandı. AKP’den Binali Yıldırım’ın İzmir’den aday olacağını hiç sanmıyorum”.
Ege-Koop’un Genel Başkanı Aslan, “Ben İzmir’de, hatta Ege’de bilinen, tanınan ve güvenilen bir isimim. Benim % 15 oyum vardır; üzerine % 45 CHP oyu da katılırsa, açıkça ilan ediyorum % 60 oy taahhüdünde bulunuyorum.
Hüseyin Aslan’ın geçen dönemde de büyükşehir adaylığı için niyetlendiğini, Deniz Baykal’la görüştüğünü, ama sonunda Aziz Kocaoğlu’nda karar kılındığını dıştan biliyoruz. “Aziz Kocaoğlu’ya karşı mısınız” dedik; “Ben Aziz Bey’i sever ve sayarım. Bu dönem biraz kararsız gibi gözüküyor. Çünkü ‘Bir dönem daha götürebiliriz’ demedi. Zaten Kılıçdaroğlu, Eskişehir’i, Ordu’yu, Aydın’ı açıkladı; ‘Mevcut başkanlarla gideceğiz’ dedi. Ancak İzmir ve Antalya konusunda bir şey söylememesi dikkat çekti, araştırıyoruz dedi. Bu arada Aziz Bey’i mahkeme süreci de yordu sanıyorum.”
200 PROJE ÜRETTİM
Bu arada kendisini anlatıyor:
“Benim geçmişim belli, yaptıklarım ortada; hiç yanlış yapmadığımı biliyorum. Ege-Koop olarak ürettiğimiz konutlarda 100 bin kişi yaşıyor bugün. Ben aslında kentsel dönüşümü yıllardır yapıyorum. Ege-Koop ortakları bana güven duydu. Ben de İzmir’e bu borcumu ödemek istiyorum. İzmir Büyükşehir için 200 proje ürettim. Çünkü İzmir proje ve hizmet bekliyor. Ben bu hizmete talibim. İzmir sahipsiz değildir. Esasında Kemal Kılıçdaroğlu’na duyduğum güvenden ötürü aday adaylığına başvuracağım. Kendisiyle görüştüm, İzmir’de neler yapacağımı anlattım. Yarın Ankara’ya giderek CHP’ye katılma dilekçemi vereceğim. 2 Kasım’da da 10 bin kişi ile CHP’ye katılacağım; toplama kalabalıklarla değil, İzmir’in her ilçesinden her kesimden insanlarla...
Ben İzmir’e hizmete talibim. Eğer bu talep karşılanmazsa, İzmir’in ne yapacağı hiç belli olmaz. TUİK’e göre, İzmir’den 2010 yılında 103 bin kişi göç etmiş; bunların çoğu genç. İzmir’i kaybedersek, başka bir İzmir bulamayız. Biz Ege-Koop olarak İzmir’i hep diri tuttuk; aydınlanma panel ve seminerleri düzenledik”.
İzmir’de Hakan Tartan, Birgül Ayman Güler ve Canan Arıtman’ın adaylık başvuruları var. Kocaoğlu’nun henüz bir başvurusu yok.
Biliyormusunuz?
-ÇYDD ve ‘Fotopya’ işbirliğiyle düzenlenen ve geçen hafta kaybettiğimiz eski Mimarlar Odası Genel Başkanı ve yazar Oktay Ekinci’nin isim babalığı yaptığı ‘Kente Karşı İşlenen Suçlar’ konulu fotoğraf yarışmasının ödül töreninin yarın 16.00’da Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Bölümü’nde gerçekleştirileceğini ve bu arada Ekinci için de bir anma töreni düzenleneceğini...
-CUMHURİYET Gazetesi Vakfı’nın Yönetim Kurulu’nda Alev Coşkun ve Şevket Tokuş’un ayrılarak yerlerine Musa Kart ve Nail İnal’ın seçildiklerini...
-ORTADOĞU’nun en büyük uluslararası enerji kongresi ve fuarı Congresium’un, EIF 2013 kapsamında Ankara’da 24-26 Ekim tarihlerinde açılacağını...
İyi ki ablam ve eniştem doktormuş!
BEN Ankara’da bir özel bir şirkette genel müdürüm. Ailemle bayram dolayısı ile Denizli’de yaşayan Ablam ve ailesi, Nevşehir’de yaşayan ablam ve ailesi ile (ki kendisi Nevşehir Üniversitesi Rektörü’dür) yine Nevşehir’in Avanos ilçesinde yaşayan annem ve babamla birlikte Afyon İkbal Termal tesislerinde hem bir arada olalım, hem de biraz dinlenelim istedik. Ama istemez olaydık! Bayramın 2. günü hep beraber genel havuzda (bayan-erkek karışık, termal olmayan) vakit geçirirken annem birden fenalaştı, istifra etmeye başladı ve bilinci kapanıp bayıldı. Biz kendisi ile ilgilenirken otelden doktor-hemşire hiçbir destek alamadığımız gibi hastaneye götürecek ambulans dahi otelde bulunmamaktaydı.
Bizim şansımız Denizli’de yaşadığını belirttiğim ablam ve eşinin doktor olmaları ve olay yerinde anında müdahale ederek annemin kendi kusmuğunda boğulmasını engelleyerek yaşamasını sağlamalarıydı!
Şimdi burası 5 yıldızlı gerek Kültür-Turizm Bakanlığı denetiminde, gerekse Sağlık Bakanlığı denetiminde (ki sağlık turizmi satıyorlar) olması gereken bir tesis değil midir?
Bırakın Sağlık ile ilgili kısmını zaten tüm 5 yıldızlı otellerde doktor ve hemşire bulundurulması zorunlu değil midir?
Otelin %100 dolu olduğunu hatta yatak sayısının üzerinde konaklayan olduğunu düşünürsek, normal günlerde olmasa bile bu kadar yoğun konaklamanın olduğu günlerde bir ambülans neden otelde beklememektedir.
Biz o gün annemi kendi imkanlarımızla çağırdığımız ambülansla Afyon Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırdık ve tedavisini orada sürdürdük. Otel yönetimi bir özür dilemeyi bırakın, ne yapalım çok doluyuz idare edin gibi bir söylemle çıktılar karşımıza.
Bu arada bu durumu olayların yaşandığı gün gerek Kültür-Turizm, gerekse Sağlık Bakanlıklarına
şikayet etmek istedim ancak hiçbir muhattap bulmadım, hatta telefonlara çıkan bile olmadı!
Türkiye’de maalesef tesadüfen yaşadığımızın bir göstergesi daha diye düşündüğüm bu olayı, yıllardır okuduğum ve güvendiğim size yazmayı uygun gördüm. Köşenizde de paylaşmanızı ve bu gibi tesislerde insan hayatının ne kadar ucuz olduğuna dikkat çekilmesi önemli olur diye düşünüyorum.
Evren HANÇERLİOĞLU- GENEL MÜDÜR
Paylaş