Paylaş
“Pınarhisar’da ise ‘turpun tarlası’ var. Uzun zamandır bunu da kimse görmemiş... Geçen salı günü gönüllülerimizden gelen bir çağrıyla burayı gördük. Kamyonlarla plastik hamuru gibi bir madde buraya taşınmış. Kapatılan taşocağı sahasındaki dere yatağına atanlar, ayrıca yoldan gidilip görülmesin diye yola bir de kayalardan barikat yapıyorlar” diyor Göksal Çiğdem... Nusret Türkkan’ın Demirköy’de kurduğu Doğal Yaşamı Koruma Vakfı’nın (www.dayko.org.trgcidem@gmail.com) temsilcisi...
Çiğdem de ‘Trakya’nın bekçileri’nden. Istranca’nın “Buranın biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynakların zenginliğinın sadece bölge için değil alt havzalar içinde çok önemli olduğunu” belirterek “Istrancalar, Trakya topraklarında yaşayan 15 milyona yakın insanın su kaynağıdır; nefes aldığı havadır. İstanbullular için çok değerlidir” diyor.
Çiğdem’in şu notlarını herkes okumalıdır:
“Istrancaların kuzeyinde yer alan Yeraltı Suyu Besleme Alanları fiziksel olarak farklı özellikler gösterdiği için bu alanların sürdürülebilirliğine yönelik koruma önlemleri acilen alınmalıdır.
Istranca Dağları etekleri boyunca, Vize-Pınarhisar-Kaynarca-Kırklareli Merkez üzerinde bir kuşak niteliğinde uzanan ve yaygın olarak kırıklı, çatlaklı, mağaralı kireçtaşlarının yer aldığı alanlarda geçirgenlik daha fazla olduğu için, bu alanların geçirgenliğini bozacak, süzülme ile gelişecek beslenmeyi engelleyecek, yeraltı sularını kirletecek faaliyet ve yapılara izin verilmemesi, bilimsel raporlarda yer almış, yargı da bu yönde karar vermiştir.
Ancak var olan tüm bilimsel çalışmalara, ulusal ve uluslararası proje çalışmalarında var olan ekosistemin korunması gibi önlemler alınması gerektiği vurgulanırken, birçok taşocağı açılmış, açılmak istenen ve faaliyeti sona erenler var.
Daha önce endişelerimizi belirtmiştik. Ancak son yaşanan olay endişelenmekte ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu. Bahse konu olay, ilimiz Pınarhisar ilçesi Derinalçak mevkisinde Kokarpınar Deresi’nde, yıllar öncesinde faaliyet gösteren taşocağı çukuru kimyasal atık deposu haline gelmiş. Bölgede geniş bir gönüllüye sahip ‘DAYKO Vakfı’mıza gelen bir çağrıya kulak vererek gittiğimizde, gördüklerimiz karşısında dehşete kapıldık. Yaşama kastedilerek atılan alüminyum ve plastik ağırlıklı kimyasal atıkların, eski bir taşocağı alanına rastgele döküldüğünü gördük. Birkaç fıçı veya çuval değil... Onlarca kamyon buraya nasıl ulaşmış? Nasıl hiçbir denetime takılmadan yaşam alanlarımıza atılmış? Şaşırmamak elde değil.
Nedeni belli olan bu çevre felaketi konusunda yetkili makamlara yaptığımız müracaatlar sonucunda inceleme başlatıldı.”
Bakalım ne olacak... Kırklareli Valisi Mustafa Yaman ile Pınarhisar Kaymakamı Mevlüt Özmen görev sizlerin, hem de acilen!
KAÇAK HAFRİYAT, ZEHİRLİ ATIK KADAR TEHLİKELİDİR. DAHA AÇIK BİR DİLLE İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN EROİNİDİR. BEKLEYİNİZ.
CHP’den iddialı adaylar
CHP gençlik kollarından yetişen ve şimdiki il örgütünde yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcısı olan
Aykut Nuhoğlu, örgütün desteği ile Kadıköy’den; eski Taşdelen Belediye Başkanı Hüseyin Avni Sipahi’nin yaptırdığı anketlerde birinci çıktığını bildirerek Çekmeköy’den; Ataşehir Belediyesi eski başkan yardımcısı, turizmci Zafer Nuhoğlu’nun Ataşehir’den, Gençlik Kollarından yetişme, işadamı Beytullah Doğanay’ın ‘400 dernek ve federasyonun desteği’ ile Ataşehir’den, Beşiktaş’ta İsmail Ünal’a yakın bir
isim olarak bilinen İmar Komisyonu Başkanı mimar Bülent Tatar’ın, Beşiktaş Belediye Meclis üyesi, Sosyal Sorumluluk Platformunu Başkanı ve Çarşı Grubu üyesi Özgür Koçak’ın ve Mali Müşavir Hakan Atalay’ın Beşiktaş’dan; İBB Meclis üyesi Hakkı Sağlam’ın Sancaktepe’den aday adaylıklarını açıkladıklarını...
Eski Kadıköy belediye başkan yardımcılarından ve şimdiki PM üyesi İnci Peşpınarlar’ın da Kadıköy ya da Ataşehir’den adaylık düşündüğünü...
BEYLİKDÜZÜ’de geçen dönem AKP’li belediye başkanına yakınlığı ile ilişkilendirilen ancak ilçe başkanlığı döneminde etkin bir çalışma gösterdiği ileri sürülen Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü’nden yeniden adaylığa soyunduğunu...
İslam dünyası birçok bilimadamı yetiştirdi hiçbirinin aklına ‘helal kan’ yorumu gelmedi
Tıpta irtica
ÖNCE Sağlık Bakanlığı hastanesinde çalışan bir doçent ‘helal ilaç’ konusunu gündeme getirerek ilaç olarak kullanılan kapsül benzeri ilaçların domuzdan elde edilen bir katkı maddesiyle (domuz jelatini) kaplandığını, bu tür ilaçların doktorlar tarafından yazıldığında ‘helal ilaç’ olmadığını söyledi. Meczup denilip geçilebilirdi ama ardından Kızılay Genel Başkanı ‘helal ilaç’ üretimi yapılacağını söyleyip ‘helal kan’ projesi üzerinde çalışıldığından bahsetti. Hayat kurtaran kan bağışında zaten cimri olan toplumumuzda ilaç kullanan mütedeyyin vatandaş artık daha çekimser davranabilir.
Bu gidişle acil kan ihtiyacı olan bir hastaya kan vermek isteyen vicdanlı bir vatandaşa trafik polislerinin yaptığı gibi alkolmetre üfletilip bira içtiyse kan vermesine izin verilmeyip hastanın ölmesine göz yumulursa şaşırmamak gerekir. İslam dünyası dünya tıbbına önemli katkılarda bulunmuş birçok ilim adamı yetiştirmiştir. Hiçbirinin aklına ‘helal ilaç’ veya ‘helal kan’ hakkında yorum yapmak gelmemiştir. A.Y.
BM kararında kadınların zaferi
BİRLEŞMİŞ Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, 250 Balyoz sanığının geçen sene yaptığı başvuru üzerine yaptığı değerlendirmeyi tamamladı. Taraflara bildirilen kararda Türkiye’nin Balyoz yargılamasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin keyfi tutuklama, âdil yargılama ve savunma hakkına dair üç maddesini ihlal ettiğine hükmedildi ya...
Emekli Orgeneral Ergin Saygun’un kızı Ece Saygun diyor ki:
“Bana göre bu ailelerin zaferi ve kadınların zaferi. Bana göre bu dava çok uzun soluklu bir dava. Biz hayatlarımızı adadık bu davaya. Adım adım, emek emek haklılığımızı herkese anlatacağız.”
Peki okurlar ne diyor:
- Başbakan çıkar yine tanımıyorum bu kararı der. İşine geldiği zaman tanıyor işine gelmediğinde tanımıyor!
- Erdoğan geçenlerde ‘Bu BM de yeniden gözden geçilmeli“ diyordu. Demek ki bir bildiği varmış. Önceden haber aldı galiba.
Gerekirse insan hakları beyannamesini ben yazarım ben...
- Saçma bir karar. Türk mahkemeleri hiç bir zaman keyfi tutuklama yapmaz. Mesela elinde pala ile sokakta kadın tekmelersen tutuklamaz.
Haliç projesi için mimarların ne demek istediğini anlayan var mı?
BASINDA çıkan haberlerden ‘Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi’ ihalesi ile ilgili olarak çıkan haberlere göre Proje, 4 yılı inşaat, 45 yılı işletme süresi olmak üzere 49 yıllığına Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilecek. Proje kapsamında her biri 70 yat kapasiteli iki yat limanı, her biri 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkânlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, bin kişilik cami ve otoparkı kapsamaktadır.
Bedrettin Dalan döneminde uygulanmaya başlanan ve günümüzde kentsel dönüşüm ile daha ileri aşamaya ulaştırılan bilimi, uzmanlığı, hukuku, şehirciliği ve planlamayı ret eden rant odaklı süreç, ‘Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi’ ile Haliç’in ‘el değmemiş’ son parçasına da uzandı.
Okmeydanı kentsel dönüşüm projesinin denize açılan kapısı olduğu ve zaman içinde Kasımpaşa’yı da içine alarak Galataport ile bütünleştirilmesinin amaçlandığı açık olan bu proje ile dünyanın en eski ikinci tersanesi -ve Tersane-i Amire’nin günümüzdeki karşılığı- olan 558 yıllık Haliç Tersanelerinin, dünya üzerinde başka örneği bulunmayan şekilde ve yaklaşık 6 asırdır gemi yapım işlevini sürdüren tek endüstriyel arkeolojik sit alanının ortadan kaldırılması için yeni bir adım atılmış oluyor.
Fettah Tamince’nin şirketine verilen ihale için daha sonra şöyle deniliyor:
“Projenin, kentin ve geleceğinin şekillendirilmesi açısından bir bütün olarak ele alınması gerektiği Oysa ihale, sadece Tersane-i Amire’yi oluşturan alanın bütünlüğünü bozmakla kalmamakta, 2863 sayılı Koruma Mevzuatı, Koruma Kurulu kararları, planlama ve şehircilik ilkeleri, imar mevzuatı vb. uyulması zorunlu mevcut bütün yasal düzenlemeleri de yok saymaktadır. Her türlü yatırım imar planlarına dayanmak zorundadır.”
- Bilinen 8 bin 500 yıllık tarihi ile İstanbul Kenti’nin tarih boyunca ve bugün dünyaca tanınmasında simgesel öneme sahip ‘Altın Boynuz’ olarak da bilinen Haliç ve kıyıları bu özelliği dikkate alarak ve tarihi özellikleri itibarı ile bir dünya mirası olduğu özelliğini unutmadan bütüncül olarak ele alan bir planlama süreci ile ve dünya mirası olarak korunarak ve geliştirilerek gelecek kuşaklara aktarılması yerel ve merkezi yönetimlerin asli sorumluluğu ve görevidir.
- Hal böyleyken ihale, ulusal ve uluslararası mevzuat yok sayılarak hiçbir planlamaya dayanmayan projeye göre yapılmıştır. Bu özelliği ile ihale koruma ve imar mevzuatına, şehircilik ilkelerine ve bilimine aykırı olduğu için kamu ve toplum yararına açıkça aykırıdır.
- İhalenin gelinen bu aşamaya kadar izlemiş olduğu süreç, gelinen nokta itibariyle kamu kurumu niteliğinde anayasal bir meslek kuruluşu açısından yargı önüne götürülmeyi zorunlu kılmaktadır. Normal hukuk düzeninin işlediği bir ülkede bu hukuksuzluğun yargıdan onay bulmasının mümkün olmadığı inancındayız. Süreci başından itibaren yakından izleyen Odamız, açılacak dava ile ilgili gerekli hazırlıkları tamamlama aşamasında olup kamuoyunu bilgilendirmeye devam edecektir.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu
Paylaş