İşte şeffaf belediyecilik

ALMANYA’da bu günlerde Frankfurt’un güneyinde yaklaşık 30 kilometre mesafedeki Darmstadt kentinde belediyenin başlatacağı uygulama konuşuluyor.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra sürekli SPD’nin kalesi olan Darmstadt’ta geçen nisanda yapılan seçimde anakent belediye başkanlığını Yeşiller ele geçirmişti. Oyların %70’ini alıp Anakent Belediye Başkanı seçilen Partsch, seçim öncesi ‘Halk ile birlikte şeffaf yönetim’ sözü vermişti.
“Şimdi sözümü yerine getireceğim” diyor.
Bundan sonra vatandaşlar belediyede yapılacak bütçe görüşmelerine katılacak. Yeşiller’li başkan, “belediyenin borçlarını kısa sürede temizleyeceğini” ancak bunu yaparken halka soracağını söylüyor.
Belediyenin toplantılarına katılan vatandaşlar oy kullanamayacak ama görüş beyan edecek. “Borçları şöyle ödeyelim, böyle ödeyelim, şu belediye hizmetine zam yapalım, buna yapmayalım” diyebilecek. Yani vatandaş sadece seyirci olmayacak.
Yeşiller, eyalet seçimlerinde başarılı oluyorlar. Demek ki sözde değil özde halka yakınlarmış.
SIRA BURSA’DA
Darmstadt’ın nüfusu 143 bin civarında. 10 bin kadar da Türk yaşıyor. Bursa ile de kardeş şehir... Bursa’nın ‘kardeşi’nde 28 Aralık’tan itibaren yeni yıl bütçesi halkın katılımı ile görüşülmeye başlanacak.
Bursa da kardeşinin uygulamasını örnek alıp halka danışır mı? Türkiye için bir örnek olur mu? İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerin belediye başkanları bu olanağı seçmenine verip şeffaf olduklarını göstermek isteyebilirler.
50 yıldan beri yaşadıkları Darmstadt’da yasa gereği oy kullanamasalar da belediyenin bütçe görüşmelerine katılabilecekler. Çünkü başkan bu konuda da söz verdi. Bakalım bizimkiler görüş belirtecekler mi?

Almanlar göçün 50 yılında çalışmış bizler ise uyuduk

ALMANYA’nın Köln kentinde 20 yıldan beri Türkler ağırlıklı olmak üzere Almanya’ya gelen göçmenlerle ilgili çalışmalar yapan “Göçün Dokümantasyon Merkezi ve Müzesi” (DOMİD) göçün 50. yılı nedeniyle sergi açacak. Bugüne kadar göçle ve göçmenlerle ilgili 70 bini aşkın belge, fotoğraf ve diğer malzemelere sahip. Köln Enrenfeld’deki müze giderek zenginleşiyor. DOMİD’in yöneticisi Aytaç Eryılmaz şöyle diyor:
“31 Ekim’de Berlin’deki Tarih Müzesi’nde bir sergi açacağız. Bu sergi daha sonra Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Meclisi’nde, 8 Ekim’de de Köln belediye binasında tekrar edilecek.” Göçle ilgili çeşitli sempozyumlar da düzenleyeceklerini söyleyen Eryılmaz, “Sergiyi Ankara ve İstanbul’da da açmak için çalışmalar yapıyoruz. Bu konuda Türkiye tarafından pek bir heyecan şimdiye kadar göremedik ama görüşmelerimiz devam ediyoruz” diyor.
DOMİD’in açacağı serginin adı da ilginç: “Paylaşılan Yurt: 50 yıl Almanya’ya göç.”
Almanya artık Türklerin de yurdu, vatanı...
Almanlar, Türk göçü için çeşitli araştırmalar yapmışlar; kitaplar, sergiler açıyorlar.
Biz ne yaptık? 50. yılı nedeniyle hangi üniversitemiz bir çalışma yaptı; bir kitap bile yazılmadı, sergi açılmadı... Bir müzemiz bile yok!

Başkonsolostan Kafkasya romanı

Tiflis Büyükelçiliği Müsteşarlığı ve Dışişleri Kafkas Dairesi Başkanlığı’nda bulunan, Nazilli doğumlu Düsseldorf Başkonsolosu Fırat Sunel, ‘Salkım Sögütlerinin Gölgesi’ adlı bir roman yazmış. Kitabında, II. Dünya Savaşı gölgesinde Gürcistan’da, Ermeni, Yahudi, Gürcü ve Türkleri anlatıyor.

Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı Başkanı Prof. Hacı Halil Uslucan’ın, TBMM Başkanvekili Prof. Mehmet Sağlam ve F. Almanya eski Meclis Başkanı Prof. Rita Süssmuth onuruna bir yemek verdi. Süssmuth, ‘göç’le ilgili olarak, ‘Washington Enstitüsü’yle ortak yapacakları ‘göç ve göç politikaları’ konusundaki bir çalışmadan söz etti. Bu biraz da uluslararası göçle ilgili bir akademik çalışma olacakmış. Koç, Sabancı ve Bilgi Üniversitesi’nin katkıları ile 5-6 Ekim’de İstanbul’da bir toplantı yapacaklarını söyledi. “Bu çalışmalarda Türk bilim adamı neden yok” diye sorunca “Türk akademisyenlerden isim bekliyoruz” dedi.

ZİRVEDEKİ 100 İŞADAMI VE AKADEMİSYEN

Anayasal değerlilik

ANAYASA Mahkemesi Başkanlığı’na Haşim Kılıç, yeniden seçildi. Kılıç, seçilişinden sonra yaptığı açıklamada, bugüne kadar hukukçu olmaması nedeniyle kendisine yapılan eleştirilere bu sonucun en iyi cevap olduğunu iddia etti.
Genel bir değerlendirme de yaptı... Arap baharını kastederek, “Takip ediyoruz, hiçbir devlet bizim iç işimizdir bahanesi arkasına sığınarak hak ihlalleri yapamaz” mealinde insan haklarına, küresel vicdana referans yaptı. Silivri yargılamalarında, ciddi hak ihlallerine yol açma potansiyeli taşıyan uzun tutukluluk hallerine ise değinmedi.
Anayasa Mahkemesi gibi bir yüksek yargı organının başkanlık makamını işgal eden kişinin hukukçu olmamasını sorgulamakta yadırganacak bir yan yoktur. Hukuk nosyonu sonradan edinilemez, temel lisans eğitiminden sonra uzun yıllar sürecek bir birikim üzerine şekillenir. İçselleşir, yargıçlık ile kıdemli yüksek bürokratlık arasındaki kalın çizginin siyasi mülahazalar ile aşılması mümkün değildir. Sayın Başkan haklı eleştirilere basın açıklamalarında duygusal cevaplarla değil Yüksek Mahkeme kararlarında, işgal ettiği makamın anayasal değerliliğine uygun olarak vereceği oylarla karşılık verme yolunu seçmek zorundadır; gerisi polemik olur ve başkanlık makamına yakışmaz.
Resmi görevliler ile terör örgütünün yetkilileri arasındaki uzlaşma sürecine dair görüşme tutanakları yayımlandı.
Resmi görevlilerin hiyerarşik bir düzen içinde talimatla hareket ettikleri açık, yürürlükteki yasalara göre bu görüşmelerin yapılması suç teşkil eder, pozitif mevzuatı yok sayarak, uluslararası hukukta da suç örgütü olarak kabul edilen (Europol, Avrupa polis teşkilatı, Nisan 2011 tarihli raporu) örgütle müzakere yapmak ilerde ciddi sorunlar doğurabilir.
Bölgenin sorunlarına çare bulmanın, silahlı örgütle pazarlık yapmaktan başka yolları bulunmak zorundadır.
S.Ö.

Bir hatırlatma daha

MBK üyesi Sayın Kurmay Albay Sami Küçük’le ilgili içten bir hatırlatma yazısı yayımladınız. Çok yerinde bir düşünceyle hayattati eski MBK üyelerini hatırlattınız. Ancak hayatta olan Sayın Kamil Karavelioğlu’nun adını unutmuşsunuz. Kendisiyle 37 yıldan beri aynı yazlıkta oturuyoruz ve çok verimli tartışmalarımızı sürdürmeğe devam ediyoruz.
O.Özcan DORA-BURHANİYE
Yazarın Tüm Yazıları