Paylaş
10 yıllık görev süresi her bürokrata nasip olmayacak bir şey... Balıbey, cuma günü görevini teslim ederken, Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Genel Müdürlüğü'ne başlayacak.
Balıbey her zaman 'güleryüzlü' bir bürokrattı. Başta DYP olmak üzere ANAP, MHP ve DSP'li 'hükümet' eden siyasetçilerle uyum halinde çalıştı. Çalıştığı bakanlar, İstanbul'un dev sorunlarının üstesinden başka birisinin gelemeyeceğini düşünmüştüler. Balıbey, Erdoğan'ı cezaevinden çıktıktan sonra ilk ziyaret edenler arasındaydı.
Geniş bir dost çevresi yaratmıştı; herkesle barışıktı, kimseyi 'kırmamaya, üzmemeye' özen göstermişti. Hiçbir zaman sorunlu olmadı, belki de bu sebeple AKP'li Bakan Çelik, yaklaşık 4 yıl boyunca kendisine 'dokunamadı'.
Balıbey niye görevinden alındı o zaman?
İddia edildiği gibi muhalefetteki bir partiye yakın mıydı? Dost çevrelerinde bunu reddettiği, "Ben partiler üstü kaldım, o nedenle başarılı oldum İstanbul'da... Siyaseti düşünmüyorum" diye konuştuğu ileri sürülüyor.
Balıbey, Koşuyolu-Validebağ Öğretmenevi Korusu'nun, Üsküdar Belediyesi'ne devrine baştan karşı çıkmış, ancak siyasi baskılar sonucunda 'evet' demek zorunda kalmıştı.
Öğretmen camiasının bu nedenle kendisine kırgın olduğu biliniyor.
Balıbey'in Ankara'ya verilmesi bir ceza mı, ödül mü?
Bu kadar hizmetten sonra Müsteşar veya Müsteşar Yardımcısı kadrosuna verilemez miydi? Bunu sormaya çok kişinin hakkı var doğal olarak.
Ancak hükümet operasyonu 'nazik' bir şekilde gerçekleştirdi; ailenin İstanbul'daki lojmanında oturmasına izin verdi.
Okurlarımızın tepkilerinden anladığımıza göre, bu görev değişikliği öğretmenler arasında biraz da endişeyle karşılanıyor.
Çünkü Balıbey'in eşinin başı açık; yerine gelen Şehremini Lisesi Müdürü Ata Özer'in eşinin ise kapalı... Buna karşın Özer, göreve atandıktan sonra 'Atatürkçü' olduğunu sık sık yineliyor; bir 'inanan' olarak.
BWV'ye binmesi, üç ticari taksisinin bulunması, hele oğlunun güvenlik kamerası satan bir şirketinin olması ve Büyükşehir'le ilişkisinin bulunması; geçmişte hakkında yapılan 'soruşturma'ların bir yolla kapatılması gündeme taşınan gelişmeler... Belki de İstanbul'da bu kadar daha 'etkin ve yetkin' müdür ve müfettiş varken, niye 'futbol'la haşır neşir olan bir müdür! Balıbey'e "İstanbul kaybetti, Ankara kazandı" diyelim, yeni Milli Eğitim Müdürü Ata Özer'e de, hakkındaki iddialara açıklık getirdikten 'başarılar' dileyelim.
GÜNÜN SÖZÜ
"Işığa aydınlık için teşekkür et, fakat büyük bir sabırla feneri tutanı da unutma."
(Rabitana Tagor)
Vatan sağ olsun ama çocuklarımız da baharında solmasın
AKP her şeyi berbat etti
BİZ bir yerde yanlış yapıyoruz. İki günde 13 şehit. Bu çocuklar kolay mı yetişiyor?
Hiçbir ananın yüreği yanmasın ama dikkat ediyorum hep normal halk çocukları. Ben hiç parlamentodan, yüksek bürokratlardan ve komutan çocuklarından şehit olanı hatırlamıyorum.
Şimdi hiç kimse kalkıp olayı başka yere çekmesin, bazı gerçekler söylenmeli. Her gün şehit haberi, bu normal mi? Elin oğlu (İsrail), bir askeri için yakıyor, yıkıyor, istediği gibi hareket ediyor. Biz suspus süt dökmüş kedi gibi oturuyoruz. Her ana-baba, oğlunun askerlik mürüvvetini görmek ister; ama şehit olarak dönmesini istemez. 'Vatan sağ olsun' demekle yüreklerin ateşi sönmez. Vatan sağ olsun ama çocuklarımız da sağ olsun, hayatlarının baharında solmasınlar. Yanlış politikalar yüzünden AB'ye gireceğiz diye her şeyi berbat etti bu AKP... Sıfır terörle aldı memleketi, şimdi şu hale bakın, hâlâ türbanla uğraşın. Kendi çocuklarınızı yollayın tehlikeli yerlerde askerlik yapmaya.
(Adımın açık yazılmasını istemiyorum çünkü yakında oğlum da askere gidecek, ona bir zarar gelsin istemiyorum.)
Kamuoyuna uyarımdır
"RAF üstü ilaç satışları nihayet gündeme geldi. AKP ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ raf üstü ilaç piyasasını Cüneyd Zapsu'nun 'For You' şirketine bağlı 'Drugstore' marketler zincirine peşkeş çekmeye çalışıyor. Bunun için ilaç-eczacılık ortamının öncelikle 'Büyük İlaç Sermayesi-Kemal Unakıtan-Recep Akdağ-Cüneyd Zapsu' tasallutundan kurtarılması ve bir özerk 'Türk İlaç Kurumu'nun oluşturulması gerekmektedir."
(CHP Denizli Milletvekili Prof. Mehmet Neşşar)
Uzman çavuşlar ne diyor
"VATANIMIZ için canını seve seve verdiklerini" belirten bir grup jandarma uzman çavuş bakın ne diyor:
"Jandarma Genel Komutanlığı'nda görev yapmakta olan ve sayıları 25.000 civarında olan Uzman Jandamalar'ın birçoğu yüksekokul mezunu olmasına rağmen, özlük hakları açısından ortaokul, yani ilköğretim mezunu seviyesinden işlem görmektedir. 1989 yılından bu yana Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Türkiye'nin dört bir yanında, sınır ötesi de dahil olmak üzere görev yapan ve bu görevi esnasında sayısız şehit ve gazi veren Uzman Jandarmalar'ın hak ettiklerini alabilmeleri için yardımlarınızı bekliyoruz."
Trakya'ya 'Yatağan'
TEKİRDAĞ'ın Saray ilçemize termik santral kurulması için TKİ, 20 Haziran'da ihale yaptı.
Biz Saray halkı olarak 2 Temmuz günü termik santrala hayır eylemi yaptık.
Ne yazık ki, bu santral orman arazisi (Istranca Dağları) içine yapılacak!
İstanbul'a içme suyu giden barajlara yakın olduğunu mesafede olduğunu Büyükşehir veya İSKİ biliyor mu? Lütfen bu konuya el atılmasını istiyoruz.
Yatağan santralının bölgeye ne yaptığını biliyoruz. Trakya topraklarının 'kurumasını' istemiyoruz.
Kani BIYIK
Biliyor musunuz
- DÜZELDERE (Düzce) Şelalesi Milli Parkı'nda dört ayrı dönemde yaz kampına katılan Bağcılar Belediyesi İzci Kulübü'nün 1.000 üyesi için bu akşam 'Kamp Ateşi Töreni' düzenleneceğini...
- KAĞITHANE Belediyesi Kültür Merkezi'nde yarın 14.00'de 'Kene Isırığı ve Türkiye Gerçeği' panelinde
Doç. Gökhan Aygün (Cerrahpaşa), Doç. Cem Vuruşaner (Veteriner F.) ve Barış Çırban'ın (İl Tarım Şube Müdürü) konuşacağını...
- KESK Merkez Yürütme Kurulu'nun "Maliye Bakanlığı'nın, kamu emekçilerine 2077 için %12.2, 2008 için %6.7, 2009 içinse %10.4 artışı gündeme getirdiğini" duyurduğunu...
DİKKAT!!!
"Bu arabada dünyanın en pahalı benzini kullanılmaktadır."
(İnternet ortamında dolaşan e-postada, yukarıdaki notun bir kağıda yazılarak araçların arka camınayapıştırılması öneriliyor.)
Trakya'da vahim tablo
ÇORLU'da geçen hafta sonu kenti iki olay damgasını vurdu:
964 konutluk 'Çorlupark' inşaatları ve Trakya'nın giderek park pazarı olması ve bilim adamlarının yeraltı su kaynaklarının 400 metrelere düşmesi dolayısıyla ortaya koydukları vahim durum.
10 yıl içme suyu konusunda Trakya'nın vahim bir duruma düşeceği belirtilirken, artık Ergene'de hiçbir canlının yaşayamayacağı ve dolayısıyla tarım alanlarında kullanılmayacağı birçok kişi için endişe kaynağı oldu.
Bu gelişmeleri 'Devrim' gazetesinde gündeme getiren Erdal Özcan "Trakya acilen büyüteç altına alınmalı ve tarımsal sit alanı ilan edilmelidir. Ne yazık ki, hükümet ile CHP ağırlıklı bölge milletvekilleri Trakya'ya gereken ilgi ve özeni gösteremiyor" diyor.
MARÇEP TOPLANTISI
Yerel Gündem 21 Çevre Gönüllü Çalışma Grubu'nun düzenlediği
Marmara Çevre Platformu (MARÇEP) toplantısına Çorlu Kaymakam Erhan Özdemir, Tekirdağ CHP Milletvekili Erdoğan Kaplan, Çorlu Belediye başkanı Altan Ersin, Trakya Üniversitesin’den bilim adamları ile Trakya ve Marmara bölgesinden çevre gönüllüleri katıldı. Ne yazık ki, siyasi parti temsilcileri ile en önemlisi de sanayicileri gözler aradı.
MARÇEP adına konuşan Sunay Obuz "Çevresel sıkıntıları gündeme taşımak ve çözüm yolları bulmak için faaliyet gösteren bir gönüllü kuruluş olduklarını" belirttikten sonra Çorlu Belediyle Başkanı Altan Ersin şunları söyledi:
"Trakya’da nüfusu 300 bine tırmanan önemli bir kent olan Çorlu'da çevre sıkıntısı plansız ve programsız sanayiinin gelmesi ile başlamıştır. Bu sanayi ki çevreyi en çok kirleten deri-tekstil ve boya sanayisidir.Sanayi çevreyi kirletmeden üretim yapmalı ve çevreyle uyumlu olmalıdır.
KARPUZDAN ZEHİRLENENLER
Çorlu ve Ergene bölgesinde 1980 yılından sonra artan sanayi kirliliği yüzünden kabak çekirdeği yetiştiriciliği, salatalık, sebze, kavun-karpuz yetiştirmek kabus halini almıştır. Kirli yeraltı ve yerüstü suları felaket bir haldedir. Karpuzdan yiyip de zehirlenmeler oldu. Yer altı su kaynakları hızla tükeniyor.
Belediye olarak içme suyu sondajı yaptırırken, eskiden 100-150 metreden temiz içme suyu çıkarken şimdi 350-400 metrelere indik. Açtığımız kuyuların bir çoğundan doğalgaz ve kirli durumla karşılaştığımız için kuyuyu kapamak zorunda kalıyoruz. Sanayicimiz artık bölgede çekilen sıkıntının farkında olmalı ve daha duyarlı davranmalıdır.
Trakya ve özellikle Çorlu, Çerkezköy, Muratlı kısmında korkunç bir şekilde yeraltı suyu tüketilirken yer altında boşalan kısımların çökmesi ile bölgede deprem riski de var."
PROF. TANILLI: İŞLER İYİ GİTMİYOR
İTÜ Çevre Mühendisliği bölümünden Prof. İlhan Tanılı "İşler iyi gitmiyor. Yönetenler sıkıntıları çözmekten öte kendileri bilakis içinden çıkılmaz sıkıntılar ve kaos yaratıyorlar"dedi ve şunları ekledi:
"Ergene nehrinden alınan numunelerden çıkan tahlil sonuçları ürkütücü, çünkü bu su zehirli ve hiçbir canlı yaşayamaz. Bunu merkezi hükümet, yerel idareler, belediyeler, çevreci kuruluşlar biliyor. Zehirli varil olayları ortadadır. Çevre, denetlemenden yoksundur. Yani sağlıklı denetimden yoksundur.
RÖNTGEN, EMAR VE TOMOGRAFİYE DİKKAT
Artık gelişmiş ülkeler, modası geçmiş çevre ve insana ölüm saçan nükleer enerji santrallerini geri kalmış ülkelere itelemekle meşguller. Nükleer enerjiden önemli enerji kaynakları var. Onlar neden hayata geçirilmiyor?
Vurgulamak isterim. Doktorlar arasında pek moda oldu; her vakaya röntgen, emar ve tomografi çektirmek... Bunlar bile insana büyük ölçüde radyoaktif zararlar veriyor.
Toplum ülke gerçekleri ve yapılan olumsuzluklar karşısında sessiz ve tepkisiz; bu da daha çok zarar veriyor. İnsan olarak neden duyarlı olamıyoruz? Çevremizdeki olup bitenleri izleyip ona göre tepki koymalıyız acilen... Sokakta kendisine mikrofon uzatılan vatandaş başına geleceklerden habersiz, 'nükleer enerji santralı kurulsun' diyebiliyor. Gidişe 'dur' demek sivil toplum örgütleri ile duyarlı vatandaşlardan olmalıdır. Bu gidiş bize bilim adamı olarak üzüntü ve endişe veriyor."
YERALTI SULARINI TERKEDELİM
Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi ve Çorlu Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Halim Orta şöyle konuştu:
"Trakya toprakları ülkeyi besleyen çok önemli bir tarım topraklarına sahiptir. Bu tarım alanlarında modern ziraat yapılırken, dekar alanda alınan verim Türkiye ortalamasının çok üstündü bulunmaktadır. Bunda kaliteli buğday, ayçiçeği üretimini söyleyebiliriz.
Ama özellikle Trakya bölgesinde programsız ve plansız gelişme göstermiş sanayi kuruluşları, yerüstü su kaynaklarını kullanmaları gerekirken, sayısız açılmış kuyularla yeraltındaki 1. sınıf içme suyunu kirli sanayide kullanmak cinayettir, ihanettir. Çünkü kirletilen su, Çorlu ve Çerkezköy dereleri ile Ergene'ye deşarj edilmektedir. Artık ülke içinde ve dışında Ergene’de kirlilik olduğu ve canlı yaşamadığı gerçeğini bilmeyen kalmamıştır. Trakya Üniversitesi bu gerçeği çalışmalarıyla rapor etmiştir. Rapor, Bakanlığın tozlu raflarındadır.
SU KUYULARIMIZ KURUDU
Çorlu’daKİ Meslek Yüksek Okulumuzun iki içme suyu kuyusu artık kurumuş ve su elde edilmesi imkansız olmuştur. Çünkü l. sınıf içme suları sanayici tarafından kullanılıyor. Baraj ve gölet yaparak yerüstü sularını depolayıp ve bunların sanayide kullanılması ve tekrar arıtılıp geri dönüşümlü hale getirilmesi şarttır. Bu geciken bir karardır."
Meralara sahip çıkılmasını da isteyen Prof. Orta şöyle devam ediyor:
"Trakya toprakları rant amaçlı sanayici, sanatçı ve arsa komisyoncularınca kullanılıyor. Trakya’da ekilebilir tarım toprağı her geçen yıl azalıyor. Su kaynaklarının sanayici tarafından kullanılması tarım topraklarında sulu ziraatın yapılmasının önünde en büyük engeldir.
10 YIL SONRA SU FELAKETİ GELİYOR
Trakya’da 750 köy var... Buna karşılık yeni en az 1.000 göletin yapılması lazımdır. İyi kullanıldığında bir gölet 30 yıl kullanılır. Benim ve diğer bilim adamı arkadaşlarımın tespitleri var. Böyle devam ederse yeraltı ve yerüstü kaynakları için tedbir alınmazsa 10 yıl sonra da su sıkıntısı Trakya’da başlayacaktır. Bu da bir felakettir. Onun için zararın neresinden dönersek kardır."
HALK BİLİNÇSİZ
(TÜRÇEP) Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü ve Avrupa Yenilebilir Enerji Birliği Türkiye Bölüm Başkanı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar enerji politikaları ve nükleer enerji konusunda çarpıcı açıklamalarda bulunurken şöyle dedi:
"Ülkede enerji sıkıntıları gündemde, bu tabi plansızlıktan doğdu. Evetgazetelerde okuyorsunuz, doğalgaz fiyatı artıyor ama hükümet elektriğe zam yapmadığı için bazı enerji santraları özel sektörce devre dışı bırakıldı. Bu demek enerji ciddi sıkıntının ülke gündemine geleceğinin işaretleridir. Ülkenin taahhütleri var dış ülkelere; o nedenle ister kullanın isten kullanmayın o doğalgazın parası tıkır tıkır ödeniyor. Yerli enerji rüzgar enerjisi ve kömür enerjisi ne olacak; bunları iş düşünen yok... Nükleer santralar ülke için çözüm değildir. Çünkü bunların vereceği zararlar ortadadır. Hele nükleer enerjinin atıkları ne olacak, nasıl depolanacak? Bunlar ortaya doğru düzgün olarak konmuyor. Halk bilinçlendirilmiyor. Gelecekte enerji konusunda tehlike işaretleri var.”
Arınç, Nazım'ın mezarını türbe mi yapmak istiyor
TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Nazım Hikmet yeniden Türk vatandaşlığına alınmalı ve mezarı da Gördes ilçesinin Kaşıkçı köyüne getirilmelidir" sözleriyle yeni bir tartışmaya neden oldu.
Arınç'ın bu konudaki sözlerinin samimi olup olmadığını soran CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, 1951'de vatandaşlıktan çıkarılan Nazım Hikmet hakkındaki Bakanlar Kurulu kararının kaldırılması için Türk Vatandaşlık Kanun Tasarısı'na bir madde eklenmesini önerdiklerin belirterek "Oysa bu 2.5 ay Meclis Başkanından tek kelime yorum ya da destek gelmedi. Sonuçta önergemiz reddedildi. Meclis'te yaptığımız öneriye tek kelime cevap vermiyor şimdi de kalkıp, mezarı için en iyi yer şurasıdır, diyebiliyor. Bu Nazım gibi bir vatanseveri görüşlerinden, sanatından soyutlayıp mezarını bir türbe haline getirme çabasıdır.
Arınç, Nazım hakkında gerçekten samimiyse Moskova’da sarf ettiği sözleri unutmasın. Türk Vatandaşlık Kanun Tasarısı önümüzdeki yasama yılında Genel Kurula gelecek ve biz orada Nazım'a yapılan haksızlığın giderilmesi için bir önerge daha vereceğiz. İşte o zaman Bülent Arınç’ın izleyeceği tutum, AKP grubuna yapacağı tavsiyeler bu konuda ne kadar samimi olduğunu gösterecektir.
Paylaş