Paylaş
SAYIN Necmi Tanyolaç, İslam Abi'yi anlatır mısınız?
- İslam'ı anlatmak öyle gol atmak kadar kolay değil. Şimdi başlasam ömrüm yetmez. Uzun yıllar birlikte çalıştık. Akşam, Milliyet ve Tercüman'daki yazılarında sözcüklere dans ettiren bir kalem erbabıydı. Sayfa çizimlerinde de bir mimar...
Bazılarına göre 'sporun Shakespeare'i, daha doğrusu 'filozofu'ydu.
Kemal Ilıcak'a göre de ‘‘Balzac’’.
Tanyolaç, anlatıyor:
‘‘Tercüman'a geçtiğimizde yeni bir spor yayıncılığıyla tirajımız 300 bin arttı. Kemal Ilıcak çok memnundu. Bir polisiye roman yayınlanıyordu. Kemal Bey, spor servisine geldi, 'Yahu İslam, bu roman bitiyor, yahu şunu devam ettirsene, kalemin çok güzel, düşünce zenginliğin var, Balzac gibi' dedi. O da birkaç zaman bu romanı sürdürdü.’’
Kişiliği, dürüstlüğü, sevecenliği ile bir gönül adamıydı. ‘‘Hey Gidi İstanbul’’ kitabında ‘‘37 yıllık gazetecilik ve bu süre içinde sporun ve sosyal hayatın potpurisine yazar olarak girip çıkan kalemim, artık bir hazan yaprağı gibi masallaşan Babıáli diyarının üstüne, son ölü prens olarak mı düşecek?’’ derken, yaşam çizgisini çoktan noktalamıştı.
Tanyolaç devam ediyor:
‘‘Babıáli'de ünlü futbolcuların spor yazarı olmasına, mesleğin onuru nedeniyle karşıydı. Bir gün eski bir futbolcu telefonda yazısını yazdıramamış, istihbarat şefi de İslam'dan rica etmiş toparlaması için... Hiçbir eski futbolcunun yazısını yazmadı; top oynamak başka, gazetecilik başka demişti. Ama kimseye de düşman değildi. Koyu bir FB'li ve Çapalı olmasına rağmen yazılarında en doğru gözlemleri aktarırdı, kıvrak diliyle gerektiğinde en ağır eleştirileri yaptı.’’
DİDİ NE DEDİ
Ünlü Brezilyalı futbolcu Didi, Fenerbahçe Teknik Direktörü olmuştu. Necmi Tanyolaç, İslam Çupi ve fotografçı Arif Işıldayan, Didi ve Kulüp Başkanı Emin Cankurtaran'ı Kumkapı'da yemeğe götürdüler.
Ertesi günü Didi'nin Ahırkapı önünde çekilmiş görüntüsü altında ‘‘Bu Fener Başka Fener’’ diye bir yazı çıktı, Didi, bu yazıdan müthiş etkilenerek gazeteye gidip Çupi'ye teşekkür etti:
‘‘Siz yazı değil şiir yazıyorsunuz Sinyor Çupi...’’
Tanyolaç, Frankfurt'ta 1974 Avrupa Futbol Şampiyonası'na ilişkin bir başka anısını aktarıyor:
‘‘Intercontinental Oteli'nde kalıyoruz. FB'den ayrılan Didi de, maçları izlemek üzere aynı otele gelmiş... Hiç unutmam 826 numaralı odada kalıyordu. Kapısında gazeteciler, spor adamları dolu; ancak görüşmek mümkün değil. Haber gönderdik; bizi o arada hemen kabul etti. Meslektaşlarımız da peşimize düştü; neler konuştunuz diye sormaya başladılar. İslam'ın kalabalığa bakarak verdiği yanıtı hiç unutmam.
- Yahu bizim Didi, 'Papa' olmuş sanki. Bir insan ancak bu kadar sevilir.
ARNAVUT İNADI
Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlu'ndaki ünlü lokalinde fazla gevezelik yapan dostlarına ‘‘Biraz dolaş da gel’’ derdi. Kimler yoktu ki masasının müdavimlerinden; Aydoğdu İlter, Fikret Dağlıoğlu, Ünal Yıldız, Hamit Yıkılmaz, Bilal Meşe, Hamdi Büber, Ercan Altazlı, hattat Sinan Sinangil, 'Bere Cengiz', Doğan Koç ve 'Bebe Ruhi’’... İşletmeci Hıdır Ağcakaya, Çupi, gelmediği zamanlarda sandalyesine kimseyi oturtmazdı. Sohbetlerine sonradan içkili gelenler katılamazdı.
Çapa'dan mahalle arkadaşı Erdoğan Şenay Çupi'yi şöyle tanımlıyor:
‘‘Spor yazarlığı diye bir alan varsa bu alanda bir İslam Çupi vardır, bir de diğerleri. Ben de bu diğerleri içindeyim.’’
Hulki İlgün, ‘‘Bilir misiniz; bizim İslam, Arnavutluk Kralı Zogo'nun başyaveri Allamet'in oğludur. Asil bir aileden gelmektedir.’’
İslam Çupi, spor dışında toplum düşünceleri nedeniyle 'sosyalist' olarak bilinirdi. 'Arnavut inadı'yla hep doğruları savundu. Hatta bir dönem TGS'nin İstanbul şubesi başkanlığını yaparak, basın çalışanlarının sendikal sorunlarını üstlenmiştir.
Dostlarına, ‘‘Adalar'ın mimozalarını özledim, kokular arasında bir duble rakı içmek istiyorum’’ demişti.
Bizler de sizi çok özleyeceğiz İslam Abi...
Bor madeni özelleştirmesi askıya alınıyor
BİR süredir sendikacılar, işçiler haykırdılar; Türkiye Maden Mühendisleri Odası bildiriler yayınladılar:
‘‘Bor madenleri özel sektöre peşkeş çekilemez.’’
En kárlı işletmecilik olan bor madeni işletmeciliği üzerinde çeşitli oyunlar oynadığı kamuoyuna anlatılmak istendi. Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, özelleştirmeye direndi. 750 milyar dolarlık bu kaynağın yüzde 70'inin özelleştirilmesine Turgay Ciner'in talip olduğu yazılıp çizildi. Ancak konu yeterince tartışılmadı.
En etkili tepki, bir işveren örgütü olan Ankara Sanayi Odası Başkanı Sinan Aygün'den geldi: ‘‘Eti Bor özelleştirilemez’’ Orhan Birgit, Cumhuriyet'te, Aygün'ün bu olumlu çıkışını ‘‘Adamın köpeği ısırmaya kalkışması türünden önemli bir haber olarak algılanması lazım’’ diye değerlendirdi.
Kütahya, Emet'teki bor madeni işçileri, ‘‘1980 öncesinde bor madenleri Ecevit hükümetince kamulaştırılmıştı. Madenciliğin külfeti devlete, serveti özel sektöre aktarılamaz’’ dediler.
Ve dün duyuyoruz ki, hükümet yoğunlaşan tepkiler karşısında özelleştirmeyi askıya almış... Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral böyle söylüyor. Bu müjdeyi işçiler de duymak istiyor.
‘Okumadıkça’
ANKARA'dan bir okurumuz, TRT'yi uyarıyor: TRT 2'de yayımlanmakta olan ‘Okudukça’ televizyonlarımızdaki en eski kitap programı. Ülkemizin önde gelen yazarlarından Fethi Naci, Cevat Çapan ve Semih Gümüş düzenli olarak kitap eleştirileri ya da kitaplar üzerine düşünceler, yaklaşımlar sunarak programa katkıda bulunuyorlar. TRT'nin 1 Şubat günü başlayan yeni yayın döneminde program 18.30'dan 17.10'a çekilmiş, saati de indirilmiş. TRT'nin yenileşme programı içinde kültür ve sanat kanalı olduğu söylenen TRT 2'ye yazık etmeyin bu uygulamayla... NTV'nin 'Karalama Defteri'nin, CNN Türk'ün 'Kitapça'nın hangi saatlerde ve kaç kez yayınlandığına bakın. Biz TRT'den, bu yozlaşma içinde her gün yarım saatlik kitap programı bekliyoruz.
Bilgisayarım yok ki
ORTAOKULA gidiyorum. 13 yaşındayım, maddi durumumuz iyi olmadığından dolayı evimizde bilgisayar yok. Öğretmenimiz bize ev ödevi veriyor ve internetten bulun diyor. Biz de internet cafe'lere gitmek zorundayız. Ama polis amcalar bizi kafede gördüğü zaman tokatlayıp çıkarıyor. Sizden ricam 23 arkadaşım adına konuşuyorum; bu konuyu gündeme getirin. Biz hangi çağda yaşıyoruz, neden kafelerden tokatlanarak çıkarılıyoruz. Biz kötü bir şey mi yapıyoruz, sadece dersimizi çalışıyoruz.
Metin ERSAY-İSTANBUL
MESAJ
K. MARAŞ'ın Türkoğlu İlçesi'nden Fethi İmren: ANAP'a oy vermediğim için Belediye Başkanı Bayram Çullu bana bir yıldır Tekel bayiliği ruhsatı vermedi. Bir arkadaşım adına aldım; ancak ortak olduğumu öğrenmiş ki, işyerimi iki kez kapattı. Bundan bir hafta önce de süresiz kapatma tutanağı tuttu. Her gün belediyeye yardım adı altında para istediler. Belediye Başkanı görevde olduğu sürece ben ekmek yiyemeyecek miyim?
NİŞANTAŞI'ndan bir mektup: Nişantaşı'ndan inişte Valikonağı Caddesi'nin bitiminde Sinoplu Şehit Cemal Sokağı var. Burada yapılan otoparka Topoğlu adı konuldu. Ne hikmetse otopark kendi kendine genişledi, S.Selek Sokağı'nın arkasındaki ağaçlık alanı da istila etti. Ağaçlar yok edilerek yıkama yeri açıldı. Son olarak da buraya iki katlı bir yapı konduruldu. Zabıtaya şikayette bulunmamıza rağmen hiçbir sonuç alamadım. Bu otopark mafyasının arkasında kim var Sayın Sarıgül?
Paylaş