Paylaş
Özellikle musluklardan akan suyun sağlıksız olduğu konusunda son günlerde pek çok yorum ve haber yayınlanmaktadır’ dedikten sonra İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel çarpıcı birkaç noktaya değiniyor. Hepsinin de dikkate alınması gerekiyor.
İDDİA 1: Terkos Gölü’ne denizden su alınmaktadır.
Önce şunu belirtmek isterim: Kontrollü olarak denizden su alınabilir. Göldeki suda klor iyonunun (Cl-) Dünya Sağlık Organizasyonu’na (WHO) göre en fazla 250 ppm/l olması gerekir.
İDDİA 2: İSKİ’nin Sakarya Nehri’nden su alındığını açıklaması üzerine, Sakarya havzasındaki sanayi kuruluşlarının atıksularını nehre vermeleri dolayısıyla, suda ağır metallerin olduğu söylenmektedir.
WHO standartlarına göre içme suyunda, kurşun 0.05 mg/l, cıva 0.001 mg/l, kadmiyum 0.005 mg/l miktarından fazla olamaz, bakır ise hiçbir şekilde suda bulunmamalıdır.
İSKİ web sitesinde yayınlanan ‘Su Kalite Kontrol Raporları’na göre verilen su, bu standartlara uygundur. Burada dikkat edilmesi gereken su örneklerinin nereden alındığıdır. İSKİ raporlarına esas olan su örnekleri su arıtma tesisi çıkışından alınmaktadır. Ancak kullandığımız suyun gerçek kalitesi evlerimizdeki su saati öncesinde alınan örneklerin analizi ile belirlenebilir. Bu amaçla İstanbul’un çeşitli bölgelerinden, su saati öncesi alınacak 300-400 numune ancak sağlıklı bir fikir verebilir.
Doğruyu bulmak için yapılacak olan, bir dizi iddia ortaya atmaktansa, saat öncesi şebeke hattından alınacak su örneklerinin analizinin yapılarak klor iyonu (Cl-) ve ağır metal miktarlarının güvenilir laboratuvarlarda tespit edilmesidir.
Burada 13 Temmuz 2014 günü Milliyet gazetesinde çıkan “2015 suyun kıyameti olabilir” başlıklı haberde yer alan iki öğretim üyesi görüşüne de değinmek istiyorum.
- Prof. Dr. Orhan İnce (İTÜ Mikrobiyal Ekoloji Grubu Eşbaşkanı) şöyle demektedir: “... Sakarya Nehri, sanayi, yerleşim ve tarım alanlarının olduğu alandan geçer ve kirlenmeye açıktır. İSKİ’nin su aldığı Karasu bölgesinde de bir kısım kirlenme vardır. Ancak İSKİ gibi bir kurumun gerekli arıtmayı yaptığını düşünüyorum.”
- Prof. Dr. Ayşegül Tanık (İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü) şöyle demektedir: “... Melen projesinin başlangıç aşamasında da aynı endişeler dile getirilmişti. Halk sağlığını tehdit edecek bir durum olacağını sanmıyoruz. Sakarya Nehri’nden daha çok arıtmadan çıkan analiz sonuçları önemlidir.”
Bu öğretim üyelerinin aflarına sığınarak bir tespit yapmak istiyorum.
Bilimde salt “düşünülerek” veya “sanılarak” bir sonuca varılmaz. Önerim yukarıda belirttiğim yöntemle evlerimizde kullandığımız su kalitesinin kontrol edilmesidir.”
İSKİ bir kere şeffaf olacak; ikincisi İstanbul iktidarın düşündüğü gibi ‘yağmalanmayacak’... Bunlar İstanbul’da yaşayanlar için daha ‘iyi günler’ sayılmalıdır.
Bursa Psikiyatri Hastanesi 13 yıldır nasıl bitirilemez
CHP Bursa Milletvekili Turhan Tayan, Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi’nin (RUSİHAK) kamuoyu ile paylaştığı, Türkiye’de ruh sağlığı alanındaki sivil izleme çalışmalarını değerlendirerek, özellikle psikiyatri hastanelerinde yaşanan ağır hak ihlallerini TBMM gündemine taşıdı ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Tayan, Bursa Dörtçelik Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’nin 13 yıldan beri neden tamamlanmadığını sordu.Tayan önergesinde, “Raporda sözü edilen ağır hak ihlalleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kadar acil bir durum karşısında Bursa Dörtçelik Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’nin 13 yıldır bitirilemeyişini ne ile izah ediyorsunuz? Ruh hastanelerinde uygulanan şiddete ne önlem alacaksınız? Hastayı tedavi etmek ve topluma sağlıklı bir şekilde kazandırmak yerine sadece zararsız hale getirmek, sorunları örtmeye yönelik uygulamaların sonlandırılması için ne gibi önlemler alacaksınız?”
‘Öfke AKP’de, sabır bizde’
EKMELEDDİN İhsanoğlu’nun Turgutlu’da afişlerinin yırtılmasına tepki gösteren CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören şu hatırlatmayı yaptı: “Öfke AKP’de ise sabır bizde olacak ve tüm iyi niyetimizle Cumhurbaşkanı adayımızı destekleyeceğiz. Cumhurbaşkanı’nı ilk defa halk seçecektir. Bu nedenle bu seçim diğerlerinden farklı olacaktır. AKP’nin baskılarına, araştırma şirketlerinin kanaat açıklamalarına rağmen Manisa 2010 referandumunda nasıl ‘hayır’ çıkardıysa Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmeleddin İhsanoğlu için ‘evet’ çıkaracaktır.
“SANATA evet, ihaleye hayır.” Sanat düşmanları durmuyorlar. Ankara’da Akün ve Şinasi Sahnesi yine ihaleye çıkıyor! Biz de yine, yeniden iptal ettirmek için oradayız. Akün ve Şinasi ranta kurban edilemez. Yetti artık. Bizimle misiniz? 21 Temmuz 11.00’de Atatürk Bulvarı önünde buluşuyoruz.
Başkent Dayanışması
BİLİYOR MUSUNUZ?
DİYANET’in düzenlediği ‘Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi’nin üç gün sürecek toplantısının açılışının bugün Dolmabahçe Sarayı’nda Başbakan Erdoğan tarafından yapılacağını, çeşitli ülkelerden gelen bilimadamlarının İslam dünyasını barış ve sağduyuya davet edeceğini... 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin programının yarın İstanbul Yıldız Sarayı Tiyatro Salonu’nda Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel tarafından açıklanacağını... TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın, ‘Bir avuç kömür için, bir ömür verenlerin anısına’ hazırladığı çarpıcı bilgiler içeren raporunu
(www.jmo.org.tr/resimler/ekler/ecafb23a7a0d3ff_ek.pdf)’den okuyabilirsiniz.
İSKİ, Karadeniz’den Terkos’a verildiği iddiasını reddediyor
İSKİ’den "Su sorunu yok diye halk aldatılıyor" başlıklı yazımıza dün yeni bir açıklama daha yapıldı.
Açıklamada şöyle deniliyor:
"Söz konusu yazınızda N.S kod adlı okuyucunuzun iletisi olarak, Karadeniz’den Terkos Gölü’ne doğrudan su verildiğini ve İstanbul’un içmesuyu arıtma tesislerinin sadece bulanıklığı giderebilen kum filtreleri olduğunu ifade etmektesiniz. Yazınızda yer alan ifadeler doğru olmayan, yanıltıcı, hayal ürünü ve kamuoyunda İstanbul’un suyu ile ilgili şüphe oluşturacak niteliktedir!
Karadeniz’den Terkos Gölü’ne deniz suyu kesinlikle verilmemektedir!
İstanbul’da hizmet veren toplam kapasitesi 4 milyon 395 bin 600 metreküp olan 18 adet içmesuyu arıtma tesisimiz ulusal ve uluslararası parametrelerde arıtma işlemleri gerçekleştirebilen modern içmesuyu arıtma tesisleridir.
Kurumumuzca kamuoyuna yapılan açıklamalarda su sorununun olmadığına dair bir beyanatımız olmamıştır. Açıklamalarımızda kamuoyunu bilinçli su tüketimi yapmaya teşvik ederken, su yönetiminde tasarruf amaçlı hiçbir su kesintisi yapmadığımız da defalarca ilan edilmiştir."
İSKİ iddiaları reddediyor ve "su sorununun olmadığına dair bir beyanatımız olmamıştır" diyor.
Diyor ki, bizlerin anlamadığı bir şey var:
Peki, kar yağmamış, barajların su seviyesi en aza inmişken, dereler kurumuşken, gelecek yılın stokları sıfırlanmışken, İstanbul’a bu kadar su (günde 3 milyon metreküp) nereden veriliyor?
‘Yeni Eşbaşkanlar...’?Erdoğan ve Demirtaş
DEMİRTAŞ, kendisinin diğer iki adaydan, demokrasi ve toplum tasavvuru bakımından ayrıldığını, temsil niteliğinin bütün ezilenleri kapsadığını ve cumhurbaşkanlığı seçiminin statükoyu temsil eden zihniyet temsilcileri olan Erdoğan ve İhsanoğlu’na karşı, kendi arasında bir yarış olacağını ileri sürüyor.
İhsanoğlu, mevcut anayasal çerçevede, yol gösterici ve dengeleyici bir devlet başkanlığı profilini dillendiriyor. Erdoğan, anayasal yetkileri kendine göre yorumlayarak ve gerekirse zorlayacağını söyleyerek fiili bir ‘yarı başkanlık’ pozisyonunu hedefliyor. Demirtaş, ileri bir halk popülizmini kendi tasavvuru olan bir radikal demokrasi kavramının temeline oturtuyor.
Erdoğan, bütün farklı topluluklara atıfta bulunarak, kendi zihinsel geleneği gereği modern bir ümmet anlayışını öne çıkarmaya çalışıyor. Demirtaş da aynı toplulukların farklılıklarına vurgu yaparken ek olarak, kadınlar üzerinden pozitif cinsiyetçilik, engelliler üzerinden kolektif öncelikler gibi sosyal guruplaşmaları, cumhur meclisleri olarak karar sürecine katmayı planlıyor. Halkın denetlediği bir devlet modeli hayalini kuruyor..
Erdoğan farklı kimlikleri öne çıkartarak ‘ümmet tasavvuru’ üzerinden yeni bir demokrasi kurgulamaya çalışıyor. Demirtaş, aynı farklılıkları çeşitlendirerek farklı karar gurupları haline getirmeye ve bu yolla radikal demokrasi olarak tanımladığı yeni modele vurgu yapıyor.
Erdoğan ve Demirtaş, farklı kimlik ve guruplar üzerinden sonuç olarak, mevcut idari yapılanmanın değiştirilmesinin alt yapısını hazırlamaya çalışıyorlar.
Erdoğan, ‘ümmet kültürü’ ile yetişmiş bir inanç kimliği ile demokrasiyi zorluyor. Demirtaş, içinden geldiği ‘feodal kültürü’nün etkisi ile, aşiret tipi bir meşveret mekanizması kurmayı düşünüyor. İleri demokrasi ve radikal demokrasinin özde farkı yok, hedefleri de mevcut rejimi değiştirmek, İhsanoğlu ise mevcut anayasal rejimi savunuyor.
Erdoğan ve Demirtaş aynı tarafta, İhsanoğlu karşı tarafta, yarış böyle sürüyor.
Erdoğan ile Demirtaş arasında, hangisi seçilirse seçilsin, fiili bir ‘eşbaşkanlık’ ihtimalinin yüksek olduğu ortada...
S.Ö.
Paylaş