Paylaş
Hiçbir ülkede bu kadar ‘doğa cinayeti’ işlenemez.
Peki, Adalet Bakanlığı’nın savcıları, İçişleri Bakanlığı’nın polisleri, Bayındırlık Bakanlığı’nın mühendisleri ne yapıyor?
Siyasetçinin emrindeki kamu görevlilerinin çoğu bunu izlemek zorunda kalıyor.
Savcıların çoğu böyle bir yolsuzluğa karşı resmen harekete geçemiyor.
Çünkü siyasetçiden korkuyor.
Ne yazık ki Bodrum’da olduğu gibi bu talan ve soyguna jandarma müdahale etmek zorunda kalıyor.
Siyasetçi aslında uyumuyor, fakat perde arkasından olanları gözlüyor.
Bir belediye başkanının ‘yağma ve talan’dan haberi olmaz mı?
Olur...
Olur da muhatap olmaz, imza koymaz, sadece imar ve planlamadan sorumlu müdürlerine el altından talimat verir.
En iyi vurgun ve yolsuzluk yolu budur.
Bu gibi durumlarda başkanın hiçbir yerde ismi geçmez.
İşin perde arkasında yatan gerçek de budur.
Biliniz...
Hiçbir belediye başkanı ‘evet’ demeden soygun, yolsuzluk yapılamaz, rüşvet alınamaz, ihaleye fesat karıştırılamaz.
KETENCİ’NİN 20 SORUSU
SHP Genel Sekreteri Ahmet G. Ketenci, Adalet, İçişleri ve Bayındırlık bakanlarının yanıtlaması istemiyle kendilerine Bodrum’la ilgili toplam 20 soru yöneltmiş; hepsi zor sorular.
Bodrum’un yıllardır nasıl göz ardı edilip yağmalandığının ipuçlarını ortaya seriyor.
Bakanların, bu soruları geçiştirmeden açık ve net şekilde yanıtlamaları durumunda, ‘suçlular’ hemen ortaya çıkabilecektir.
AKP iktidarı, bunun ucu bize dokunacaktır diye bu açıklığı gösterebilir mi? Bu yanıtlarla Türkiye’nin ‘irini’ akıtılmalı; siyaset ve bürokrasi artık kendini etik olarak sorgulamalıdır. Herkes şapkasını önüne koymalıdır.
Yoksa Türkiye adam olmaz.
Ketenci’nin, en basit sorusu şöyle:
"Belediye başkanlarının bağış adı altında para toplamaları yasal mıdır?"
Buyurun yanıtlayın.
Bilindiği gibi Bodrum, Yalıkavak, Konacık ve Mumcular belediyelerinde ‘imar kirliliği’ ile ilgili olarak jandarma tarafından başlatılan inceleme ve soruşturma sonunda 45 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 15’i tutuklanmıştı. Diğer kişiler ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Ketenci’nin soruları özetle şu noktalarda toplanıyor:
“Kimi belediye görevlilerinin yıllardır lüks villalarda yaşadıkları, müteahhitlere ve bazı firmalara sahte belge temininde aracılık ettikleri gündeme gelirken, belediye başkanları olup bitenden hiç haberleri olmadığı söylenebilir mi? Geçen 10 yıllık süre içinde Bodrum Cumhuriyet Savcılığına, ‘inceleme, araştırma ve soruşturma’ konuları ile ilgili başvurular olmuş mudur? Yahut suç duyurusunda bulunulmuş mudur? Bugüne değin bir işlem yapılmış mıdır? Araştırma ve soruşturmanın polis tarafından sürdürülmesi gerekirken jandarmanın devreye girmesini nasıl izah ediyorsunuz? Bodrum Yarımadası ile ilgili olarak yapılmış bulunan ‘1/25 binlik revize çevre düzeni planı’ndaki değişikliklere karşı açılmış itiraz davaları var mıdır? Var ise hangi aşamadadırlar?
Soruşturma sırasında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan ifadesinde; Bodrum belediyesi hudutları içinde 1000, yarımada da ise 4000’i aşkın yıkım kararı alınmış bina bulunduğunu belirterek, bu yıkım kararlarının 10 yıllık süreyi kapsadığını maddi imkansızlıklar, eleman eksiklikleri ve zaman darlığı nedeni ile yıkım kararlarını uygulayamadıklarını ifade etmişti.
Ketenci, İçişleri Bakanı Aksu’ya da bu konuda şunları soruyor:
“Bodrum Yarımadasında belediye başkanlarına, Meclis üyeleri ile çalışanlarına ‘yolsuzluk, rüşvet, görevi ihmal, görevi kötüye kullanmak veyahut ihaleye fesat karıştırmak’ vs. gibi suçlardan ötürü dava açılmış mıdır? Açılmışsa kimler hakkında açılmıştır?
Soruşturma ve inceleme, Bodrum, Yalıkavak, Konacık ve Mumcular belediyeleri ile ilgili olarak sınırlı kalacak mıdır?
Sanık ifadelerinde ‘revize çevre düzeni planındaki değişikliklerin’ Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanmayıp 4 yıl bekletilmesi sonucunda bazı ‘imar ve fen işleri yetkililerinin’ %10, %20, %30 arasında imar fazlalıklarını içeren eski tarihli ruhsat tanzim edip müteahhitlere yahut firmalara verdiklerini belirtmişlerdir. Bu gibi yasa dışı ruhsat sahibi firmalar yahut müteahhitler kimlerdir?
Belediye başkanlarının söyledikleri gibi imkansızlıklarına rağmen Valilik ve Kaymakamlıktan yıkım için eleman ve makine desteği istemişler midir? Yine bazı belediye başkanlarının ifadelerine göre, bağış adı altında para toplanması yasal mıdır? Toplanan paralar hangi kamu hizmetleri için harcanmıştır?”
SHP Milletvekili Ahmet G. Ketenci ayrıca Bayındırlık Bakanı Faruk Nafiz Özak’a da sorular yöneltiyor:
“2000 yılında Bodrum Yarımadasında ‘150 bin m2 olan inşaat alanını 1/25 binlik revize çevre düzeni planındaki değişikliklerle 2005 yılının sonuna kadar beş katı artırılarak 700 bin m2 çıkarılmış olmasını’ nasıl izah ediyorsunuz?
‘1/25 binlik revize çevre düzeni planındaki değişiklikler’in Bayındırlık ve İskan Bakanlığında Teknik Uygulama Genel Müdürlüğünün onayına tabi olduğu bilinmektedir. Değişiklik tekliflerinin onaylanmayıp 4 yıl bekletilmesinin gerekçesi nedir?
‘1/25 binlik revize çevre düzeni planındaki değişikliklerin’ 4 yıl gibi uzunca bir süre onaylamadan bekletilmesi, rüşvetin yahut yoksuzlukların yaygınlaşmasına veya yasadışı uygulamaların yoğunlaşmasına neden olmaz mı?
Bodrum Yarımadasında ülke turizminin gözbebeği olan ‘Mavi Tur’ güzergahında bulunan 50 koy’un 14’ü yasa dışı imar uygulamaları nedeniyle betonlaşmış, bu yüzden tur güzergahından çıkarılmışlardır.
Geri kalan 21 koy’da aynı şekildeki uygulamalardan ötürü betonlaşma riski altındadır. Kurtarılmayı bekleyen 21 koy’un betonlaşmasının önüne geçilmesi için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Devreden çıkarılan 14 koy’un betonlaşmasına sebep olan sorunlar hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?
Bodrum Yarımadasını ‘kültür ve turizm bölgesi’ ilan ettirmek için hükümetin özel bir çabası olduğu medyada tartışılmaktadır. Hatta kamuoyu oluşturmak için soruşturmanın başlatıldığı iddiası her geçen gün daha da yüksek sesle ifade edilmektedir.
Bu bağlamda… İddianın doğruluk payı var mıdır?
Bodrum Yarımadasındaki imar yolsuzluklarını bahane ederek, yarımadanın ülke turizmindeki ağırlığını ve etkinliğini göz önünde tutarak imar yetkilerini belediyelerden alıp Kültür ve Turizmi Bakanlığı’na verilmesini doğru buluyor musunuz?
Bu girişimin yerel demokrasiyi bypass etmek anlamını taşımaz mı? Sonuçta bu bir demokrasi ayıbı olmaz mı?”
Biliyor musunuz
- FRANSA’nın Nantes şehrinde 20 ülkenin katılımıyla yapılan 11. Dünya Muhasebe Tarihçileri Kongresi'ne Türkiye’den katılan Prof. Oktay Güvemli, Prof. Yusuf Sürmen, Prof. Remzi Örten, Yrd. Doç. Uğur Kaya, Hilmi Erdoğan Yayla, Haydar Kulaksız, Doç. Cengiz Toraman ve Dr. Ahmet Öğreten’in Türkiye'nin 164 yıllık muhasebe kayıtlarıyla ilgili sundukları ilginç tebliğlerle dikkat çektiklerini; 2008’deki kongrenin İstanbul’da yapılacağını...
- DÜNYA Hidrojen Enerji Konseyi ve Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi Başkanı Prof. T. Nejat Veziroğlu’nun, Bahçeşehir Üniversitesi’nin desteğiyle, 2008 Dünya Enerji Zirvesi'nin Başbakan Erdoğan’ın himayesinde İstanbul’da yapılması için Başbakanlığa öneride bulunduğunu...
Bir litre süt=1 kilo yem
İşte üretimin bedeli
ÇATALCALI dostlarımla işyerimde sohbet ederken üç nesildir hayvancılıkla geçinen bir ailenin bireyi olan hemşehrim Bülent Akdeniz'den aldığım bir bilgiyi paylaşmak istedim.
Süt inekçiliğiyle geçinenlerin en büyük gideri hayvanlara verilen fenni yemdir. 2003'te 50 kiloluk bir çuval yemin fiyatı 9 YTL imiş. Yani yemin 1 kilosu 18 YKr'ye geliyormuş. Sütün bir litresi de 45 YKr imiş.
Şimdi ise 50 kiloluk bir çuval yem 20 YTL, sütün litresi de 40 YKr.
Bu rakamları kıyasladığımızda karşımıza şu acı gerçek çıkmaktadır:
2003'te 1 litre süt ile 2.5 kg yem alan üretici, şimdi 1 litre süt ile ancak 1 kilo yem alabilmektedir.
AKP ve CHP 'koalisyonu' hayvancılığı bitirmiştir. Elbirliğiyle hayvancılığın ruhuna Fatiha okumuşlardır. Üretici bakamadığı ineğini kasaba satmaktadır. Bu durum böyle sürdürülemez...
İ. Fırat AYKUT-ÇATALCA
- TÜRK Milli Eğitimi'ne 25 yıl hizmet ettim ve birinci dereceden emekli oldum. Emekli öğretmen olarak ilk kez aldığım bir zam karşısında şaşkına döndüm. Bir yaptığını 40 kere her gittiği yerde anlatan AKP hükümeti, ne kadar zam yapmıştı? Tam tamına 22 YTL! Başbakan verdiği ulufe gibi zammı geri alsın lütfen.
Hatice S.-ERZURUM
İYİK’nin eski milli sporcusu Süeren: Bu iktidarın spor algılamalarından şüphe ediyorum
İSTANBUL Yüzme İhtisas Kulübü’nün 1952’den beri üyesi olan milli yüzücü Ersin Süeren, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Togay Bayatlı’ya anlamlı bir mektup göndermiş. “Kulubün kapatılmasıyla ilgili olarak 24 Temmuzdan beri hiddetim değil, utancım büyüyor” diyen Süeren, havuzdaki minik yavruların şaşkın bakışları arasında Robokopların “biber gazı ile geldik” diye haykırışlarına tahammül edemiyor.
Süeren şöyle diyor:
“Sayın Bayatlı, bir gazeteci olarak dünyayı gezmişsinizdir; ben de kaptan-denizci ve sporcu olarak dünyanın belirli yerlerinde seyir ve seyahat ettim. 1997’den beri özellikle tüm kışlarımı ABD ve Kanada’da geçiriyorum. Gençliğimde birkaç Orta Doğu ülkesine gittim. Yıllarım okumak ve gözlemlemekle geçti. Ben böyle bir uygulama ne gördüm, ne duydum. Acaba sizin hatıralarınızda böyle bir örnek var mı? Her geçen gün biraz daha içimi eritiyor. Son yıllarda iktidarların spor algılamalarından şüphe ettiğim için 24.7.2006 Pazartesi günü Ortaköy’deki İYİK’a uygulanabilecek çağdaş uygarlık dışı yöntemi görerek sıhhatimi bozmamak pahasına 23.7.2006 Boğaziçi Yüzme Maratonuna katılmadım. Geçmiş yüzme maratonları kayıtlarına bakarsanız belki beni; Ersin Süeren’i, hatırlarsınız.
Yaşım 69 ve 1952’den beri faal bir amatör yüzme sporcusuyum. Çocuklarım İYİK’de yetişerek ne terörist, ne de yobaz oldu. Amatör sporcunun övüncü olan madalya aldı, rekor kırdı, milli oldu. Nasip beş yaşındaki torunum Efe Kaan’ın yüzme okulu antrenmanı sırasında diğer minik yüzücülerle beraber ‘Robokop Amcalar’ tarafından havuzdan çıkartılmasıymış. Torunum Efe Kaan bana telefon ediyor; ”Ersin dede polisler geldi bizi havuzdan çıkardılar. Ama polis amcalar dedi ki size yüzecek yer bulacağız.“
Böyle mi dünya olimpiyatlarına talip olacağız? Böyle mi beynelmilel amatör spor organizasyonlarına talip olacağız? Bu yöntemlerle mi dünya spor alanlarında derece yaparak kürsüye çıkıp milli marşımızı çaldıracağız.
Ey! Ülkemin yönetimine talip olan saygı değer seçilmiş ve atanmışlarımız. Ey duyarlılığından gün geçtikçe şüpheye düştüğüm yüce vatanımın uygar fertleri; ülkesini temsil için çabalayan bir sporcu kolay mı yetişir sanırsınız? Bu iş bir gecede T.C. vatandaşı yapılıp otuz yıllık Alex’i, ‘Ahmet’ diye sahaya sürmeğe “Sizinle daha çok işimiz var, bana derece değil madalya lazım” diyerek bir başka ülkenin federasyon başkanından amatör sporcu istemeğe benzemez.
Onlar verecekleri amatör sporcuyu bize sempati veya leblebi karşılığı mı yollarlar zannedersiniz. Bu amatör okul-spor yuvasının dağıtılmasına emir verenlerden kaç tanesi yıllarla sabah 05.30’da şafaktan evvel çocuklarını kaldırıp 06.15’te havuza atıp 08.45’te Asya veya Avrupa yakasındaki okullarına yetiştirdiler. Saat 16.45 okul bitiminde çocuklarını alıp her iki yakanın birindeki antrenman havuzuna koşturdular.
Devlet eli ile amatör bireysel spor yuvasını basma ilkini ülkemize yaşatanlar adına da üzgünüm ben. İnşallah bu davranış son yıllarda ülkemde sıkça söylenen farklı kültür anlayışı sınıfına girmez. Gerçekten çok şanssızmışsınız Sayın Togay Bayatlı… Ne yazık ki, kolay kolay silinemeyecek bu olay sizin Türkiye Olimpiyat Komitesi Başkanlığınızın zamanına rastladı. Hoşgörülü ve insancıl karakterinizi bilmesem sizin için bu kadar üzülmezdim. Ancak tekrar üzülerek ifade etmek isterim İstanbul Yüzme İhtisas’ı ve rahmetli örnek amatör Türk sporu insanı Suat Erler’i çok iyi tanıyan biri olarak sizi bu olayların dışında tutmak acaba mümkün mü?
Ne demek, terörist baskını operasyonu gibi otobüsler dolusu robokopla bir spor yuvasını basıp ”biber gazı kullanırız” demek. Kaçak inşaat mı yıkacaklar, terörist ve yasadışı örgüt veya azılı katiller grubunu mu yakalayacaklar?
Keşke kap-kaççılara karşıda bu kadar etkin olunabilseydi üç yıl evvel çalınan arabam bulunurdu belki. İstanbul’un %70’ini saran kaçak inşaatların üstüne de aynı etkinlikle gidilebilseydi, daha sağlıklı vatandaşların yaşadığı bir şehre kavuşmaz mıydık acaba? Bakın bakalım Türk yüzme sporunun kayıtlarına Ortaköy’deki İYİK’i örnek alarak aynı ismi alan kaç kulüp var Türkiye’de.
Burası spor kulübünden öte başarılı sporcuların okul masraflarına yardımcı olan amatör spor yuvasıydı. Burası Türkiye’ye çağını takip edebilen insan yetiştirme yuvasıydı. Hangi anlayış el verdi de 63 yıllık amatör bireysel spor yuvası biber gazi tehdidi ile dağıtıldı?
Bu ne tür bir anlayış ki 15 milyon nüfuslu bir şehrin valisi bir kaç ay evvel verdiği, yasal hakkımız olan sözü, (Spor Yazarları havuzu uygulamasını hatırlayın) tam tersiyle uygulatarak, yurt sathında örnek alınan bu spor yuvasının karınca yuvası gibi dağıtılması emrini verebilir? Sayın Valim belki teselli bulurlar;kendilerinin yalnızca uygulatıcı olduğu, asıl emrin nereden geldiği herkesçe bilinen bir gerçektir. Naçizane kendilerine hatırlatayım robokop uygulatmasını yaptırdıkları spor yuvasını ülke sathında kaç amatör spor kulübü örnek alarak onun ismini kendine mal etmiştir: (Antalya’dan Balıkesir’e, Ankara’dan Adana’ya, Gazi Üniversitesi’nden Trabzon’a kadar –Ortaköy dahil- 18 Yüzme İhtisas Kulübü)
Bunların hepsi 1943 yılında başlangıçta Ortaköy’de deniz kenarında bir barakada kurulmuş Ortaköy Yüzme İhtisas Kulübünden örnek alınarak kurulmuş kulüplerdir. Robokopla, biber gazı tehdidiyle kovulduğumuz binayı da biz, İYİK üyeleri Özel İdarenin izniyle, mail-i inhidam olarak yıkılmak üzereyken alıp temelinden tavan tezyinine kadar kendi mali imkanlarımızla yaptık.
Ne yazık ki, bazı TV’lerde ‘Boğazda yalıdaki kulüp’ denilirken, kaç kişi oranın berduşların barındığı metruk bir bina olduğunu biliyordu?
Bu milleti bu kadar aşağılamak bir insafsızlık olmuyor mu?
Sayın Togay Bayatlı Bey, Türkiye Olimpiyat Komitesi Başkanı olarak bu piramidin tepesindesiniz. Bugün duyarsız kalanlar yarın mağdur olduklarında arkalarında onlara destek olabilecek kişileri bulamamaktan şikayetçi olabilirler mi?”
Son söz Şeyh Edebali’den ‘İnsanını yaşat ki; devletin yaşasın.’
Çorlu’lu gazeteci Özcan’a
saldırı için yürüyüş yapıldı
ÇORLU Gazeteciler Derneği Başkanı ve yerel Devrim gazetesi yazarı Erdal Özcan’a yapılan sopalı, tekmeli ve yumruklu saldırıya tepkiler sürüyor.
Tekirdağ Basın Mensupları Derneği Başkanı Naci Akyazı ile Çorlulu gazetecilerin Atatürk Anıtından Uğur Mumcu Anıtına kadar yapılan protesto yürüyüşüne AKP, CHP, DYP; ANAP, SHP, DSP ile İP ve diğer sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldı. Yürüyüş sırasında, CHP’li Çorlu Belediyesi’nin yönünden geçilirken, gruptan alkış kopması dikkatçekti.
Atatürk Anıtı’na ‘Çorlulu Gazeteciler’ yazılı bir çelenk konularak saygı duruşunda bulunuldu.
Geçen hafta, evine giderken üç kişinin saldırısına uğrayan Erdal Özcan, böyle bir saldırı sonucu kendisine sahip çıkan siyasi parti temsilcileri, STK ile meslektaşlarına teşekkür etti. Daha önce ‘Son Baskı’ gazetesi ve çalışanları Resül Çorbacı ile Bülent Fidan’a, daha sonra da İsmail Parin’e bürosunda saldırıya uğradıklarını belirten Özcan “Basın susturulamaz, susturmak isteyenlerin elleri kırılır” dedi.
Basının demokrasilerde 4. kuvvet olduğunu, amaçlarının halkı aydınlatmak ve kamu adına görev yapmak olduğunu belirten Özcan,
“Ne yazık ki, bazı kişiler basını hedef gösteriyor. Çorlu’da mafya hakimiyetine izin verilemez. Biz kamuoyu adına halkı aydınlatması ile görevliyiz. Devlet güçlerinin bu sevdalılara gereken dersi vereceğine olan inancımız tamdır.”
Erdal Özcan, ilçe kaymakamı, savcılık ve emniyet müdürlüğünün olay üzerinde gayretli çalışma gösterdiklerini ve iz üzerinde olduklarını öğrendiklerini bildirdi ve şöyle dedi:
“Biz gazeteciler, bu türlü yerel yönetimlerdeki rantiye, arsa, emlak yolsuzluklarının üzerine kararlı bir şekilde gitmeye devam edeceğiz. Çorlu 300 bin nüfusu aşıyor; ne yazık ki, bazı eller kentimizi plansız ve insan yaşamını hiçe sayan bir biçimde, çevreye ihanet ederek yağmalamaya devam ediyorlar. Biz kamuoyuna ışık tutmaya devam edeceğiz, demokrasinin gelişmesi için çaba göstereceğiz. Pilavdan dönemin kaşığı kırılsın”
Çorlu Emniyet Müdürlüğü’nün başarılı çalışmaları sonucu, olaya karışan iki zanlı yakalandı. Saldırganların isimleri açıklanmazken, ‘Erzurum ve Karadeniz’li oldukları” belirtildi.
Zanlıların ifadesinde “Erdal Bey, şampiyonluk sırasında Galatasaray’ın bayrağının Türk bayrağı yerine dikildi” diye haber yazmıştı, biz de o kızgınlığımızın bu olaya neden olduk” iddiasında bulundukları öğrenildi.
Polis, üçüncü zanlığı aramaya devam ediyor.
Yakalanan iki kişinin Çorlu Belediyesi’ne girip çıktığı konusundaki bilgiler üzerine polisin ayrı bir çalışması olduğu belirtiliyor.
SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, Erdal Özcan’ı arayarak “geçmiş olsun” ve Genel Sekreter Ahmet G. Ketenci’nin bu olayı incelemekle görevlendirdiğini söyledi. Özcan, ayrıca kendisini telefonla arayan Ketenci’ye belediye ile ilgili yazdığı yazılar konusunda bilgi verdi. Ketenci “Bodrum gibi Çorlu olayının da peşini bırakmayacağız” dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Erdal Özcan’a şu telgrafı çekti:
“Uğramış olduğunuz saldırıdan dolayı büyük üzüntü duydum, geçmiş olsun der, acil şifalar dilerim.”
St. Petersburg’ta Belediye Meclis üyeleri ve bazı belediye çalışanları ile Rusya’nın turistik St. Petesburg kentinde gezide bulunan Çorlu İlçe Başkanı Altan Ersin’in de, Erdal Özcan’a geçmiş olsun mesajı gönderdiği öğrenildi.
Özcan’a geçmiş olsun diyenler arasında CHP Milletvekili Halil Akyüz, Deri İş Sendikası Genel BaşkanıYener Kaya,Türk-İş İstanbul sorumlusu Faruk Büyükbucak da bulunuyor.
CHP’nin, AKP’nin ‘Ali Bido’ları ile araştırma ve soruşturmasıyla ilgili parti tarafından görevlendirilen milletvekiliProf. Oğuz Oyan’ın, Salı günü Babaeski’de yapılacak yerel yönetimlerle ilgili toplantısından sonra Çorlu’ya gelerek Erdal Özcan’la görüşeceği de öğrenildi.
Bu arada Çorlu Belediyesi’nin hazırladığı proje ile Tekirdağ yolunda 946 konutluk projeyi gerçekleştirmek isteyen Ankara kökenli Propa inşaat şirketinin iki ortağı Can Özçiçek ile Ahmet Akpınar’ın da Erdal Özcan’ı ziyaret ederek yaşanan saldırıdan dolayı üzüntü duyduklarını belirterek “Bizim bu olaya karıştırılmamamızı doğru bulmuyoruz. Biz bu projeden başka Çorlu’ya daha başka hizmetler de vermek istiyoruz” dediler. Grubun, İstanbul’daki daha önce Borsa binasını yaptıkları, Bodrum’da Gümbet, Türkbükü ve Yalıkavak’ta 300 villa inşaatını sürdürdükleri ortaklar tarafından bildirildi.
Her parti kendi belediyelerindeki
yolsuzluklara sorgulasın
PAZAR günkü köşenizde ‘imar rantı gözleri kamaştırıyor’ başlıklı yazınınızı ve internetteki devamını okudum. CHP Genel Merkezi"nin belediyeleri takibe alması güzel. Gönül ister ki tüm siyasi partilerimiz belediyelerde ve kamu kuruluşlarında yapılan usulsüzlükleri ve yolsuzlukları takibe alsın, sorgulasın ve bir şekilde kamuoyuna duyursun. Böylelikle vergi veren biz vatandaşlar verdiğimiz vergilerin nerelere nasıl çar-çur edildiğini öğrenip ona göre hakkımızı savunuruz. Tabi bu ülkede özellikle bu konuda ne kadar hak savunulur bu ayrı bir tartışma konusu.
Bizim atasözlerimiz gerçekten çok güzel ve mantıklı. Bakın bu sözlerden biri de “iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır”dır.
Şimdi Sayın Deniz Baykal’a ve Önder Sav’a buradan sesleniyorum:
Gelin önce sizin kendi belediyelerinizde neler oluyor, araştırın. Kurun kendi milletvekillerinizden bir heyet öncelikle başlayın İstanbul’dan sonra tüm yurda yayılın. Gelin hiçbir ayrım gözetmeden Bakırköy’ü, Şişli’yi, Beşiktaş’ı, Avcılar’ı (Bodrum ve Çorlu’yu da) denetleyin. Bu belediyelerde para olaylarının başındaki başkan yardımcılarının, müdürlerin kendilerinin ve yakınlarının mal varlıklarını inceleyin. Bakalım neler çıkacak ortaya. Ya da partinizdeki belediye başkanlarına çağrıda bulunun kendilerine yakın isimlerin mal varlıklarını açıklasınlar. Sizin de gönlünüz rahat etsin, bizim de...
Sayın Baykal, Sayın Sav böyle bir cesaretiniz var mı? Gönderin vekillerinizi bakın o zaman o vekillerinize biz vatandaşlar neler anlatacağız.
Yani önce partinize bağlı belediyeleri aklayın ki, sonra başka belediyeler hakkında şu böyle yapıyor, bu böyle yapıyor diyebilesiniz. Önce iğneyi kendinize batırın, daha sonra biz vatandaşlar bundan cesaret alarak çuvaldızı başkalarına batıralım.
Sayın Bayer, neden hiç kimse belediyelerde, tapuda, Bayındırlıkta çalışan kişilerin malvarlıklarını araştırmaz. Ah bir araştırılsa bu güzel ülkemde çok şey değişir...
Sayın Baykal, yarının umutları çocuklarımıza daha güzel yarınlar verebilmek için biraz cesaret, biraz kararlılık!
Paylaş