Erdoğan’ı çok ararız

3dk okuma

Öncelikle şu sorunun cevabında ittifak etmemiz lazım: Devrinin silahlarına sahip olamayan ve ülkesinin savunmasını gerektiği gibi yapamayan ülkeler gerçek manada bağımsız olabilir mi?

Haberin Devamı

Ülkelerin bağımsızlıkları güçleri oranındadır. Yani bir ülke ne kadar güçlü ise o kadar bağımsızdır. Hele bugünkü dünyada; yani emperyalizmin kol gezdiği ve tam anlamıyla orman kanununun geçerli olduğu günümüzde güçsüz ülkeler asla bağımsız olamazlar.

Onların bağımsızlıkları laftadır, bağımsızız demekle ancak kendilerini kandırırlar.

Güçsüz yani ülkesini savunmaktan aciz, gerçek manada bağımsız olamayan ülkeler ‘uydu’ olmak zorundalar. Türkiyemiz her ne kadar NATO ittifakına dahil olsa da NATO’nun ülkemizi gerektiği gibi korumadığı apaçık ortadadır.

Hatta iş öyle bir noktaya gelmişti ki NATO’da sözde müttefik olduğumuz ülkeler, ülkemize karşı düşmanca tavırlar içine girmekteydi. Teröre karşı mücadelede yanımızda duracaklarına, terör örgütlerini himaye edip üzerimize saldılar.

Haberin Devamı

Canımıza tak edip Kıbrıs’a çıkarma yapmak istediğimizde, sözde müttefikimiz olan ABD’nin tavrını gördük. Hem tehdit edildik hem de elimizdeki NATO silahlarını (tüfek dahil) kullanmamıza müsaade etmediler. Terörle mücadelemizde bile sözde müttefik ülkelerin silah ambargolarıyla karşı karşıya kaldık.

Böyle bir ittifakta (!) ne işimiz var; bizi korumayan ve hatta karşımızda tavır sergileyen NATO’dan neden çıkmıyoruz? Sebebi basit; NATO ülkelerinin şerrinden emin olmak için, ittifak (!) üyeliğimizi sürdürmeliyiz.

Zira bu sözde kimi ittifak halinde olduğumuz ülkeler yüzünden 40 yılı aşkın bir süredir terörle boğuşmaktayız. Dile kolay 40 yılı aşkın bir zamandır bu ülkenin kaynakları terörle mücadelede sarf ediliyor.

Böyle dostlar düşman başına diyeceğimiz netameli bir ortam ve coğrafyada yaşıyoruz.

Böylesi bir ortamda şeref ve haysiyetimizle yaşayabilmemizin olmazsa olmazı güçlü, yani gerçek manada bağımsız olmaktır.

Kim ne derse desin NATO’ya girdiğimiz günden beri ilk defa Sayın Erdoğan döneminde (döneminin son on yılında) gerçek manada güçlü ve bağımsız olabildik. Zira bizler çok iyi biliyoruz ki son on yıla kadar ülkemizi koruyabilmekten bile acizdik.

Sayın Erdoğan, çağımızın gereği olan teknolojik üretime ağırlık vererek savunma sanayimizi geliştirdi.  Öyle ki ürettiğimiz en gelişmiş İHA-SİHA’larla savaş konseptini bile değiştirdik.

Haberin Devamı

Türkiye, savunma sanayisinde elde ettiği başarı sayesinde küresel bir güç oldu. Artık hiç kimse Türkiye’ye parmak sallayamaz, emir veremez ve eskiden olduğu gibi ‘uydu’ muamelesi yapamaz.

Bu cümleden olarak Malezya Başbakanı Enver İbrahim bakınız ne diyor:

‘... Çağımızın az sayıda devlet adamı, Erdoğan kadar dayanıklılık, azim ve tarihin akışına hâkimiyet göstermiştir. Erdoğan, Türkiye’yi son yirmi yılda olağanüstü bir dönüşüm döneminden geçirdi. Milli gururu yeniden tesis etti ve Türkiye’yi küresel sahnede vazgeçilemez bir oyuncu konumuna getirdi... Bazıları poz verir, bazıları iş yapar. Erdoğan bu ikincisini yapıyor... Bugün Türkiye, olaylara sadece tepki vermekle kalmıyor, onları şekillendiriyor... Bayraktar İHA’larının teknolojik bir rönesans olarak çok hızlı yükselişi ve başarısı endüstriyel bir zaferdir...Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi bambaşka bir seviyeye çıkarmış, ülkesini küresel sahnede eşi benzeri olmayan vazgeçilmez jeopolitik küresel bir güç haline getirmiştir.’

Haberin Devamı

Ne hazin bir tecellidir ki dışarının görüp hakkını teslim ettiği ve imrendiği Sayın Erdoğan’ı kendi ülkesindekilerin bir kısmı bir türlü görmüyor, göremiyor ve görmek istemiyor. Yarın, öbür gün Erdoğan’ı çok ararlar, ararız, lakin iş işten çoktan geçmiş olacak!

Yazarın Tüm Yazıları