İlkiz tahliyeden önce ne demişti

ÇAĞLAYAN Adliyesi yine gazetecilerle doluydu. 16. Ağır Ceza’da Odatv davasında sanıklar, salonu dolduran aile yakınları ve meslekdaşlarıyla selamlaştılar önce. Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık ve öbür dostlara el değdirebilirsen onlar için büyük mutluluk.

Haberin Devamı

Suçumuzu bilelim, ona göre savunma yapalım

Tutuklu sanıklardan Yalçın Küçük ile geçen hafta ameliyat edilen Doğan Yurdakul yoktu. Ahmet Şık’ın avukatı Fikret İlkiz güçlü bir savunma yaptı ve herkesi etkiledi.

Duruşmadaki teknik ayrıntılara girmeyeceğiz. Yalnız dikkat çeken bir şey oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü’nden mahkemeye gönderilen Ergenekon yapılanmasının bir terör örgütü olup olmadığına ilişkin cevap yazısındaki, “Konu kovuşturmayı yürüten bağımsız mahkemelerin yetkisinde kalmakla beraber ‘Ergenekon’ yapılanması bir terör örgütüdür” açıklaması Başkan Ekinci tarafından okundu.

Fikret İlkiz, iddianamedeki suçlamanın ‘silahlı terör örgütü’ne mensup olmak olduğunu hatırlatan İlkiz “Oysa siz gazetecilik faaliyetlerinden örgüt yaratma yoluna gittiniz” dedi ve ‘İmamın Ordusu’ adlı kitabın müvekkili Ahmet Şık’a ‘hazırlatıldığı’ ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun adıyla yayınlatacağı suçlamasıyla karşı karşıya olduğunu hatırlattıktan sonra mahkeye sordu:
“Bugüne kadar Sabri Uzun hakkında ne yaptınız?”

KÖTÜ İDDİANAME

-  “İddianamede ‘Toplumun yanlış bilgilendirilmesi amaçlanmıştır’ deniyor. Yanlış bilgilendirme amaçlanmamıştır. ‘Ergenekon operasyonunun itibarsızlaştırılması amaçlanmıştır’ deniyor. Bunu Ahmet Şık için asla söyleyemezsiniz. Böyle bir şeyin amaçlandığına dair delil yok. Böyle bir şeyden şüpheleniyorsanız, buradan suç üretemezsiniz.

-  Kitabın satır satır hep birlikte okunması lazım. İddianamede ‘Kitabın şu sayfaları arasında şu ifadeye yer verilmiştir’ gibi ifadeler yer almıyor.
Neyle suçlayacağınıza karar verin.

-  Kitaba yönelttiğiniz suçlamalardan zaman içinde vazgeçtiniz. Şimdi Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi olmamakla birlikte örgütün amaçları doğrultusunda yardım ve yataklık yaptığımızı söylüyorsunuz. Neyle suçlayacağınıza bir karar verin, biz de öyle savunma yapalım.

-  Gazeteciler hapishanede bile gazetecilik yapıyor, ‘Tutuklu’ Gazete’yi çıkardılar.

-  Devamlı olarak aynı şeyi tekrarlıyorlar. Bu insanların gazetecilik faaliyetleri nedeniyle değil, suç işledikleri için cezaevinde olduklarını söylüyorlar. Ahmet’in suçu nedir o zaman?

-  Başbakan, Ahmet Şık’ın kitabı için Ruşen Çakır’ın bir sorusuna ‘Öyle kitaplar vardır ki, bombadan daha tehlikelidir’ demiştir. Henüz iddianame bile hazırlanmadan Başbakan kitabı bombaya benzetmiştir.

-  Ahmet’in tüm haber kaynaklarına ve verilerine el konuldu. AİHM’ye göre gazetecinin haber kaynaklarına el konulacaksa, kamu yararı var deniyorsa, buna ancak yargıç karar verebilir. Ahmet Şık bu davanın gazetecisidir, sanığı değil.

-  Ve dört tahliye kararı çıktı; peki suç vasfı neye göre değişti; ‘konjonktürü’ kim tayin ediyor; 3. yargı paketi neden çıkıyor; ABD ve AB’deki baskılar ve medyadaki eleştiriler... Hukuk bu kadar ucuz mu? Asıl geride kalanları düşünmek gerekiyor. Önceki gün Meclis’te olanları ve bir de bugün Sivas davasının zaman aşımına uğrayacağı durumu...

Haberin Devamı

Mizahsız ‘Marko Paşa’

Haberin Devamı

‘AHMET ve Nedim’in Gazeteci Arkadaşları (ANGA); ‘...Ve yine Marko Paşa’yı çıkarmışlar. Sebahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin’ın 66 yıl önce çıkardığı Marko Paşa’ya bugün yine muhalefet etme sırası düştü... Marko Paşa, Rum asıllı bir Osmanlı hekimi; bir özelliği var, hastalarını uzun uzun dinliyor. Bu huyu gittikçe yayılıyor ve dilimize ‘Anlat derdini Marko Paşa’ya’ deyimi kazandırılıyor. Marko Paşa’da bu kez mizah yazısı yok. “Yaşananlar zaten mizah ve onu resmettik sadece” deniliyor.

Borsa küllendirmeye çalıştı, C. Savcısı ‘darp’ı belgeledi

TÜRKİYE’nin en büyük emtia borsası olan İstanbul Ticaret Borsası’nda (İTB) hoş olmayan gelişmeleri kamuoyu ile paylaşmaya devam ediyoruz. ‘TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’ndan borsaya ibretlik karar’ (2.3.2002) yazımıza ilişkin olarak İTB bir açıklama gönderdi. Açıklamada özetle, “Yazımızda bahsi geçen konuların borsada yaşanmadığı, borsa memuru Tuncay Kurttepe ile İTB Meclis Başkanı İslam Ali Kopuz arasında bir kavga cereyan etmediği, Başkan Yardımcısı Sadık Erdem ile Kopuz arasında tartışma yaşandığı, yazının tek taraflı duyumlara dayalı olarak hazırlandığına” dikkat çekilerek, “Yazı ile dayanaksız iddialara hakikat hüviyeti kazandırılmaya çalışıldığı” belirtiliyor.

Bunu cevap hakkı için saygı gereği veriyoruz. Acaba öyle mi? Gerçeklerin kamuoyundan gizlenmeye çalışıldığı, borsanın konuyu ‘küllendirmek’ istediği anlaşılırken, buna karşın savcılar işin peşini bırakmıyor. İTB açıklamasında yazımızın hayal olduğu iddia ediliyor ama İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi, 2012-532 esas sayılı dosyasında, Kurttepe’yi darp eden Kopuz’u yargılamak için gün bile vermiş...

İddianamede her şey açıkca yazılıyor. “... Şüpheli İslam Ali Kopuz’un; Kurttepe’yi kasten yaraladığı, sinkafli kelimelerle ana-avrat hakaret ettiği, böylelikle üzerine atılı suçu işlediği” belirtiliyor. Sanığın iddianameye aldığı ‘o’ sözcüğü buraya almaya utanıyoruz.

Öte yandan İTB açıklamasında, “Meclis Başkanı Kopuz ile Başkan Yardımcısı Sadık Erdem arasında ‘tartışma’ yaşandığı” görüşüne yer verilirken; 08.02.2012 tarihinde Yönetim Kurulu toplantısı sırasında Kopuz tarafından darp edilen Sadık Erdem’in yakın çevresine, “Kopuz’un saldırısına uğradım; 9 şahidim var. Darp raporu alarak C. Savcısı’na da sundum. Bütün resmi belgeler ortada iken yaşanan olaya nasıl ‘tartışma’ denilebilir ki...” diyor.

Son sözü elbette ki yargı söyleyecek... Ama bir durum daha var. Yönetimin, darp edilen Kurttepe’yi ‘cezalandırmak’ için disiplin soruşturması açtığı; darp olayı hastane raporu ve savcılık iddianamesi ile belgelendiği halde olayın kahramanı Kopuz hakkında nasıl bir işlem yapılacağını borsa camiası merak ediyor. Sonuçta, her şey borsalardan sorumlu bakan Hayati Yazıcı’nın kararına bağlı.

Haberin Devamı

Bizim oğlanlar başardı

15 gün önce ‘28 Şubat Haftası’ vardı. Dün de 12 Mart’tı, DİSK-KESK-TMMOB-TTB’nin bildirisinden bir paragraf her şeyi anlatıyor:
“CIA İstasyon Şefi Paul Henze’nin ‘Bizim oğlanlar başardı!’ dediği 12 Eylül
darbesinin arkasındaki ABD rolü ve sermayenin yönelimi tartışılmadan darbeyi anlamak da onunla hesaplaşmak da mümkün değildir. Bugün, iki
darbeci generalin yargılanması üzerinden yaratılan hesaplaşmanın hiçbir gerçekliği bulunmamaktadır. Darbeciler tabii ki yargılanmalıdır. Ancak, 12 Eylül’ün kurumları ve zihniyetleri ile bugünkü iktidar eliyle sürdürülürken, kimse darbeyle hesaplaşıldığına bizi inandıramaz.
Dün, 12 Eylül’ün kapattığı emekçilerin güvencesi olan sendikalar bugün AKP tarafından yasalarla ‘fiilen kapatılmaya’ çalışılırken; darbelerle hesaplaşmaktan söz etmek büyük bir kandırmacıdır.”

Yazarın Tüm Yazıları