Paylaş
Bu sezonun üretici için iyi geçmediğini, Rusya’nın eskisi gibi domates, salata başta olmak üzere sebze ve meyve almadığını, alsa bile aradaki Türk ve Rus tüccarların ‘oyun’ oynadıklarını anlatıyor.
Üretici “Geçen sene bir TIR dolusu salatanın 2.500 TL’ye Rusya’ya ihracata gittiğinde yazık bizim emeklerimize demiştim” diyor.
Tarım sektörü turizm kadar önemli. Seracılık, Gazipaşa için çok önemli. “Bu sezon 50 bin TL’lik serada üretim yaptığını, eline ancak 40 bin TL geçtiğini kızgın bir ifade ile anlatıyor. Dışsatım durduğu için ihracatçı da zor durumdaymış.
“Peki kim kazanıyor?” diye sorduğumuzda ilginç bir yanıt veriyor:
? Kim olacak bankalar ve faizciler... Tefeciler yani. Üretici bankadan kredi istiyor, anasının nikâhını soruyorlar. Sonra da faizcinin eline düşülüyor. Gizli bir soygun var gibime geliyor. Bankalar beş-altı kişiye ‘limitsiz kredi’ veriyor. Üretici de bu tefecilerin eline düşüyor. Sonra da üreticinin kanını emiyorlar. Böyle bir düzen olamaz. Sanki bir‚ ‘hırsızlar kooperatifi’ var, bunlar hem bizi yönetiyor, hem soyuyor.
Son sözü: “Türkiye’yi soymayanlar ahrete borçlu gidecekler.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Yeni bir iç ve dış politikaya ihtiyaç var. Ekonomik politikalarda değişiklik yapmadan, vatandaşları kültürel farklılıkları ile kucaklamadan çözemeyiz.”
(CHP PM üyesi Prof. Dr. Hurşit Güneş)
İSKİ indirimi!
İSTANBUL’da konutlarda 1 metreküpü 4.84 TL olan suyun fiyatında 1 kuruş indirim yapılmış. Bu şekilde faturalı sisteme göre halkın parasını karşılıksız asgari 2 ay kullanmış oluyorsunuz. Bu miktar şu anda bankaların uyguladıkları faiz esas alındığında yaklaşık % 1.7’dir. Bu haksızlığın ortadan kaldırılması için su bedelini sarfiyata göre ödeyenlere göre peşin ödeme yapanlara daha düşük bir tarife uygulamak gerekmez mi? Ayda 10 metreküpe kadar su kullananlara suyu 2.42 TL’den verirken 21 metreküpten fazla su kullananlara tam iki katına yani 4.84 TL’den vermek doğru mu?
Evrensel ERDOĞAN
Biliyor musunuz
* SARIGÜL’ün liderliğindeki TDH’nin Ege ve İzmir sorumluluğundan istifa eden Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Sekreter Önder Sav’ı ziyaret ettiğini, bu görüşmede Önder Sav’ın “Yeni dönemde siyasetin matematiğine, mantığına uygun, ayakları yere basan, şımarmayan bir çalışma içinde olacağız” dediğini...
* SP içindeki kaynaşmadan sonra Erbakan’ın Numan Kurtulmuş’a karşı aday olarak düşündüğü, başbakanlığı dönemindeki başmüşaviri, kökten ‘Milli Görüş’çü Prof. Mete Gündoğan’ın umreye gittiğini...
* DEMOKRAT Eğitimciler Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Lokman Erdoğan’ın, özel okul ve kolejlerin yaptığı % 25’lere varan zamlarla bir öğrencinin maliyetinin 14 bin TL ile 48 bin TL arasında seyrettiğini, bu haliyle velilerin özel okulları tercih etmesinin gittikçe zorlaştığını söylediğini...
Mimar Sinan’a saygısızlık
HARAMİDERE’de epeydir kapkara bir sıvı akıyor. Sonunda da Marmara’ya gidiyor. Oranın hangi belediye sınırları içinde olduğunu bilmiyorum. Çevreye, doğaya saygı kalmadıysa, yalnız biz Türklerin değil, aynı zamanda dünyanın en büyük mimarı Sinan’a da mı saygı kalmadı! (Oradaki köprü, bilindiği gibi Mimar Sinan’ın eserlerindendir.)
Akıl erdirmek, anlamak mümkün değil!
Aydil EROL
Nükleer Enerji Kanunu TBMM’den geçti ama
YENİLENEBİLİR Enerji Kanunu ile ilgili (18.7.2010) yazınıza, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için iki konuyu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum:
1. Şu anda gündeme getirilmeyen kanun değişikliği yenilenebilir enerji satış fiyatının değişikliğidir. Bildiğiniz gibi, mevcut kanuna göre yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğin satış fiyatı eşittir. Oysa, bu santralların kuruluş maliyetleri çok farklıdır. EPDK’nın yayımladığı tabloya göre birim maliyet, hidroelektrik santrallarda 1.600.000 TL/mw; rüzgâr santrallarında 2.000.000 TL/mw; jeotermal santrallarda 2.100.000 TL/mw; biyokütlede 1.700.000 TL/mv ve güneş santrallarında 4.200.000 TL/mw şeklindedir. Böyle olunca yatırımların geri dönüş süreleri çok farklı olmaktadır. Kanunda istenilen, bu eşitsizliğin ortadan kaldırılması için satılan elektriğin kaynak çeşidine göre farklı olması yönündedir.
2. Asıl önemli olan diğer konu ise şudur: Sizinde yazdığınız gibi 5346 sayılı kanun 2005 yılında yürürlüğe girdi. Ancak, kanunun 5. maddesi gereği yayımlanması şart olan yönetmelikler halen yayımlanmadığı için, elektrik üreten hiçbir şirket, elektriğini YEK’ten satamamaktadır. Bence asıl sorun budur. Zira satış fiyatları istendiği şekilde değiştirilse bile, bu yönetmelikler yayımlanmadan hiçbir şirket elektriğini YEK belgesi altında satamayacaktır. Halen, herkes Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi’ne (PMUM) elektrik satmakta ve yaptıkları üretim tahmini hatalarından dolayı zarar veya kârını hesaplayamamaktadır.
Muzaffer YOSMAOĞLU
Asmakinsan Genel Müdürü
Paylaş