Paylaş
‘‘DİNÜL Mer'i Aklühu ve Men La Akle Lehu Fela Dine Lehu (Kişinin dini aklıdır. Kimin ki aklı yoktur dini de yoktur.)
1400 seneden beri yaşamakta olan İslam, ondan evvelki dinleri tarihe gömmüştür. Ve bunun yanında kendisini de ihmal etmemiş ‘‘Dininizi tamamladım bundan sonra ne kitap ne de peygamber gelmeyecektir’’ diyerek yerini akla devretmiştir. İşte bunun üzerine Hz. Muhammed yukarıdaki hadisini söylemiştir. Ve böylelikle İslam da tarihe karışmış oldu. Evet Allah katında din İslam dinidir. Bu dinin felsefesi üzerine gelişmeyi akla devretmiştir. Yani din akıldır.
Ne yırtınıyoruz. Bunca yıldır aynı şeyleri tekrarlar dururuz. Kuran'ı rafa kaldırdık, hadis diye binlerce hurafeyi ve o hurafeleri güya izah eden yine bir sürü hurafe ile dolu eserleri okur okur anlatırız. Bir nevi hurafe hafızları İslamı esir almış. Cahil halkımızın beyinlerini uyuşturmuş, uyuşturmaktadır da.
‘‘Ben İsa'yım’’ diyen şarlatanla ‘‘Muridin Allah'ı, şeyhinin iki kaşı arasındadır’’ diyen tarikat şeyhinin ne farkı var? Yani bizde böyle megalomanların eksiği mi var? Hele şu TV kanallarının bir delinin saçmalarını ele alıp hezeyan yaratmalarına ne demeli? Bu gibi üşütmüşlerin sayısını artırmak mı istiyorlar? Konu mu bulamıyorlar? Bankaları soyanları, bunların aile çevresini, başını anlatsınlar kamuoyuna.
Prof. Yaşar Nuri Öztürk... Bir TV programında izledim; o ne çekememezlik; o Prof'lar, dini yazar ve çizerler sanki yiyeceklerdi kendisini. Be kafasızlar, siz bu dini afyonlaştırdınız, bırakın da bu muhterem sizlerin paslandırdığınız kafaların pasını silsin. Buna çamur atmanızın onu daha aranılır hale getirdiğinizin farkında değil misiniz?
Öztürk'ün reklama ihtiyacı yok; o yerleşti yerleşeceği kadar. Onu kötüledikçe daha çok çamura batıyorlar. Bırakın muhteremi, güzel şeyler üretiyor. İslam'ın özünü ortaya koymaya çalışıyor. Onunla uğraşmayın, Allah belanızı verir. Kuran'a karşıysanız susunuz.
Ramazan'da bunları anlatmak istemezdim. Ama gündem bunlar; orucu Allah için tutun, helal olduğunu bilmediğiniz ikramlarla iftar etmeyiniz. Tutmaya takat getiremeyenler bir fakire her gün için bir fidye versinler.
Daha nice ramazanlara...
Mehmet AKYÜZ-Of-TRABZON
Yetim hakkı yenilmesin
DEVLET Bakanı Hasan Gemici'ye... Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğü'nün, 20.11.2000'de ihalesi yapılan 1.639.316.000.000 TL keşif bedelli Kocaeli-Kuzeydoğu (Gündoğdu) Afetzede yerleşim alanında yapılacak olan Anne ve Çocuk Ağırlıklı Toplum Merkezi İnşaatı işine müracat eden firmalardan 150'si yeterlilik alamamış....
Bunu bize anlatan bir müteahhit olayı şöyle özetliyor:
‘‘62'sine ise yeterlilik verildi. Bu 150 firmanın bir anda elenmesi sizce düşündürücü ve dikkat çekici değil mi? Ayrıca SHÇEK binasına başvuru sırasında şu anda işi alan firma yetkililerinin, rakiplerine 'Boşuna ihaleye girmeyin' diyerek bu işi kendilerinin alacaklarını söylemeleri ve peşinden de bunun gerçekleşmesi kafamızda soru işaretleri doğurdu. Sayın Gemici, peki bu ihaledeki tenzilatlar hiç dikkatinizi çekmedi mi? Verilen tenzilatlarla devlet zarara uğratılmıştır. İşin can alıcı noktası da, yeterlilik komisyonunun kendisine tanınan 9 sicil puanı haksız yere kullanması... Komisyon elindeki bu yetkiyi adeta koz olarak kullanmış ve istediği firmaya gül, istemediğine de diken sunmuştur. Yeterlilik alan firmaların tenzilatlarının düşük olması bunun bir göstergesi değil midir?
Sayın Bakan, yetimleri koruyan bir kurum tüyü bitmemiş yetimin hakkını yememeli. İnanıyoruz ki konuyu incelettirdikten sonra bize hak verip bu ihaleyi iptal edeceksiniz. Eğer haklı çıkap da ihale iptal olursa yeni ihalede sicil puanını kaldırın ki komisyonun tezgáhı bozulsun ve dosyası, evrakları tam olan firmaların tümü ihaleye katılsın. Kim devlete daha az maliyete, daha iyi iş çıkarıyorsa iş ona verilsin.
Biz çok şey değil, güzel yurdumuzda rekabete açık, dedikodusuz, rantsız ihaleler istiyoruz.’’
Ecel mi, ihmal mi?
KADIN Hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Tamer Topaloğlu, ‘‘Hakkari'de bir doktor’’ (15.12.2000) başlıklı yazı üzerine yaptığı açıklamada,, ‘‘Kanamalı hasta Gül Endam Sala, Yüksekova Devlet Hastanesi'nde ultrasonografi cihazı olmadığından bana gönderildi. Hasta bana battaniyede sıkı bir şekilde sarılı olarak saat 20.45'te ex (ölü) bir şekilde geldi. Hastaya kalp masajı ve ağızdan ağıza solunum (suni solunum) yaptırdım. Hastanın kendine gelmemesi üzerine ailesine bildirdim. Ailesi de, ‘Eceliyle ölmüş' diyerek teşekkür edip ayrıldı. Amacım; daha iyi şartlar altında ultrasonografi ile bakıp hastanın sağlığına kavuşmasını sağlamaktı. Bence hayatta maddiyatla çözülmemesi gereken tek sorun sağlıktır. Ben bu tıp etiğini çiğnemediğimi düşünmüyorum.’’
Doktor hastanın kendi ihmalinden ölmediğini söylüyor, annesiz kalan Tarık Sala da Dr. Topaloğlu'nu suçluyor. Ama işin peşine düşemiyor; çünkü annesinden sonra amcası kadar sevdiği bir yakını öldü, iki akrabası da öldü- rüldü, peki Başhekim ve Hakkári İl Sağlık Müdürü'nden ses yok mu?
Sezer-Savaş tartışması
‘‘SEZER Savaş'ı neden seçmedi’’ başlıklı dünkü yazımıza çok sayıda tepki aldık. Sezer'i destekleyen okurlarımızın ortak görüşü, Cumhurbaşkanı Sezer gibi bir kişinin uzun yıllardır ülkeyi yönetmediği belirtilerek ‘‘Sezer'in değerini bilelim’’ deniliyor.
- Boston'dan (ABD) e-mail gönderen Salih Ergut, ‘‘Yazıdan önyargılı olduğunuz izlenimini edindim. Sayın Sezer'in halk desteğini büyük ölçüde arkasına alması çizmiş olduğu güvenilir portreden kaynaklanıyor. Ve inanın o halk kitlesi büyük ölçüde Sayın Sezer'in yapmış olduğu atamaları gönülden destekliyor. Çünkü atadığı kişiler kendisi gibi güven veren, mütevazı, şov yapmayan, dürüst insan izlenimi veriyor. Kimse yeni Yargıtay Başsavcısı'nın, Vural Savaş'tan daha az laik ve Atatükçü olduğunu iddia edemez. Ayrıca Sayın Sezer'in dediği gibi kendini basındaki demeçleriyle değil, bir hukukçunun olması gerektiği gibi hukuki kararlarıyla gösterecektir.
- Sayın Sezer'in kararlarında bir çelişki görmüyorum. Üstelik Vural Savaş'ın seçilmemesi konusunda hiçkimse takdir hakkını sorgulayamaz. Zira aynı takdir hakkı bir önceki seçimde Sayın Savaş lehinde kullanılmıştı. Üstelik Ali Şener bu konuda etkisi olduğunu inkár etmiyordu.
- İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Yard. Doç. Turan Batar, ‘‘Yazınızı gereksiz ve maksatlı buluyorum. Cumhurbaşkanımızın demokrat kişiliği ve Atatürkçülüğünden endişemiz de yok. Nitekim kamuoyu yoklamaları bunu doğruluyor. Dolayısıyla bu tür yazıların şahsınıza ve ülkemize yarar getireceği kanaatini de taşımıyorum. Kaldı ki Savaş da ikinci sıradan Demirel tarafından atandığında hiçbir açıklama ihtiyacı duymamıştı’’diyor.
- Ankara'dan Erdil İrdem Mirmahmut, ‘‘Vural Savaş sembol birisiydi diyorsun! Sen iyisi mi yeni başsavcıya alışmaya ve sevmeye bak. Memleket Sayın Sezer sayesinde pisliklerden kurtuluyor.’’
- Almanya'dan telefon eden Besim Karacaoğlu bu konuyu anlatan dostumuzun Sezer ile kişisel sorunu bulunduğunu, bu nedenle bu açıdan baktığını belirtiyor.
ÖZDEN'DEN AÇIKLAMA
ANAYASA Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, ‘‘Anayasa Mahkemesi Başkanlığı seçimleri ile ilgilenmediğini ve seçimin emekliliğinden 10 gün sonra yapıldığını ve bu dönemde de mahkemeye hiç gitmediğini’’ açıkladı. |
Paylaş