Paylaş
Bugünlerde veliler, lise sondaki çocukları için doktor raporu peşinde. E.K. adlı bir doktor, meslektaşlarının sözcüsü olarak bir yanlışı aktarıyor:
‘‘Yine üniversite giriş sınavı yaklaşıyor ve ebeveyni, öğretmeni bu derde çare olarak öğrencilere sağlık raporu almaya, aldırmaya çalışıyorlar. Bu ne biçim eğitim sistemidir, ne biçim düzendir ki, bir sınav öncesi boş olması gereken periyodu saptamaz da 'rapooorrr' diye hekim avına çıkar.
Madem öğretmenler de bunu teşvik ediyor; Milli Eğitim, lise son sınıf müfredatını düzenleyip sınav öncesi bir süreyi boş bıraksın, elini yakamızdan çeksin!
Tüm eş, dost ve akrabalarım ve işi düşünce yeni türeyen tanıdıklarım, özellikle de oğluna rapor vermedim diye bana küsen hemşirem, lütfen ama lütfen çocuklarınızı sınava daha bilimsel yöntemlerle hazırlayın.
Çareyi raporda değil Milli Eğitim'de arayın. Sayın Sağlık Bakanı da bu konuda olması gereken tavrı lütfen yazılı olarak cümle áleme duyurup bu işin hatır-gönüle değil tıbbi kurallara bağlı olduğunu, düzenin aşiretsel dostluk bağlarındansa kanun ve nizamlara göre yürümesi gerektiğini hatırlasın, hekimlerin hatır diye suça teşvik edilmesi önlesin.’’
Yanlış mı?
Esnaf odaları şeffaflaşmalı
MHP İçel Milletvekili Hidayet Kılıç, ‘‘Bahçeli, hani iş takipçiliği yapmayın demişti’’ (20.5.2000) başlıklı yazıda, adının geçmesinden üzüntü duyduğunu söylüyor. Şoförler Odası Başkanı Veysel Sarı ile başlayan tartışmalar için şöyle diyor:
‘‘İş takipçiliği imasını kabul edemem... Benim seçmene karşı sorumluluğum vardır. Gelen bir problemi dinlerim. Sarı'nın karşısında olanlar gelerek, ayrı bir şoför odası kurmak istediklerini söylediler. Yargıtay'ın bir oda varken, ikincisinin açılamayacağı kararı olduğunu öğrendim. Bakanlık yetkilileriyle görüştüğüm doğrudur, onlara hukuk ne diyorsa yapın dedim. Ortada mahkeme kararı varsa babamı dinlemem. Sarı'yı tanımazdım.’’
Mersin'deki olay sizce nedir?
- Oda çekişmesi tek taraflı değildir, her iki tarafta da yanlışlar vardır, bunları tasvip etmiyorum.
Bakanlıkta, sizi görevden aldırırım demişsiniz.
- Ben Sağlık Bakanlığı'nda memurken, bir milletvekilinin haksız şekilde hışmına uğradığımdan böyle bir şey yapmam mümkün değildir. Biz devlet terbiyesi almış kişileriz, böyle bir söz söylemeyiz. Bizim iş takipçiliğimiz yoktur. Kimseye kol kanat germem. Ben daha arabasını değiştiren insanlardan değilim. Biz temiz toplum istiyoruz.
İçel'in bir ilçesinde iki dönem belediye başkanlığı yapan bir kişinin vergi mükellefi olmadan kendisini 'seyyar manav' göstererek Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı olduğunu anımsatan Kılıç, ‘‘Bu nedenle odalar şeffaflaştırılmalı ve sıkı denetim altına alınmalıdır. Yoksa bu rezaletler devam edecektir’’ dedi.
Pul ve jetona 10 memur olur mu?
19 MAYIS saat 10.05'te Levent Postanesi'ne telefon faturamı ödemeye gittim. Bankoların arkasında birkaç memur var. Yalnızca biri çalışıyor. Diğerleri ayakta. Faturamı nereye ödeyeceğimi sorduğumda yanıt netti:
‘‘Sistem kapalı.’’
Ne zaman açılacağını sorduğumda ‘‘Bugün 19 Mayıs bilmiyor musunuz? Tatil!’’ dedi.
Onca memur orada olduğu halde bu nasıl bir tatil? Bir tek pul ve jeton sattıklarını söylediler. Bu pul ve jeton acaba çok mu kıymetli ki başına en az 10 memur dikmişler.
Posta İşleri Genel Müdürlüğü'ne sormak gerekir:
Levent Postanesi'nde 19 Mayıs günü için kaç memur hangi işler için mesaiye kaldı? Bu memurlara devletin kesesinden iş yapmadıkları halde kaç para fazla mesai ücreti ödendi? Onların görevi acaba vatandaşların 19 Mayıs ve diğer resmi bayram bilgilerini sınamak mı? Ayrıca oradaki memurlardan bazılarının bıyık boyları ne zamandan beri sarkmaya başladı. Bu konudaki yasal düzenlemeler acaba ne diyor?
Levent EVKURAN-İSTANBUL
Özür dilesinler
GALATASARAY'ın başarıları nedeniyle tüm Türkiye'nin sevinmeye hakkı var. Ama iki kişinin yok; Ali Şen ve Ömer Çavuşoğlu... Ancak tüm Türkiye'den ve tüm Galatasaraylılar'dan açıkça özür dilerlerse o zaman belki sevinmeye hakları olabilir. Şen ve Çavuşoğlu bu erdemi göstermelidir.
Öner AS-Polonezköy-BEYKOZ
Bağ-Kur ağlatıyor
BAĞ-KUR primlerine yapılan son zamdan sonra, taşrada kepenk indirmeme savaşı veren binlerce esnafın sorununa bir kez olsun değinmedikleri için Ankara'dakilere teşekkür ediyorum. Daha 1999 yılının son ayına değin 20 milyon olan Bağ-Kur priminin ocak ayında 31 milyon, nisan ayında 52 milyon olması kanımca onları pek ilgilendirmiyor.
Oktay EROL-ADANA
Evet, haksızlık
SEDAT Ergin'in Hürriyet'te geçen pazar günkü ‘‘Türk vergi mükellefleri ve Galatasaray’’ başlıklı yazısını lütfen bir kez daha okuyun.
Ergin haklı olarak ‘‘Spor eşit rekabet koşullarına dayanır. Hesaplı davrandıkları için geride kalanlar, hesapsız açılanlar devlet tarafından ödüllendirildiğinde kendilerini haksızlığa uğramış hissetmeyecekler midir? Bu durum Galatasaray'ı, Hazine destekli bir takım durumuna sokmayacak mıdır? Devletin bütün kulüplere eşit mesafede durması gerekmez mi?’’ diye soruyor.
Bu düşüncelere tamamen katılıyorum. Böyle gereksiz yerde GS kulübüne para akıtmanın özellikle de halkın ülkesi için ödediği vergilerin -bazılarının da rıza olmadan- verilmesi haksızlıktır.
Evet, bizler her şeyi devletten mi bekleyeceğiz?
Ceki LEVİ-İSTANBUL
YOZGAT Sorgun İlçesi Bahadin İlkögetim Okulu öğretmenlerinden İbrahim Eroğlu'ndan çağrı: Öğrencilerimizi okumaya, araştırmaya yönlendirebilmek okulumuzda işlerliği olan bir kütüphane oluşturmak için kitap desteğinizi bekliyoruz. Adres: Bahadin S.Ali Akdoğan İlköğretim Okulu Müdürlüğü, Bahadin Kasabası, Sorgun/YOZGAT
SAYIN Cumhurbaşkanım, ayrıcalıklı insan muamelesi görme ayıbını ilk reddeden devlet büyüğü olmanızı tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Em. Alb. Tayyar ALTUN / ANTALYA
Paylaş